
Adam Olacak Çocuk
10 dk
Sebastian Vettel, bir proje olarak başladığı motor sporları hayatına bir şampiyonluk olarak devam ediyor, hem de ilk günkü tutkusuyla.
Sebastian Vettel, 2016 Kanada Grand Prix'si ardından verdiği röportajlardan birinde, Ferrari taraftarı olmadığını söyleyen Channel 4 muhabiri Lee McKenzie'ye şakayla karışık kızıyordu: "Sana kızgınım. Ferrari taraftarı olmadığını söylemişsin. Oysa herkes öyledir, öyle olmadıklarını söyleyenler bile. Şimdi Mercedes'tekilere gitsen 'Mercedes dünyanın en iyi markasıdır' derler sana ama onlar bile Ferrari'ye hayran olurlar."
Vettel haklı; kırmızıyı hızın ve zaferin rengi hâline getiren bir markaya hayranlık duymamak özel bir çaba gerektiriyor. Ancak İtalyan marka, daima özel bir yere sahip olmasına rağmen zor dönemlerden de geçti. Önce Niki Lauda'yla, sonra Michael Schumacher'le nadaslarına son verdiler. Sırada ise aynı dili konuşan bir başka pilot, Sebastian Vettel var. Dışarıdan bakıldığında bu üç pilot da planlı, programlı, en yüksek verimde çalışan makineler gibi görünüyorlar. Ama aslında üçü de ailesine değer veren, sıcakkanlı ve mutlu insanlar. Belki de iş ahlakı bu kadar yüksek olduğunda, hayatın geri kalanını rahat ve sakince yaşayabilmek çok daha kolay hâle geliyor. Eğer bir yarış hafta sonunda pistten mekanikerler ile birlikte hava kararınca ayrılıyorsanız ancak o zaman ailenizle geçirdiğiniz zamanı gerçekten sadece ailenize ayırabiliyorsunuz. Sebastian Vettel, bu ayrıcalığın kıymetini bilenlerden.
Alman pilot henüz 11 yaşındayken Red Bull'un genç sürücü programına dâhil oldu. Bu anlaşmayla birlikte uzun yıllar Avusturyalı enerji içeceği markasının logosunu taşıdı. Red Bull kutusunun tasarımı, Vettel'in kask tasarımını şekillendirdi. Yani bu yenilikçi markada, her noktada istediği özgürlüğü yakalayamadı. Yine de Vettel, kendisine sağlanan fırsatları ve çocukluğunu yaşayabilmiş olduğu için sevinçli. Geçtiğimiz yıl Jacques Villeneuve'e verdiği röportajda söyledikleri, her şeyi açıklıyor:
"Şimdilerde bir karting pistine gittiğimde küçük çocuklara bakıyorum, haddinden fazla profesyoneller. Ellerinde bir sürü veri var, onları karşılaştırıyor, analiz ediyorlar. Ama onlar aslında çocuk. Ben çocukken bunlar yoktu, ben belki de çocukluğunu yaşayabilen son nesildim. Sadece birbirimizi geçebilmek için yarışıyorduk, başka faktörler işin içinde değildi. Yarış sonrasında da oyuncak arabalarımızla kumda oynayabiliyorduk, çocuk olduğumuzun farkındaydık ve buna göre davranmamızı sağlayacak şartlar vardı önümüzde. Ben bir çocuktum ve özgürdüm."
Yine de Red Bull'un kendi içinde yetiştirdiği ilk yıldız olmanın Vettel'e pek çok faydası dokundu. Bir enerji içeceği markası olarak motor sporlarına yatırım yapıp Formula 1'e girdikten iki sene sonra iki takıma sahip olmak, bu sayede kartingden Formula 1'e uzanan bir yetenek programı yaratabilmek büyük başarı. Vettel'in hayatı da 11 yaşından itibaren planlı ve programlı bir şekilde Formula 1'e yükselmek için şekillendirildi. Her ne kadar çocukluğunu yaşayabildiğini söylese de bir ‘proje’ olmak, Alman pilot için dahi kolay değildi. Red Bull genç pilot programının elinden pek çok yetenekli isim geçti, çoğu kendini gösterebilmesine fırsat verilmeden takımdan gönderildi. Ne olursa olsun, kâr edebilmek ve satışlarını artırabilmek için yarışan bir markanın pilotu olmak, aynı zamanda büyük de bir baskı kaynağı. Bu baskıyı kaldırabilirseniz kalıcı oluyorsunuz.
Sebastian Vettel, ilk ânından itibaren Formula 1'e izini bırakmayı başardı. 2006'da İstanbul'da antrenman seansına çıkar çıkmaz pit hız limitini aştı, kariyerinin ilk 10 saniyesinde ilk cezasını alıverdi. Ardından Robert Kubica'nın 2007 Kanada'daki büyük kaza sonrası ABD'de yarışamaması nedeniyle onun yerine geçip en genç puan alan pilot unvanına ulaştı ve dikkatleri üzerine çekti. Bir yıl sonra, Red Bull'un B takımı Scuderia Toro Rosso ile ilk tam Grand Prix sezonuna adım attı.
Büyük pilotların çoğu, kariyerlerinin başında akılda kalan sürüşlere sahiptirler. Ayrton Senna'nın 1984 Monaco Grand Prix'si ve Michael Schumacher'in 1992 Belçika Grand Prix'si akla gelen ilk örneklerden. Sebastian Vettel'inki iseiki yıl önce Minardi'den Toro Rosso'ya dönüşen İtalyan ekibinde geldi. 2008 İtalya Grand Prix'sinde, yağmurlu bir hafta sonunda, takımını önce pole pozisyonuna, ardından galibiyete taşıdı. Vettel daha önceki performanslarıyla zaten ilgiyi üzerine toplamıştı ama Monza'daki o yarışın ardından geleceğin şampiyonu olarak anılmaya başladı. Red Bull'un ana takımı henüz Formula 1'de yarış kazanamadan, B takımına ilk zaferi Vettel getirmişti.

2009'da Matrix'te bir sistem hatası meydana geldi. Organizasyondan çekilen Honda'yı, takım patronu Ross Brawn satın aldı. Bembeyaz ve sponsorsuz araçlarıyla bu ufacık takım, Jenson Button ve Rubens Barrichello ile sezonu domine etti. Daha sonra, Vettel'in yeni takımı Red Bull Racing de Brawn GP’nin çift katmanlı difüzör sistemini araçlarında kullanmaya karar verdi. Vettel de sezonun üçüncü yarışında Red Bull Racing'e tarihindeki ilk galibiyeti tattırdı. Henüz ikinci tam sezonunda olmasına rağmen, neredeyse son yarışa kadar şampiyonluk mücadelesinin içinde kaldı. Devir aerodinami devriydi ve ellerinde Adrian Newey gibi bir tasarımcı, bir de onun otomobillerini limitlere çıkarabilecek Sebastian Vettel vardı.
Kariyerinin başından beri Red Bull'un çocuğu olarak yetişen Vettel, 2010 sezonunda pek çok kez, takımı tarafından diğer pilot Mark Webber'a karşı desteklendi. Bazen açıkça bazen gizlice yaşanan bu destek, yıl sonunda Sebastian Vettel geriden gelip şampiyon olduğunda tam anlamıyla resmiyet kazandı. Dört yıl üst üste şampiyonluğun, sayısız yarış galibiyetinin ve pek çok ‘en genç’ ile başlayan rekorun ardından 2014'te Formula 1 çehre değiştirdi. V8 motorlar yerine hibrid teknolojiye biraz daha ağırlık veren V6 turbolara geçildi. 2013'te sürpriz bir kararla Mercedes'e geçen Lewis Hamilton, takım arkadaşı Nico Rosberg ile ortalığı dümdüz ederken Vettel de ilk kez bir sezonu yarış kazanamadan noktaladı. Üstelik, genç takım arkadaşı Avustralyalı Daniel Ricciardo üç yarış galibiyeti elde ederken. Mark Webber bir köşede bu ironik duruma gülümserken Vettel, kendisi dâhil herkesi şaşırtan bir karar verdi: Red Bull'dan ayrılıyordu.
Vettel, küçücük bir çocukken kaskında taşımaya başladığı, birlikte göklere çıktıkları takımdan ayrıldı. Haber geldiğinde herkes bunun korkunç bir karar olduğunu düşünüyordu. Yıllar süren hayal kırıklıkları canına tak eden Fernando Alonso’nun Ferrari’den McLaren'a gidişi hesaba katıldığında, özellikle yönetim katında fırtınaların koptuğu İtalyan ekibine gelmek ancak delilik olarak nitelenebilirdi. Tıpkı 1996'da İtalyan markaya gelen bir başka genç Alman şampiyon gibi, Vettel'in kararını aptallıktan cesarete taşıyan şey, oraya gittikten sonra yaptıkları oldu. Hiçbir zaman bir menajeri olmayan Vettel'in, kendi kaderini çizmek için böyle bir yere ihtiyacı vardı.
2015 sezonu öncesi testlerden ilk fotoğraflar geldiğindeçok şey değişmişti. Önce Fiorano'da test yasağı nedeniyle eski bir Ferrari'yle teste çıkan Vettel'in bembeyaz kaskı dikkat çekti. Red Bull'dayken sürekli kask tasarımını değiştirir, markanın logolarından kalan yeri bir şekilde kendinden izler taşıyacak biçimde kullanmaya çalışırdı. Ferrari ile yeni, bembeyaz bir sayfa açarken yeni de bir kask tasarımı geldi. Ferrari tulumu ve 1990'ları anımsatan yeni saç stiliyle ortaya çıktığında herkes Vettel'i Ferrari'ye çok yakıştırdı. 2015 Malezya Grand Prix'sinde İtalyan ve Alman milli marşları art arda çaldığında ise her şey yerine oturdu.
"Çocukluğumda üç Michael'ı severdim: Michael Jordan, Michael Jackson ve Michael Schumacher. Çok güzel bir sesim vardı ama ergenlik sonrası o ince sesimi kaybettim. Ben de kariyerimi motor sporlarında devam ettirdim."

Sebastian Vettel ile Michael Schumacher
Bir döneme damgasını vuran bu üç Michael'ın ortak bir özelliği var: Her zaman en iyiyi ararken etrafındakileri de yükselterek kendi seviyelerine çıkarmaları, bunu yaparken de başka hiçbir şeyi daha önemli görmemeleri. Vettel, Ferrari'de tıpkı Schumi'nin bıraktığı gibi bir etkiye sahip.
Takımdaki herkesle iletişim hâlinde, İtalyanca öğreniyor, yarış hafta sonlarında garajdan ancak hava karardıktan sonra, takımla birlikte çıkıyor. Üstelik her an ihtişamından gözünüzü kamaştırabilecek Formula 1 dünyasının en sıradan hayatlarından birini yaşıyor. Lise aşkından iki kız çocuğu sahibi Vettel'i, magazin sayfalarında görmeniz mümkün değil. Her şeyin belgelendiği, fotoğraflandığı, yayınlandığı günümüzde ailesinin fotoğraflarını ancak yetenekli bir Google kullanıcısıysanız bulabiliyorsunuz. Sosyal medyanın kişisel bir ifade alanından halkla ilişkiler endüstrisinin bir parçası hâline hızla evrildiği bir dünyada, Vettel yalnızca bir web sitesine sahip. Twitter, Instagram, Snapchat ve diğer tüm yeni nesil şeylerin, Vettel'in hayatında yeri yok. Kısa bir süre önce gençlere ve popüler kültüre dair ne varsa Formula 1'de kendisine mal edilen Vettel'in artık çimlerine basan gençleri kovalayan Clint Eastwood ayarında bir adam olmasına aslında şaşırmamak gerek. Vettel her zaman böyleydi. Sadece, Ferrari'de kendisi olabildiği için bize yeni bir insanmış gibi geliyor.
"Sosyal medya yerine, taraftarlarla gerçekten tanışmaktan keyif alıyorum. İmza günlerinde bile gelip fotoğraf çektiriyor, sonra gözden kayboluveriyorlar. Açıkçası ben onlarla el sıkışıp birkaç çift laf etmek istiyorum. Ancak o zaman gerçek bir tanışma tecrübesi yaşayabiliyoruz."
İçinde bulunduğumuz 2017 Formula 1 sezonu biraz da bu yüzden yıllarca hatırlanacak gibi duruyor. Bir yanda motor sporları, hatta tüm spor dünyasının en büyük ikonlarından Lewis Hamilton, diğer yanda bu işlerle hiç alakası olmayan Sebastian Vettel var.
İki zıt karakter, hem tarz olarak hem de Bakü'de gördüğümüz üzere fiziksel olarak sürekli bir çarpışma hâlindeler. Vettel, herkesin aklının bir köşesinde taşıdığı Schumi gibi uzun yıllar Ferrari'de başarılı olma ve hatta onun rekorlarını kırma potansiyeline sahip. Daha da önemlisi, tüm bunların değerini bilecek olgunluğu ve pist üzerinde tüm bu olgunluğu bir anda unutturacak tutkuyu taşıyor.
Bir gün uslu bir çocuk olup da Sebastian Vettel'i görürseniz selfie'nizi çekip hızla uzaklaşmak yerine elini sıkın ve kendisiyle iki çift laf edin. Emin olun ki hayata dair çoğu şey gibi, o ânın da kıymetini bilecektir.