
Asfalt Üzerine
12 dk
Monako, La Sarthe, Mugello... Motor sporlarında bazı pistler diğerlerinden daha büyülüdür. Peki neden? Atlası çevirelim, gezegenin farklı köşelerine uzanalım.
Tarihin en iyisi kalıbının dört harfle ifade edilebilmeye başlandığı yakın dönemden beri elinizi atsanız GOAT'a çarpıyor, etkileyici bir performans gösteren herkese bu paye yakıştırılıyor. Hepimiz yapıyoruz. Efsane lafı da bunun daha uzun süredir yaşamlarımızda olan hâli. Yemek de efsane olabiliyor, aşırtma bir gol de... Peki bir yarış pistini efsane yapan argümanlar neler olabilir?
Bazıları şanslı. Motor sporlarının kalbindeyseniz ya da çok özel bir konumda yer alıyorsanız bu listelere girişiniz kolaylaşır. Fakat coğrafi özgünlüğü başka avantajlarla yoğurmayıp akıllarda yer etmeniz zor. Konumun yanında seyirci ve fiziksel faktörler de ayrılmaz bir bütün olarak geliyor. Bazıları içinse konum bir dezavantaj, bir 'rağmen' olarak ortaya çıkıyor. Silverstone, Monza ve Monako bu anlamda şanslı. Köklü bir geçmişleri var ve marka hâline gelmişler.
Interlagos ve İstanbul Park ise madalyonun öbür yüzünde... Sao Paulo'da her Grand Prix hafta sonunda bir takımın üyelerine otomatik silah çekiyorlar, büyük ihtimalle bu yüzden Brezilya Grand Prix'si taşınacak. İstanbul Park ise malum, ülkenin gerçekleriyle örtüşmeyen fiyat politikası ve yıllık ücretin pek çok farklı açıdan sürdürülebilir olmamasıyla birlikte takvimde değil. Yaklaşım değişmediği sürece geri dönüş de kolay görünmüyor. Pilotların "Hangi pist dönsün?" sorusuna genelde İstanbul Park cevabı vermesi de durumu değiştirmiyor. Coğrafya kaderdir, sevgili dostlar.
Grand Prix
Formula 1, Monako Grand Prix'sidir. Bir sporla bir mekânın bu kadar örtüştüğü çok nadirdir. Işıltılı, gürültülü, görkemli, pahalı, lüks, zorlu... Özellikle Bernie Ecclestone zamanında her pistin altındaki zemin toprak kaymasına müsaitken, Monako'nun olmadığı bir Formula 1 hayal etmek imkânsızdı. Ferrari'nin olmadığı bir Formula 1'i İtalyan takımının tehditleri sağ olsun her yıl gözümüzde canlandırıyoruz. Ama Monako, tacın üstündeki mücevherdir, 'Üçlü Taç'ın bir parçasıdır ve Formula 1'in ihtişamıyla tehlikesinin nasıl harmanlandığını tek örnekte gösteren yegâne pisttir. Ulaşılabilirlik çağında ulaşılmazlığın ender kalelerinden biri olarak bu sporun özüne ışık tutar. Modern zamanın zengin ve saygın gladyatörleri hayatlarını tehlikeye atarken, biz sıradan insanlar onları izleyerek eğleniriz. Binlerce yıl alsa da devran bir noktada tersine dönüyor gördüğünüz üzere...
Autodromo Nazionale Monza, İtalya'nın en zorlu pisti değil. Tadilata girdiği için pas geçtiği 1980 yılı hariç ülkenin Grand Prix'sinin tek sahibi Monza. Imola nispeten çetin bir pist; iniş ve çıkışlar, hataya zorlayan virajlar, dar şikanlar… Monza'nınsa basitlikten gelen bir büyüsü var. Krokiden bakınca komplike görünmeyen bir pist ve son yıllarda korkutuculuğu biraz tıraşlanan Parabolica hariç dehşet verici zorlukta bir virajı yok. Bu da tarihin en yakın Grand Prix finişi dâhil her dönem amansız mücadelelere sahne olması anlamına geliyor.
Şimdi bunları bir kenara koyun. Monza'nın tüm büyüsü kırmızıları giyinip Tifosi'nin arasına karışmakta saklı. Bir motor sporları yarışına gidip 'tribün' yapabileceğiniz nadir yerlerden biri Monza. Eğer bir gün giderseniz, gördüklerinizi unutmayacaksınız.
Spa-Francorchamps'ın en büyük özelliklerinden biri, yıllar içinde çehresi sürekli değişmesine rağmen pilot kumaşını belli eden bir pist olmayı sürdürmesi. Formula 1 tarihinin en meşhur virajlarından Eau Rouge-Raidillon kombosu yıllar içinde evcilleşmesine rağmen pilotları avlamaya devam ediyor. Max Verstappen etkisiyle birlikte seyirci kısmında farklı bir havaya bürünen Spa, 2005'te Valon hükümetinin kurtarıcılığını yapmak zorunda kaldığı finansal çöküşten de şimdilik uzak görünüyor. Köklü bir pist olmasına rağmen Ecclestone, Spa'yı 2006 takviminden çıkarmakta bir beis görmemişti.

İngiliz motor sporları pistlerinin hatırı sayılır bir çoğunluğu, İkinci Dünya Savaşı'nda inşa edilen askeri havaalanlarından dönüştürülmüş. Top Gear'ın meşhur test pisti Dunsfold Aerodrome, en çok tanınan örneklerden... Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) pilotları yerini yarış pilotlarına bıraktığında Silverstone da tarihin ilk Formula 1 Grand Prix'sine sahne olma gururunu taşıdı.
Kısacası İngilizlerin Formula 1 mirası yadsınamaz derecede büyük, üstüne grid'deki takımların çoğunluğu merkez olarak burada yer alıyor. Arena versiyonuna geçip yeni bir pit kompleksi inşa eden pist yönetimi arsanın her alanını sonuna kadar değerlendirerek ayrıca takdir topluyor. İç kısımda Speedmachine Festivali ile birlikte düzenledikleri Dünya Rallikros Şampiyonası parkuru, eğitim alanları ve türlü çeşitli sürüş okullarının antrenman bölgeleri var. Geçtiğimiz yıl MotoGP yarışının iptal olmasına sebep olan ve çoğu pisti bir sonraki yıl takvimden çıkarabilecek asfalt drenaj skandalını dahi en az hasarla atlattılar. Tüm bunları topladığımızda finansal başarı, pist yönetimi, sürüş keyfi ve seyirci açısından İngiltere'nin Formula 1 dünyasındaki önemini tastamam yansıtan bir pist Silverstone.
Devler
Nürburgring, Nordschleife, Yeşil Cehennem, Ring... İsmine ne derseniz deyin. Kendi efsanesini kendi yaratan, motor sporları tarihinde her dönem farklı rol alan Nordschleife'ye saygıyla yaklaşmalısınız. Ulaşılabilir bir pist burası, gittiğinizde araç kiralayıp turlayabiliyorsunuz. Fransa Bisiklet Turu etapları gibi asfaltın üzerinde graffitiler ve yazılar var, virajlar geride kalırken kâh iniyor kâh çıkıyorsunuz, uzun bir düzlük sonrası gelen sert viraja hazırlanırken kör virajlar karşılıyor sizi.
Niki Lauda'nın 1976'daki kazası başta olmak üzere bir dönem Formula 1'e damga vuran Nordschleife, yıllardır ekonomik sürüncemeden çıkamıyor. Ama yeni çıkan performans otomobillerinin bu pistte attığı dereceler ya da her yıl düzenlenen 24 Saat yarışı söz konusu olduğunda, Nordschleife muhasebe kayıtlarında olduğu kadar kırılgan görünmüyor.
Circuit de La Sarthe'tan elbette bahsedeceğiz. Le Mans 24 Saat'i asfalt zemindeki en zorlu motor sporları mücadelesi olarak tanımlamak manidar bir biçimde çok kolay. Acımasız şartlar, beklenmedik sorunlar ve yarısına gecenin karanlığı çöken bu yarışı kazanabilmek için atılan taklaları (gerçekten) gördükçe La Sarthe'ın ön sıradan yerini ayırması gerektiğine kanaat getiriyorsunuz. Yarışın kendisi, pistin zorlukları yüksek hızda suratınıza fırlatışı, problem çözme yeteneğinizin geçtiği zorlu sınav ve seyirci faktörü bir araya geldiğinde La Sarthe'ı devlerin arasına ekliyorsunuz.
Ernest Hemingway'in gerçek spor olarak saydığı branşlar arasındaki motor sporları dönemini geride bırakalı epey oldu. Güvenlik önlemleri artık çoğu yarış disiplinini eskiye kıyasla bir oyun gibi gösteriyor. Man Adası'nda her yıl düzenlenen ve istinasız her yıl birkaç sürücünün hayatını kaybettiği Isle of Man TT motosiklet yarışı ise Hemingway zamanlarından kalan bir gaddarlığı taşıyor. Adanın etrafında atılan tuzaklarla dolu devasa turda pilotların ölümden kurtulmasını sağlayan güvenlik önlemi genellikle saman balyaları... TT Closer to the Edge belgeselini izleyerek burada yarışan aklıevvelleri anlamaya çalışabilirsiniz. Fakat muhtemelen anlayamazsınız.

Her ne kadar ebat olarak diğerlerinden ufak kalsa da, Asya'nın Monako'su olarak görülen Macau'daki sokak pisti de en az diğerleri kadar acımasız. Her yıl düzenlenen otomobil ve motosiklet yarışlarında yolu kapatan büyük kazalara rastlamak çok doğal. Macau Grand Prix'siyse genç pilotların Formula 1 öncesi kazanabilecekleri en prestijli yarışlardan biri olarak görülüyor. Kazananlar listesine göz gezdirdiğinizde hak vereceksiniz.
Motosiklet
Mugello'yu farklı kılan üç faktör var: Çılgıncasına uzun start finiş düzlüğü ve ardından gelen korkutucu frenaj, deli İtalyanlar ve onların getirdiği bıçağı sökülmüş motorlu testereler. Steroidli birer vuvuzela gibi yarış boyunca motosiklet gürültüsü çıkaran motorlu testereler bir İtalyan takımı ya da sürücüsü galip geldiğinde iyiden iyiye çıldırıyorlar. Bu yılki coşkunun nedeni nefes kesici bir son turun ardından MotoGP yarışını kazanan Ducati sürücüsü Danilo Petrucci'ydi.
Hollandalıların motosiklet dünyasında bazı dönemler öne çıkan isimleri olsa da genellikle pist yarışçılığında büyük isimleri yok. Fakat en büyük markaları, Assen pisti. Katedral olarak nitelendirilen pistin her yıl kıran kırana mücadelelere sahip olması ve eğimli, yol tutuşu yüksek virajlar burada kazanmayı zor ve tatmin edici kılıyor. Pistte bazen yağmur, hatta doluya yakalanma ihtimali var. İtalyanlar kadar olmasa da Hollandalı taraftarlar da cabası.
Laguna Seca'nın etrafında ikamet edenler dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışadursun, biz bu pistin hakkını vermeden geçmeyelim. Zaten yarış pisti etrafından ev alıp sonra "Çok ses oluyor" diye şikâyet etmek anlaşılabilecek bir davranış değil. Pistin en ikonik şikanı Corkscrew, MotoGP'de ve CART'ta efsanevi olarak adlandırsak abartıya kaçmayacağımız geçişlerin yeri. MotoGP takviminden ayrılması son dönemde popülaritesine ket vursa da Laguna Seca, Kaliforniya'nın motor sporlarındaki önemli değerlerinden biri.

Uzaklar
Indianapolis Motor Speedway dünyanın ilk oval pisti değil. Indianapolis Motor Speedway dünyanın en zorlu oval pisti de değil. Ama Indy 500 yarışı öyle bir yarış ki, Indiana'nın tümüne sirayet eden bir geleneğe ve etkiye sahip. Indiana'nın NBA takımı isimlendirilirken Indy 500'deki Pace Car (bizim güvenlik aracı) da esin kaynağı olmuş.
Daytona ve Sebring dayanıklılık yarışları hariç dışarıdan gelenler için fethedilebilecek tek kale buradaki 500 mil yarışı. 'Üçlü Taç'ın en farklı ve Avrupalıların en zor ulaştığı basamağı. Fernando Alonso'nun son kalan takıntısı. Tüm bunlar bir araya gelerek, Indiana'da ilk kat zemini kırmızı kiremitlerle döşeli bu pisti bir mabet hâline getiriyor. Japonların her pisti farklı sebeplerden beğenilip sevilebilir. Gran Turismo oynamayı seviyorsanız minik Tsukuba'da eğlenmiş, Fuji'nin bitmek bilmeyen düzlüğü sonrası frenajı kaçırmışsınızdır. Rakipler dişli ama Suzuka bu konuda kendi kulvarında. Motosiklet dayanıklılık dünyasının en büyük yarışı Suzuka 8 Saat sadece oldukça teknik bu pistte saatlerce hata yapmamakla kazanılacak bir yarış değil. Stratejinize ve bütün enerjinizi alıp götüren sıcak, nemli boğucu havaya da karşı gelmeniz gerekiyor.
Japonya Grand Prix'si özelinde baktığımızda Suzuka, Senna-Prost rekabetinin ikonik görüntülerine sahne olan yer. Ardından gelen Schumacher-Hakkinen döneminin yine en dramatik birkaç anında başrol oynuyor. Alonso'nun 2006'da 130R dışından yaptığı atak, bir yıl evvel Kimi Raikkonen'in tarihin en özel sürüşlerinden biri yaptığı yarış derken özellikle yakın tarihte Suzuka'yı hem iki hem de dört teker dünyasında yükseklere koyuyoruz.
Bazen de bir pisti sadece kendisi için seviyorsunuz. Bathurst 1000 km yarışının koşulduğu Mount Panorama, onlardan. GT yarışçılığını sevenler kızmasın ama 1000 km yarışının popülarite açısından denk gelebileceği en yüksek sınıf 'alternatif' olurdu. Lakin pist öyle güzel, öyle zorlu ve akıcı ki… Herhangi bir yerde simülatör koltuğuna oturma şansınız olur da "Hangi pisti seçsem?" derseniz ilk aklınıza gelmesi gereken yer Mount Panorama olmalı. Yolunuz düşerse de saçınızı enseden uzatıp Holden Ute'larınıza binerek piste ulaşım sağlamayı ve bolca vasat bira stoklamayı unutmayın.
Gelecek
Bakü Şehir Pisti ilk senesinde uyku sorunu yaşayan nice nefere çare olmuş, Formula 1'in sıkıcı olduğundan sızlanmayı sevenlerin ekmeğine yağ sürmüştü. Sonrasında art arda gelen dramatik yarışlarla birlikte hepimizin favorisi oldu. Efsaneleşmek öyle kolay değil doğrusu, yeni bir pistseniz ve motor sporları mirasına sahip değilseniz bu daha da zor. Devamlılığı sağlanırsa ikonik olma potansiyelini fazlasıyla taşıyan Bakü, sokak pistlerinin geçişe uygun planlanabileceğini göstererek gelecekte takvime girecek pistlere de ilham kaynağı oldu.
Zandvoort takvime geri dönüyor. Avrupa'daki her yarışa turuncuları çekip gelen Hollandalı taraftarlar bu küçük piste nasıl sığacaklar, tahayyül etmek zor. Yetkililer, pistin bol çimli ve çakıl havuzlu, cezayı hemen kesen yapısını koruyacaklarını söylediler. Kilometrelerce kaçış alanına sahip pistlerden bıkanlar için güzel haber. Zandvoort geniş bir pist değil, bazı bölümleri genişletilecek olsa da sıralama turlarında yarışın sonucu belirlenebilir. Yine de Verstappen için oraya doluşacak seyircilerin oluşturacağı görüntü bile Hollanda Grand Prix'sini iple çekmek için ideal.