Arayış

5 dk

Spor neye yarar? Bu sorunun cevabını ararken dönüp baktığımız fotoğraflardan biri hâlâ aynı. 1968'de çekildi. Ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

Bucks-Magic dördüncü maçı sonrasında George Hill sinirliydi. Basketbol konuşmak istemiyordu. Wisconsin'de polis tarafından vurulan Jacob Blake'ten bahsetmek istiyordu. "Bucks, bu konuya dair Orlando'daki kampüste ne yapabilir?" sorusuna verdiği yanıt sertti: "Hiçbir şey. Zaten bu lanet yere hiç gelmemeliydik."

Hill yalnız değildi. NBA'de sezonun geri kalanını Orlando'ya taşıma fikri ortaya atıldığında endişelenilen de buydu. Bazı oyuncular, sporun dikkat dağıtabileceğini düşünüyordu. George Floyd'un öldürülmesinden sonra ırksal adaletsizlik, kurumsal eşitsizlik gibi konular yüksek sesle tartışılmaya başlanmıştı. Bu açıdan, sporun dönüşü afyon etkisi yaratabilir miydi?

***

Spor ve politika başlıklı en kuru konferansta bile karşımıza çıkan bir fotoğraf var. Evet, o kare: 1968 Olimpiyat Oyunları'nda John Carlos ile Tommie Smith'in yumruklarını havaya kaldırdığı, Peter Norman'ın da onlarla omuz omuza durduğu özel an. Sosyolog Harry Edwards'a göre "200 yıl sonra bile hatırlanacak, 20. yüzyılın en ikonik spor karesi."

Hikâyesini de okumuşsunuzdur. Caner Eler'in Socrates'te yazdığı gibi, "200 metre finalini kazanan Tommie Smith ve üçüncü John Carlos; ABD'de süregelen ırkçılık, insan hakları ihlalleri ve Meksika'daki öğrenci katliamı üzerine protesto peşindeydiler. İkinci olan Peter Norman'la konuştular. Ülkesi Avustralya, o dönem Güney Afrika'nın apartheid rejimine benzer ayrımcı bir yapıdaydı. Norman, Smith ve Carlos'a destek vermek istedi. Siyah eldiven giyip 'Siyah Hakları Hareketi'ni simgelemek istiyorlardı." Devamı ünlü bir poz. Kopan bir fırtına. Olimpiyat Köyü'nden kovulmalarına neden olan büyük bir tepki. Kaybedilen işler, paralar, evlilikler...

Hayatları bir gecede değişmişti ve bunun nedeni sadece yaptıkları hareket değildi. Bu olayın vuku bulduğu arena da mühimdi. Zira olimpiyat oyunları, ilk günden itibaren karanlık bir yerdi. Oyunların fikir babası Baron de Coubertin, sanıldığı gibi 'Önemli olan katılmaktır' felsefesine sahip saf bir idealist değildi. Coubertin kazanmak istiyordu, bilhassa da düşman olarak gördüğü Almanlara karşı… Daha sonra Hitler'e hayranlık duyacak kadar korkunç bir düşünce dünyası vardı. O yüzden olimpiyat balonu içinde görüşleri ayıklandı, fikirleri unutturuldu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi de zamanla oyunları politikadan ayırdı. Daha doğrusu komitenin parayla, güçle kurduğu ilişki devam ederken sporcular kısıtlandı. Atletlerden Olimpiyat Köyü'ne gelmeleri, yarışmaları ve yumruklarını göstermeden evlerine dönmeleri istendi.

Carlos ile Smith, bu kaçış alanını bozmuştu. Aslında eylemleri spontane değildi. Harry Edwards gibi birçok kahramanın emeğiyle planlanmıştı. Tarihe kazınan ikili, elli sene geçtikten sonra bugün bile aynı soruyla karşı karşıya kalıyor: "Pişman mısınız?" İkisinin de cevabı aynı: "Hayır. Yine olsa yine yaparız."

***

2020 NBA play-off'larının benzer bir poz çıkarması mümkün mü? Hayır. Zira 1968'deki o kare, bir şokun simgesiydi. Bugün sporcuların sosyal konulardan söz etmeleri kanıksandı. NBA oyuncuları, hayatları korkunç bir şekilde çalınan insanları maç sonu röportajlarında anıyor, sürekli tarih ve politika üzerine konuşuyor. Fakat her şeyin bir gösteriye dönüştürüldüğü, en anlamlı mesajın bile kısa sürede içinin boşaltılabildiği bir dünyada sporla sosyal sorumlulukların dansının etkisi de bir yere kadar. Irving'in tereddüdünde, Hill'in yakarışında da bu gizli. Hemen herkes gibi sporcular da düzeni değiştirmek istiyor, ünlerini nasıl kullanmaları gerektiğini sorguluyor. Diğer taraftan parçası oldukları federasyonlar, takımlar, yapılar da hem onları anladıklarını söylüyor hem de onların vermek istediği mesajları kontrol altında tutmaya çalışıyor.

1968'den bu yana köprünün altından çok sular aktı ama bazı şeyler de aynı kaldı. Spor, kürsüde yumruğunu kaldırmak isteyenler için biraz daha hoşgörülü bir yer artık, dünya ise hâlâ adaletsiz. Yine de George Hill gibi sporcuların varlığı kıymetli. Onun söyledikleri elbette Carlos ile Smith kadar etkili olmayacak ama Disney'deki balonun içinde, basketbol sarhoşluğuyla kendimizden geçerken, hâlâ nerede olduğumuzu hatırlatacak birilerine ihtiyaç var. Önemli olan katılmak değildir, bazen bir forma arkası yazısının ötesini aramak gerekir.

Socrates Dergi