
"Böyle geceler sizi büyütür"
6 dk
Alex Ferguson'la yedi sene geçiren Rafael'in anlatacak çok öyküsü var. Başakşehir'in flaş transferini yoğun fikstürde yakaladık, anılarını sorduk...
Rafael, ikizi Fabio ile birlikte Brezilya'nın güneyinden İngiltere'nin kuzeyine vardığında 17 yaşındaydı. Anne ve babasının yanından ayrılıp geldiği farklı ülkeye, kültüre ve kulübe alışması için ona yardım ve önderlik edebilecek birine ihtiyaç duyabilirdi. Orada, babası kadar yakın göreceği Ferguson ile tanıştı. Yollarının ayrıldığı günü "Bir daha asla eskisi gibi olamadım" diye özetleyen Rafael, efsane antrenörden saha içinde çok fazla şey öğrense de hayat ilkesi yaptığı öğreti, sahanın dışına taşan bir ögeydi: Önce, saygı.
Alex Ferguson'ın çok uzun süre aynı kulüpte kalabilmesinin temelinde adaptasyon olduğu düşünülür genellikle. Kulübün akıbeti adına zamanı geldiğinde ismi ve istatistikleri fark etmeksizin her oyuncu ile yolları ayırabilme potansiyelinden bahsedilir. Kulüpte yedi sene geçirmiş ve birçok oyuncunun ayrılığını görmüş biri olarak bu görüşe katılır mısınız?
Evet, katılıyorum. Bazen kulüpler için başarılı bir oyuncuyla, o kulübe her şeyini adamış bir oyuncuyla yollarını ayırmak zordur. O oyuncuyu takımdan gönderirken geçmişte yaptıkları aklınızı kurcalar ve kararınızı sorgularsınız. Ama o, tüm bu kararları neredeyse kusursuz şekilde verdi. Gönderdiği ve yerine getirdiği hemen her oyuncuda başarılı oldu. Hatta Cristiano Ronaldo'nun ayrılma sürecinde bile başarılıydı. O gittikten sonra Real Madrid'in neler yaşadığını görüyoruz ama United, şampiyon olmaya devam etti. Elbette gitmesi kimsenin istediği bir şey değildi ama gitmek istiyordu ve Ferguson da Ronaldo'yu doğru zamanda göndermeyi başardı. Hem para kazandı hem iki tarafı da mutlu etti.
Kulüpte uzun süre geçirmiş pek çok futbolcu, Sir Alex'in kulüpte çalışan bütün personelle arasının çok iyi olduğunu söylüyor. İskoç çalıştırıcı, aşçılardan güvenlik görevlisine kadar tesislerdeki yüze yakın insanın ismini bilirmiş. İnsan ilişkilerinde bu kadar iyi olması onu büyük bir lider yapan özelliklerden miydi?
Ha! (Gülüyor) Evet, herkesi tanırdı. Ama onun bulunduğu en üst seviyedeki örnek bir lider olabilmesi için bunları bilmesi gerekliydi. Tesisteki herkesle konuşur ve şakalaşırdı. Dışarıdan sert ve ciddi gözükse de onu tanımaya başladıkça ne kadar şakacı olduğunu anlarsınız. Etrafındaki herkesin neyi nasıl yaptığını çok iyi bilirdi. Zaten ancak çalışanlarınızla ilgili bu kadar fazla bilgiye sahip olduğunuz, onlara saygıyla yaklaştığınız zaman Sir Alex seviyesinde bir lider olabilirsiniz. Onun bulunduğu koltukta oturan insanlara çok saygı gösterildiği olur ama onun bulunduğu konumdaki insanlar, genelde saygı gösteren kişilere saygıyı iade etmez. Fakat o herkese karşı çok saygılıydı. Saygı konusunda ondan çok şey öğrendim. Aynı zamanda liderlik konusunda da. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki eğer iyi bir lider olacaksanız saygıyı bir numaralı kural yapmalısınız.
Personel haricinde futbolcularıyla da çok sıkı ilişkiler kurduğunu biliyoruz. Ferguson'ın eski futbolcularına ve onların ailelerine yılbaşı kartları gönderdiğini duyuyoruz hep. Hocanın bu yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?
Dediğim gibi herkese saygı gösteren biri o. Eski oyuncularına, teknik ekibine, aşçılara, bahçıvanlara, bizlere, bizlerin ailelerine, herkese… O kartları yalnızca bize gönderdiğini düşünmüyorum, eminim ki tesis çalışanlarına, aşçılara ve güvenlik personellerine de yolluyordur. Transfer olduğum zaman babama, sıkıntılı bir dönem geçirdiğimde anneme çiçek göndermiş bir efsaneden bahsediyoruz. Herkesi birbirine kenetledikten sonra da zaten başarı bir noktada geliyor. Bu kadar başarılı olmasının nedenlerinden biri bu saygıydı.

"O konuşmasını asla unutmam. 'Bu acı hissi gelecek sezon aklınızdan çıkarmayın' demişti."
2010'da kırmızı kart gördüğünüz ve deplasman golüyle elendiğiniz Bayern Münih eşleşmesinden sonra Ferguson'ın sizinle özel bir konuşma yaptığını söylemiştiniz. Bu konuşmadan aklınızda kalan bir şeyler var mı?
Kırmızı kart ânına kadar çok iyi oynuyordum ama önce ilk, ben atıldıktan sonra ikinci golü yedik. İkinci maçta da yediğimiz iki deplasman golü yüzünden elenmek zorunda kaldık. Kırmızı kart gördükten sonra soyunma odasında yanıma gelip "Sahadaki en iyi oyuncu sendin. Bu, cebini dolduracak bir tecrübe. Bu olaya yalnızca böyle bak çünkü bu gecenin ardından öğreneceksin. Futbol böyle gecelerden ibarettir. Bu tarz şeyler bizi büyütür, sen de bu gece öğreneceğini öğrenip büyümeye devam edeceksin" demişti. Elbette yediğimiz deplasman gollerinden dolayı sinirliydi ama beni ağlarken gördüğünde sinirini unutup bunları söylemişti. Çünkü benim ne kadar üzüldüğümü fark etmişti. Kendi sinirini benim üzüntümün önüne koyup farklı şekilde de davranabilirdi ama yapmadı.
Keza 2012'de Manchester City'ye son saniyede kaybedilen şampiyonluktan sonra Sunderland soyunma odasında yaptığı konuşmanın da tüm takım üzerinde büyük etkisi olduğu söylenir. O konuşmayı anımsıyor musunuz?
Çok ama çok iyi hatırlıyorum. Şu sıralar bir kitap hazırlıyorum ve bu konuşma kitabın önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu konuşmadan sonraki sezon, kariyerimdeki en iyi, en keyifli sezondur. Yaptığı konuşmanın tüm sezonun kaderini değiştirdiğini düşünüyorum. İster inanın ister inanmayın ama bir sonraki sezon attığımız fark, bu konuşma sayesindeydi. Hepimiz Sunderland soyunma odasında kafalarımız eğik şekilde otururken bize baktı ve şöyle dedi: "Bu halinizi asla unutmayın. Bugün burada nelerin yaşandığını çok iyi biliyorsunuz. Bu yaşananları ve tam şu anda tecrübe etmek zorunda olduğunuz bu acı hissi önümüzdeki sezon oynayacağımız 38 maçın hiçbirisinde aklınızdan çıkarmayın." Gerçekten de çıkarmadık ve sezon sonunda 11 puan fark attık. Tam da ona yakışan, çok etkili bir konuşmayd