
16 Mayıs 1981: Futbol, İhtilâl, Rekor
15 dk
“İkinci Lig’de Dünya Rekoru” manşetiyle gazetelere taşınan unutulmaz Karşıyaka-Göztepe maçının öyküsünü tanıklarından dinledik.
Haydar sabah 06.00’da, sokağa çıkma yasağının sona ermesiyle evden çıktı. Heyecandan gece boyunca gözünü uyku tutmamıştı. Bir gece önce arkadaşlarıyla konfeti hazırladıkları Halil Abi’nin kahvesinin yolunu tuttu. Gece 00.00’da başlayan sokağa çıkma yasağı ve sıkıyönetim komutanlığının emri nedeniyle bütün müesseselerin 23.00’da kapanması gerekiyordu. Bu zorunluluk olmasa geceyi kahvede geçireceklerdi. Göztepe durağı yakınında, İskele Sokak’taki kahveye gelmeye başladılar. Yeni demlenmiş çayın eşliğinde alelacele yaptıkları kahvaltının ardından konfeti dolu çuvalları, bayrakları, pankartları yüklenip 06.30 civarında Atatürk Stadı’nın yolunu tuttular.
Körfez’in öteki kıyısında, Karşıyaka’da oturan Sadullah aynı dakikalarda evden çıktı. Bir gece önce Önder Abi’nin matbaasında hazırladıkları konfeti ve rulo çuvallarını arkadaşlarıyla alıp Eshot Sokağı’ndaki kahveye geldiler. Fırından yeni çıkmış simit ve çayla kahvaltılarını yaptılar. O erken saate rağmen heyecandan kimse yerinde duramıyordu. Kahvaltıyı bitirdikten sonra ekmeklerin içine koydukları haşlanmış yumurta, peynir ve domatesten oluşan kumanyaları da alıp iskelenin yanındaki durağa gittiler. Diğer kahvelerden gelen gençlerle, durak o saatte bir hayli kalabalıklaşmıştı. Hep birlikte otobüse binip Atatürk Stadı’nın yolunu tuttular.
Belediye otobüsleri otogar tarafından Göztepelileri, Mersinli tarafından Karşıyakalıları erken saatlerden itibaren stadyuma taşımaya başlamıştı. Mavi berelilerden oluşan güvenlik kuvvetleri kapalı tribünün önünde uzun bir tampon bölge oluşturmuştu. İki takımın taraftarları kapalı tribünün en güzel yerini kapmak amacıyla hemen kapılara koşturdular. Kapıların önünde beklemeye başladıklarında daha saat 8 bile olmamıştı. Yaklaşık iki saat boyunca kuyrukta bekleyecek olmak kimsenin umrunda değildi. Ne de olsa tarihin en önemli Göztepe-Karşıyaka maçına tanıklık edeceklerdi.
Karşıyaka’nın 1980-81 sezonunda, Türkiye İkinci Ligi A Grubu’nda şampiyonluk mücadelesi vermesi kaderden çok siyasetin spora, ancak memleketimizde görülebilecek türden bir müdahalesinin eseriydi. Karşıyaka 1979-80 sezonunda üçüncü ligden amatör kümeye düşmüştü. Fakat dönemin Gençlik ve Spor Bakanı İzmir Milletvekili Talat Asal’ın girişimiyle önce üçüncü ligler aşırı şiddet olayları yaşandığı gerekçesiyle kaldırıldı ve takımlar doğrudan ikinci lige terfi ettirildi; ardından üçüncü ligden düşen takımlar da ikinci lige alındı. Böylece Karşıyaka amatör kümede mücadele etmeye hazırlanırken kendini bir anda ikinci ligde buluvermişti.
Göztepe ise bir önceki sezon mücadele ettiği birnci ligden düşmüş, fakat tekrar çıkmayı hedefleyerek kadrosunu büyük ölçüde korumuştu. O sezon Karşıyaka’nın teknik direktörlüğünü yapan Turgay Meto bu konuda şunları söylüyor: “Sezon başındaki girizgâhımıza bakarsak o maça değil 80 bin, 8 bin kişi bile gitmezdi. Göztepe kadrosu çok kuvvetliydi. Üçüncü ve ikinci ligler birleştirilince yöneticiler bana, ‘Senden tek isteğimiz tekrar düşmeyelim. Seneye de bir iki takviye yapıp birinci ligi düşünürüz’ dediler.”
O sezonun ilk yarısını Göztepe taraftarı Haydar Evrenosoğlu şöyle özetliyor: “Sezonun 3. haftasında, aynı gece Göztepe Ödemişspor’la, Karşıyaka Yeşilova’yla oynadı. Kapalı tribünün üçte biri Karşıyaka, üçte ikisi Göztepe taraftarıyla doluydu. Karşıyaka birden kendini ikinci ligde bulunca seyircisi otomatikman arttı. O gün maç sonunda kavga çıktı. Gidişat değişti, artık Karşıyaka asılacak diye düşündüm. Ertesi hafta ihtilal (12 Eylül askeri darbesi) oldu. Sonra İzlanda milli maçı oldu. İki hafta ara verilince biraz soğudu ortalık. Sonra biz kazanıyoruz, onlar kazanıyor. Biz berabere kalıyoruz, onlar kazanıyor. Altınordu bu arada üst sırayı zorluyor. Bu şekilde ilk yarıdaki Karşıyaka-Göztepe maçına kadar geldik. Kapalı tribünde yarı yarıya seyirci vardı. Karşıyaka bizi 1-0 yenince işin rengi bir anda değişiverdi.”
Karşıyaka taraftarı Sadullah Celen de bu konuda şunları söylüyor: “Bizim başlangıçta şampiyonluk iddiamız yoktu. İlk yarıdaki Göztepe-Karşıyaka maçında Karşıyaka basketbol takımı tribüne girdi; önde Nadir, arkada Şadi filan. Biz onları görünce ‘Şampiyon’ diye bağırmaya başladık. Bence KarşıyakaGöztepe gerilimi o tezahüratla başladı. Göztepe seyircisi ‘Nereden şampiyonsunuz?’ gibilerinden bize el kol hareketleri yaptı. Bunun üzerine Karşıyaka seyircisi onların üzerine çullandı. O maçı 1-0 kazanınca biz bir anda iddialı bir konuma geldik. Böylece KarşıyakaGöztepe gerilimi başladı.”
Tarihi maçın ‘tarafsız’ seyircilerinden, Altay taraftarı Orhan Berent de o güne dek farklı bir oluşuma sahip seyirci ve rekabet yapısını şöyle anlatıyor: “O seneye kadar Göztepeli de Altaylı da, akşam spor salonunda Karşıyaka’nın basketbol maçını izlemeye gider ve Karşıyaka’yı desteklerdi. Bu maça kadar esas rekabet Altay ile Göztepe arasındaydı.”
Göztepe’de ilk yarının sonlarında arka arkaya kötü sonuçlar alınınca teknik direktör Fevzi Zemzem’in görevine son verilerek yerine Erkan Velioğlu getirildi. Sezonun ikinci yarısında Karşıyaka uzun süre iki puan farkla liderliğini sürdürdü. Bitime üç maç kala Balıkesirspor karşısında hiç ummadığı şekilde 1-1 berabere kalınca puan farkı bire indi. 33. haftada karşılaşacakları maç öncesi Karşıyaka 50 puanla lider, Göztepe 49 puanla ikinciydi. Karşıyakalılar Kuşadası’nda, Göztepeliler Sarımsaklı’da daha hafta başında kampa girdi. Metin Oktay, çalıştığı gazete adına iki takımın kampını ziyaret etmiş, “Dostça oynayın, çok seyirci gelecek, tahriklere kapılmayın” şeklinde tavsiyeler vermişti.
Zamanın Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Süreyya Yüksel her gün mesaiden evine, yani komutanlık konutunun bulunduğu Karataş sahiline dönerken Mithatpaşa Caddesi’nden geçiyordu. Daha Nisan başlarında şampiyonluk havasına giren Göztepe taraftarı bütün caddeyi Göztepe bayraklarıyla donatmıştı. Yaklaşan 23 Nisan bayramı öncesi ortalıkta tek bir Türk bayrağı görünmüyordu. Bu duruma içerleyen sıkıyönetim komutanının verdiği emirle polisler evleri tek tek dolaşıp kulüp bayraklarının kaldırılmasını, yerine Türk bayrağı asılmasını ‘rica’ ettiler. Maçtan önceki hafta içinde de bütün gazetelerde sıkıyönetim komutanlığı bildirisi yayımlandı. Buna göre maçtan önce ve sonra klakson çalınması, lehte ve aleyhte taşkın tezahürat yapılması, stada şişeli meşrubat, katı cisim ve bayrak sopası sokulması yasaktı. Turgay Meto da o yasaklarla ilgili şu ayrıntıları hatırlatıyor: “Sürekli ‘Karşıyakalılar şuraya gidemez, Göztepeliler buraya giremez’ diye bildiri yayınlanıyordu. Anarşi tekrar patlar diye korkuyorlardı. Askerler bizi uyarıyordu, ‘bir şey olursa burnunuzdan getiririz’ diye.”
Haftalar ilerledikçe aynı şampiyonluk havası, Karşıyaka muhitine de egemen olmuştu. Bu konuda Cihan Yıldırım (Küçük Cihan) şunları anlatıyor: “Kazandıkça şampiyonluk havasına girdik. Bizim takımın bütün oyuncularına yıldız muamelesi yapılıyordu. Çarşıya çıkamaz olmuştuk yoğun ilgiden dolayı. O maçtan on gün kadar önce, 5 Mayıs akşamı, Hıdırellez nedeniyle Karşıyaka sahilinde büyük bir kutlama yapılmıştı. Alaybey’den Bostanlı’ya kadar yol trafiğe kapatılmış, karnaval düzenlenmişti. Muazzam bir kalabalık vardı. Her tarafa yeşil-kırmızı bayraklar asılmıştı.”
Bu arada maç yaklaşırken ortalıkta çeşitli söylentiler de dolaşmaya başlamıştı. Haydar Evrenosoğlu o dedikoduları şöyle hatırlıyor: “Sıkıyönetim maçı İstanbul’da oynatacakmış. Ardından bir başka balon; maç seyircisiz oynanacakmış. Sonra bir balon daha; o maçı oynatmayacaklarmış, sezon sonu Ankara’da tek maç oynanacakmış. İnsanlar inanıyordu da bu dedikodulara.” Maçın heyecanına sadece taraftarlar ve İzmir basını değil, İstanbul’un futbol camiası da kendini kaptırmıştı. Bütün Türkiye’nin bu maça kilitlendiğini belirten Turgay Meto, gazetelerden İstanbullu futbolcuların idmanlarda Göztepe mi yoksa Karşıyaka mı kazanır diye toto oynadığını okuduğunu anlatıyor.
16 Mayıs 1981 Cumartesi günü oynanacak maçın biletleri Cuma günü şehrin muhtelif noktalarında satışa çıkmıştı. İki takımın taraftarları dışında İzmir’in diğer kulüplerinin taraftarlarının da yoğun ilgi göstermesi nedeniyle uzun bilet kuyrukları oluşmuştu.

Nihayet maç günü geldi çattı. ‘Öncü’ Karşıyaka taraftarlarının amacı şeref tribünü üzerinde bulunan iki-üç bin kişilik bölgeyi ele geçirmekti. Sadullah Celen bu mücadelenin detaylarını şöyle anlatıyor: “Kapı açılır açılmaz 150 kişilik bir grupla orayı ele geçirdik. Sonra Göztepe taraftarı 300 kişi kadar olunca hücum etti, biz geriye kaçtık. Sonra biz 500 kişi olunca tekrar orayı aldık. Biraz sonra Karşıyakalı sutopçu Ahmet Karluk, Göztepe tarafına en yakın kısımdan elinde büyük bir Karşıyaka bayrağıyla tribüne girdi. Bunu gören Göztepeliler bayrağı almak amacıyla Ahmet’in üzerine atladılar. Ahmet iri yapılıydı, kolları kuvvetliydi. Sancağı düşürmeden bizim olduğumuz bölgeye kadar geldi. ‘Kaf-Sin-Kaf’ sesleri arasında Ahmet’i kucakladık.”
Haydar Evrenosoğlu da tribünlerin dağılımıyla ilgili ayrıntıları veriyor: “Bazen internette yazılar görüyorum, o maçı yan yana kol kola seyretti iki takım taraftarı diye; alakası yok. Arada mavi berelilerden oluşan bir duvar vardı.” Orhan Berent ise “Benim gibi tarafsız olanlar da çoktu,” diyerek ekliyor: Aynı 1977’deki Avusturya maçı gibiydi. Acaba o maç gibi dolacak mı diye düşünürken stat doldu gerçekten.”
Seyirciler statta yerini almaya başladığı sırada futbolcular da maçın heyecanını iyice hissediyordu. Karşıyakalı Hürriyet, o sabahı anlatıyor: “Saat 10.30’da kahvaltı ettik. On bir gibi arabalara binip stada gidecektik. Turgay Hoca benim gergin şekilde dolaştığımı görünce barmene gitti, küçük bir kadeh viski istedi. Kadehi bana uzatıp içmemi söyledi. ‘Hocam ama maç var’ dedim. ‘Ne biliyorsun oynayıp oynamayacağını, iç diyorum sana’ diye üsteledi. ‘Tamam hocam’ dedim, içtim viskiyi ve gerçekten biraz sonra sakinleştim.”
Karşıyakalı futbolcular Atatürk Stadı’na yaklaştıklarında, tribünlerin tahmin etmedikleri şekilde daha o saatte dolduğunu görmüşlerdi. Cihan Yıldırım unutamadığı manzarayı şöyle anlatıyor: “Eski Şaraphane’den Atatürk Stadı’na giden yola girdik. Oraya girdiğimiz sırada otobüsten açık tribünün üst tarafını gördük. Maçın başlamasına birkaç saat olduğu halde tribünün tepesine kadar dolduğunu görünce çok şaşırmıştım.”
Bu maçın Erkan Velioğlu için özel bir anlamı vardı. Rakip teknik direktör Turgay Meto’yla çok yakın arkadaştı. “Turgay beni İzmir’e getirten, beni yöneticilere metheden insandır. Amatör milli takımda tanışmıştık. Kader bizi o maçta onunla karşı karşıya getirdi.” En büyük özelliği maçlardan önce duygusal konuşmalar yaparak, kendi yazdığı şiirleri okuyarak oyuncularını motive etmek olan Erkan Hoca, “O maçtan önce çok heyecanlandıracak tarzda şiirler okumadım onlara, heyecan başarıyı alır çünkü. ‘Ölüm yok bunun sonunda,’ anlamında bir konuşma yaptım” diyor.
Karşıyaka soyunma odasının atmosferini Hürriyet Gündoğu anlatıyor: “Yere havlular serildi. Herkes havluların üstüne yattı, ayaklarını taburelerin üstüne uzattı. Turgay Hoca kadroyu açıkladı. Bana, ‘Fuji nereye, sen oraya. O dışarı çıktı, sen de çıkacaksın’ dedi. Sonunda maç saati geldi İlk önce biz fırladık sahaya. Bir uğultu, bir konfeti yağmuru, anlatmanın imkânı yok. Ben bir daha o kadar kalabalık seyirci görmedim. Isınırken kendimi çimdikledim bu gördüklerim gerçek mi diye.”
O sezonun sonunda futbolu bırakan Mehmet Türken ise tecrübeli olduğu için daha sakindi: “Maç başlayıncaya kadar çok gergindik ama maç başladığı anda o gerginlik kalktı. Kalabalıktan pek etkilenmedim, daha önce milli maçlarda ve Avrupa maçlarında o kalabalığı yaşamıştım.” Bu atmosferde başlayan maçta iki tarafın da tedbirli oyunu nedeniyle fazla gol pozisyonu olmadı. Karşılaşmanın en önemli iki pozisyonunun kahramanları Göztepeli Sadullah ile Karşıyaka kalecisi Ali’ydi. 40. dakikada Erhan’ın ortasında Sadullah’ın aşırttığı topu Ali geriye doğru uçarak kepçeledi. 79. dakikada yine Sadullah’ın köşeye doğru giden kafa şutunu Ali uçarak kornere attı. Her iki takım futbolcularının belirttiği üzere havadayken topa âdeta ikinci bir hamle yapmıştı. Maç son derece centilmen bir hava içinde geçti.
Maç 0-0 berabere bitince bir puan önde olan Karşıyaka sevinen taraf oldu. Turgay Meto’nun belirttiğine göre takım maçtan sonra statta tur atmış, tribünler ‘şampiyon’ diye inlemişti. Nitekim gazetelerde maç sonrası çekilen fotoğraflara bakıldığında Karşıyakalı futbolcuların omuz omuza vererek kendi seyircisine koştuğu görülüyor. Maçtan sonra futbolcular birbirini centilmence tebrik etti. İşte o sırada iki takım kaptanı arasında geçen konuşmayı Mehmet Türken şöyle aktarıyor: “Karşıyaka’nın kaptanı Murat, ‘Seneye siz de çıkarsınız inşallah’ dedi. Ben de ona, ‘Daha maçlar bitmeden konuşma’ dedim. ‘Yok yok, bence siz artık seneye hazırlanın’ dedi.”
Maçı 60 bin biletli seyirci izlemişti. Fakat o tarihlerde her türlü amatör branş dahil tüm sporculara serbest giriş kartı verildiğini ve kaçak girişlerin çok yaygın olduğunu düşünürsek herkesin dilinde dolaşan 80 bin seyirci gerçekçi bir sayıydı. Turgay Meto’nun dikkat çektiği üzere bu maçı dünyada eşsiz kılan husus 80 bin kişinin yarısının Göztepeli yarısının Karşıyakalı olmasıydı: “İspanya’da mesela bugün 100 bin kişilik derbiler oynanıyor ama 90 binden fazlası ya Real Madrid ya Barcelona taraftarı oluyor.
Bizim maçta tribünlerin yarısı sarı-kırmızı, yarısı yeşil-kırmızı renklere bürünmüştü. O yüzden bırak o stadı, dünyada bile bir daha öyle bir maç yaşanmaz.” O günlerdeki sıkıyönetim ortamının yarattığı atmosferin de büyük payıyla maç öncesi ve sonrası hiçbir olay çıkmadı. İki takım taraftarları birbiriyle karşılaşmadan kendilerine ayrılan otobüslere binerek stattan ayrıldı.
1980-81 sezonunun son haftasında oynanan maçlar Karşıyaka camiasını üzüntüye, Göztepe camiasını sevince boğdu. Karşıyaka Bandırma deplasmanında 0-0 berabere kaldı. Balıkesirspor’u ağırlayan Göztepe bitime iki dakika kala Sadullah’ın attığı golle maçı 3-2 kazanınca şampiyon oldu. Turgay Meto’nun hatırlattığı üzere bugünkü ikili averaj sistemi geçerli olsa ilk karşılaşmayı 1-0 kazanan Karşıyaka şampiyon olacaktı.
16 Mayıs 1981, Türkiye futbol tarihine unutulmaz bir gün olarak geçti. Ne var ki İzmir futbolu o günden sonra eski parlak zamanlarına bir daha kavuşamadı. Hepimizin bildiği üzere bugün “Süper” adını alan ligimizde hiçbir İzmir takımı yok. O maçla birlikte Göztepe ve Karşıyaka camiaları arasında başlayan yoğun rekabetse gittikçe tatsız bir hâl aldı ve ölümlü hadiselere bile yol açtı.