Avrupa'nın Sporu

5 dk

Diğer birçok spor gibi Avrupa’da doğup koloniler vasıtasıyla diğer kıtalara yayılan ragbide bir süredir güney yarımkürenin borusu ötüyor.

1987’den beri dört senede bir düzenlenen Ragbi Dünya Kupası’nda tek bir istisna hariç zafer hep Güney yarım küre temsilcilerinin oldu. 2003’te, Avustralya’yı uzatma sonunda geçen İngiltere olmasa, kupa dendiğinde Avrupalıların esamesi dahi okunmayacaktı. Peki bu tek taraflı tabloya rağmen nasıl oluyor da ragbi, Avrupa’nın sporu olarak anılabiliyor? Bu sorunun cevabı, ragbi kültürünün doğuşunda ve yayılışında saklı.

Amerikan futboluna da ilham veren ragbinin ilk tohumları 1820’lerde atıldı. Rugby kasabasının aynı adı taşıyan yatılı okulunda öğrencilerin vakit geçirmek için tercih ettiği uğraşlardan biri de futbol oynamaktı. Futbol derken, o dönemki kuralların bugünkü hâliyle dünyanın en çok ilgi çeken sporuna pek de benzemediği söylenebilir. Bir nevi ragbi ile futbolun karışımı olarak süregelen ve okulun arşiv görevlilerinden Rusty MacLean’in aktardığı kurallara göre oynanan karşılaşmalar bir haftaya kadar sürebilir, 300’e yakın oyuncu aynı anda sahada olabilirdi.

Topu rakip kaleye ulaştırmaya çalışırken oyuncuların kendilerine doğru gelen topu elle tutmalarına izin veriliyor ancak topla koşmak kural ihlali olarak görülüyordu. 1823 yılında, günlerden bir gün, son sınıf öğrencisi William Webb Ellis koluna koyduğu topla rakip kaleye doğru koşmaya başlayınca, başta basit bir kural ihlali olarak görülen o anlar, ragbinin kimliğini bulmasına önayak olan saniyelere dönüştü. 1863’te ragbi ve futbolun başlı başına iki farklı spor olmaları gerektiği aşikar hâle gelince dünyanın ilk futbol federasyonu İngiltere’de kuruldu, sekiz sene sonra da Ragbi Futbolu Birliği çalışmalarına başladı. 1882’de ise ana dörtlü İngiltere, Galler, İskoçya ve İrlanda’nın başlattığı uluslararası şampiyonayla birlikte bugün ragbinin en büyük şampiyonası etiketiyle anılan ‘Six Nations’ Şampiyonası’nın temelleri atıldı.

On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru ragbi kıta dışına tanıtılmaya başladı. Okyanusya’daki koloni devletleri Avustralya ve Yeni Zelanda’ya, Robert Seddon kaptanlığında sporun ev sahibi dört ülkesinden oluşan bir karma tura çıkıyor ve 35 maçta 27 galibiyet alıyordu. Sekiz aylık ragbi turunun sonunda İngiltere’ye dönmeye hazırlanırlarken kaptan Seddon, geçirdiği bir kürek kazasında hayatını kaybetti. Manchester Courier gazetesine o sabah yazdığı son mektubunda yer aldığı üzere, son aktivitelerden biri takım arkadaşlarıyla çıktığı kanguru avıydı.

Diğer kıtalarda ragbinin filizlenmeyi sürdürdüğü 20. yüzyılda, Avrupa’da da spor Ada dışına yayıldı. 1910’da Fransa’nın dahil olmasıyla beş takımlı bir hâle gelen uluslararası şampiyona, 2000’de İtalya’nın eklenişine dek ‘Five Nations’ olarak anıldı. İtalya’yla birlikte milenyumda altı ayaklı şekilde oynanmaya başlayan şampiyona bugün ragbinin en ilgi çeken turnuvası konumunda. Ancak nasıl futbolda Premier Lig şampiyonları son yıllarda Avrupa’da kupaya yürüyemiyorsa, ragbide de ‘Six Nations’ ülkeleri Dünya Kupası’nda varlık gösteremiyorlar.

İngilizlerin futbol başta olmak üzere birçok alanda düştükleri “Bu işin yaratıcısı biziz, bu yüzden en iyisiyiz” yanılgısı, Ragbi Dünya Kupası sayesinde son yıllarda iyiden iyiye su yüzüne çıkmış durumda. 1823’te topu eline alıp koşan Webb Ellis’in adıyla anılan kupayı 2003’teki şampiyonluk dışında ne İngiltere ne de diğer Avrupalılar havaya kaldırabildi. Turnuvanın son edisyonu olan 2015’te durum daha da vahimdi; dört yarı finalist de Güney yarım küredendi. ‘Six Nations’ın güneydeki muadilini Ragbi Şampiyonası adıyla oynayan Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Arjantin, yarı final yolunda Avrupalılara güçlü bir mesaj verdiler. Britanya gazetelerinde, güneyli hâkimiyetinin arkasındaki nedenler hararetli şekilde tartışıladursun, her birinin sonunda buluştukları nokta aynı: Modern oyunun gelişimine ayak uyduramayıp geleneksel ezberlere bağlı kalmak.

Avrupalılar, söylemesi çözmesinden daha kolay olan bu teşhisin merhemini bulabilecek mi, yoksa kendi koydukları kurallarla yenilmeye devam mı edecekler? Bu sorunun cevabını 2019 Japonya’da öğrenebileceğiz.


27. Sayı
Haziran 2017



Socrates Dergi