Azim

6 dk

2006 Dünya Kupası'nda Fransa Milli Takımı'nın değişilmez isimleri arasındaydı. Şimdilerde ise Gürcistan Milli Takımı'nda teknik direktör olarak yeni bir hikâye yazma yolunda. Willy Sagnol ile yeni kariyerini ve tabii ki Dünya Kupası'nı konuştuk.

Fransa, 1990'ların sonundan itibaren büyük organizasyonların son sözü söyleyen takımlarından biri oldu. Bir Dünya Kupası ardından da bir Avrupa şampiyonluğu yaşayan ülke, ufak bir bocalama döneminden sonra 2006'da tekrar finale yürümesini bilmişti. O geçiş döneminin saha içi tanıklarından biri de istikrarlı sağ bek Willy Sagnol'dü. Sohbet elbette Zidane-Materazzi olayına gelecek ama önce 2002'deki faciayı hatırlatmakta fayda var...

2002 Dünya Kupası kadrosunda yer alsanız da forma şansı bulamadınız. Fransa için kâbus gibi bir turnuvaydı. 20 sene sonra neler kaldı aklınızda?

O zamanlar Fransa Milli Takımı'nda oynamak gerçekten çok zordu, çok iyi futbolcular vardı. Zaten o jenerasyon, 1998 Dünya Kupası'nı ve Euro 2000'i kazanmıştı. Ama kariyerim boyunca değişmeyen bir mottom vardı: Çok çalışırsan muhakkak bir şeyler olur. Bunu her zaman kendi kendime tekrarlardım ve haklı çıktım. Milli takıma seçildiğimde çok gururlandım, ailem de çok gururluydu. Güzel bir hikâyenin başlangıcıydı. 2002 Dünya Kupası'na gelince... Kazanılan zaferlerden sonra oyuncuların kazanmak için hevesi kalmamıştı. Daha az konsantrasyon ve daha az disiplin ile oynuyorlardı. Yüzde yüzünüzle oynamazsanız her zaman hayal kırıklığı yaratırsınız. Öyle de oldu. Yine de o turnuva benim için harika bir deneyimdi, kariyerimin devamında bana çok katkı sağladı.

Euro 2004'te sahaya çıktınız. Fransa futbolunun dönüm noktalarının birinde, 2006 Dünya Kupası'nda takımın asları arasındaydınız. Özellikle gruplardan sonra çok özel bir performans sahaya koymuştunuz takım olarak...

Finale kalmak gerçekten harikaydı. Takımdaki herkes bunun için çok sıkı çalıştı. O kupayı düşündükçe, gerçekten harika bir takım çalışmasını sahaya yansıttığımızı düşünüyorum.

Belki buna cevap vermekten sıkıldınız ama Zidane'ın olayında saha içindeki bir takım arkadaşının neler hissettiğini merak ediyoruz...

Böyle bir durum olduğunda çok fazla düşünmüyorsunuz çünkü bir şekilde oynamaya devam etmeniz gerekiyor. Sadece kendi kendinize şunu söylüyorsunuz: "Evet, bir kişi eksik kaldık ama denemeye devam etmemiz lazım." Açıkçası maç esnasında orada ne olduğunu da görememiştim. O an maça odaklanmaya çalışıyordum.

İtalya, aslında penaltılarda kaybetmeye alışık ülkelerden biridir. Onlara karşı penaltı atışları sonunda kaybetmek, sindirmesi zor bir mağlubiyet olmalı... Gerçi siz penaltıyı gole çevirmiştiniz ama...

David (Trezeguet) penaltıdan sonra tamamen yıkılmış haldeydi. Bilirsiniz, penaltılar bir maçı bitirmek için en iyi yol değildir. Her zaman daha iyi olan tarafın kazanmasını sağlamaz. Yine de futbol böyledir. Onu teselli etmek için böyle şeylerin olabileceğini ve dünyanın sonu olmadığını açıklamaya çalışmıştık. Büyük bir hayal kırıklığı... Çok kalp kırıcı bir andı ama yine de hayat devam ediyordu. Dürüst olayım, o finali sindirmek çok zor oldu.

Kariyerinizi noktaladıktan sonra yeşil sahalardan uzak kalmadınız. Teknik direktörlük yolunu seçtiniz. Peki saha içinde mücadele eden futbolcudan, saha kenarındaki lidere dönüşmek zor oldu mu?

Kesinlikle. İkisi çok farklı şeyler. Futbolcuyken teknik direktörün size dediği şeyleri yapıyorsunuz ama teknik direktörken kimse size ne yapmanız gerektiğini söylemiyor. Futbolcuyken bir şeyler alıyorsunuz ama teknik direktörken bir şeyler veriyorsunuz. Tamamen farklı bir yaşam, düşünme ve çalışma tarzı. Çok heyecan verici bir iş.

Uzun yıllar Bayern Münih'te oynadınız, daha sonra teknik ekipte yer aldınız hatta geçici teknik direktörlük görevini de yaptınız. Bir gün yine yollar kesişir mi?

Carlo Ancelotti'nin asistanıydım ve Münih'in çok da iyi zamanları değildi açıkçası. Yine de ondan çok fazla şey öğreneceğimi biliyordum. Sonra Ancelotti kulüpten ayrıldı ve geçici görevi ben aldım. Kulübün çok daha deneyimli bir teknik direktör isteyeceğini ve bunun sadece birkaç hafta süreceğini biliyordum tabii ki. Dediğim gibi Carlo Ancelotti ile çalışma deneyimim harikaydı. Ondan gerçekten çok şey öğrendim.

Şu sıralar Gürcistan Milli Takımı'nın başındasınız ve işler hiç de fena gitmiyor. Uluslar Ligi'nde alınan iyi sonuçların ardından Gürcistan, B Ligi'ne yükseldi.

18 ay önce hiç bilmediğim bir ülkede, hiç tanımadığım futbolcularla göreve başladım. Adapte olmam birkaç ay sürdü. Adaptasyon dışında da zorluklar yaşadım çünkü bir önceki jenerasyondan çok fazla oyuncu vardı. Birkaç ay sonra takımda büyük değişiklikler yapmam gerektiğinden emin oldum. Genç oyuncuları milli takıma almaya başladım ve takımı gençleştirdim. Biraz zaman aldı ama bir yıldır hiç maç kaybetmedik. Söylediğin gibi, Uluslar Ligi'nde B Ligi'ne çıktık. Bu yüzden de verdiğim kararın doğru olduğunu düşünüyorum. Gürcistan'da olmaktan dolayı çok mutluyum çünkü burada çok iyi insanlar ve iyi futbolcular var. Bunun yanı sıra gelecekte çok iyi yerlere gelmesini istediğim futbolcular da var.

Khvicha Kvaratskhelia da bunlardan biri herhalde...

Kvaratskhelia'yı ilk gördüğümde bana o yaştaki Franck Ribery'yi hatırlattı. Aynı potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Çok dikine bir oyuncu. Topa sahip olduğunda sürekli bir şeyler yaratmak istiyor. Ofansif oyuncuların bir şeyler yaratması gol yollarında etkili olmak için çok önemlidir. Geçen seneden beri yaşadığı evrim harika. Çok sıkı çalışıyor ve düşünce yapısı da potansiyelini yansıtabilmesi için çok uygun, daha iyisini başarabileceğini biliyor. Takımda onun gibi birine sahip olmak çok güzel. Hem Napoli'de hem de milli takımda beni gururlandırıyor.

Khvicha Kvaratskhelia

Khvicha Kvaratskhelia

Biraz da önümüzdeki kupayı konuşalım. Fransa Milli Takımı takipçileri beklentilerini yüksekte mi tutmalı?

Tunus ve Avustralya karşısında Fransa'nın kazanmasını bekliyorum. Bu sene Fransa'da büyük bir hırs var. 2018'deki şampiyonluklarını korumak isteyeceklerdir. Genel olarak da Danimarka çok güçlü bir takım. Bunu sadece iyi oyuncuları olduğu için söylemiyorum, takım olarak çok güçlüler. Benim için bu senenin favorilerinden birisi de Brezilya.

Bir yaz geleneği olan Dünya Kupası, bu yıl 20 Kasım-18 Aralık tarihleri arasında oynanacak. Peki bu alışılmışın ötesinde durum size göre olumlu bir karar mı?

Açıkçası bilemiyorum. Kasımda Dünya Kupası olması alışık olduğumuz bir durum değil. Yine de verilen karar bu ve herkesin adapte olması gerek. Yerel ligleri birkaç haftalığına durduracak bu durum belki de bazı ülkeler için iyi olacaktır. Çünkü bu Dünya Kupası, oynamayacak oyuncular için biraz tatil yapma ve dinlenme şansı anlamına geliyor. Bu oyuncular dinlendikten sonra liglerinin ikinci yarısına daha iyi şekilde dönebilir. Tabii bence bu durum bir kez yaşanacak bir istisna, bir daha kasımda kupa düzenleneceğini düşünmüyorum. Eminim ki harika bir Dünya Kupası olacak. Fransa, Brezilya ve İspanya gibi çok iyi ülkeler var. Umarım her şey yolunda gider...

Lider

Benzema'yı küçüklüğünden beri tanıyorum. O milli takıma geldiğinde ben hâlâ oynuyordum. Bence zaten harika bir kariyeri vardı ama Real Madrid'de Cristiano Ronaldo'nun gölgesinde çok fazla vakit geçirdi. Yine de şu an takımın lideri o ve bu rolde harika bir performans sergiliyor. Ballon d'Or'u da kazanacağını biliyordum çünkü bu senenin en iyi futbolcusu oydu.

Güçlü, Hızlı, Zeki

Birçok yıldızla karşı karşıya geldiniz. Bugüne kadar karşılaştığınız kanat oyuncuları arasında sizi en çok zorlayan isim kimdi?

Çok fazla harika oyuncuya karşı oynadım. Her zaman onlara karşı oynamak ve onları kontrol altında tutmak elbette çok zordu. İlk olarak Real Madrid dönemindeki Luis Figo'yu söyleyebilirim. Harika bir oyuncuydu. Güçlüydü, hızlıydı ve harika bir tekniği vardı. Sahada kontrol etmesi zor bir oyuncuydu çünkü çok zekiydi. Ona karşı oynamak gerçekten zorlayıcıydı.

Socrates Dergi