Alef

20 dk

Schumacher'i tarihin en büyüğü yapan rekorlar Hamilton'ın hedefinde. Ama 51. yaşına trajik şekilde girecek olan Schumacher'i tarihin en unutulmaz yarışçısı yapan anılar hâlâ rakipsiz.

Adı, yaptığı sporun ötesine geçmiş, kendi branşını büyüterek küresel arenaya taşıyan, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sporculardan biri o. Formula 1 ile ilgilenmeyen insanların bile ismini bir yerlerden duyup bildikleri bir adam. O, tüm zamanların en çok tanınan otomobil yarışçısı. Rekorların efendisi, F1'in Kralı, Kızıl Baron, Michael Schumacher.

306 Grand Prix startı, 91 zafer, 68 pol pozisyonu, 77 en hızlı tur, 155 podyum, lider gidilen 5.111 tur, F1'de yarıştığı toplam 81.208 kilometre ve tam yedi dünya şampiyonluğu. Bazı sporcular kendi branşlarında öyle rekorlar kırarlar ki bir daha hiç kimsenin bu rekorlara ulaşamayacağı düşünülür. Schumacher, 2006'da F1'den (ilk kez) emekliye ayrıldığında, en yakın rakibi Fernando Alonso'nun sadece iki dünya şampiyonluğu ve 15 GP zaferi vardı. Schumi, erişilemez bir noktadaydı.

Köprünün altından çok sular aktı. Bugün Lewis Hamilton bazı istatistiklerde onu geçmiş, bazılarında ona çok yaklaşmış olsa da 'Formula 1 ve rekor' deyince hâlâ akla aynı isim geliyor.

Klasik Başlangıç

Bu yazıyı okuduğunuz 2020 yılı Ocak ayı itibarıyla Schumacher, F1'de kazanılan dünya şampiyonluğu ve yarış sayısı açısından halen tarihin en başarılı sürücüsü. Pek çok şampiyon gibi onun hikâyesi de fedakâr bir baba ve eski püskü bir go-kart ile başlıyor. Schumacher'in aslında duvar ustası olan babası Rolf, Köln yakınlarındaki Kerpen'de bir karting pisti işletirken annesi de bu pistin kantininde çalışıyordu. Baba Rolf, oğlunun araba şeklindeki pedallı bisikletine ufak bir motosiklet motoru taktığında Schumi sadece dört yaşındaydı. Küçük çocuğun ilk go-kart macerası bir aydınlatma direğine çarparak son bulsa da motor sporları virüsü damarlarına girmişti bile.

Michael altı yaşında ilk karting şampiyonluğunu kazandığında maddi sınırlarının sonuna gelmiş olan baba Rolf, uzun yıllar uğraşarak Michael'in yarışabilmesini sağlayacak sponsorları bulabildi. Schumacher, 18 yaşına geldiğinde Almanya ve Avrupa karting şampiyonuydu. Profesyonel bir yarışçı olmak için okulu bıraktı ve teknik bilgisini geliştirmek için bir yarış takımında mekaniker olarak çalışmaya başladı.

1988'deki Formula König şampiyonluğu Schumacher'in otomobil markaları tarafından fark edilmesini sağladı. Dünya Spor Otomobiller (şimdiki WEC, Dünya Dayanıklılık Şampiyonası) şampiyonasında Sauber ile otomobil yarıştıran Mercedes, Jochen Mass'ın yanındaki koltuğu Karl Wendlinger, Heinz-Harald Frentzen ve Schumacher arasında paylaştırdı. Takım, 1990 sezonunu bir zafer ve üç podyumla beşinci sırada noktalarken Schumacher, Almanya F3 şampiyonluğunu da kazandı.

F1 ile Tanışma

1991'de Schumacher aynı sezonda Mercedes ile Dünya Spor Otomobiller ve DTM'de yarışmasının yanı sıra Formula 3000 Japonya serisinde de şansını denedi. Aslında Mercedes'in niyeti, kendi F1 fabrika takımını kurmaktı. Yarıştıracağı sürücüler bile belliydi: Frentzen ve Schumacher. Ancak 1991'de yaşanan ekonomik durgunluk ve Daimler grubunun satın aldığı AEG'de işlerin kötü gitmesi planları suya düşürdü. Yani işler yolunda gitseydi, Schumacher 2010'da değil; muhtemelen 1992'de Mercedes ile F1'de yarışıyor olacaktı.

Mercedes'in planları yatınca Schumacher kendi yolunu bulma çabalarını sürdürdü. O sene, F3000'den bir üst lige çıkarak F1'e yeni girmiş ilginç bir takım vardı: Jordan-Ford. Jordan'ın Belçikalı sürücüsü Bertrand Gachot, Londra'da karıştığı bir kavga nedeniyle altı ay hapis cezası alınca Belçika GP'sine bir hafta kala takımın bir otomobili boşta kaldı. Menajeri Willi Weber, Eddie Jordan'ın istediği 150.000 dolarlık parayı bir şekilde Mercedes'ten buldu. Schumi, Silverstone'un kısa pistinde hayatında ilk kez F1 direksiyonu başına geçmesine rağmen o kadar iyi bir zaman çıkardı ki Jordan, pistin zaman tutma sisteminde bir hata olup olmadığını sorguladı. Eddie, Weber'e Schumacher'in Belçika'daki Spa pistinde bulunup bulunmadığını sorarken aslında orada yarışıp yarışmadığını sormak istemişti. Kelime oyunu yapan Weber bu soruya 'Evet' cevabını verdi. Schumacher gerçekten de Spa pistinde bulunmuştu; ama seyirci olarak!

Bir Kontrat

Schumacher'in tek yarışlık anlaşması o kadar son anda imzalandı ki Michael, menajeri Weber ile beraber kaloriferleri yanmayan bir yurt odasında konakladı. 22 yaşındaki genç Alman, pisti öğrenmek için perşembe gece karanlığında bisikletle tur attı. Aslında Schumacher, spor otomobillerde Frentzen ve Wendlinger'den genelde daha yavaştı; ama iş ahlakı ve çalışkanlık açısından bu iki ismi solluyordu. İçindeki cevher, yeni durağında ortaya çıktı.

Takvimdeki gerçek sürücü pisti olarak bilinen Spa'daki sıralama turlarında çok tecrübeli takım arkadaşı Andrea de Cesaris'e 0.8 saniye fark atıp 35 otomobil arasında yedinci sırayı alınca bir anda dikkatleri üzerine topladı. Senna'nın bile fark ettiği bu flaş turun ardından Schumacher'in yarış sabahı 'kaçırdığını' söylediği debriyajı startta bitince Alman sürücü daha ilk sektörü bile tamamlayamadan yolda kaldı. Ama Schumi istediği etkiyi yaratmıştı.

Belçika'nın start'ından önce Schumacher, Eddie Jordan ile bir hafta içinde kontrat yapacağına dair bir iyi niyet mektubu imzalamıştı. Ancak menajer Weber, İngilizce'deki niteleyici 'the'yı 'bir' anlamına gelen 'a' ile değiştirmiş ve bunu İrlandalı Jordan'a yutturmuştu. Bu sayede Schumacher yarıştan sonraki hafta Jordan takımıyla kontrat imzalamak zorunda değildi, sadece 'bir kontrat' imzalaması gerekiyordu.

Benetton tulumuyla Michael Schumacher

Benetton tulumuyla Michael Schumacher

Almanya'da F1'in bir türlü istediği kadar büyümemesinden her daim şikâyet eden patron Bernie Ecclestone, Belçika'da aradığı sihirli formülü bulduğunu bir çırpıda anladı: Bir ulusu peşinden sürükleyebilecek kadar hızlı bir genç, yani Michael Schumacher! Dolayısıyla Bernie, Schumi'nin zamanın en kuvvetli dördüncü takımı Benetton'a (şu anki Renault) geçmesinde başrolü oynadı. Bu transfer, Schumacher'in şampiyonluk stresi olmayan ama nispeten kuvvetli bir takımda kendisini geliştirebileceği ortamı yakalamasını sağladı. Michael, kariyerinin ikinci F1 yarışında, ilk defa yarıştığı Benetton otomobilinde üç kez dünya şampiyonu Nelson Piquet'yi sıralama turunda 0.3, yarışta ise 11 saniye geçmeyi başardı ve beşinci olarak kariyerinin ilk puanlarını aldı.

Schumi, 1992'ye Benetton-Ford'un genç yıldızı olarak başladı. Meksika'da kariyerinin sekizinci yarışında ilk kez podyuma çıkan Alman sporcu, Belçika'da yağmur altında kariyerindeki 91 GP zaferinin ilkini kazandı. Bu aynı zamanda F1 tarihinde manuel vitesli bir otomobille kazanılan son yarış olarak kayıtlara geçti. İlk tam sezonunu Senna'nın önünde üçüncü olarak tamamlamasının ardından 1993'te de Schumacher'in yükselişi sürdü.

Özellikle Senna gibi gözü kara pilotlara karşı mücadeleye girmekten çekinmediğini gösteren genç Alman, bir galibiyet ve dokuz podyumla biten 1993'te en çok gelecek vadeden yıldız konumuna oturmuştu. Schumacher, Benetton ile iki tam sezonda çıktığı bütün sıralama turlarında tecrübeli takım arkadaşları Martin Brundle ve Riccardo Patrese'yi 32-0 yenerek ikisini de âdeta denize dökmüştü.

Senna ve Schumi

1994'te kurallar köklü şekilde değişmişti ve son iki yılın üstün takımı Williams-Renault, hız avantajını kaybetmişti. İki senedir yarışma hayalini kurduğu Williams'a geçen Ayrton Senna sezona iki pol alarak başlasa da Benetton-Ford ile Schumacher rakibinin evi Brezilya ve Japonya'dan zaferle ayrıldı. Senna, Benetton takımının yasaklı 'çekiş kontrol sistemi'ni kullandığına inanıyordu. Gerçekten de sezonun ilerleyen bölümlerinde Benetton otomobilinde böyle bir yazılım bulundu ancak bu yazılımın yarışlarda kullanıldığı ispatlanamadı.

Imola'daki sezonun üçüncü yarışında Senna'nın hayatını kaybettiği korkunç kaza sırasında, onun hemen arkasında olan isim de Schumacher'den başkası değildi. Senna aramızdan erken ayrılınca tecrübeli şampiyon ile onun halefi olabilecek genç yıldızın mücadelesini hiçbir zaman göremedik. Senna'nın hayatını kaybetmesinden sonra yapılan ilk yarış olan Monako'da Schumacher'in kariyerinin ilk pol pozisyonunu alması âdeta bir devrin bitişini ve yeni bir devrin başlangıcını simgeliyordu.

Schumacher ve Benetton hız olarak sezon boyunca çok üstündü. Ancak Schumacher kural ihlaliyle İngiltere'de yarıştan atıldı; sonra bu karara itiraz edince iki yarıştan men edildi; üzerine de Belçika'da kazandığı yarışta otomobilin tabanı fazla aşındığı için ihraç edilince 16 yarışın dördünde saf dışı kalmış oldu. Bu yarışların tamamını Williams'tan Damon Hill kazanınca iki pilot Avustralya'daki son yarışa bir puan farkla geldi.

Michael Schumacher ve Ayrton Senna

Michael Schumacher ve Ayrton Senna

Tartışmalı 1994 sezonu, tartışmalı bir finalle son buldu. Adelaide'e lider giden Schumacher, bir virajda hata yaparak hafifçe duvara çarptı. Kendisine atak yapan Damon Hill'in üzerine kapıyı kapatan Schumacher temasla beraber bariyerlere gömüldü. Ancak Hill'in de sol ön süspansiyonu hasar almıştı. Böylece şampiyona, 1990 Senna-Prost kazasından sonra bir kez daha tartışmalı ve çarpışmalı bir finalle sona ermişti. 25 yaşındaki Schumacher, artık Formula 1 dünya şampiyonuydu.

1995'te Benetton, tek handikabı olan güçsüz Ford V8 motoru yerine Renault V10 motoruyla yarışınca Schumacher, tabiri caizse gezinerek dokuz galibiyetle bir başka şampiyonluğa ulaştı. Schumi o sene, Mercedes'te takım arkadaşı olduğu Frentzen'in eski kız arkadaşı Corinna Betsch ile hayatını birleştirdi.

Kırmızı Macera

Schumacher, Benetton ile yola devam etse çok büyük bir ihtimalle 1996'da da şampiyon olurdu. Ama onun gönlünden geçen renk kırmızıydı. Ferrari'nin kendisine kazandırabileceği efsanevi statünün farkında olan Schumi, 1979'dan beri pilotlar şampiyonluğuna hasret durumdaki Ferrari'ye geçti. Patron Jean Todt, takımı Schumacher'in etrafında şekillendirmeyi düşünüyordu. Benetton şampiyonluklarının mimarlarından teknik ve strateji dehası Ross Brawn da kısa süre içinde kırmızı kampa katıldı. Alman yıldız, San Marino'da Ferrari ile ilk polünü, İspanya'da 45 saniye farkla ilk zaferini yakaladı. Yeniden yapılanma yılı, üç zaferle noktalansa da şampiyonluk Damon Hill'e gitti.

1997'de Schumacher-Ferrari ortaklığı Jacques Villeneuve-Williams ikilisinin karşısına çıktı. Williams otomobil olarak daha hızlıydı ama kırmızılar kolay pes etmedi. Schumacher beş zafer aldığı sezonun son yarışına Villeneuve'ün bir puan önünde girdi. Alman yıldız lider giderken Kanadalı rakibi kendisine 48. turda atak yaptığında direksiyonu Villeneuve'ün üstüne kırdı ve Williams'a çarptı. Schumacher çakıl havuzuna gömülürken yarışı üçüncü bitiren Villeneuve şampiyonluğa ulaştı. Tıpkı 1994 gibi o sezonu da tartışmalı bir kazayla noktalayan Schumacher'in 'rakibine kasıtlı çarptığı gerekçesiyle' tüm puanları silindi ve Alman pilot klasmandan çıkarıldı.

1998'de tamamen değişen kurallar bütün takımlara sıfırdan bir şans vermişti. Schumacher, yıl boyunca aslında daha hızlı bir otomobil olan McLaren'deki Mika Hakkinen'le mücadele etti. Sezonun son yarışına kadar çekişme sürse de şampiyonluk Fin sürücüye gitti. Bu arada Schumi'nin Belçika'da tur bindirirken arkadan çarptığı David Coulthard'ın üstüne yürümesi, yılın en çok konuşulan olayıydı. 1999'un ortasında İngiltere'de yaptığı kazayla sağ ayağı kırılan Schumacher, altı yarışa katılamayınca şampiyonluk bir kere daha Hakkinen'e gitti. Ferrari'nin teselli armağanı takımlar şampiyonluğu oldu.

Rubens Barrichello, Jean Todt ve Michael Schumacher

Rubens Barrichello, Jean Todt ve Michael Schumacher

2000, Schumi'nin takımdaki beşinci yılıydı ve şampiyonluk baskısı artmıştı. Jaguar'a geçen Eddie Irvine'ın yerine ikinci pilot görevini Rubens Barrichello almıştı. Takımın son beş senede ürettiği en hızlı otomobil F1-2000 ile dokuz zafer alan Alman sürücü, Ferrari'nin 21 yıldır beklediği dünya şampiyonluğuna ulaştı. Bu, aynı zamanda beş yıl sürecek olan büyük bir üstünlüğün başlangıcıydı.

Schumacher 2001 sezonunda, ikinci Coulthard'ın neredeyse iki katı puanla, güle oynaya şampiyonluğa ulaştı. 2002'de Schumi ve Ferrari'nin üstünlüğü başka bir boyuta taşındı. Alman sürücü 17 yarışın 11'ini kazanıp tüm sezon boyunca podyuma çıkarak yeni bir rekor kırdı ve beşinci şampiyonluğunu aldı. Ancak Avusturya'da son virajda Barrichello'nun takım emriyle kendisine yol vererek galibiyeti hediye etmesi, ABD'de ise finişi yan yana geçmeye çalışırken yarışı yanlışlıkla Barrichello'nun kazanması uzun yıllar unutulmayacak skandallar olarak hafızalara kazındı. MSC, Avusturya'da yarışı kazandığı halde birincilik basamağına Barrichello'yu çıkartınca Ferrari'ye 1 milyon dolarlık bir para cezası verildi ve F1'de takım emirleri yasaklandı. 2003, zor bir yıl olsa da Alman sürücü sezonu genç Kimi Raikkonen'in iki puan önünde şampiyon noktaladı. İlk 13 yarışın 12'sini kazandığı 2004, Schumacher'in en başarılı sezonu olarak kendisine yedinci dünya şampiyonluğunu getirdi.

Aydınlık ve Karanlık

Ferrari, 2005'teki yönetmelik değişikliğine ve yeni nesil otomobillere adapte olamayınca Schumacher sönük bir yıl geçirdi ve tek zaferini sadece altı otomobilin yarıştığı Amerika'da kazanabildi. Artık karşısında İspanyol ve genç bir dünya şampiyonu vardı: Fernando Alonso. 2006 ise Schumacher'un kırmızı tulumla geçirdiği son yıl olacaktı. Yanında genç ve öğrenmeye aç, Schumi'yi hocası gibi gören yeni bir takım arkadaşı vardı: Felipe Massa. Sezona Renault takımı hızlı başlasa da Ferrari sonradan toparlandı ve Schumacher, Alonso'ya karşı son iki yarışa kafa kafaya girmeyi başardı. Ancak Japonya'da altı yıl sonra yaşanan ilk motor arızası ile beraber şampiyonluk Alonso'ya gitti. Monako'da sıralama turlarında Alonso'nun polü almasını engellemek için otomobilini pistin ortasına park etmesi Schumacher'in kariyerinin en utanç verici anlarından biriydi.

Artık 37 yaşına gelen efsane, Ferrari'nin bir sonraki yıl için McLaren'den Kimi Raikkönen ile anlaşması üzerine yarış koltuğunu âdeta küçük kardeşi gibi gördüğü Massa'ya bırakarak emeklilik kararını açıkladı. Açıkçası Ferrari, yeni dönemin yıldız adayı olarak gördüğü Raikkonen'i takıma katınca Schumi'ye çok da fazla yer kalmamıştı zaten. Alman sürücü belki de birkaç sene daha yarışabilecek potansiyele sahipken pek de istemeden emekliye ayrıldı.

İlk perdeyi kapatırken Alman sürücünün kariyerinde pek çok karanlık nokta da olduğundan bahsetmemiz gerekir. Bilirsiniz; büyük şampiyonlar o çok istedikleri unvanları, zaferleri yakalayabilmek için bazen kuralları esnetir, hatta delerler. Sportmenlik ve centilmenliğin sınırlarını zorlamakla kalmayıp bazen bu sınırları yıkıp geçerler. Schumacher'in kariyerinde de bu şekilde gözünü kararttığı, başarmak için oyunun sınırlarını zorladığı pek çok olay var: 1994 Avustralya ve 1997 Avrupa yarışlarındaki şampiyonluk kazaları, 2002'deki Avusturya ve Amerika yarışları, 2006 Monako'daki park skandalı, 2010 Macaristan'da eski takım arkadaşı Barrichello'yu duvara sıkıştırması gibi.

O, bazen ulaştığı inanılmaz hızın yanında sıradışı taktikleri ya da otomobilini onların üzerine sürerek rakiplerini ezip geçen acımasız bir şampiyondu; bazen de tsunami nedeniyle yıkılan Doğu Asya ülkelerine bazı hükümetlerden bile daha fazla yardım yapan düşünceli bir aile babası. Bir yandan annesinin ölümünden sonraki gün veya kardeşinin belinden sakatlandığı zaman yarış kazanacak kadar soğukkanlıydı, bir yandan da Senna'nın galibiyet rekorunu kırdıktan sonra gözyaşlarına hâkim olamayacak kadar duygusaldı.

Kariyeri boyunca bütün takım arkadaşlarına tartışmasız bir üstünlük sağlayan ama hiçbir zaman dişli bir rakibinin takım arkadaşı olmasına izin vermeyen bir satranç ustasıydı. Yarıştığı takımların sadece kendisine odaklanmasını isteyen fakat takımının başarısı için kendisini ve etrafındaki herkesi sonuna kadar zorlayan biz azim timsaliydi. Özetle o, bir sporcunun 'kazanan' olabilmek için neler yapması gerektiğinin canlı bir örneğiydi.

Etkisi o kadar büyüktü ki 2000'lerin başında Alman RTL televizyonunun genel müdürü şöyle diyecekti: "Bizim için dünyada üç tane spor vardır: Futbol, tenis ve Michael Schumacher!" Formula 1 değil, otomobil sporları değil, Michael Schumacher! O sadece tüm Almanya ve İtalya'yı peşine takmakla kalmadı; kendisiyle beraber tüm dünyada F1'i de büyüttü ve adı sporla özdeşleşti. Dünya çapında sporunun kaderini değiştiren Schumi'nin Türkiye'de de geniş bir hayran kitlesi vardı.

Ülkemizin 1998-2004 arasında F1'i sevdiği, mikrofon başında sevgili Okay Karacan, Serra Okumuş Onay ve Erkan Arseven'in olduğu NTV yılları, Schumacher-Hakkinen rekabetiyle dolu ve Alman efsanenin damga vurduğu yıllardı. Bir seferinde bir taksiciden "Ağabey bu Şumaykıl çok acayip adam, hastasıyım" yorumunu duymuştum. Taksici Manchester United'ın kalecisi Peter Schmeichel ile Michael Schumacher'i karıştırmış olsa da mesajı netti: Schumacher, acayip bir adamdı. 'Acayip Schumacher' sadece doğal yeteneği ile rekorlar kıran bir isim değildi. O 1970'lerde Niki Lauda, 1980'lerde Alain Prost ve Ayrton Senna'nın başlattığı trendi çok öteye taşıdı. Kendisini işine ve yarışlara adayan, kazanmakla takıntılı, çok ama çok çalışan, elindeki ekipmanın en iyisi olması için bütün paydaşları ve takımını sonuna kadar zorlayan, iş disipliniyle beraber her taşın altına bakan, yedi kez şampiyon olduktan sonra dahi hâlâ binlerce kilometre test yapan, dur durak bilmeyen bir galibiyet makinesiydi.

Son Perde

Emekliye ayrılsa da adrenalin tutkusundan vazgeçemeyen Schumacher, Ferrari'de ara ara testler yapmasının yanı sıra amatör olarak motosiklet yarışlarına katıldı ve 2009 yılının başında katıldığı bir amatör yarışta boynundan ciddi şekilde sakatlandı. Ferrari, Massa'nın Macaristan'da ölümden döndüğü kazanın ardından yarım sezon için onu göreve çağırdı. Ama halen tam olarak iyileşmemiş olan boynu yüzünden Schumacher takımla teste çıksa da bu teklifi reddetmek zorunda kaldı.

Aslında yaptığı kısa test, içindeki ateşin halen ne kadar kuvvetli şekilde yandığını kendisine göstermişti. 2010 için Mercedes, son şampiyon Brawn GP takımını satın alarak spora fabrika takımı şeklinde geri döndü. Ancak şampiyon Jenson Button'ın son anda McLaren'e geçmesiyle Mercedes takımında oluşan boşluk için takım patronu Ross Brawn, eski yoldaşını göreve çağırdı. Yirmi yıl önce Formula 1 kariyerine Mercedes'te başlamayı kıl payı kaçıran Schumacher, tüm dünyayı şaşırtarak 41 yaşında pistlere geri döndü. Beklenti çok büyüktü; efsane, kendisinden genç isimlere, yani Button, Hamilton, Raikkönen ve Alonso'ya karşı mücadele edecekti.

Ancak küçülen Brawn GP'yi tekrar büyütmek için Mercedes takımının yeniden yapılandığı 2010-2012 arasındaki üç yıl hiç de beklenmeyen şekilde sonuçlandı. Alman sürücünün hem otomobili yarış kazanamayacak kadar yavaştı hem de kendisi o eski zirve performansından uzaktaydı. Çoğunlukla ilk altı dışında bir yerlerde yarışmak alışık olduğu bir durum değildi. Üstelik genç takım arkadaşı Nico Rosberg, beklediğinden daha hızlı çıkmıştı. Dolayısıyla Schumi, bu üç yıllık dönemde çoğunlukla eski yıllarını aratan ve hatta 'Keşke hiç geri dönmeseydi' dedirten bir performansla takım arkadaşına net şekilde mağlup oldu. Schumacher'in muhteşem rekorlarına sadece bir podyum ve bir en hızlı tur ekleyebildiği bu dönem, genel olarak kazalarla akılda kaldı. Sadece tek bir yarışta, 2012 Monako'da hâlâ polü alacak kadar hızlı olduğunu görmek taraftarlarını mutlu etse de eski Schumacher mumla aranmıştı. 2012'nin Ekim ayında Formula 1'den ikinci ve son kez emekli oldu.

Efsane, 2013 yılının son günlerinde İsviçre'de yaşadığı kayak kazası nedeniyle komaya girdi. Çok uzun süren tedavi süreçlerinin ardından bugün sağlık durumunun nasıl olduğu halen net şekilde bilinemiyor; bilinen tek şey şu anki Michael Schumacher'in eski Michael Schumacher olmadığı. Aslında dünyada kader diye bir olgu varsa Schumacher'in yaşadığı, bunun en bariz ve en projelik örneklerinden biri. Düşünsenize, yirmi yıl boyunca F1 pistlerinde 350 kilometre/saat hızla yarıştıktan sonra sağlıklı şekilde emekliye ayrılmışken, 44 yaşında hayatın tadını çıkarabilecekken, hâlâ dünyanın en çok tanınan sporcularından birisiyken, bankada milyar dolara yakın bir serveti yatarken, talihsiz bir kayak kazası sonucunda Schumacher bakıma muhtaç bir hasta haline geldi.

Neticede karşımızdaki isim gelmiş geçmiş en başarılı Formula 1 pilotu ve otomobil sporları tarihinin en çok tanınan yarışçısı. Michael Schumacher'in kırdığı bütün bu rekorların ardından, aslında tüm yarışseverler ondan son bir zaferin, karşımıza sağlıklı bir şekilde çıkacağı bir günün hayalini kuruyorlar. Dolayısıyla Schumacher, aslında hayatındaki en büyük zaferi henüz kazanmadı. Onu makul bir sağlık seviyesiyle beraber yeniden karşımızda göreceğimiz günü hasretle, sabırsızlıkla ve merakla bekliyoruz. Savaşmaya devam et büyük şampiyon, asla pes etme!

_#keepfightingmichae_l

Socrates Dergi