Bulutlardan İnmek

4 dk

1974 Dünya Kupası Finali, 22 yaşındaki Rainer Bonhof için ilginç hikâyeler barındırıyordu. Şampiyonluk ise onu kısa süreliğine normal yaşamdan koparacaktı…

7 Temmuz 1974… Oyunun vücut bulmuş hâli iki kaptan; Johan Cruyff ve Franz Beckenbauer, takım arkadaşlarını arkalarına alarak Münih Olimpiyat Stadı’nın çimlerine doğru yürümeye başladı. İki ayrı futbol kültürünü temsil eden Federal Almanya ve Hollanda, modern futbol tarihinin en ikonik finalinde karşı karşıya geliyordu. Beckenbauer’in arkasındaki Alman futbolculardan birinin hikâyesi ise biraz farklı duygular içeriyordu…

“Siyah, güzel bir Hollanda pasaportum vardı.”

Rainer Bonhof, 1969 senesinde Alman Milli Takımı Yardımcı Antrenörü Udo Lattek’in dikkatini çektiğinde ufak bir sorunla karşılaştı. Almanya sınırlarındaki Emmerich muhitindeki birçok insan gibi o da Hollanda vatandaşıydı. Büyükbabasından yadigâr pasaport işi çözüldü ve Bonhof, Almanya U18 Milli Takımı ile ilk maçına çıktı. Rakip Hollanda’ydı ve Almanya adına tek gol ondan gelmişti. Bir sene sonra profesyonellik teklifleri aldı ve ülkenin gençlerle çalışma hususunda en tutkulu antrenörü Hennes Weisweiler’ın takımı Borussia Mönchengladbach’ı seçti. Performansı ile Euro 1972’deki Almanya kadrosuna dâhil oldu. 1974 Dünya Kupası’nda ise artık kendini kanıtlamış bir yıldız adayıydı. Doğu Almanya mağlubiyeti sonrasında oluşturulan yeni 11’in orta sahadaki dinamosu oldu. Kritik İsveç maçında attığı gol ve oynadığı futbol ile yerini sağlamlaştırdı. Federal Almanya, Polonya’yı da yenerek adını finale yazdırırken ‘eski vatan’ Hollanda bir kez daha Bonhof’un karşısına çıkıyordu…

Almanlar, kupa tarihinin en simgesel finallerinden birinde mağlup duruma düşse de önce Paul Breitner’in penaltısıyla beraberliği yakaladı. Sonra da sahneyi Bonhof ve Gerd Müller devraldı…

İlk yarının sonlarına doğru Jürgen Grabowski’nin pası ile sağ çizgiye doğru hareketlenen Bonhof, driplingini ceza sahasına gönderdiği pasla noktalıyordu. Gerd Müller topu aldı ve kendi ekseninde klasik dönüşünü yapıp topu Hollanda ağları ile buluşturdu. “Dripling hâlindeyken içeride beyaz formalı birini gördüm ve topu ona doğru attım. Orada Müller’in olmasından çok memnunum. Başkası olsa bu işin üstesinden gelemezdi.”

Almanya, 20 yıl sonra Dünya Kupası’na ulaştığında büyük pay sahiplerinden biri de Bonhof idi. Fakat kupa sonrasında onun için daha büyük bir sınav başlıyordu. 2014’te Tagesspiegel’e verdiği röportajda, zafer sonrası ruh hâlini şöyle anlatıyordu:

“Şampiyonluktan sonra ister istemez, ‘Büyük bir şey başardım’ hissine kapıldık. Bizi bu başarılara taşıyan gündelik hayatlarımıza yeniden konsantre olabilmek öyle kolay bir iş değildi. Bulutların üzerindeydim. Yapmam gereken bazı şeyler vardı ama ‘Bugün yapmayacağım, bu benim için yeterince iyi değil. Artık ben bir dünya şampiyonuyum’ diyordum. Şimdiki eşim beni normale döndürdü. Geldi ve bana ‘Bir daha Rainer Bonhof olamayacak mısın?’ dedi.”

Tekrar ‘Rainer Bonhof’ olması iki ayını aldı. 1974-75’te Bundesliga’yı kazanan Gladbach’ın orta sahasında yıldızlaştı. Bu zafer, aynı zamanda üst üste üç şampiyonluğun ilk halkasıydı. 1975’teki UEFA Kupası zaferi ve 1977’deki Şampiyon Kulüpler Kupası finali de kulüp tarihinin altın dönemine eklendi. Bonhof, 1970’lerin ortasında itibaren, artık yıldız statüsüne yükselmişti.

1978’de Mönchengladbah’tan ayrılan Bonhof, Valencia ve Köln gibi takımlarda forma giyse de kendisini hep Mönchengladbach’a ait hissetti. Bir röportajında, başarısındaki payın çoğunu antrenör Weisweiler’e verecekti: “O olmasaydı SuS Emmerich’te bir amatör olarak kalacaktım. Onu bana gönderdiği için kadere minnettarım.”

Futbol sonrası antrenörlük macerasını kısa kesen efsane, 2008’de yuvasına sadakatini bir kez daha gösterdi ve takımın asbaşkanı olarak yeşil hırka ve kravatı ile stadyumlarda boy göstermeye başladı. Bonhof’un Gladbach’ı, son yıllarda Avrupa futboluna birçok yeni yetenek kazandırdı. Bu sezon da genç oyuncular ile istikrarlı bir şekilde yollarına devam ediyorlar. Birçok bileşenle ortaya çıkan bu tabloda eğer ki genç yetenekler ‘bulutlarda gezinmiyorsa’ bu hususta Bonhof’un katkısı yadsınamaz...

Socrates Dergi