
Bambaşka
7 dk
Çin, basketbolu çok seviyor. Oyun alışkanlıkları ise dünyanın geri kalanından biraz daha farklı. Bu alışkanlıkları ve fazlasını koç Selçuk Ernak'a sorduk.
Dünya Kupası'ndan bahsederken konu elbette bir noktada Yao Ming'e gelecek. Zira Houston Rockets formasıyla bir dönem NBA'e damga vuran Ming, hâlâ Çin'in basketbolda en tanınan yüzü. Ama ev sahibi konusunda biraz daha derine inmek için daha özel bir rehberimiz var: 2010-2012 arasında Çin Milli Takımı'nda asistan koç olarak çalışan Selçuk Ernak. Tecrübeli basketbol adamıyla kendi deneyiminden yola çıktık, bugünlere geldik. Ve elbette konu, bir yerde, Yao Ming'e de geldi.
Treviso'daki draft öncesi NBA kampında uzun seneler çalıştım. Oradaki koçlardan Bob Donewald Jr. Çin'de milli takımın başına geçince bana asistan koçluk teklifiyle geldi. Seve seve kabul ettim. Başta uyum sağlamak kolay değildi çünkü Çin'de basketbol alışkanlıkları çok farklı. Donewald'ın basketbol alışkanlıkları da çok farklıydı. Takımın 2010 Dünya Kupası'na hazır hâle gelmesi gerekiyordu. Ardından da Asya Oyunları vardı. Elimizdeki oyuncu grubu verimliydi. Dolayısıyla takımı arzu ettiğimiz noktaya getirebildik. En büyük şanssızlığımız Yao Ming'in o sezon içinde sakatlanması ve bir daha da hiç oynayamamasıydı.
Çin ile Türkiye'deki şampiyonaya gelmek benim için ilginç bir duyguydu. Bir de Türkiye ile aynı gruptaydık. Tabii basketbol seviyesi olarak çok daha geri durumdaydık ama yine de enteresan bir histi. Bir o kadar da gurur vericiydi. O süre zarfında Asya'da 36 tane maç oynadık ve hiç kaybetmedik. İki tane büyük şampiyona vardı, ikisinde de şampiyon olduk. Dolayısıyla benim için güzel anılar barındıran bir tecrübeydi.
Federasyon, hocanın birinci asistan koçu da ABD'den getireceğini düşünmüş. Ama Donewald, "Zaten Çinli koçlara sahibiz, Amerika'yı biliyoruz, bir de Avrupa'yı bilen koçları ekibimize katmalıyız" mantığıyla beni davet etti. Bu da şansım oldu. Bir kere Asya basketbolunu bilmeden o oyunculara nüfuz etmek mümkün değil. Bütün hayatları boyunca belli bir mantıkta oynamışlar. Koçun kendi felsefesine göre istediği bir şey var ama sonuçta bunları Avrupa'da oynanan ilk Dünya Şampiyonası'nda genel basketbol eğilimleriyle birleştiremezseniz olmaz. Bu yüzden üç bakış açısını da takıma iyi bir şekilde empoze ettiğimizi düşünüyorum.
Benim sorumluluğum defansla alakalıydı. Koç, savunma dizaynını bana bırakmıştı. Başta sıkıntı çektik. Oyuncuların parkedeki sessizliği, inandıkları ya da inanmadıkları herhangi bir şey konusunda yorum yapmamaları... Bunlar aklımıza yatan işler değil. Oyuncuların güvenini kazanana kadar büyük çaba gösterdik. Sonuç itibarıyla oyuncular da istediğimiz basketbolu oynamak için ne tarzda davranmaları, ne tarzda birbirlerine yaklaşmaları gerektiğini gördüler. Diğer yandan, Avrupa ile kültürel ortaklık hiç gözlemlemedim. Her şey farklıydı. İnsanlarla konuşurken kullandığınız mimikler, jestler, yaptığınız şakaları onların ciddi zannetmeleri, ciddi bir şey söylediğiniz zaman bunu şaka gibi anlamaları… Hiç ortak bir şey yoktu.

Çin şu an dışarıya açık değil. Mesela Yao Ming, Yi Jianlian ve Sun Yue, NBA'de oynamışlardı. Avrupa'da oynayan Çinli hiç yok. İçlerine çok kapanıklar ve kendi basketbollarıyla, kendi anlayışlarıyla çok meşguller. Bu tabii Asya'da çok fazla rahatsız etmiyor. Gerçi biz geldiğimizde iki tane üst üste Asya Şampiyonası kaybetmişlerdi. Çok hassas bir dönemde gittik oraya. Ama Dünya Kupası, olimpiyat gibi büyük sahnelere geldiğinizde bütün zaaflarınız ortaya çıkıyor. O zaman da bunları tedavi etmek kolay değil. Gerçekten çok üst seviye oyuncularınız olur, kendi basketbolunuzu rakibe dikte edebilirsiniz, o zaman bir zarar görmezsiniz. Ama şimdi o tarzda oyuncular yok. Bir jenerasyon değişene kadar da bence bu durum değişmeyecek.
Çin'de çok geniş bir kitlenin içinden oyuncu seçtiğiniz ortada çünkü basketbolcu olmak isteyen çok insan var. Fazla da aramıyorsunuz zaten. Fakat o oyuncuyu bazen sadece boyuna göre seçiyorlar. Atletizm ve kısaların oyuna verebileceği katkılar konusunda çok titiz değiller. Biraz ezberciler. Kısalarla uzunların yetişme süreci, o süreçteki ihtiyaçları çok farklı. Açıkçası oyuncu yetiştirme konusunda başarılı olduklarını söyleyemem.
Yao Ming, orada normal bir insan gibi değil. Politikanın, sporun, ticaretin üstünde, müthiş saygı gören, elini attığı her mecrada çok başarılı olmuş bir insan. Basketbol tutkunları ona tanrı gibi bakar. Ben Yao Ming ve Wang Zhizhi'nin önünde bayılan insan gördüm. Şu an Çin basketbolunu Yao Ming'in yönetmesi bence en büyük şansları. Görgüsü, anlayışı…
Yakın zamanda Yao Ming'e benzer bir oyuncu çıkarmaları mümkün değil. Zaten NBA'in ilgisinden ya da ilgisizliğinden de o seviyede bir oyuncu olup olmadığını anlayabilirsiniz. O seviyede oyuncu aramak çok ütopik bir şey. Öyle bir oyuncu bulup bulmayacağınız bilinebilecek bir şey değil. Ama yeni Yao Ming'i bulmadan total olarak Çin basketbolunu nasıl iyi bir seviyeye getirirler? Bence onun kaygısını yaşamalılar.
Biz mümkün olduğu kadar fiziksel bir basketbol oynatıyorduk. Çin'deki oyuncuların sert oynama anlayışı yok. Sert oynamaya çalıştıkları zaman basketbol dışı gereksiz sertlikler oluyor. Bir dönem hazırlık maçlarında ve idmanlarda sürekli kavga çıkıyordu. Avustralya, Yeni Zelanda gibi takımların DNA'larında sert olmak yattığı için onlarla çok fazla hazırlık maçı almaya gayret ediyorduk. Şu anda aynı seviyeyi idare edebiliyorlar mı bilmiyorum ama kendi liglerinde öyle bir sertlik yok ve onun zararı görülüyor.
2019 FIBA Dünya Kupası'nda ev sahibi olmaları mutlaka bir baskı oluşturuyordur. Bir kere takım çok genç. Yanlış etüt etmediysem bizim dönemimizden 3-4 oyuncu kaldı. Koç Li Nan, bizimle beraber çalışan, oyunculuğunda da dört olimpiyat oynamış kıymetli bir isim. Altyapılarda ve milli takım asistan koçluğuyla basketbolu 24 saat yaşayan ve dünyaya açık bir koç. Bence o, bu genç kadronun en büyük şansı.
Basketbol Çin'de birinci takım sporu. Biz her sene 10 ayrı şehirde maçlar oynuyorduk. Tesisler muazzamdı ve salonlar hep doluydu. Yüzlerce açık basketbol sahası vardır ve sabahtan akşama kadar doludur. Herkes basketbol oynar. Bir de mesela caddede yürüyorsunuzdur, onlar da basketbol oynuyorlardır. Kenardan geçenin milli takım koçu ya da basketbola emek harcayan biri olduğunu anlarlar ve işlerini güçlerini bırakıp yanınıza gelirler. Müthiş bir basın ilgisi vardır. Milli takımın arkasında basın mensubu taşıyan 20, 30, 40 otobüs olduğu zamanları gördüm.
Çin'e giden NBA oyuncularının arkasındaki sebebin sadece para olduğunu düşünüyorum. Başka gidecek bir yol kalmadığında oraya gidiyorlar. Eleştirmiyorum onları ama Çin basketboluna şovdan, renkten, yakışıklı gazete başlıklarından başka bir katkıları yok. Stephon Marbury uzun süre orada oynadı. Ayakkabı markası vardı, şu anda orada koçluk yapıyor… Bunun Çin basketboluna en ufak bir katkısı olduğunu düşünmüyorum ama Marbury'nin banka hesabına bayağı katkısı olmuştur.