Başına Buyruk

14 dk

Eden Hazard, kendi doğrularına hep sadık kaldı. İnişli çıkışlı bir yolculuğun ardından o artık Premier Lig'in en iyisi. Belçikalı yıldızın serüvenini gazeteci Rory Smith anlattı.

Londra'da yedinci yılına giren Eden Hazard, Chelsea'de bu sezon başlayan Maurizio Sarri baharının en çok meyve veren ağacı. Kariyeri boyunca ulaşamadığı gol miktarlarıyla İngiltere'de ilk ayları kasıp kavuran Belçikalı, bir yandan sahadaki özgürlüğün tadını çıkarırken diğer yandan da Real Madrid hayallerini dillendirmekten geri durmadı. Onun açık sözlü tavırlarına Fransa günlerinden beri alışık olan New York Times futbol şefi Rory Smith'le dünkü, bugünkü ve yarınki Eden Hazard'ı konuştuk.

Eden Hazard ve üç kardeşi normal şartlarda gözlerden uzak bir kasabada yetişecekken Eden ve Thorgan'ın bir kariyer edinmek için küçük yaşta Fransa'ya gitmeleri bana hep ilginç gelmiştir. Ailedeki kararlılığın ve azmin bir göstergesi. Eden Lille'de, Thorgan ise Lens'ta oynamaya başladılar ki daha geleneksel olan yol Belçika'da kalmalarıydı. 2012'de ben Hazard hakkında bir profil kaleme alırken, o hâlâ bir çocuktu; ne kadar iyi olabileceğini bilmiyorduk. O dönemki menajeri John Bico'nun, transfer sürecini en doğru şekilde ele alıp almadığından emin değildim. O yaz Hazard'ın Chelsea'ye imza attığını açıkladığı tweet, bana biraz LeBron James'in Miami Heat'e gidiş kararını duyurduğu yayını anımsatmıştı. Antoine Griezmann'ın bu yazki gösterisine de benzetebiliriz keza... Futbol ve basketbol kültürleri arasındaki farktan dolayı mıdır tam olarak kestiremesem de Hazard'ın kararını duyuruş şekli oldukça nahoş görünmüştü. 20-21 yaşınızdayken kariyerinizin nereye evrileceğini kestirmeniz kolay olmaz. Belki de bugün bakıldığında utanç verici bir yerde durabilirdi o iddialı hâli. Öte yandan Hazard haklı çıktı. Şu an İngiltere'nin en iyi futbolcusu ve Real Madrid'e gitmesi söz konusu. Belki de kendi yeteneklerine güvenmekte haklıydı.

Her menajer, genç bir oyuncuyu portföyüne kattığında risk alır. On oyuncuyla anlaşıyorsa belki bir tanesi süper yıldıza evrilir. Sanırım Mino Raiola'nın ilk büyük transferi Pavel Nedved'i Lazio'ya getirdiği imzaydı. Ama onun dışında çok da devasa müşterileri yoktu. Paul Pogba'yla anlaşarak bir risk aldı ve Pogba'nın muazzam yükselişiyle birlikte Raiola, sanki tüm büyük oyuncuların menajeriymiş gibi görünmeye başladı. Pogba futbolu bıraktığında Raiola da o 'süper-menajer' katından inebilir; zira menajerlerin ağırlığı, çalıştıkları oyuncularla paralellik gösteriyor. Jorge Mendes'in durumu da benzer. Jose Mourinho ve Cristiano Ronaldo sahneden çekildiklerinde, Mendes de o kadar büyük görülmeyecek.

John Bico'yla o yıllar birkaç kez konuşma şansı bulmuştum. Mendes ya da Raiola'ya oranla daha küçük operasyonlar yönetiyordu. Hazard'ın çevresinde gelişen tüm o ilgi bulutuyla başa çıkmayı da çok güç bulduğundan şüpheleniyorum. Bugün Hazard'ın menajeri babası ve bence bu oldukça hoş. Her zaman dört çocukları için de en iyisini düşünen bir aileden bahsediyoruz. Risk aldılar, Belçika'da kalmak yerine Fransa'ya yerleştiler. Eden ve diğerlerinin hayallerini gerçekleştirmeleri için ne gerekiyorsa yaptılar. Ve bana kalırsa Hazard şunu fark etti; onun iyiliğini yürekten isteyen bir aileye sahipken, yetkin avukatlardan gerekli hukuki danışmanlığı aldığı sürece, dışarıdan bir menajerle çalışmaya çok da ihtiyacı yok. Eden Hazard'sanız, menajerinizin sizi başka kulüplere pazarlamasına muhtaç kalmazsınız, zaten büyük takımlar kapınızda sıra olurlar. Aktif olarak takım değiştirmek istemiyorsanız ve dünyanın en iyi birkaç futbolcusundan biriyseniz günlük işleriniz için büyük menajerlerin desteğine pek de gereksiniminiz yok.

"Hazard şunu fark etti; onun iyiliğini yürekten isteyen bir aileye sahipken, yetkin avukatlardan gerekli hukuki danışmanlığı aldığı sürece, dışarıdan bir menajerle çalışmaya çok da ihtiyacı yok."

"Hazard şunu fark etti; onun iyiliğini yürekten isteyen bir aileye sahipken, yetkin avukatlardan gerekli hukuki danışmanlığı aldığı sürece, dışarıdan bir menajerle çalışmaya çok da ihtiyacı yok."

Jorge Mendes, Mino Raiola ya da Pini Zahavi gibi bir menajerle çalışıyor olsaydı, bu adamlar Hazard'ı Chelsea'den koparmaya zorlayabilirlerdi. Real Madrid ve PSG arasında bir açık artırma yaratabilirlerdi. Ama babası böyle bir şeye geçit vermedi. "Burada mutluyuz, Real için oynamaktan da mutlu oluruz. Teklif kızıştırmaya gerek yok" dedi. Thierry Hazard, daha düşük seviyelerde de olsa futbol oynadığı için bir futbolcunun formasını giydiği kulüpte mutlu olmasının ve elindekileri çantada keklik görmemesi gerektiğinin farkında. Bir menajer, bu konuları göz ardı edebilirdi. Hazard, Chelsea'de altı yılı geride bıraktı ve her zaman mutlu değildi. Sürekli bu seviyede bir futbol oynadığını da söyleyemeyiz. Yine de uzunca bir süre aynı kulüpte kalmanın ona fayda sağladığı aşikâr. Pogba içinse benzer bir beklentiye giremeyiz. Manchester'da 2,5 yıl geçirdi ve görünen o ki ayrılmaya hazır. Ve Mino Raiola da artık Pogba'yı başka bir takıma götürmek istiyor...

Hazard'ı diğerlerinden farklı kılan özellikleri alt vücut kuvveti -ki bu garip bir tabir, alt vücut kuvvetinden bahseden çok fazla insan duymazsınız ama Hazard çok güçlü bacaklara sahip- ve topla koşma isteği. Ondan daha hızlı oyuncular var. Kylian Mbappe, Mohamed Salah gibi oyuncular düz bir yarışta Hazard'ı geçebilir. Ama onu sıradışı kılan özelliği, top ayağındayken ne kadar hızlı olduğu. Yüksek hızdaki dripling becerisi ve top hâkimiyeti, Lionel Messi dışındaki herkesten daha iyi. Hazard topu ayağına aldığında normaldekinden daha hızlı görünüyor ve bu kesinlikle alışılmışın dışında.

Bu sezon çoğunlukla sorumluluk almaya çalışan bir Hazard görüyoruz. O, bir süredir Chelsea'nin lideri fakat bu rolde büyüdüğüne çok fazla tanıklık etmemiştik. Bugünlerdeyse saha içi liderliğinin tadını tamamen aldı. Kevin de Bruyne sakat olduğu sürece İngiltere'nin en iyi futbolcusu Hazard ama hem onunla hem de Chelsea'yle ilgili ilginç olan şey şu: Geçtiğimiz yıl Hazard'ın İngiltere'nin en iyisi olduğunu düşünmek yanlış olurdu. Çünkü değildi. Bir önceki sene harikaydı; ondan öncekindeyse yine o seviyenin uzağındaydı. Hazard hakkındaki en büyük soru işareti de bu: Bu sezon 30 ya da 40 gol atabilir ama gelecek sezon nasıl bir oyuncu izleyeceğinizi kestiremezsiniz. Bir sezon harika, bir diğerinde ise onun çok uzağında olmaya meyilli bir görüntüsü var ve istikrarlı olarak 10 senedir zirvede kalan Leo Messi ve Cristiano Ronaldo'yla arasındaki büyük fark da bu. O eşiği aşması gerek.

İşin garip yanı, Hazard'ın çoğu oyuncuda olduğu gibi bir maçtan diğerine değişen bir form grafiği yok. Onun gibi sahada sihre başvuran oyuncular kimi maçlarda o sihirli dokunuştan yoksun olabilirler. Leroy Sane mesela, bir maç müthiş oynadığına, diğerinde ise ortalarda görünmediğine tanıklık edebilirsiniz. Hazard ve Chelsea özelindeyse, bir sene boyunca oldukça istikrarlı kalabildiklerini ama sonraki sezon tepetaklak gidebildiklerini görüyoruz. Bunun nedenini kavrayabilsem, muhtemelen Chelsea'nin başına geçerdim. Ama bu sebep her neyse, sadece Hazard'ı değil tüm takımı etkiliyor. Bu örüntü, son dört sezondur değişmeden sürüyor: Şampiyon ol, hocayı gönder, şampiyon ol, hocayı kov. Çok garip. Oyuncuların mı kulübün mü yoksa görev alan teknik direktörlerin mi doğasından kaynaklanıyor, bilmiyorum. Muhtemelen hepsinin bir karışımı.

"Hazard, bir süredir Chelsea'nin lideri fakat bu rolde büyüdüğüne çok fazla tanıklık etmemiştik. Bugünlerdeyse saha içi liderliğinin tadını tamamen aldı."

"Hazard, bir süredir Chelsea'nin lideri fakat bu rolde büyüdüğüne çok fazla tanıklık etmemiştik. Bugünlerdeyse saha içi liderliğinin tadını tamamen aldı."

Bir diğer soru da Hazard yüzünden mi Chelsea istikrarsız, yoksa Chelsea yüzünden mi Hazard istikrarsız? Yumurta-tavuk ikilemini andırıyor biraz... Chelsea taraftarlarını çok memnun etmeyebilir ama Belçikalı oyuncunun Real Madrid'de neler yapabileceğini görmek ilginç olurdu. Chelsea ortamından uzaklaştığında bir sezonda 20, 30 ya da 40 golü dört sene üst üste bulabilir mi? Chelsea'de bunu yapabilecek gibi görünmedi. Bu sezonun ilk 7-8 haftasındaysa diğerlerinin çok çok önünde gibiydi. Dünya Kupası'nda harikuladeydi. Ama kendi ortalamasının da altında göründüğü günlerin üzerinden daha dokuz ay bile geçmedi. Hazard'ın bu sezon ne kadar harika oynadığını konuşurken o zamanları da hatırlamak gerek.

Geçen yaz Romelu Lukaku ve De Bruyne gibi isimlerin arasında Belçika'nın saha içindeki lideri Hazard'dı. Dünya Kupası performansı sorumluluk almayı sevdiğini ve rekabetçi biri olduğunu gösteriyor. Bence hem o hem de Kevin de Bruyne, Belçika'nın standardını belirleyen oyuncular olmak istiyorlar ve aralarında sağlıklı bir rekabet var. Birbirlerinin seviyelerini de yukarı çıkardılar. Belçika'da tarihi bir başarı elde etme imkânları vardı ve yarı final görerek bunu başardılar.

Kariyerinde 20 lig golünün üzerine çıkamamasında çalıştığı antrenörlerin de payı var. Özellikle Mourinho'yla, savunmaya daha fazla destek vermesinin hücum üretkenliğini azaltıp azaltmadığına dair hararetli ve uzun soluklu tartışmalar yaşamışlardı. Antonio Conte de benzer şekilde kontratağı düstur edinen bir oyun fikrine sahipti. Hazard da açıkça Maurizio Sarri'nin oyununun hem ona hem de Chelsea'ye daha uygun olduğunu söyledi zaten. Yanında Diego Costa gibi rol arkadaşları varken o kadar fazla gol atmasına gerek yoktu.

Geçen yıl Mohamed Salah'ın geçirdiği anormal sezonun da bize kanıtladığı gibi İngiltere'de 30-40 gol atmak mümkün. Messi ve Ronaldo'nun uzun yıllardır yaptıkları şeyin İspanya'ya mahsus olmadığını gördük. Evet, çalıştığı menajerler her zaman onun işini kolaylaştırmadı ama Hazard da geçen altı sezonda daha fazla gol atmalıydı. Bana kalırsa bu kadar iyi başlamışken bu sezon 30 golü hedeflemeli. Chelsea gayet iyi hücum ediyor ve Sarri'nin sistemini çabucak özümsemiş gibiler. Hazard rahatlıkla adapte oldu ve 40 çok yüksek olsa da 30 küsur gole ulaşması gayet mümkün.

"Belçika'nın saha içindeki lideri Hazard'dı. Dünya Kupası performansı sorumluluk almayı sevdiğini ve rekabetçi biri olduğunu gösteriyor."

"Belçika'nın saha içindeki lideri Hazard'dı. Dünya Kupası performansı sorumluluk almayı sevdiğini ve rekabetçi biri olduğunu gösteriyor."

Hazard'ın omzunda ciddi bir gol atma baskısı var. Kadrodaki diğer hücumcular Alvaro Morata ve Olivier Giroud, gol miktarlarıyla ön planda olan oyuncular değiller. Willian, Pedro, Cesc Fabregas, hatta Mateo Kovacic birkaç gol atacaklardır ama kadroda 15-20 gol seviyelerine çıkmasını bekleyeceğiniz başka bir oyuncu yok. Buradaki tehlike, rakiplerin bunu fark edip bir süre sonra Hazard'ın üzerine iki-üç savunmacı göndermeleri olabilir. Bu tür bir senaryoda Hazard'ın yeni düzene nasıl bir reaksiyon vereceği sezonun geri kalanı için önemli olacak.

Chelsea'deki bir diğer kayda değer değişim de sahadaki oyunun tamamen Hazard odaklı kurgulanması. Napoli'deki Dries Mertens'le Hazard arasında şöyle bir fark var: Sarri, Arkadiusz Milik'in sakatlığından dolayı Mertens'i merkeze çekmişti. Hazard ise merkezde oynamıyor; her zamanki pozisyonunda devam ediyor. Yine de bu benzetme doğru: Sarri, Mertens'i çok tehlikeli bir gol ayağına çevirmişti. Yanılmıyorsam Gonzalo Higuain, 36 golle Serie A rekoru kırdığında da takımın başında Sarri vardı. Onun takımları her zaman yüksek gol miktarlarına ulaşan bir oyuncuya sahip görünüyor. Sarri'nin sistemi, bu şekilde işliyor. Chelsea'de de bu rol için Hazard öne çıkıyor.

Olivier Giroud gibi bencillikten uzak bir santrfora sahip olmak Eden Hazard için önemli. Giroud sahada sadece kendini düşünen forvet oyuncularından biri değil ve dürüst olmak gerekirse bu özelliğini İngiltere'de her zaman takdir etmiyoruz. Ama sahada Hazard'ın, ihtiyacı olan boşlukları bulmasına yardımcı oluyor ve bu konuda çok başarılı. Giroud'dan bir sezonda 20 gol atmasını beklemezsiniz. Alvaro Morata, o gol miktarlarına ulaşabilir ama bunun için özgüvenli ve formda olması gerekiyor. O seviyede değilken Chelsea'nin Hazard'a başvurmaktan başka çaresi yok.

Bence Hazard, çokça yazıldığı gibi problem çıkaran biri değil. Dürüst ve açık sözlü sadece. Düşündüğünü söylemekten çekinmiyor. Mario Balotelli tarzı olay yaratan biri olduğunu düşünmüyorum. Haklı olduğunu hissettiğinde gerekirse karşısındakiyle çarpışmaktan kaçınmıyor. Real Madrid dedikoduları çıktığındaki tavrı da bunu gösteriyor. "Bazı sabahlar uyanıyorum ve gitmek istiyorum, bazense kalmak... Bu zor bir karar" dedi. Birçok oyuncu bu tür bir durumda çıkıp bir şey söylemez, konuyu hasıraltı ederdi. Hazard ise doğru olanları, hissettiklerini söyledi. Onu bir baş belasından ziyade özü sözü bir olarak tanımlamak daha doğru.

Artık kaybedecek bir şeyi olmadığının farkında. Bu yaz, Real Madrid'e gitmek için son şansı olabilir. 30'una merdiven dayayan birine 150-200 milyon euro vermek kulüplere cazip gelmeyebilir. Hazard, Chelsea'yi sevdiğini söylüyor ama aynı zamanda Real Madrid'de oynama hayali kurduğundan ve içinde bulunduğu ikilemin zorluğundan bahsediyor. Bana kalırsa durumu açıklayış biçimi oldukça zekice. Chelsea taraftarı olsanız dahi dediklerine karşı çıkmak kolay değil. Böyle açıklamalar yapmaktan mutlu olması, sözlerinin arkasında duran ve sorumluluklarını almasını bilen bir karakterin de göstergesi. Dürüstlüğün, spor medyasında sıradışı olarak algılanması utanç verici.

Real Madrid'e transfer olursa onlara bir yıldız dokunuşu katabilir. Zirveye çıkmış ve gerilemeye başlamış bir kadroya yeniden hayat aşılayabilir. Hazard transferi, Cristiano döneminin tamamen sona erdiğini ve yeni bir çağın başladığını müjdeleyebilir. Yeteneklerini, gollerini ve becerilerini Bernabeu'ya taşır ama bu yeterli olur mu? Hazard, Ronaldo'nun başardığı şekilde Real Madrid'i taşıyabilir mi? Bence Messi dışında bunu başarabilecek başka bir futbolcu yok. Ama yanına yapılacak birkaç iyi transferle Hazard, yeni Real Madrid'in başrol oyuncusu olabilir. Sorun şu ki 150-200 milyon euro gibi bir maliyeti olacağı için Real'in onun gibi başka iyi oyuncuları kadroya katmaya yetecek bütçesi kalmayabilir. Real Madrid, tüm transfer bütçesini -ve biraz daha fazlasını- Hazard için harcamaya hazır mı?

Ballon d'Or için Real'e gitmeyi seçmesi akla yatkın çünkü bu tür ödüller hangi kulüpte oynadığınıza bağlı olarak da dağıtılır. Real'de, Barcelona'da, Bayern'de ya da Manchester United'da oynamak elinizi güçlendirir. Üzücü konu, bir oyuncu güçlü yönlerini öne çıkaran bir teknik direktörle çalışmaya başlayıp en üst seviyede futbol ortaya koyduğunda Barcelona veya Real onu transfer etmek için sıraya geçiyor. Bu da bir risk barındırıyor tabii. Real Madrid, Hazard'ı Sarri kadar iyi kullanan başka bir teknik direktör bulamayabilir.

Socrates Dergi