Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın

18 dk

Kısa kontratlar, büyük paralar, sürekli takım değiştiren yıldızlar, bitmek bilmeyen aksiyon… Dalgalı NBA denizinde yeni moda bunlar. Peki tablo tamamen tozpembe mi?

Getty Images

1

Eylül 2017'de Kevin Durant, NBA gündeminin en tepesindeydi ve bunun bir numaralı sebebi üç ay önce kazandığı ilk şampiyonluk değildi. Final serisinin üçüncü maçında, Cleveland deplasmanında sol çaprazdan attığı muhteşem üçlük de artık tozlu raflara kaldırılmıştı. O ay, KD'nin yeniden konuşulmasının sebebi sosyal medyayı kullanış şekliydi. Yıldız oyuncu bir anlık dalgınlıkla kişisel hesabından kendisi hakkında üçüncü şahıs şeklinde konuşan bir tweet atmıştı ve bu, ilginç bir gerçeği ortaya çıkarmıştı. İnternet dedektiflerinin yakaladığı üzere Durant'in gizli isimle açtığı birçok hesap vardı ve bu hesaplar aracılığıyla Oklahoma City Thunder'dan Golden State Warriors'a gidişine dair eleştirilerde bulunan, karakterini ve sadakatini sorgulayan insanlara cevap veriyor, hatta bazen muhalifleriyle küfürleşiyordu.

Gerçek, ânında gürültü koparmıştı. Garip olan zamanlamasıydı. Durant, o yaz parmağına ilk yüzüğünü takarken idolü ve en büyük rakibi LeBron karşısında final serisinin 'En Değerli Oyuncusu' seçilmişti. LeBron'un 2012'de geçirdiği dönüşüme benzer şekilde bu yüzükle birlikte Durant'in de hayatında, kariyerinde yeni bir sayfa açılacağı düşünülüyordu. James, Miami Heat ile kazandığı ilk şampiyonluktan sonra daha farklı bir basketbolcu ve lider olmuştu. Ancak Durant'in mirası, hamlesi, oyunu üzerine sosyal medyada yaptığı kavgalar işlerin herkes için aynı olamayacağının kanıtı gibiydi.

Gerçekten de işler onun için farklıydı. 2019 yazına kadar Warriors forması giyen ve iki şampiyonluk elde eden ünlü isim hiçbir zaman tatmin olmamıştı. Ligdeki oyunculara yakınlığıyla bilinen ünlü gazeteci Ramona Shelburne aynı konunun altını birkaç kez çizmişti. Durant, bir şampiyonluğun her şeyi halledeceğini düşünmüştü. Oysa hiçbir şey değişmemişti. Zaten bu oyunu uzun süredir en üst seviyede oynuyordu, Warriors ile birlikte bir ya da iki yüzük almak pek de bir anlam ifade etmemişti. Eleştiriler, kara çalmalar, saldırılar karşısında böylesine ateşli olmasının sebebi buydu. İçindeki öfke geçmek, boşluk ise dolmak bilmiyordu. Bir keresinde Shelburne'e kişisel dünyasını açmış, bir genç olarak üniversite ortamını yaşayamadığından, yaşıtları gibi sırt çantasını alıp Avrupa'yı dolaşamadığından söz etmişti. Durant sevdiği oyunun, milyon dolarların ve ünün peşinden koşarken içinde hep bir şeyler eksik kalmıştı.

2

MIT'nin düzenlediği Sloan Spor Konferansı her yıl ileri istatistikle ilgilenen, oyunu matematikle bağdaştırmayı seven kitleler için büyük bir anlam ifade ediyor. Houston Rockets Genel Menajeri Daryl Morey'nin önayak olduğu organizasyonda spordaki trendler tartışılıyor; birçok dal istatistikler üzerinden ele alınıyor. Sloan'da bu yılın en çok ilgi gören oturumu; ünlü spor yazarı Bill Simmons'ın, NBA Başkanı Adam Silver'la yaptığı söyleşiydi. Bir saati aşan oturumda en çok ilgi gören bölüm ise Silver'ın internet, sosyal medya ve genç oyunculara dair söyledikleriydi. Deneyimli yönetici, "Birçok genç oyuncu mutsuz" dediğinde zaten manşetler atılmaya başlanmıştı. Ama Silver'ın derdi sansasyon yaratmak değildi, sadece lige dâhil olan genç oyuncuların omuzlamak zorunda kaldıkları yüklerden söz etmek istiyordu. Yetenekli bir basketbolcu olmak, çok para kazanmak, ünlenmek göründüğü kadar kolay değildi. Silver'a göre sosyal medya da bu mutsuzluğu ve yalnızlığı körüklüyordu.

Elbette açıklamalar ânında infial yarattı. Başını Charles Barkley gibi eski yıldızların çektiği geniş bir yorumcu grubu hadisenin biraz abartıldığını ifade ediyor, "O kadar para kazanıyorsunuz, ünlüsünüz, harika bir hayatınız var" demeye getiriyordu. Sosyal medyanın, internet kültürünün, sürekli başkalarının 140 ya da 280 karakterlik görüşlerini görmenin ve bununla yaşamanın nasıl bir şey olduğu göz ardı ediliyordu. Mesele aslında sadece sosyal medya da değildi. Enformasyon bombaları altında kaldığımız, sürekli dış etkenlerle beraber yaşamak zorunda olduğumuz bir iklimde bir poster yüzü olmak sanıldığı kadar kolay değildi.

Adam Silver

Adam Silver

Adam Silver'ın açıklamaları, bir yandan da yeni NBA'deki transfer düzeninin pusulasını vermişti. Eskiden de oyuncularla takımları arasında gerilim vardı. Sam Smith'in kaleme aldığı Jordan Rules, Michael Jordan'ın Chicago Bulls yönetiminin tepesine dair olumsuz hisleriyle doludur. Veya ligin en kusursuz organizasyonlarından kabul edilen Los Angeles Lakers'ın çok güçlü olduğu 2000'ler başında yaşadığı karışıklıklar, Phil Jackson kitaplarının uğrak noktalarından biridir. Fakat mutsuzluk ligin yeni düzeni için artık istisna değil, bir moda.

22 Kasım 2017'de Eric Bledsoe, açık ve net şekilde "Burada olmak istemiyorum" yazan bir tweet atmıştı. O dönem Phoenix Suns forması giyiyordu ve aklı başında her insan gibi, o da organizasyonun gittiği yönden mutsuzdu. Bledsoe, fırtınalar koparan mesajından sonra hızlı bir açıklama yaptı. Bu mesajı attığı sırada sırada bir berberde olduğundan söz etti, yani Suns'tan değil, o mekândan çıkıp gitmek istiyordu. Berber koltuğuna oturan her NBA izleyicisi bununla bağ kurabilirdi tabii ki ama burada esas mesele çok konuşan bir berberden daha da kötü yönetilen Suns'a yollanan mesajdı. İki hafta sonra Bledsoe, Milwaukee Bucks'a takas edildi.

Tek örnek Bledsoe değil. Üç NBA finali üst üste gördüğü Cleveland Cavaliers'tan 2017-18 sezonunun başında ayrılmak isteyen Kyrie Irving de yeni dönemin simgelerinden biri. Kyrie'nin önce LeBron'un liderliği altında oynamak istemediği ifade edildi, daha sonra ondan Celtics'te NBA'in yeni büyük hanedanını kurması beklendi. Lakin Kyrie, Celtics'teki ikinci sezonunda bu sefer de genç oyuncularla oynamaktan sıkıldı ve kulüp tarihinin en sorunlu, mutsuz sezonlarından birinin öznesi oldu. Jimmy Butler'ın hızlı başlayan, çabuk biten, olağanüstü sorunlu Minnesota Timberwolves günleri; Anthony Davis'in Rich Paul müdahalesiyle bir anda değişen New Orleans Pelicans kariyeri… Hepsi aslında aynı kelimenin etrafında dönüyordu. Mutsuzluk, bir anda NBA'de en çok konuşulan kelime olmuştu. Bazen bir şampiyonluk sonrası, bazen transfer döneminde, bazen de daha sezonun başında…

3

30 Haziran, NBA için kritik bir geceydi. Yaz transfer penceresinin açıldığı ilk günün sonunda tam 3 milyar dolarlık hamle yapılmıştı. Havada uçuşan kontratlar, takaslar, iddialar, bitmek bilmeyen haberler… Ligi takip edenler, uzun süredir böyle bir gece görmediklerini ifade ediyorlardı. Bir anda Kyrie Irving ile Kevin Durant, Brooklyn Nets'te buluşmuştu. Boston Celtics, Kyrie'nin yerini Kemba Walker'la doldurmuş, Durant dönemi sonrası elinde hamle yapacak parçalar bulundurmak isteyen Golden State Warriors da D'Angelo Russell'ı kadrosuna katmıştı. Tobias Harris'le yüklü bir kontrat karşılığı anlaşan Philadelphia 76ers, Al Horford'ı kadrosuna katmış, Jimmy Butler karşılığında Josh Richardson'ı Miami Heat'ten almıştı. Malcolm Brogdon, Indiana'nın yolunu tutarken JJ Redick, Pelicans ile anlaşmıştı. Uzun süre kadrosuna Nikola Mirotic'i katacağını hesap eden Utah Jazz ise Bojan Bogdanovic ile sözleşme imzalamıştı.

Twitter, her yeni anlaşmanın ardından aynı tepkiyi veriyordu: "Bu kadarı da olamaz." Oysaki hep daha yenisi geliyor, son dakikaların yerini yeni son dakikalar alıyordu. Nitekim, yaz transfer döneminin ilk haftası çok yoğun geçti. En nihayetinde, ligin neredeyse yüzde kırkının sözleşmesi sona ermişti ve birçok takım kadrosunu sıfırdan düzenlemeye karar vermişti. Pelicans, artık başka bir takımdı. Los Angeles Clippers da… Kawhi Leonard, ilk hafta biterken durulmaya başlayan piyasanın en merak edilen parçasıydı. Toronto Raptors'la şampiyonluğa ulaşan Kawhi, uzun bir bekleyişin ardından Clippers'ın yolunu tuttu ve NBA'de yeni bir dönemin kapılarını açtı.

İlginç olan hamle bolluğu değildi. Bu zaten bekleniyordu. Butler'ın Sixers'ta kalmayacağı, Horford'ın kendisine istediği kontratı vermeyecek olan Celtics'ten dostane bir şekilde ayrılacağı, Irving ile Durant'in aynı takımda buluşmak istediği zaten yazılıp çiziliyordu. Öznelerden bağımsız olarak hareket, epey bir süredir NBA'de kutsanıyordu. Artık her transfer dönemi yeni bir macera demekti, 2019 yazı da bu maceraların hepsinin bir araya geldiği, büyük bütçeli bir aksiyon filmi gibiydi. Etraftan sürekli yeni bir hamle geliyordu. Ancak yeni NBA'i simgeleyen şey, bu hamleler değil; Paul George'un Thunder'dan Clippers'a gidişiydi.

4

2018 yazında Oklahoma Valisi David Holt, bundan böyle 7 Temmuz'un 'Paul George Günü' olarak kutlanacağını resmi bir metinle açıklamıştı. Neden? Zira bir hafta önce PG13'ün yeni bir takıma gideceği, bir sezon oynadığı OKC'den ayrılacağı konuşuluyordu. Oysa George, birçoklarını şaşırtan kararı vermişti. Kalacaktı ve Russell Westbrook'la birlikte başarı arayacaktı. Thunder deneyiminin sadece bir sezonluk bir macera olarak kalmasını istemiyordu. Vali şöyle diyordu: "Birçok ulusal NBA yazarı, beş kez All-Star seçilen ve serbest oyuncu pazarına giren Paul George'un başka bir takımla sözleşme imzalayacağını iddia ederken o kalmaya karar verdi… PG13'ün sadakatini ve bizi bekleyen yolculuğu düşünerek, 7 Temmuz'u 'Paul George Günü' ilan ediyorum."

Russell Westbrook ve Paul George

Russell Westbrook ve Paul George

Bir sene sonra Holt, Twitter hesabından şu açıklamayı yapmak zorunda kalacaktı: "Onursal günler bir seferliktir. PG'ninki 7/7/18'di. Güzel bir gündü ve amacına hizmet etti. Ancak geleneksel olarak her sene devam etmeyecek. İlerleme zamanı…" Bu açıklamayı yapmasının sebebi şuydu: Paul George Günü'nden 364 gün sonra Paul George, kendi isteğiyle Los Angeles Clippers'a takas edilmişti. Beş draft hakkı, iki draft hakkı değişikliği, Danilo Gallinari ve Shai Gilgeous-Alexander karşılığında… PG13, 7 Temmuz 2019'da artık OKC oyuncusu değildi. Vali Holt, daha sonra bir açıklama daha yaptı: "Galiba yıldız oyuncuların serbest oyuncu statüsünde olmadıklarında bile serbest oldukları yeni NBA gerçeğine hepimiz alışmak zorundayız. İnsan olarak PG, OKC için harika şeyler yaptı, en önemlisi de komünitemizdeki gençler için çok cömertti. Diğer yandan taraftarlık, hatıra biriktirmektir. PG bize harika hatıralar bıraktı, Brooklyn'e karşı attığı 47 sayı, Utah serisindeki 25 sayılık geri dönüş, Philadelphia maçındaki dört sayılık oyun ilk aklıma gelenler. Ona başarılar diliyorum…"

Şık ve hoş bir metindi bu. George, neredeyse MVP seviyesinde oynadığı bir sezonu geride bırakmıştı ve OKC'deki finansal durum, kadro yapısı geleceğin pek parlak olmadığının kanıtıydı. İlk turda biten play-off deneyimleri alışkanlık olmuştu. Lakin yine de kimse takasını istemesini beklemiyordu. Haziran sonunda -iddialara göre- Kawhi, önce Durant'le irtibata geçmiş, ona aynı takıma gitmeyi önermişti. Lakin olumsuz yanıt gelince rotasını George'a kırmış, ikili Temmuz başında Los Angeles'ta gizli bir buluşma gerçekleştirmişti. Holt'un ifadesi bu süreci özetliyordu. Artık oyuncular 'serbest oyuncu' statüsünde değilken bile serbestti. Yani kulüpleriyle kontratları sürüyor olsa bile… Özellikle süper yıldızlar bu anlamda rahattı. Basına uçurulan bir "Mutsuzum" haberi, sızdırılan birkaç bilgi, menajerler aracılığıyla yayımlanan takas senaryoları… Bütün bunlar arka arkaya geliyor ve bir hafta içinde transfer işlemi tamamlanıyordu.

5

2016 yazında karara bağlanan yeni NBA Toplu İş Sözleşmesi (CBA) takım sahiplerinin istediği bazı yeniliklere sahipti. Patronlar, oyuncu kontratlarının kısalmasını istemişti. Ligin ekonomik yapısı her geçen sezon gelişse de sözleşme yaptıktan sonra yatan oyunculara milyon dolarlar bağlamayı kimse istemiyordu. Kısa kontratlar bu anlamda takımlara esneklik sağlayacaktı. Zaten oyuncular da benzer yönde bir hamle yapmıştı. The Decision sonrasında birçok süper yıldız daha kısa kontratlar yapmaya başlamıştı. Mesela Durant, Warriors forması giyerken aynı taktiği uygulamıştı. Kawhi da Clippers'la imzaladığı yeni kontratta bunu yapıyordu.

Yani bütün ligin yer değiştirmesinin, yıldız oyuncuların sürekli yeni formalarını giymelerinin ardında büyük bir Adrian Wojnarowski komplosu yoktu. En başta, takım sahipleri bunu istemişti. Devamında lig de buna uymuştu ve büyük bir dalgaya kapılmıştı. Kısa kontratlar, bitmek bilmeyen transfer dönemleri, eskiden 'ölü sezon' olarak tanımlanan 'off-season'ın artık ilgi ve eğlence anlamında normal sezonun önüne geçmesi…

Kawhi Leonard ve Kevin Durant

Kawhi Leonard ve Kevin Durant

Hepsi, Adam Silver yönetimindeki ligin anahtar temaları arasındaydı. Peki Silver bundan mutlu muydu? Bundan çok da emin değilim. Patron, yaz boyunca yaptığı açıklamalarla bu değişimin kilometre taşlarını ortaya döküyordu. Ama gerektiği yerlerde endişelerini de içeren önemli şeyler söylüyordu: "Dünya değişti ve biz de bir anlamda kendi başarımızın kurbanı olduk. Eskiden ölü sezonda lig asla böyle ilgi çekmezdi. Yaz aylarında basketbolun bu kadar dikkat çekmesi alışık olduğumuz bir şey değil. Ama şunu da söylemeliyim ki, yaz transferlerine duyulan 7/24'lük bu ilgi yepyeni baskıları da beraberinde getiriyor."

Silver, bu işe uzun vadeli bakıyordu. Şu an Twitter'ın NBA'e dair milyonlarca mesajla dolup taşmasından, sosyal medyayı en iyi yakalayan lig olmalarından elbette mutluydu ama bu uzun bir maratondu. Lig, bir gün insanların tamamen maçlardan koptuğu ve sürekli hareket, transfer, dedikodu kovaladığı bir ortama dönüşebilirdi. Ne olursa olsun, bu endişeleri de gözetmek gerekiyordu. Zaten onun işi de buydu. Tozpembe zamanlarda karanlık noktalar bulmak...

6

Bütün bu dalganın sonunda, lig artık uyku moduna geçmişken, NBA Yaz Ligi mücadeleleri başladı. Aslında bu bir bakıma transfer sezonunun sonu anlamına geliyordu. Zion Williamson, RJ Barrett gibi çaylaklar Yaz Ligi'nde görücüye çıkıyordu. Oysa 2019 yazı henüz bitmemişti. Paul George'un takımdan ayrılışı sonrası OKC'de kalmasına ihtimal verilmeyen Westbrook; Chris Paul ve draft hakları karşılığında Houston Rockets'a takas edildi. Russ takas edildikten sonra bu sefer de Paul'un yeniden başka bir paketin parçası olacağı, yeni sezonda OKC forması giymeyeceği iddia edilmeye başlandı. Belki bu dergi piyasaya çıktığında CP3, farklı bir takımın üyesi olacak.

Aynı haftada ESPN'den Rachel Nichols, bir podcast programına katıldı. Nichols, ligin değişiminden bahsederken farklı bir açıya vurgu yapıyordu: "Eskiden seyircilerle konuştuğumda 'Hangi takımlısın?' sorusunu yöneltiyor ve klasik cevapları alıyordum. Bulls, Lakers… Oysa şu an daha çok 'Ben LeBron fan'ıyım, Durant'in gittiği takımı tutuyorum' gibi cevaplar işitiyorum." Sözünü ettiği, gerçekten de önemli bir açı. LeBron James'in 2010 yazında Miami Heat'in yolunu tutması sadece oyuncu özgürlüğü, kısa kontratlar çağı, ölü sezon popülaritesi, süper takımlar çağı gibi modaları yaratmamıştı; taraftarlık kültürü de zaman içinde değişmişti. Birçok NBA maçında Cavs ile Lakers formalarını birleştiren LeBron destekçileri görmek mümkündü.

LeBron James ile Anthony Davis

LeBron James ile Anthony Davis

2019 yazı, aslında bütün bu sürecin zirve noktası oldu. 3 milyar dolarlık ilk gece, NBA'in gittiği yönü göstermesi açısından birçok olumlu noktayı barındırıyordu. Warriors hanedanının dağılışı küçük yeni krallıklar doğurmuştu; Clippers, Lakers, Rockets, Jazz, Bucks, Sixers, Nuggets, Blazers gibi takımlar yeni sezon başlarken şampiyonluk hayalleri kurmaya başlamıştı bile. Sosyal ve geleneksel medyada lige olan ilgi en üst noktasına çıkmıştı. Ama yine de, Adam Silver'ın yaptığı gibi, bu manzarada olumsuzluklar bulmak mümkündü.

En nihayetinde Vali Holt'un da dediği gibi taraftarlık, hatıralar demekti. Bu oyunu çoğu zaman yıldızları için sevmiştik ama o yıldızların giydiği formalara da erken yaşta bağlanmıştık. Bir noktada spor sevgimizi renklere odaklamış; o renkleri karakterimizin, tercihlerimizin, beğenilerimizin merkezi yapmıştık. Ancak NBA, birkaç yazdır buna sırtını çevirdi ve kendisini kocaman, dalgalı, hareketli bir denizin ortasına bıraktı. Yolculuk şu ana kadar çok eğlenceli geçiyor; lig, tarihinin en parlak zamanlarından birini geçiriyor ama yine de bütün bu hareketin ortasında insan durup bir dinlenmek istiyor.

Sonuçta, biz de hayatımızın merkezine değişimi koyduk. Duyularımızın ve algılarımızın sürekli bildirimle beslenmesini istiyoruz. Referans noktaları bizi boğuyor, alışkanlıkları ve rutinleri çağrıştıran her şey canımızı sıkıyor. Ama bir yandan da bütün bu hareketten yoruluyoruz ve bazen durup dinlenmek istiyoruz. Bugünlerde sahil kasabaları dış dünyadan kopmak isteyen ama bir yandan da sürekli telefonunun kilitli ekranına bakan insanlarla dolu.

NBA de bir süredir böyle ama bu sürekli hareket hâli uzun vadede ligin başarısını zedeleyebilir. Devrim kendi çocuklarını ve popülaritesini yiyebilir. O yüzden şu andan itibaren, bir süreliğine NBA'in ihtiyacı olan yeni bir bildirim, bomba veya son dakika değil. Basit, beyaz bir şezlong...

Socrates Dergi