
Ali ve Altın Çağ
11 dk
1970'li yıllarda büyük efsanelerin masalsı rekabetleri ağır sıklet ringlerindeydi. Sahnenin tam da ortasında Muhammed Ali vardı...
Boksun Şöhretler Müzesine girmiş spor yazarı Jerry Izenberg, ağır sıkletin altın çağını kaleme aldığı Once There Were Giants: The Golden Age of Heavyweight Boxing adlı kitabı 2017'de yayımladı. Izenberg, bu çağın sınır çizgilerini, Sonny Liston'ın 1962'deki Floyd Petterson nakavtıyla 1997'de Mike Tyson'ın Evander Hollyfield'in kulağını ısırdığı olay arasına çekmişti. Ona göre altın çağın değerini, iyi boksörler ve bu yıldızların birbirleriyle yaptığı tarihe geçen maçlar belirlemekteydi.
35 yıllık koca bir süreç bütün bu gereksinimleri karşılamıştı. 1970'lerin bu çağın zirvesi olduğu gerçeği ise inkâr edilemezdi. Ağır sıkletin en iyi maçlarının önemli bir kısmı bu dönemde yapıldı. O dönemin boksörleri, hemen herkes tarafından bilinen büyük efsanelerdi: Muhammed Ali, Joe Frazier, George Foreman... 1980'lerle beraber isimleri akılda tutmak için boksla daha ilgili olmanız gerekecekti.
1960'larda dünyada ve ABD'de önemli politik olaylar yaşandı. Muhammed Ali, yaşananları ringe taşıyan isimdi. Siyah halkların mücadelesi, İslam Ulusu'nun varlığı ve Vietnam Savaşı karşıtlığı ringdeki etkisini Ali'nin tutumu ile gösterdi. Kitlelere ulaşmasında elbette sportif başarılarının etkisi vardı. Ali, 1960 Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya alsa da büyük çıkışını Sonny Liston maçıyla yaptı. Mafya ailelerinden Lucchese'lere bağlı Frankie Carbo uzun süre boksu kontrol etmişti. Liston da onun kontratlı boksörü, bir nevi mafyanın ağır sıkletteki temsilcisiydi. Dahası, eski dünya şampiyonu Patterson'ı nakavt edip geliyor ve yenilmez görünüyordu.
O dönemden itibaren boksta bazı kırılma anları yaşandı. TV yayınlarının yaygınlaşmasıyla boks maçları daha fazla takip edilir oldu. Mafyanın yarattığı şaibe ve etkinin azalmasıyla daha sağlıklı bir ortam için imkânlar doğdu. Bu da daha fazla önemli maçın önünü açtı. Boks-mafya ilişkisini zayıflatan en önemli olay, Kefauver Komitesi soruşturmalarıydı. 'Mafyanın adamı' Liston'ı iki kez yenen Ali de bu bağlantıya önemli bir darbe indirdi. Bu başarıda, arkasına aldığı İslam Ulusu'nun gücü de etkiliydi. Özellikle Liston rövanşındaki nakavtla artık Ali Çağı başlamıştı.
Dövüş stili ve ring dışındaki politik duruşu sebebiyle Ali'den haz etmeyenler çoktu. Ancak o, hemen her rakibini beyaz adamın temsilcisi ilan edip, dönemin en iyilerini Floyd Patterson, George Chuvalo, Ernie Terrell gibilerini yenmeye devam etti. Seri, 1967'de Vietnam Savaşı için askere gitmeyi reddetmesiyle sona erdi. Ali'nin lisansı elinden alındı. Üç buçuk yıl sonra, politik iklim yumuşamaya başladığında geri dönebildi. Ona karşı olanların direncini kırmayı başardı. Geri döndüğünde politik söylemlerine, siyahların sorunlarına dikkat çekmeyi sürdürdü. Bununla beraber 60'larda yaşadığı, onun önünü kesmeye yönelik ring dışı olaylar hafiflemişti. Yetmişlerdeyse Ali'nin ringde yaptıkları, efsane maçları konuşuldu.
Ali'nin bokstan uzak kaldığı dönemde yeni şampiyon Joe Frazier'dı. O da Ali'nin arkadaşıydı. Lisansı iptal olduğunda ona maddi, manevi yardım etti. Hatta lisansını alabilmesi için başkan Richard Nixon ile konuştu. Ali'nin dönüşüyle Ali-Frazier maçı daha çok dillendirilir olmuştu. Frazier'ın yardımlarına karşın, Ali maçın resmileşmesiyle birlikte bilinen yöntemlerini Frazier'ın üzerine saldı. Frazier ne olduğunu anlamadan 'Beyaz Amerika'nın boksörüne dönüşmüştü. Tarihin en büyük maçlarından biri 8 Mart 1971'de New York'taki 'Boksun Mekke'si' Madison Square Garden'da gerçekleşti.

Bu ilk maç, ABD ulusunu hatta dünyayı ikiye böldü. ABD'de muhafazakârlar değerlerine bir hakaret olarak gördükleri Ali'nin yenilmesini istiyorlardı. Buna karşılık Ali sol kanadın sembolüydü. Sivil hak savunucuları, siyahlar, liberaller Ali'nin tarafındaydı. Ali daha da ileriye giderek, Frazier'ı destekleyen siyahları hain ilan etti. Kutuplaşmanın doruğunda tüm gözler, ringe çevirmişti...
The Fight' (O Maç) diye anılan karşılaşmayı tüm dünyada 300 milyon kişi izledi. Ali'nin sözlerine ve yaptıklarına anlam veremeyen Frazier bilenmişti ve ezeli rekabetin ilk maçını puanla aldı. On beşinci rauntta Ali'yi yere devirmeyi de başardı. Böylece Ali ilk kez yenildi. Frazier ise unvanını korudu. Ali maç öncesindeki olayları insanların ilgisini artırmak için yaptığını söylese de, Frazier maruz kaldığı hakaretleri sindiremedi. İkilinin ilişkisi derinden etkilendi. Ali, Frazier ile rövanşa çıkmak isterken, Frazier onunla bir daha maç yapmamaya kararlıydı. Ancak yeniden karşılaşacaklardı.
İkinci karşılaşmalarını mümkün kılan galibiyetlerinden ziyade yenilgileriydi. Ali-Frazier rekabetinin yoğunluğu 70'lerdeki önemli boksörleri de gölgede bıraktı. Bu isimlerden ikisi 1973'te bu iki devi yenmeyi başardı.
Ali'yi zorlayan boksörlerden biri Ken Norton'dı. Üç kez karşılaştılar, üç maç da yakındı. 1973'te Norton, Ali'nin çenesini kırdı ve ayrık kararla kazandı. Aynı yılın başında George Foreman, Frazier'ı sekiz kez yere serip, ağır nakavt etti. Ali de, Frazier da yenilmişti. Ali'ye Norton yenilgisinin ardından Frazier maçı önerildi. Ama o, Norton ile rövanşı istedi.
Norton ile ikinci buluşmalarında yine ayrık karar vardı. Bu kez Ali kazandı. 1976'daki üçüncü maçlarında da Ali, tartışmalı bir şekilde galip ilan edildi. Norton kemeri ancak 1978'de, o da ortak şampiyon ilan edilince alabildi. Biraz da olsa Ali'nin gölgesinden çıkmıştı. Aynı yıl Norton, Ali'nin antrenman partneri Larry Holmes ile karşılaştı. İkilinin maçları büyük bir savaşa dönüştü. Bir bakıma yine işin içinde Ali vardı. Emekliliğe doğru giden Ali'nin boşalttığı koltuk için karşılaştılar. Ortaya, ağır sıkletin en iyi maçlarından biri çıktı. Kazanan Holmes, 80'lere de damgasını vuracaktı. Onun yıldızı da ancak Ali sahneden indiğinde parlayabildi.
Yenilgilerin ardından Ali ile Frazier'ın elinde kemer kalmamıştı. Birbiriyle karşılaşmaları en mantıklı eşleşmeydi. Frazier 'tövbesine' karşın maçı kabul etti. 1974'teki ikinci karşılaşma ilk maça göre sönüktü. Hatta maç öncesi, ringden daha hareketliydi. İkili ABC TV stüdyolarında neredeyse birbirlerine giriyorlardı. Maçın genelinde Frazier'a sarılan Ali, karşılaşmadan ortak kararla galip ayrıldı ve Norton'ın ardından Frazier'a karşı da rövanşı aldı. O sırada şampiyon ise kemerleri Frazier'dan alan Foreman'dı.
Foreman, Ali ile müsabakaya çıkmayı 3 kez reddetti. Ancak menajer Don King gerçek bir dünya şampiyonu olarak görülmesi için Ali'yi yenmesi gerektiğine onu ikna etti. Artık tek sorun paraydı çünkü King ikisine de beşer milyon dolar teklif etmişti. Bu devasa bütçeyi Zaire diktatörü Mobutu Sese Seko karşılayabildi. Seko insan hakları ihlalleriyle özdeşleşen imajını onarmak istiyordu. Böylece ilk kez bir Afrika ülkesinde ağır sıklet dünya şampiyonluk maçı düzenlendi. İki siyah boksörün, atalarının kökenlerine dönmesi şeklinde lanse edilen karşılaşma, Siyahların ve Afrika kültürünün kutlamasına dönüştü. Zaire'de Ali kahraman gibi karşılandı. Politik geçmişi, siyahlar için ortaya koyduğu mücadele, Zaire halkının onu kendisiyle özdeşleştirmesini sağladı. Zaire, Belçika sömürgesinden çıkmıştı ve yeni bir ulusal kimlik arayışındaydı. Bu boşlukta Ali'yi kendilerinden biri olarak gördüler.

Muhammed Ali ile Joe Frazier'ı karşı karşıya getiren Thrilla in Manila
Don King'in Zaire'ye çok önemli sanatçıları da getirtti. Önemli siyah yıldızlar bu iki deve eşlik etti. James Brown, BB King, The Spiners gibi isimler, üç gün süren Zaire 74 festivalinde sahneye çıktı. Şovları siyahların kültürünün ve kökenlerinin temsili gibiydi. Bir ayin, bir kutlama.
Bu kutlamanın zirvesi ringdeydi. Ali meşhur rope-a-dope taktiğini kullanarak maçı aldı. Bu, Ali'nin ikinci dünya şampiyonluğuydu. Maçın ismi Rumble in the Jungle'dı (Ormandaki Gürleme). Ring içinde ve dışında yaşananlar ile sadece 70'lerin değil, 20. yüz yılın spor olaylarından biri olarak tarihe geçti.
George Foreman ilk kez yenilmişti. Kemerlerini kaybetti. On beş ay sonra ringe dönebildi. Ron Lyle ile vahşi bir kapışmaya girdi. Fena sarsıldığı, yeri gördüğü maçı kaybetmesi beklenirken beşinci rauntta maçı çevirdi ve nakavtla kazandı. 1976'daki Foreman-Lyle maçı da 70'leri ağır sıkletin zirvesine taşıyan karşılaşmalardandı. Bugün yine çok konuşulmasa da ağır sıkletin en iyileri arasındaydı. O yılın ise en iyi maçıydı. Ali ise Foreman galibiyetinden bir yıl sonra ağır sıkletin pek çoklarına göre en iyi maçına imza atmak için Manila'daydı. Ve karşısında yine Joe Frazier vardı.
Thrilla in Manila (Manila'da Gerilim) ismi verilen karşılaşma öncesinde, Ali Frazier'a karşı tonunu iyice sertleştirdi. Şiirlerinde Frazier'a "Goril" diye hitap ediyordu. Kendisi gibi siyah olan Frazier'a karşı yaptığı ırkçılık, kullandığı oyuncak gorille zirve yaptı. Bununla yetinmedi, Frazier'ın antrenmanını bastı. Hatta oteline giderek, oyuncak bir silahla onu tehdit etti. Frazier için ipler kopmuştu. Frazier'ın ruh halini en iyi onun takımından Dave Wolf açıklıyordu: "Tüm olanların ardından Frazier hayatını ortaya koymaya hazırdı. Koydu da."
Hava ve salon şartları bunaltıcıydı. Maç uluslararası yayına uyması için sabah 10.30'da başladı. Güneş tepedeydi. Nem de yüksekti. Tüm bunlar yetmezmiş gibi maçın yapılacağı Araneta Coliseum'un çatısı alüminyumdandı. Bu da hissedilen sıcaklığı artırıyordu. TV yayını için ringe çevrilen projeksiyonlar ve onların yaydığı ısı da şartları iyice zorluyordu. Bunların üzerine salonda havalandırma da çalışmıyordu. Frazier daha sonra "Ringdeki sıcaklık 49 derece kadardı" derken, Ali su kaybından dolayı maçta 2.3kg verdiğini belirtmişti.
Yıkıcı şartlar bu boks maçını hayatta kalma mücadelesine dönüştürdü. İkili, tüm engelleri karşılarına alıp 1 Ekim 1975 sabahında tarihin en büyük maçlarından birine imza attı. Üçlemenin son halkası, hem Ali'nin hem de Frazier'ın kariyerindeki en iyi maçtı. Kazananı ya da kaybedeni olmayan, bunun önemsizleştiği, iki bedenin birbirlerinin limitlerini zorladığı, hayatta kalmanın sınırlarında gezindikleri bir inat ve cesaret abidesi. Bu maçın yoğunluğunu en iyi yine Ali anlattı: "Manila'ya Joe ve ben şampiyonlar olarak gittik ve yaşlı adamlar olarak döndük."
Ali, Frazier ile rekabetini tamamladı ama belki de bırakması gereken dönemde boksu bırakmadı. O bırakmadıkça diğer önemli boksörler de onunla anılmaya devam etti. 1978'de Leon Spinks'e kemerini kaybetti. Ama aynı yıl rövanşta şampiyonluğu geri aldı. Üçüncü kez dünya şampiyonu olarak rekor kırdı. Larry Holmes ve Trevir Berbick yenilgileriyle de kariyerini noktaladı. Bir bakıma bayrağı sonunda devretti. Arkasında yıllardır anlatılan hikayeler ve maçlar bırakarak.