100 Binlik Stat

11 dk

Yaklaşık 60 yıl önce başlayan '100 bin kişilik stat’ fikrinin serüveni, ilginç dönemeçlere sahip. Siyasetçilerin dönem dönem sarıldıkları bu proje, bir yandan sanki az sonra yapımına başlanacakmış gibiyken, bir yandan da asla gerçekleşmeyecek bir rüyanın izlerini taşıyor.

Türkiye futbol tarihinin gerçekleşmemiş en büyük hayallerinden biri, İstanbul'a 100 bin kişilik bir stat inşa etmektir. 1950'li yıllarda ortaya atılan ve birkaç yıl sonra Türk futbolunu kurtaracak tek hamle olarak zikredilmeye başlanan stat projesi gerçekleşmese de, kimi zaman ilgililerin açıklamaları, kimi zaman haber sıkıntısı çeken gazetelerin konuyu yeniden ısıtması nedeniyle geçen yüzyılın sonuna kadar sürekli gündemde kalır. İlk kez 1954 seçimlerinden önce vaat konusu olan 100 bin kişilik stat, neredeyse sonraki bütün seçimlerde (1961 hariç hepsinde) sağcı siyasetçilerin vaatleri arasındadır.

Aslında İstanbul'a gazetelerin tabiriyle "asrî bir stadyom" yapma düşüncesi ilk kez 1930'da ortaya çıkmıştır. Stadın 50 bin kişi kapasiteli olması, Çukurbostan, Aksaray Yenibahçe ya da Surp Agop Ermeni Mezarlığı'na yapılması düşünülür. Günümüzde üzerinde Hilton, Divan ve Hyatt Regency otelleri, İstanbul Radyosu, Askeri Müze, Gezi Parkı ve başka onlarca yapının bulunduğu devasa Surp Agop Ermeni Mezarlığı yağmalana yağmalana bitirilemediği için 1930'lu yıllar boyunca stadın yapılmasına en uygun yer olarak öne çıkar. Ancak maddi sıkıntılar nedeniyle inşaata başlanamaz. 1939'da II. Dünya Savaşı'nın başlaması projenin rafa kalkmasına sebep olur.

1950 seçimlerinde Demokrat Parti (DP) iktidara geldikten sonra İstanbul'a yeni ve dünya çapında bir stat yapılacağı açıklanır. 1953'te, stadın Langa'da yapılacağı duyurulur ama kapasitesinden söz edilmez. Stadın 100 bin kişilik olacağını ilk kez, İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay 24 Aralık 1954'te söyler. Bu büyüklükte bir stat fikrini akıllara düşüren şey muhtemelen Brezilya 1950 Dünya Kupası için inşa edilen ve o zamanki kapasitesi 180 bin kişi olan Maracanã Stadı'dır. 1950 kupa finalini bu statta kaçak seyircilerle birlikte yaklaşık 200 bin kişinin izlemesi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki futbolseverlerin gündemine de girmiştir.

100 bin kişilik stadın yapılacak olması dönemin gazetelerini çok sevindirir. Hiçbiri, ortada henüz Türkiye ligi bile yokken neden böyle bir stada ihtiyaç duyulduğunu, 2 milyon nüfuslu bir kentte bu büyüklükte bir stada gerek olup olmadığını sormaz. Ulaşım ve altyapı sorunlarından söz eden de yoktur. Neredeyse tüm haberlerde o yıllarda 100 bin kişiden fazla kapasitesi olan Wembley, Maracana, Berlin Olimpiyat ve Roma Olimpiyat statlarının fotoğrafları kullanılır.

1955 Haziran ayında Vali Gökay, stadın Langa'da yapılmasından vazgeçildiğini ve Bayrampaşa'da yapılacağını duyurur. Çalışmalara hemen başlanacak ve temel bir ay içinde atılacaktır. Bu, stat inşaatının kısa sürede başlayacağının söylendiği onlarca resmi açıklamanın ilkidir.

100 bin kişilik stat sözü 1956'da bu kez en yetkili ağızdan, Başbakan Adnan Menderes'ten gelir. 26 Şubat 1956'da, Macaristan'ı 3-1 yenen milli takımı kabulünde stadın inşaatına yakında başlayacaklarını açıklayan Başbakan, 7 Mart'ta da gazetecilere "Sporsever halkımız ve gençlik 100 bin kişilik stadı çoktan hak etti. Kendilerine söz veriyorum, çok yakında inşaata başlayacağız. Bu beyanı benim ağzımdan yazabilirsiniz" der. Menderes, yanında bulunan ve ertesi yıl yapılacak seçimlerde DP'den milletvekili olacak Galatasaraylı eski milli futbolcu Aslan Nihat'ı (Bekdik) da sözüne şahit gösterir.

Ertesi günkü gazetelerde Beden Terbiyesi İstanbul Bölge Müdürü Selahattin Cihanoğlu'nun, bir hafta içinde stadın yerine kesin karar vereceklerini söylediği demeci vardır. Cihanoğlu, 100 bin kişilik stadın yanı sıra 10 bin kişilik kapalı spor salonun müjdesini de verir (O yıllarda Türkiye'de basketbol emekleme dönemindedir, salonun asıl düşünülme sebebi güreş müsabakalarıdır).

13 Nisan 1956'da Cihanoğlu stadyum ve kapalı salonları inceleyeceği bir Avrupa gezisine çıkar. Dönüşünde Menderes'e bir rapor sunan Cihanoğlu, 4 Haziran 1956'daki basın toplantısında 100 bin kişilik stadın Levent'te yapılacağını açıklar. Üstelik "sporseverin yağmur-çamur derdine son vermek için" bütün tribünlerin üzeri kapatılacaktır. Stadın hemen yanına yapılacak spor salonunun kapasitesinin daha önce açıkladığı gibi 10 bin değil 20 bin olacağını da söyleyen Cihanoğlu'nun iyi haberleri bunlarla sınırlı değildir: "Hilton Oteli'nin altına dünya çapında bir yüzme salonu ile Ayazağa'ya bir atış poligonu da açacağız. 100 bin kişilik stadın planını Macaristan'dan, kapalı salonunkini Almanya'dan aldım. Yüzme havuzu için İtalya, Almanya ve Macaristan'dan, atış poligonu için İsviçre'den planlar getirdim."

Ancak aradan altı ay geçtikten sonra stadın yeri Levent'ten Edirnekapı-Topkapı arasına taşınır. Yer dışında bir değişiklik daha vardır, tribünlerin kapalı yapılmasından vazgeçilmiştir. "Bütün stadı saçaklarla örtersek 40 milyonluk maliyet 100 milyona çıkıyor. Yağmurlu günlerde seyirciler yanlarında şemsiye getiriversinler. Saçak maliyetiyle sporseverin şemsiye masrafını mukayese edersek fark meydana çıkar" diyen Cihanoğlu stat arazisi için istimlâka çok yakında başlanacağını da ilan eder.

20 Mayıs 1957'de Mithatpaşa Stadı'nda Mısır'la oynanan milli maçta –muhtemelen kalabalık yüzünden maça zar zor giren, girdikten sonra da izdiham yüzünden rahat edemeyen- 25 bin seyirci Menderes'e "100 binlik stat isteriz" diye tezahürat yapar. 28 Haziran'da Valilik'te yapılan toplantıda stadın yerinin biraz kaydırılıp Bayrampaşa'ya taşınması ve Mimarlar Odası'nın proje yarışması açması kararı alınır. Konunun bu kez "ciddiymiş gibi" ele alınma sebebi 27 Ekim'de yapılacak genel seçimlerdir. Stad projesi yarışması da seçimlerden iki hafta önce sonuçlanır. 21 projenin katıldığı yarışmayı Nihat Güner, Abdullah Ardalı ve Yümni Tayfun üçlüsü kazanmıştır. Bu arada stat için kaynak da bulunmuştur. DP hükümeti, çok yakında müşterek bahis kanunu çıkarmayı tasarlamaktadır ve buradan devlete kalan paranın tamamı 100 bin kişilik stat başta olmak üzere yeni tesislerin inşası için kullanılacaktır.

7 Ocak ve 4 Mayıs 1958'de, 100 bin kişilik stadın yapımına "kat'i olarak" başlanacağı Başbakan Menderes tarafından iki kez açıklanır. Stadın yeri yine değişmiş, bu kez Çukurbostan'a alınmıştır. Değişmeyen şey, ihtiyaç duyulan paranın henüz yasallaşmamış müşterek bahislerden gelecek olmasıdır.

Bu arada "Bahsi Müşterek Kanunu"nun Meclis görüşmelerinde tabiri caizse kan gövdeyi götürmektedir. Yasa aylarca görüşülür, iktidarla muhalefet arasında birçok kavgaya neden olur. DP, 1958 yılında yasayı çıkarmayı başaramaz. Çünkü yasaya karşı olan azımsanmayacak sayıda iktidar milletvekili de vardır. Ancak bahis yanlıları da bastırmaktadır. İktidar yandaşı gazetelerde Avrupalı ve ABD'li şirketlerin, bahis gelirinden pay almak kaydıyla stadı "bedava" yapacağı haberlerine de bu dönemde sık rastlanır.

Nihayet 29 Nisan 1959'da kanun kabul edilir. 26 Mart 1960'ta oynanmaya başlayan Spor Toto'ya ilgi büyük olur. Beden Terbiyesi Genel Müdürü Mehmet Arkan, 16 Nisan'da oyunun dört haftalık gelirinin beklediklerinin çok çok üzerinde olduğunu ve Mayıs ayında 100 bin kişilik stadın inşasına başlamanın önünde bir engel kalmadığını söyler. Ancak Mayıs ayında stadın önüne çıkabilecek en büyük engel çıkar ve askeri darbe olur. 27 Mayıs darbesinin ardından, 100 bin kişilik stat hayali gözden düşüp DP iktidarının birçok projesi gibi "itibarsızlaşır". Konu beş yıl boyunca gündeme bile gelmez.

10 Ekim 1965 seçimlerini DP'nin devamı olma iddiasındaki Adalet Partisi (AP) kazanır. Bu partinin, sporla ilgilenen Devlet Bakanı Kamil Ocak, 100 bin kişilik stat hayalini kendilerinin gerçekleştireceğini söyler. Stad meselesi henüz üç yıllık siyasetçi olan Başbakan Demirel'e de sorulur. Stadın yapımına pek taraftar gözükmeyen Demirel, "Türkiye'de her şey ileri de bir spor mu geri kaldı? Başka işimiz mi yok?" diye terslenince konu bir süreliğine daha rafa kalkar.

Konu 12 Ekim 1969'da yapılacak seçimlerden birkaç ay önce yeniden gündeme gelir. Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal, 100 bin kişilik stat için kesin karar alındığını açıklar. Ancak Yenal, yıllardır stat için adı geçen yerlerde arsa fiyatlarının çok yükseldiğini ve buralarda kamulaştırma yapmanın çok pahalıya mal olacağını düşünmektedir, o yüzden yeni bir yer arayışındadırlar (Stad için adı geçen yerlerde arsa spekülasyonu gerçekten de alıp başını gitmiştir. Aralık 1963-Şubat 1965 arası görev yapan İsmet İnönü hükümetinde Devlet Bakanı olan Malik Yolaç, yıllar sonra gazeteci Celalettin Çetin'e Bayrampaşa'daki stat arazisinin istimlâkı için onay vermesi karşılığında rüşvet teklifi aldığını söyler. Rüşvet teklif eden kişi, stadın Bayrampaşa'ya yapılacağı dedikodusunu kamuoyundan önce duyunca bölgeden birçok gayrimenkul satın alan bir tanıdığıdır).

AP'nin kazandığı seçimden hemen sonra sızan ilk bilgiler 100 bin kişilik stattan vazgeçildiği, Spor Toto'da birikmiş olan paranın ve gelecek iki sene elde edilecek hasılatın 1971'de İzmir'de yapılacak Akdeniz Oyunları için ayrılacağı yönündedir (Sözkonusu parayla, Akdeniz Oyunları için 70 bin kapasiteli İzmir Atatürk Stadı yapılacaktır). Ancak yeni kurulan Gençlik ve Spor Bakanlığı koltuğuna oturan İsmet Sezgin göreve gelir gelmez 'tesisleşme hamlesi'ne başlayacaklarını açıklar. Elbette böyle bir hamlenin içinde 100 bin kişilik stat da vardır. Taze bakan, 1 Ocak 1970'te, stadın temelinin ilkbaharda atılacağını ve 1973'teki Cumhuriyet'in 50'nci yılı kutlamalarına mutlaka yetiştirileceğini söyler.

Ancak 12 Mart 1971'deki askeri müdahale stat projesinin bir kez daha rafa kalkmasına sebep olur. Askerlerin kurdurduğu partilerüstü "Milli Birlik Hükümeti" tarafından atanan Beden Terbiyesi Genel Müdürü İsmail Hakkı Güngör, Aralık ayında, 100 bin kişilik stadın bir hayalden ibaret olduğunu söyler ve bunu söyleyen ilk yetkili olarak tarihe geçer. Türkiye gibi ülkelerde böyle lüks yatırımlar yerine insanların spor yapması için küçük sahalar ve salonlar yapılması gerektiğini savunan Güngör, kulüplere de bilet gelirini artırmak için 100 bin kişilik stat istemek yerine transfer masraflarını azaltmaları çağrısı yapar.

Ancak bu açıklama, 100 bin kişilik stat sevdalılarını yalnızca kısa süreliğine durdurabilmiştir. 14 Ekim 1973'teki genel seçimlerden iki ay önce, 13 Haziran'da Adalet Partili İstanbul Belediye Başkanı Fahri Atabey basın toplantısı düzenleyerek 100 bin kişilik stadın yapımına başlanacağını bir kez daha müjdeler! Stadın yeri de bellidir: Yeşilköy. Evet, kent merkezine biraz uzaktır ama sorun değildir, çünkü metro da yapılacaktır. Stadın kendisi yetişmese de, hiç değilse temeli Cumhuriyet'in 50'nci yılında atılabilecektir. Atabey, inşaata ancak 1974'te başlanabileceğini ama "sembolik temel"in 29 Ekim 1973'te atılacağını söylemektedir. Elbette sembolik temel bile atılamaz.

Seçimlerde birinci parti olan CHP'nin, Erbakan'ın Milli Selamet Partisi (MSP) ile 1974 Ocak ayında kurduğu koalisyon Kasım'da dağılır. Bunun arkasından, kontenjan senatörü Sadi Irmak başbakanlığında partilerüstü bir geçiş hükümeti kurulur. Bu hükümet Meclis'teki 450 milletvekilinden yalnızca 18'inin güvenoyunu alsa da yaklaşık dört buçuk ay görev yapacaktır. Başbakan Irmak, 100 bin kişilik stat hayali tarihinde önemli bir isimdir; çünkü kendisi stadın kapasitesini 150 bin kişiye çıkaran kişidir. 13 Ocak 1975'te 100 bin değil, 150 bin kişilik bir stat düşündüğünü ve yerinin de Boğaz kıyısı olması gerektiğini açıklar. Köprüye yakın olması açısından Kuzguncuk'u uygun görmüştür. Meseleye "İnsan, Boğaz manzaralı bir statta hem şiir yazar hem futbol oynar" diye ilginç bir açıdan yaklaşan Irmak, 21 Şubat'ta gazetecilerle birlikte Kuzguncuk'ta stadın yapılmasını düşündüğü araziyi gezerken "Stadın bitmiş hali şimdiden rüyalarıma giriyor. 71 yaşındayım ve bu stadı görmek için Tanrıdan bana birkaç yıl daha ömür vermesini dilerim" temennisinde bulunur (ölümü: 1990).

Ancak bir ay sonra başbakanlığı sona erer ve görevi sağ partilerin oluşturduğu Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti'ne (1.MC) devreder. 1.MC hükümetinde Başbakan Demirel'dir. Henüz yeni bir siyasetçiyken 100 bin kişilik stada mesafeli olan Demirel aradan geçen on yılda epey değişmiştir. 20 Ağustos 1975'te şunları söyler: "150 bin kişilik stadı yapmaya kararlıyız. 100 bin kişilik stadın düşünülmesinin üstünden çok zaman geçti, İstanbul çok kalabalıklaştı. Hiç vakit geçirmeden bu tesisi memleketimize kazandırmaya kararlıyız. Hatta 200 bin kişilik bile olabilir."

10 Kasım 1979'da yeniden hükümeti kurmakla görevlendirilen Demirel "Sözüm söz. Bu sefer İstanbul'u 150 bin kişilik stada kavuşturacağız inşallah" demektedir.

Fakat son vaadin üstünden bir yıl bile geçmeden 12 Eylül darbesi olur. Darbe, Türkiye demokrasisi gibi 100 bin kişilik stat hayalini de üçüncü kez kesintiye uğratmıştır. Neyse ki, darbeden üç yıl sonra yapılan ilk seçimleri Demirel gibi "proje adamı" olan Özal kazanır da stat hayali yeniden canlanır. Özal'ın başbakan olur olmaz verdiği sözlerden biri 100 bin kişilik stadı yapmaktır. Özal farklı tarihlerde en az üç kez daha stadı yapma sözü verecektir.

29 Kasım 1987'de yapılacak seçimlerden önce stat vaatleri yeniden canlanır. 100 bin kişilik stadı yapmaya kesinlikle kararlı olduklarını söyleyen ANAP'lı Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin Emiroğlu, parayı nereden bulacakları sorusunu "Stadı yapacak müteahhide Ali Sami Yen, Ankara Cebeci ve Mersin Tevfik Sırrı Gür statlarını verebiliriz" diye yanıtlar.

1989'da Özal, Ali Sami Yen Stadı'nı satıp 100 bin kişilik stat yapacaklarını söyler. "Satın alan kişi, Ali Sami Yen arazisinin üzerine işhanı yapıp para kazanabilir" diyen Özal'a Spordan Sorumlu Devlet Bakanı İsmet Özarslan da destek verir. Özarslan stadın üstünün tamamen kapalı olacağı müjdesini de verir.

Kasım 1989'da Özal Cumhurbaşkanı olur. 100 bin kişilik stad bayrağını, 1991 seçimlerinin ardından başbakan olan Demirel tekrar alır. Ama bu kez kapasitede iskonto yapar ve 23 Şubat 1993'te yaptığı konuşmada 75 bin kişilik stad inşa edeceklerini söyler. Özal'ın 17 Nisan 1993'te ölümünden sonra Cumhurbaşkanı olan Demirel stad projesini kimselere bırakmaz. 1997'de Milli Olimpiyat Komitesi'ni kabulünde, Cumhuriyet'in 75'inci yılında temelini atmayı planladığı stadla hem 40 yıllık bir hayalin gerçek olacağını hem de Türkiye'nin olimpiyat adaylığı şansının artacağını söyler.

Ve 1998'de, Cumhuriyet'in 75'inci yılında stadın temeli gerçekten atılır. Gazeteler "40 yıllık hasret bitiyor" başlıklarıyla çıkar. 100 bin değil 80 bin kapasitelidir gerçi ama stada özlem o kadar büyüktür ki, kimse üçün beşin hesabını yapmaz. Nihayet, sıkıntılı bir yapım sürecinin sonunda, 2002'de Atatürk Olimpiyat Stadı'nın inşaatı tamamlanır. Açılışı, 31 Temmuz 2002'de Galatasaray-Olimpiakos maçıyla yapılan bu lüzumsuz stadın hikâyesi ise bambaşka bir yazının konusudur.

Socrates Dergi