Akıl Oyunları

6 dk

Takım yöneticilerinin NBA Draft mülakatlarında karşılarına oturan genç oyunculara yönelttikleri sorular sadece oyun tarzlarıyla sınırlı değil.

NBA’de şampiyonluğa ulaşacak bir çekirdek kurmanın en ideal yolu draft’tan geçiyor. 2011 NBA Draft’ı, son yıllarda bu konuda başarıya ulaşan takımlar için bir nevi buluşma noktasıydı. Golden State Warriors, 2009’da Hasheem Thabeet ve Jonny Flynn gibi isimlerin gerisinden seçtiği Stephen Curry’nin yanına iki sene sonra 11. sıradan Klay Thompson’ı ekledi. Takip eden yaz ikinci turdan Golden State’in yolunu tutan Draymond Green’le yapboz tamamlandı ve NBA’in şimdiki zamanına damga vuran kadronun temeli atıldı.

Yine 2011’de Cleveland Cavaliers, bir numaradan Kyrie Irving’i seçip yıllar sonra LeBron James'i yuvaya dönmeye ikna edecek parçalardan birini kadroya katarken pota altı rotasyonuna da dördüncü sıradan Tristan Thompson’ı ekledi. San Antonio Spurs ise Duncan-Ginobili-Parker döneminin sonu için acil önlem paketini devreye sokup Indiana Pacers’ın 15. sıra seçim hakkını sessiz sedasız George Hill karşılığında eline geçirdi. O seçim hakkı, yaklaşık üç sezon sonra finaller MVP’si seçilecek Kawhi Leonard’ı Teksas’a getirdi.

Son yıllarda yüzükleri parmaklarına takan Warriors, Cavaliers, Spurs organizasyonları, bahsi geçen draft seçimlerini memnuniyetle anıyor olsa gerek. Hâl böyle olunca, takımların adaylar hakkında ne kadar ince eleyip sık dokuduklarını tahmin etmek güç değil. Bu süreçte parkedeki fiziksel yetenekler kadar mental unsurlar da elekten geçiyor. Ancak kolejde sezonun oyuncusu seçilen Frank Mason’ın açıklamaları, bu ‘sorgu’larda takımların yer yer absürt denebilecek noktalara kaçabildiklerini ortaya koyuyor.

Kansas Üniversitesi’nde geçen sezon 20.9 sayı, 5.2 asist, 4.2 ribaunt ortalamalarıyla dikkat çeken Mason’a, Chicago’daki draft buluşmasında bir takım yöneticisi ne şekilde ölmek isteyeceğini sormuş. Bu soruyu ‘çılgınca’ diye niteleyen 23 yaşındaki guard’ın cevabı “Uykumda; çünkü acı çekmek istemiyorum, oğlum ve ailem yanımdayken uyumayı yeğlerim” olmuş.

Elbette soruların her biri bu kadar ürpertici değil. Creighton Üniversitesi çıkışlı Justin Patton’a, Minnesota Timberwolves yöneticileri trafikte sarı ışık gördüğünde hızlanmayı mı, yoksa yavaşlamayı mı seçtiğini sormuş. 2.13’lük pivotun cevabı ise ona birkaç ekstra puan kazandırmış gibi: “Nereye gittiğime göre değişir.”

Dallas Mavericks spor psikolojisi direktörü Don Kalkstein ise bu tür soruların dışarıdan göründüğü kadar çılgınca olmadığını söylüyor. Kalkstein’a göre NBA’de oyuncuların ihtiyaç duydukları hızlı karar verme yetilerini test etmek için bu sorular biçilmiş kaftan. Genç oyuncuların cevap esnasında ne kadar duraksadıkları da takımların onlar hakkındaki görüşlerini belirlemelerinde önemli birer etken.

Bu tür mental testlerde tüm takımların iyi iş çıkardıklarını söylemek oldukça güç. Arizona Central’dan Paul Coro’ya göre, Phoenix Suns’ın 2011 NBA Draft’ında 13. sıradan Kawhi Leonard’ı seçmemesinin başlıca nedeni, draft buluşmasındaki görüşmede takım elbisesine kadar terlemesiydi. Bu gerginliğin saha içinde de Leonard’ın gelişimine engel teşkil edeceğini düşünen Suns, hakkını Markieff Morris’ten yana kullandı ve yakın geleceğin en büyük oyuncularından birine sahip olma fırsatını tepmiş oldu.

Birçok takım yöneticisi, 22 Haziran’da düzenlenen 2017 NBA Draft’ının gelecekte ulaşılacak bir şampiyonluğun ilk adımı olmasını umuyor. Genç basketbolcular ise senelerdir hayalini kurdukları NBA’de doğru bir yapının parçası olmayı hedefliyor. İki tarafın gayelerinin kesiştiği noktalarda ise pekâlâ oyuncuların fiziki ve teknik yeteneklerinin yanı sıra, Chicago’da sorulan birkaç garip soru da önemli yer tutacak.


28. Sayı
Temmuz 2017



Socrates Dergi