
Arka Bahçe
4 dk
'Rekabet' ana konulu 80'inci sayımızın girişinde Caner Eler'in kaleminden Gasol Kardeşler yer alıyor.
“Araya rekabet girdi mi aşkın da kendine göre karanlık bir ahlak anlayışı vardır.” -Thomas Hardy, Adsız Sansız Bir Jude
Benim gibi mütedeyyinlerince, uzun bir süredir heyecanla beklenen üçüncü sezonu geçen ay başlayan Succession dizisi genel hatlarıyla, yaşlanan ABD’li medya imparatoru Logan Roy ve ailesinin öyküsünü anlatır. Logan Roy’un imparatorluğunu kendisinden sonra dört evladından hangisine bırakacağı ekseninde, entrikalarla dolu büyük bir varis rekabetine tanık oluruz. Dizi klasik işlevsiz aile hikâyesinin ötesine geçerek rekabeti bir yerde Logan ve Kendall arasındaki baba-oğul eksenine de kaydırır. Rupert Murdoch ve benzeri büyük medya devi ailelerden ilham aldığı bilinen bu muhteşem diziyi bir yandan kabaca bir modern zamanlar Kral Lear uyarlaması diye de tanımlayabiliriz. Kardeşler arasındaki çekişmenin sınırlarının egosantrik, paranoyak, nevrotik, komik, zeki ve komplike karakterlerin de etkisiyle entrikalarla bezenerek fazlaca esnemesi ise sizi insan duygu ve davranışlarının derin dehlizlerine sürükler. Hatta bu minvalde kardeşlerden Roman Roy’un ağabeyi Kendall hakkında söylediklerine uzanabiliriz: “Sanırım babam annemin onun yerine bir konserve açacağı doğurmasını tercih ederdi. Zira o halde en azından bir işe yarardı.”
Psikologlar rekabetin aslında insanın dünyaya geldiği andan itibaren yaşamının tam ortasında yer aldığını söyler. Hatta cinsiyetimize bağlı olarak, karşı cinsten olan ebeveynimiz için, diğeri ile kıyasıya bir rekabete gireriz. Aynı şey kardeşler arasındaki aile içi çekişmede de geçerli olur. Elbette her ailenin farklı dinamikleri vardır ancak genelde daha sevilen ve daha beğenilen olmak üzere kardeşlerce her şeyin ‘dahası’na talip olunur. Hayatın birçok alanına yayılan bu rekabet duygusunun büyük bölümü yaşamın ve ailenin köklerinden filizlenir.
Çekişmenin boyutu hasebiyle ünlü müzik grubu Oasis’i kuran Gallagher Kardeşler belki de buna en iyi örneklerden biridir. Anlattıklarına göre beş yaş küçük kardeş Liam doğduğundan itibaren birbirlerinin boğazına sarılmaya başlarlar. Bu bir fasit dairedir. Hatta 1994 tarihli Wibbling Rivalry single’ı, adını Amsterdam’daki bir feribotta çıkan kavga ve olaylara istinaden 'sibling rivalry' yani kardeş rekabeti deyiminden alır. Neredeyse yirmi yıllık bir çatışmanın sonunda, 2009’da Noel grubu terk ettiğinde şu açıklamayı yapar: “Liam ile artık bir gün daha çalışmaya katlanamazdım. O çorba dünyasında elinde çatal tutan bir adam.” Bu açıklamanın ardından Liam’ın Noel’in gitarını parçaladığı bir kavga da ederler ve iyice koparlar. Habil ve Kabil’den bu yana cereyan eden her müsabık kardeş hikâyesi Logan, Gallagher ya da Game of Thrones dizisindeki Lannister ailesi örneklerinde olduğu gibi bol tantana içermeyebiliyor. Teniste Serena-Venus Williams, NFL’de Peyton-Eli Manning, futbolda BobbyJack Charlton derken bu konuda ilk akla gelen örneklerden biri de Pau ve Marc Gasol. Özellikle Pau’nun geçen ay 41 yaşında emekliliğini ilan etmesi ve Marc’ın da 36 yaşında NBA kariyerini bitirip ilk parladığı takım Girona’ya dönüşü bu örneği daha da anlamlı kılıyor.
Barcelona yakınlarında büyükannelerinin evinin arka bahçesindeki basketbol potasında başlayan ‘daha’ fazlası talepleri Gasol Kardeşleri dünya basketbolunun zirvesine taşıdı. Barcelona’da cılız ama umut vadeden öncü uzun profilinde başlayan Pau’nun yolu onu Memphis’te 2002 ‘NBA Yılın Çaylağı’ ödülüne, Grizzlies’ten de Lakers ile NBA şampiyonluklarına taşıdı. Marc da Barcelona’da başlayan, abisi Pau’nun peşinde lisede Memphis’e uzanan, akabinde Girona’ya taşınan, NBA’de Grizzlies ile ustalaştıktan sonra Raptors ile NBA şampiyonluğuna kavuşan öyküsüyle ona eşlik etti. Bu yolların kesiştiği durakların başında ise görkemli İspanya Milli Takımı maceraları geldi. 2006 Dünya Kupası yarı finalinde Pau sakatlandığında Marc’ın ona omuz verip kenara taşıması da unutulmaz anlar arasındaydı. Kaderin bir cilvesi misali Lakers’ın 2007’de draft ettiği Marc’ın haklarını Pau’yu Memphis’ten aldıkları takasta kullanması da ayrı bir Shakespeare çağrışımı yaratmıştı.
Bir yandan da Marc’ın ‘Tank’ lakabını aldığı kilolu halinden beslenme sistemini değiştirip forma girişi bile Pau ile olan rekabetin bir parçası gibiydi. Lakers’ta Kobe Bryant ile unutulmaz bir ortaklık kuran Pau ise “Kobe Bryant benim için kardeş gibiydi. Bana rekabette en iyi ve kazanan olmayı öğretti” diyordu. Konu Marc ile saha içi ilişkisine geldiğinde ise “Basketbolun en büyük sahnelerinde kardeşinize karşı oynama şansı bulabilmek çok özel. İkimiz de çok başarılıyız ve bu bizim için çok fazla anlam taşıyor. Bir yandan da tuhaf. İkimiz de çok rekabetçiyiz. Kaybetmeyi hiç sevmeyiz. Bu tip karşılıklı oynadığımız maçlarda birimiz diğerinin iyi oynamamasını ve kaybetmesini ister.” Daha önce Socrates için İnan Özdemir’in yaptığı röportajda Pau Gasol’ün fotoğraf kitabını yapan fotoğrafçı Lori Shepler’ın İspanya’da aile evinde tanık olduğu üzere: “Pau, büyükannesine karşı oynarken bile kart oyununda kaybetmekten nefret ederdi.” Marc da abisine kaybetmekten hiç hoşlanmazdı. Mikrofonlarımız şimdi de Marc’ın eski takım arkadaşı Mike Conley’de: “Pau’ya karşıya oynarken Marc daha gergin olurdu. Abisi bizim savunmanın üzerinden sayı bulduğunda köpürürdü. Marc onun sayı bulmasını istemezdi.”
Kariyer rotalarında Barcelona-Real Madrid, Lakers-Celtics, İspanya-Arjantin, İspanyaABD, Memphis-San Antonio gibi rekabet duraklarına uğrayan Gasol Kardeşleri bugünlere getirenlerin başında belki de bu süreçte oyunun farklı ayrıntılarına eğilmeleri geliyor. İkilinin parkedeki oyun zekâları ve liderlik özellikleri, beraber kurdukları yardım vakfından tutun, Pau’nun koçu Becky Hammon ve doktor annesi hakkındaki duygularına, Marc’ın zarif saha görüşüne kadar uzanmış. Şimdi ikisi de köklerine yani Barcelona çevresine, çocuklarıyla beraber, arada çok sevdikleri büyükannelerinin bahçesine dönecekler. Belki de başka rekabetlerin tohumlarını ekmek adına...
Rekabet bir var olma mücadelesidir. Önemli olan nasıl cereyan ettiği. Burada akla Gallagher Kardeşlerin bir şarkı sözü geliyor: “Ruhum kayıp gidiyor ama geçmişi öfkeyle hatırlama...” Bu sayı; hayatın kazanma veya kaybetme ihtirasından ibaret olmadığını anlayanlar için...