Asi Ruh

18 dk

Günter Netzer, akıl almaz pasları ve top hâkimiyeti ile futbol tarihinde hatırı sayılır bir yere sahip. Onu daha da özel kılan ise alıştığımız 'Almanlık' sınırlarının çok dışına çıkan hayat tarzı…

"Maçtan sonra otelde bir davet vardı. Almanya Milli Takımı şerefine bir kokteyl düzenlenmişti. İlk önce biz gittik, ev sahibi olarak. Sonra Almanlar geldi; önde kaptan Beckenbauer, arkada Maier, Vogts, Gerd Müller... Hepsi tıraşını olmuş, kravatlarını takmış, jilet gibi… En son bu geldi; iki gömlek düğmesi açık, hafif kirli bir sakal ve omzuna kadar uzun saçlar… Elinde de bir viski kadehi. Öğlen oynanan maçta bizim orta sahayı hallaç pamuğu gibi atmıştı ve orada hayran olmuştum zaten, bir de o geceki hâlini görünce 'İşte benim adamım!' dedim içimden."

Türkiye Milli Takımı'nın o dönemki en önemli oyuncularından, Galatasaray'ın orta sahadaki beyni Mehmet Oğuz, namıdiğer Büyük Mehmet, bir sohbetimizde 25 Nisan 1971 akşamında yaşadığı Netzer anısını bu cümlelerle anlatmıştı. Artık futbol konuşmayı pek sevmeyen Mehmet Abi'nin, 46 yıl sonra Netzer'i anlatırkenki heyecanı tazeydi. Kendisi de sadece sahada değil, saha dışında da 'hızlı' futbolculardandı ve bu türün en büyük ustalarından biri olan Günter Netzer onu da etkilemişti. Aslında o Pazar günü İstanbul'da yaşananlar, Alman 10 numaranın 1970'lerde hem yeşil sahada hem de stadyum dışında yapacaklarının sinyaliydi…

Rekabetin Doğuşu

Alman futbolu, 1963'te yeni bir yola sapmıştı. Bundesliga'nın ilk sezonu oynanmaya başlanmış, ulusal lig tek çatı altında toplanmıştı. Almanya, 1954'te dünyanın en büyüğü olmayı başarsa da kulüpler düzeyinde Avrupa kupalarında henüz çok da ses getirememiş, Eintracht Frankfurt'un Real Madrid'e 7-3 yenildiği 1960 Avrupa Kupası Finali dışında tepeye çıkamamıştı. Bundesliga'nın ilk seneleri de düzensiz geçti. Avrupa'ya korku salacak takım, 1968-1969'da kafasını topraktan çıkarıyordu: Bayern Münih, ilk şampiyonluğuna ulaşmıştı. Bir sene sonra ülke futbolunun birkaç kat yukarıya fırlaması için gerekli rekabet filizleniyordu: Borussia Mönchengladbach, ilk zaferini yaşadı.

Aslında takımın kaderi, 1964'te değişmişti. Başa geçen Hennes Weisweiler hücumu düşünen bir antrenördü ve bu doğrultuda bir takım yaratmayı planlıyordu. 1969- 1970'te zafere ulaştıklarında Berti Vogts, Klaus-Dieter Sieloff ve Peter Dietrich gibi o yaz milli takıma davet edilen oyuncuları vardı. Fakat sahada Weisweiler'in istediği hücum futbolunu yöneten farklı bir isimdi. Sarı saçları, ablak suratı, koca ayakları ve futbolcuya pek de benzemeyen kaba fiziğiyle Günter Netzer, Alman antrenörden batonu almıştı. Aslında forvette oynuyordu ama Weisweiler, harika saha görüşü, milimetrik pasları ve duran toplardaki ustalığıyla gerçek bir 10 numara olan Netzer'e oyun kurucu görevini vermişti. Böylelikle rakip Münih'in saha şefi Beckenbauer ile Alman futbolunun iki yaratıcılık simgesi hâlini almaya başlamışlardı…

Federal Almanya, 1966'da Dünya Kupası finali görmüş, 1970'te de üçüncülükte kalmıştı. Antrenör Helmut Schön, 1972'deki Avrupa Şampiyonası için takımı pek de değiştirmeyi düşünmüyordu. 17 Ekim 1970'te elemelerin ilk maçında Türkiye karşısına çıktıklarında neredeyse Dünya Kupası'na götürdüğü oyuncuların hepsi sahadaydı. Fakat 1-1'lik beklenmedik sonuç soğuk duş etkisi yaratmıştı. Galibiyeti kaçıran taraf Ender Konca'nın harika futboluyla Türkiye olmuştu. Schön'ün dokunuş yapması mecburdu artık…

Mönchengladbach, 1970- 1971 sezonuna da yenilgisiz başlamıştı ve oynadıkları futbol, izleyenlere keyif veriyordu. Beckenbauer, durumun özetini "Münih rasyonel oynar, Gladbach ise güzel" sözleriyle yaparken, milli takımın o döneme kadarki beyni Wolfgang Overath, yıllar sonra payı mevkidaşına verecekti: "Aslında gayet defansif futbol oynuyorlardı. Ludwig Müller, Klaus-Dieter Sieloff ve Hacki (Herbert) Wimmer gibi savunmacıların görevi; topu kapıp, bir an önce Netzer'e göndermekti. Her zaman kontratağı beklerlerdi…" Evet, Netzer'e verilen toplar en hızlı şekilde Jupp Heynckes'e ulaştırılıyor ve Gladbach'ın bu hızlı ve bol gollü futbolu, izleyenlerin zihnini 'hücumcu takım' yönünde etkiliyordu. Schön'ün bu işleyişin merkezindeki adamı artık milli takımda oynatması mecburi bir hâl almıştı. 1965'ten itibaren çoğunlukla dostluk maçlarında denenen Netzer, bir hazırlık maçında Yugoslavya karşısında formayı sırtına geçirdiğinde tarihler Kasım 1970'i gösteriyordu. Almanya, o maçta mağlup olsa da hanedanlığın temelleri atılmaya başlamıştı. Overath ve Netzer ile birlikte çift oyun kuruculu olarak sahaya çıkan Almanya, Arnavutluk'u 1-0 yendi. Sonraki maçta Türkiye'yi 3-0'la geçtiklerinde Netzer, Türk futbolcularını dahi büyülemişti. Kendine has yeteneklerinin yanı sıra bir Alman futbolcudan beklenmeyen 'farklılıklarını' ise Norveç maçında gösterecekti...

"Beckenbauer ve kaptan Overath, topu en uygun şekilde yerleştirmeye çalışıp, nasıl bir atış yapacaklarını kararlaştırmaya çabalarken Netzer, ikisinin arasında sızıp birkaç adım koştu… Beckenbauer, Overath ve bütün stadyumun şaşkın bakışları arasında Norveç kalesinin 90'ına takıverdi. Norveç kalecisi için tam bir sürprizdi ve engellenemez bir şuttu. Günter, onu buz kesmiş bakışlarla karşılayan arkadaşlarına sırıtarak döndü. Ötekiler de gülmeye başladılar. Çünkü bu herife kimse kızamazdı!"

Schön'ün yardımcısı Jupp Derwall, o ânı otobiyografisine böyle taşımıştı. 6-0 önde olsalar da kazandıkları serbest vuruş için ufak bir toplantı yapma ihtiyacı gören Alman futbol kültürüne, ufak bir Netzer müdahalesiydi bu…

Arabalar, Gece Kulüpleri, Kadınlar

Netzer'i ülke sınırlarındaki diğer yeteneklerden ayıran en büyük özelliği bu rahatlığıydı. İngiliz futbol kültüründe 'Maverick' olarak adlandırılan oyuncu tipinin en önemli örneklerindendi. Ferrari'si ya da Jaguar'ıyla verdiği pozlar, girdiği yarışlar, kız arkadaşlarıyla çektirdiği fotoğraflar ve verdiği röportajlar… Sadece futbolseverlerin değil bütün Almanya'nın gözü önündeydi. Mönchengladbach kalecisi Bernd Schrage, Netzer ile Jaguar deneyimi yaşayanlardan biriydi. Netzer yarışırken şoka girmiş gözlerle baktığını ve "Meraklanma, buna iznim var" cevabını aldığını unutmamıştı. O Jaguar, daha sonra Beckenbauer'e satıldı. Ertesi gün Netzer'in telefonu çaldı. Arayan 'Kaiser'di:

— Günter, sen bir dolandırıcısın. Yağmur yağıyor ve arabanın frenleri tutmuyor.

— Franz, ne bekliyorsun? O bir İngiliz arabası!

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Hitler'in izlerini silmek isteyen Alman gençliği, müzikte Krautrock gibi devrimsel hamleler yapıyor, politik olarak sola daha da yakınlaşıyordu. Mönchengladbach'ın 'solun' takımı olarak görülmesinde oynadıkları futbolun yanı sıra Netzer'in imajının da etkisi vardı. Hep birçok futbolcu gibi politikadan uzak olduğunu söylese de genel tutumuyla bir Alman sporcudan çok uzaktı. "Koşmam gerektiğini biliyordum ama koşmak istemiyordum" düsturuyla oynadığı 'topu koşturan' futbol, onun ikon olmasını sağlayan özelliklerdendi. Uzun sarı saçları da uzun, milimetrik pasları kadar onunla özdeşleşmişti. İşin sırrını yıllar sonra verecekti: "O zamanki kız arkadaşım Rolling Stones hayranıydı ve saçlarımı uzatmamı istedi. Çirkin bir suratım var ve uzun saçlar yüzümü biraz olsun çekici kılıyordu."

Bir de onunla özdeşleşen Lovers Lane meselesi var tabii... Almanya'nın ünlü DJ'lerinden Marc Romboy, Mönchengladbach'ta büyüdüğü yıllarda müzik dinlenebilecek tek yerden bahsederken "Futbolcu Netzer'in sahip olduğu kulüp" sözleriyle Sunrise'ı işaret etmişti. Fakat Sunrise, Netzer'in futbolu bıraktıktan sonra sahip olduğu kulüptü. İşler Lovers Lane'le, 1971'de başlamıştı… Netzer, antrenörü Weisweiler'in kapısını çalmış, içeri girmişti: "Bayım, yarın bir gece kulübü açıyorum. Sizi de tüm içtenliğimle orada görmek isterim." Weisweiler, bir şey söylemeden arkasını dönmüş ve gitmişti. Efsane, 11 Freunde'ye verdiği röportajda, o zaman futbolcuların büyük paralar kazanmadığından bahsediyor ve ek kazanç olması için Lovers Lane'e ortak olduğunu söylüyordu. Weisweiler'in korkusu ise futboldan uzaklaşmasıydı. Fakat sahadaki asi, işini unutmayacaktı. 1972'de Almanya'da yılın futbolcusu ödülünü aldı. Bunda, Lovers Lane ya da Weisweiler'den çok Avrupa Şampiyonası'nın etkisi vardı…

Ramba - Zamba

Aslında ödüle giden yol, 1971-1972 sezonunda Inter ile Borussia Mönchengladbach arasında oynanan Şampiyon Kulüpler Kupası maçıyla açılmıştı. Gladbach, o gün İtalyanları 7-1'le evlerine gönderirken o, sahanın yıldızıydı. Netzer, altı yıl sonra bir söyleşide takımını anlatırken "Bazen öyle güzel oynardık ki, öyle bir oyunu ancak tahtaya çizerken görebilirdiniz" diyecekti. Inter maçı da bunun örneğiydi. Fakat maçın başlarında Roberto Boninsegna'nın kafasına atılan bir kola kutusu her şeyi berbat etti. İtalyanlar, 'güçlerini' kullanarak ilk maçı iptal ettirdiler ve daha sonra da Mönchengladbach'ı 4-2 ve 0-0'la devre dışı bırakmayı başardılar.

Takım, bu moral depremini atlatamadı ve o sezonu üçüncü bitirdi. 1972'nin Netzer'in yılı olmasını sağlayan maçlar da Nisan ayında başladı. Eleme grubunu lider tamamlayan Federal Almanya, Avrupa Şampiyonası çeyrek finalinde İngiltere ile eşleşmişti. İki ülke, en son 1966 Dünya Kupası Finali'nde karşılaşmış ve İngiltere, tartışmalı şekilde 4-2 galip gelmişti. Kicker, maçtan önce 'Korkularınızı Evde Bırakın' başlığını atsa da Almanların sorunları vardı. Orta sahanın disiplinli oyun kurucusu Overath, sakatlığı nedeniyle o yıl hiç forma giymemiş, kontrol 'serseri' Netzer'e kalmıştı. Her ne kadar boş vermiş bir stili olsa da o da korkuyordu. Maçtan önce Beckenbauer'e "Beşten az yersek bana göre iyi sonuç olur" demişti. Almanya'ya moral veren tek şey yağmurdu. Ülke futbolunda, 1954 Finali'nden sonra ortaya çıkan 'Fritz Walter Havası'ydı bu ıslak zemin.

Nitekim öyle de oldu. Almanlar sahadan galip ayrılmıştı ve maçın yıldızı da Netzer'di. 11 Freunde'nin o 90 dakika için yaptığı araştırmada, tam 88 kez hücumu başlatan adam olduğu söyleniyordu. Bild yazarı Gerhard Pietsch, Beckenbauer ve Netzer'in nöbetleşe hücumlarındaki dansvari ahenge 'Ramba-Zamba' benzetmesi yapıyordu. Birçok Alman futbolsevere göre Almanya en iyi futbolunu oynamıştı. Schön ilerleyen senelerde "Kendimi ne zaman hasta hissetsem o maçı izlerim" diyecekti.

İngiltere'den 3-1'lik galibiyetle dönen Federal Almanya, evinde de golsüz beraberliği aldıktan sonra kendini son dörtte bulmuştu. Yarı finalde Netzer'in iki harika asisti ile Belçika'yı 2-1 geçtiler ve sonra da Sovyetler Birliği'ni 3-0 yenerek Avrupa'nın zirvesine çıktılar. Schön'ün Almanyası, 1970'lerde kuracağı imparatorluğun ilk nişanını kazanmıştı… Netzer, Almanya'da yılın futbolcusuydu. France Football'un Ballon d'Or oylamasında ise Gerd Müller'le ikinciliği paylaşıyordu. Önlerinde de 'Kaiser' Franz vardı…

"Şimdi Hazırım!"

1972-1973 sezonunda Münih bir kez daha şampiyon olurken, Gladbach çok uzaktaydı. UEFA Kupası Finali'nde ise Liverpool'un karşısına dikilmişlerdi. Fakat yoğun yağış, eşleşmenin ilk maçına müsaade etmedi. İşin ilginci, bu mücadele, rövanşın 13 gün sonrasına ertelenmişti. Liverpool, evinde 3-0 kazandı. Rövanş görünümlü erteleme maçında ise Gladbach 2-0 galip gelse de kupa ellerinden kaçmıştı. Bütün bunlar yaşanırken Netzer yine saha içinde patrondu ama saha dışında sıkıntılar yaşıyordu. Sakatlanmıştı ve annesinin hastalığı da kötü bir hâl almıştı. Bir de Real Madrid'den transfer teklifi alması kafasını iyice dağıtmıştı. Takımın o sezondaki tek kupa ihtimali ise Almanya Kupası'ydı. Finale çıkmadan önce Weisweiler, Netzer'i kenara çekti ve onu oynatmayacağını açıkladı. "Cesur bir karar" dedi Netzer. Daha sonra da eve gitmek için eşyalarını topladı. Devreye Vogts ile Heynckes girdi ve Netzer ikna edildi: Finali, kulübeden izleyecekti…

İlk yarı karşılıklı gollerle bittiğinde, Weisweiler'in aklında Netzer'i oyuna sokmak vardı. "Oyuna gir" komutunu da verdi ama Netzer, oynamak istemediğini söyledi. İkinci yarı aynı yavanlıkta devam etti ve 90 dakika 1-1'le sonuçlandı. İki takımda da yorulanlar vardı. Gladbach'lı Christian Kulik, bu listenin başını çekiyordu. Yere yatmış, uzatmaları nasıl oynayacağını düşünerek masaj yaptırıyordu. Bu esnada Netzer ayağa kalktı ve "Artık oynamaya hazırım" dedi. Weisweiler, sıcak bakmıyordu ama asi yıldız, kararlıydı. Kulik, oyundan çıktı ve Mönchengladbach, patronuyla sahaya döndü. Netzer, sahaya adımını attı ve yaklaşık üç dakika sahada dolandı. Dakikalar 94'ü gösterirken, milyonlarca defa olduğu gibi, yarı sahada topla buluştu. Driplingini yaptı, Rainer Bonhof'la bir duvar pası gerçekleştirdi ve Köln ceza sahasına girerken sol ayağıyla topu 90'a gönderdi. Mönchengladbach sezonun tek kupasını kazanırken, Netzer bir kez daha ülkesinde yılın futbolcusu seçiliyordu. Bu, onu özetleyen en büyük olaydı belki de... Fakat gerçekte neler yaşandığını, Weisweiler'in 1983'teki vefatına kadar kimseye anlatmadı. On yıl sonra kendini oyuna soktuğunu söylediğinde ise ona pek de kimse inanmamıştı. Bunu anlayışla da karşılıyordu aslında: "Bir film sahnesi olsa ben dâhil bütün seyirciler 'Ne ucuz bir edebiyat yapmışlar' tepkisi verirdi."

Netzer, o yaz Madrid'e ayak bastığında, birçoklarına göre Barcelona'nın Johan Cruyff hamlesine verilen bir yanıttı bu. İlk yılında bilindik hâlinden uzaktı. "İspanyollar bu oyunu bambaşka bir şekilde oynuyorlar. Çok fazla kısa pas var. Bense uzun pasları tercih eden bir oyuncuydum. İspanyollar her topun hemen ayaklarına gelmesini istiyorlar, kanat hücumcuları çok az bindirme yapıyor." Alışma devresini bu örnekle anlatmıştı. Fakat ikinci sezondan itibaren ipleri tekrar eline aldı ve üst üste iki şampiyonluk yaşadılar. Son yılında bir kez daha Avrupa Kupası'na yaklaşsa da 'eski' düşman Bayern Münih, yine önüne çıkıyor ve Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finalinde Madrid'i alt etmeyi başarıyordu.

Dünya Kupası'nın Hayaleti

O dönem içerisinde Cruyff'tan daha başarılı işlere imza atsa da futbolseverlerin birçoğu İspanya futbolunda Cruyff kadar etki bıraktığını düşünmüyordu. Bunda en büyük nedenlerden biri de elbette ki Dünya Kupası'ydı. 1974, Cruyff ve Beckenbauer'in kupası olarak tarihe geçerken Netzer sadece 30 dakika sahada kalabilmişti. Schön, onun hazır olmadığını düşünüyordu ve orta sahanın kontrolünü Overath'a bırakmıştı. Weisweiler'in "40 pas hatası yaptıysan, 41. pası da deneyeceksin. Kumar oynamaktan hiçbir zaman vazgeçmemeni istiyorum" öğüdü, onun oyun tarzını oluşturmuştu ve milli takım bunun pek de hazmedilemeyeceği bir yerdi. Bazılarına göre ise Beckenbauer'in başını çektiği Bayern'liler Netzer'i tembel bulduğu için Schön'e baskı yapmıştı. Overath daha gerçekçi yaklaşıp, Netzer'in milli takımı çok umursamadığını ve kulüp takımlarında, onu tanıyan oyuncularla daha iyi performans verdiğini söyleyecekti. Netzer ise 1977'de Fussball Magazine'e verdiği röportajda sakat olduğunu ve geç form tuttuğunu belirtecekti. Dostu Overath'a da hak veriyordu:

"Ben hep güvendiğim çevreye ihtiyaç duydum. Çok riskli oynayan bir oyuncuydum. İlk olarak, milli takımda alışık olduğum oyuncular olmuyordu. Herhangi biri benim riskli oyun tarzıma sabahtan akşama uyum sağlayamaz. Oynadığım kulüplerdeki çocuklar oyun stilimi biliyorlardı, şansım olmadığını düşündüklerinde hemen dikine ilerliyorlardı. Milli takımdaki performansımın uzun süre hayal kırıklığı olarak görülmesinin sebebi bu. Ne zaman ki sahanın her bölgesine Gladbach'tan bir oyuncu gelmeye başladı (Wimmer, Heynckes), oyunumda gelişme kaydettim… Bana göre Hacki Wimmer'e her zaman haksızlık yapıldı. Onun sadece benim sucu çocuğum olduğunu iddia ettiler. Ben onu taşıdım ve o da beni oyuna taşıdı. Wimmer olmasaydı bir hiç olurdum!"

Netzer, 1976'da bir kez daha 'Netzer'liğini' yaptı ve meslektaşları kariyerlerinin son vurgununu yapmak için ABD yolunu tutarken, o İsviçre'de Grasshoppers'a transfer oldu ve bir sene sonra da futbolu bıraktı. 1977'de beklenmedik bir teklif aldı. Hamburg yöneticileri, ona genel menajerlik koltuğunu ayırtmıştı. Görevi kabul etti ve 1986'da "Artık beni futbol içerisinde göremeyeceksiniz. Bu oyun, tüm gücümü emiyor" açıklamasını yapıp ayrılana kadar önemli işlere imza attı. 1981'de Ernst Happel'in antrenör olarak seçilmesinde payı büyüktü. Happel yönetiminde Şampiyon Kulüpler Kupası kazanıp, kulüp tarihinin en başarılı dönemine imza attılar. Yine de Netzer kişiliğinden ödün vermiyordu. Kamp yerleri belirlenirken; Happel ve yardımcısı Aleksandar Ristic ile rulet oynayabilecekleri Fransız kasabalarını listenin başına yerleştiriyordu.

İstikrarlı Maverick

Netzer, bir daha futbolun içine bizzat müdahil olmadı. Gerhard Dolling'le birlikte anlattığı maçlar esnasında partnerine takılması ve bazen tartışılan şakalar yapması dışında… Alman futbolseverler onu hâlâ 'Bökelberg'in Kralı' ya da -20. yüzyılın ünlü orkestra şefi Herbert van Karajan'a atıfta bulunarak- 'Futbolun Karajan'ı' olarak anıyorlar. Ada topraklarındaki 'özgür' futbolcuları konu eden The Mavericks belgesel serisinde de kulakları çınlatılıyor tabii. Meşhur İngiltere-Batı Almanya maçında, İngiltere menajeri Alf Ramsey'in 'Maverick' düşmanlığına tezat olarak 'Alman asi' Netzer'in İngiliz orta sahasına neler çektirdiği konu ediliyor.

Aslında Netzer'i de özetliyor bu sekans. Bu tarz 'sorumsuz' olarak adlandırılan yıldızlardan olmadığını ve sahada disiplin takıntısı olduğunu defalarca söyledi. Her şeyiyle Alman futbolunun sınırlarından çok uzaklarda olan efsane, birçok 'Maverick'ten farklı olarak neredeyse 10 yıl en üst seviyede oynadı ve büyük başarıların parçası olarak kariyerini devam ettirdi. Araba merakı, kadınlar ya da gece hayatı, hiçbir zaman futbolunu gölgede bırakmadı. Kendine has duruşuyla Mehmet Oğuz dâhil birçok meslektaşını ve oyun sevdalısını etkiledi. Bu isimlerden biri de Derwall'di. Futbol Asla Basit Bir Oyun Değildir kitabında Netzer'in saha içi etkisini, "Sadece kanatlara ya da hücum oyuncularının koşu yollarına pas atan bir oyuncu değildi. Zamanlama duygusu ve sezisiyle karşı takımın oyun ritmini bozar, kendi takımının temposunu gerektiği gibi hızlandırır ya da yavaşlatırdı" şeklinde anlatan Derwall, onunla ilgili paragrafı şu sözlerle açıyordu: "Günter Netzer her zaman kendi yoluna sadık kaldı. O, döneminde ve sonrasında da futbolun isyankârıydı."

Socrates Dergi