
Basit Oyun
9 dk
Lionel Messi nadir rastlanan bir yeteneğe sahip. Klişe tabirle sahada olağanüstü zor şeyleri kolay gösteriyor. Arjantinli oyuncunun dehasını New York Times yazarı Rory Smith'ten dinledik.
Gerçek Messi. İngiliz gazeteci Rory Smith, yıllar önce Barcelona'nın yıldızının yaşadığı yere gittiğinde bu sıfatın peşinde koşmuştu. Messi gerçekten kimdi? Bu soru, aslında yıllardır milyonların kafasını karıştırıyor. Sahada ciddiyetle işini yaparken ve genelde çocukça sevinirken gördüğümüz Arjantinli, saha dışında ise pek fazla renk vermeyen bir karakter. Çok konuştuğuna, sansasyonel açıklamalar yaptığına şahit olmuyorsunuz. Muhtemelen Smith de baştaki sorusuna cevap bulamadı ama en azından yeşil sahalardaki dahiyi yakından takip etmeyi sürdürdü. O yüzden şimdi, telefonun ucunda o var.
Messi'nin yaşadığı Castelldefels çok huzurlu bir yer. Birkaç sene önce bir araştırma dosyası için oraya gitmiştim. Arjantinli oyuncunun evi bir yolun sonunda yer alıyor. Sadece yürüyerek gidebiliyorsunuz, Luis Suarez'in evine de oldukça yakın... Yani, dışarıdan bakınca basit bir hayatı ve normal zevkleri olan bir insan izlenimi veriyor. Dürüst bir insan ve bir çeşit dâhi gibi… Biliyorum, bu biraz klişe ama sanki Arjantin'de çok önemli bir güce sahipmiş ve Barselona'da böyle bir gücü yokmuş gibi duruyor. Castelldefels'te ailesiyle akşam yemeği yiyor, çeşitli restoranlara gidiyor, çok fazla Sprite içiyor. Herhangi bir topluluğun parçası olmuyor ve tamamıyla sıradan bir yaşam sürüyor. Ünü inanılmaz bir seviyede ama bunun onu değiştirdiğini söyleyemeyiz. Ailesine çok yakın; üç çocuğu, bir de büyük köpeği var ve onlarla vakit geçiriyor. Çok güzel ve kocaman bir eve sahip. Fakat bu kendisini toplumdan sakladığı anlamına gelmiyor. Dediğim gibi, devamlı dışarı çıkıyor ve restoranlara gidiyor. Bir şekilde kendini dışarıda gösteriyor.
Gazetecilik kariyerimde henüz onunla röportaj yapmadım. Bu, oldukça zor. Zaten çok fazla röportaj da vermiyor. Bir gazeteci olarak bu durumdan memnun olduğumu söyleyemem. Bir futbolsever olarak ise bunu anlayabiliyorum... Aynı zamanda hayranlarıyla sosyal medya aracılığı ile iletişim kuruyor. Messi'nin insanlarla iletişim kurduğu ana kanal sosyal medya ve bu biraz da pazarlamayla ilgili bir durum. Sessiz bir kişilik olmayı imaj olarak benimsemesi de bir pazarlama stratejisi. Eğer konuşmak istemiyorsa, elbette bir gazeteci olarak bununla bir sorunum yok.
Sessiz mizacının gerisinde güçlü bir kişiliğin yattığına şüphe yok. Messi gibi büyük oyuncularla yola devam edebilmenin şartı onları mutlu etmektir. O tabii ki kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğu ile ilgili fikirlere sahip. Etrafındaki değerli oyuncuları biliyor, tanıyor. Menajerleri biliyor. Dolayısıyla Barcelona'nın ona danışması gayet normal bir durum. Aynı durum Arjantin için de gayet doğal. Gerardo Martino'nun Barcelona'ya imza attığı dönemden beri insanlar Mascherano ve Messi'nin takımı kurduğunu düşünüyorlar. Hatta bu yüzden Mascherano'nun Barcelona'da olması gerektiğinden daha fazla kaldığı da düşünüldü. Diğer yandan, son dönemde Arjantin'in menajer seçimlerinde hatalar vardı. Eğer Messi bu kararların alınmasına engel olabilseydi, evet daha fazla kazanabilirdi. Ama aynı zamanda Barcelona ve Arjantin'de yanlış kararların alınması, sadece kararların alınırken Messi'ye danışılması ya da danışılmaması ile alakalı değil.
Şu anda dünya genelinde insanları mutsuz eden üç büyük münakaşa var. Glasgow Rangers-Celtic, onlardan biri. İsrail-Filistin, aynı şekilde. Ronaldo-Messi de öyle. Elbette çok daha ciddi bir mesele olan İsrail-Filistin savaşını böyle bir kıyasın benzeri yaparak önemsiz hâle getirmek istemem ama "Ronaldo mu Messi mi?" tartışması da çılgın boyutlara gelmiş vaziyette.
Açıkçası bence Messi tüm zamanların en iyisi. Tabii ki Pele'yi, Cruyff'u, Maradona'yı, Beckenbauer'i, Di Stefano'yu bu tartışmanın içerisine katabilirsiniz. Fakat Şampiyonlar Ligi çağından önce karşılaşmak isteyeceğiniz en iyi yer Dünya Kupası'ydı ve oraya ancak dört yılda bir gidebiliyordunuz. Tarihin en iyisi tartışmasına dâhil edilebilmek için Dünya Kupası'nı kazanmak zorundaydınız. Günümüzde, yani Şampiyonlar Ligi çağında, bence birtakım şeyler değişti. Şu an orası en fazla maça çıkmak isteyeceğiniz yer. Ve Messi, geride bıraktığımız 13-14 yılda bu platformda herkese karşı oynadı ve tüm zamanların en iyisi olduğunu gösterdi. Esasında emekli olduğunda bu tartışmayı çok daha ciddi bir şekilde yapacağız ve mütemadiyen onun oynadığı seviyeyi, neler yaptığını tam olarak idrak etme şansı bulacağız.

Eskiden insanlar için, Dünya Kupası en büyük testti. Pele'yle eşit seviyede görünmek için üç Dünya Kupası, Maradona ile karşılaştırılmak için bir Dünya Kupası kazanmak gerekiyordu. Bunlar geçmişin en belirgin düşünceleriydi. Eğer Dünya Kupası kazanıyorsan, harikaydın. Şimdiki test, Şampiyonlar Ligi. Eğer orada üstünseniz zirvede olduğunuz düşünülür. Ronaldo ve Messi orada gerçekten çok üstün. Sadece çok iyi değiller, onlar Şampiyonlar Ligi'ni dönüştürdüler hatta yeniden tanımladılar. Öyle rekorlar kırdılar ki oyuncuların harika sezon geçirip geçirmediği ile ilgili ölçüyü bütünüyle değiştirdiler. Artık bir sezonda 40 gol atmayan oyuncuları onların seviyesinde değerlendiremiyoruz. Yani bu çılgınca… Çünkü bir sezonda 40 gol atmak gerçekten delice bir şey. Dolayısıyla 'harika' gibi sıfatlardan beklentilerimizi değiştirdiler. Messi kariyerinde Dünya Kupası finali oynadı hatta onu kazanmaya da yaklaştı ve bana kalırsa bu çok önemli. O yüzden Arjantin ile birlikte başarısız olduğunu düşünmek gereksiz. Onu, milli takım sahnesinde hiçbir şey yapmamış biri gibi değerlendiremeyiz. En nihayetinde George Best gibi hiç Dünya Kupası oynamamış biri de değil, finale kadar yükseldi. Fakat yaptığı en önemli şeyler, Şampiyonlar Ligi'nde...
İngiltere'de bilindik, yanlış bir düşünce var. Diyorlar ki Ronaldo çalışmanın, Messi yeteneğin ürünü. Fakat bu yanlış çünkü hem Ronaldo'nun yeteneğini hem de Messi'nin çalışkanlığını küçültüyor. Futbol böyle klişelerden çok daha fazlası ve Messi bunları herkesten daha iyi yapıyor. Daha önce görmediğiniz şeyleri gerçekleştiriyor. O yüzden tek tek geçmişteki efsanelere baksanız da Messi'nin yaptıkları yine onun en iyisi olduğunu gösterir. Pele'nin gol sayısı inanılmaz seviyede ama Messi de fileleri çok havalandırdı. Maradona yapılması mümkün olmayan şeyleri yaptı, tıpkı Messi gibi. Cruyff yeni bir oyun şekli ve felsefe ortaya koydu fakat bunu Messi de başardı. O yüzden eğer bu noktadan bakarsanız Messi tarihin en iyisi olmak için gereken her şeyi yaptı. Hatta çok daha fazlasını, basit göstererek, en doğal şekilde başardı...
Başka bir oyuncu, gol attıktan sonra gülümseyebilir, vücut dili inanılmaz olabilir ve kutlama yapabilir. Messi'nin bunları yapmaması onun mutlu olmadığı anlamına gelmiyor. Messi yaptığı işten, futbol oynamaktan inanılmaz keyif alıyor. Bu aşırı derecede karşı konulamaz bir şey. Onun sahada çok ciddi olması da bunun kanıtı. Tıpkı bir çocuk gibi hemen maça yeniden başlamak istiyor ve kutlama ile vakit kaybetmiyor. Bu da onun oyundan ne kadar keyif aldığını gösteriyor.
Baktığınızda her şeyi yapabilecek bir oyuncu. Belki kaleye geçmek için biraz küçük kalabilir, o kadar (gülüyor). Çok büyük oyuncuları iyilerden ayıran da budur. Messi pek çok pozisyonda oynayabiliyor. Kanatta başlayıp sonrasında on numaraya geçebiliyor. Ve eğer isterse 35-36 yaşına kadar da bunları yapabilecek gibi duruyor. Zaten pozisyondan bağımsız olarak Messi ile ilgili en önemli kısım, her zaman oyunun ilk beş dakikasıdır. İlk beş dakikada her şeyi anlamaya çalışır. O gün oyunun neler getirebileceğini, rakibin sahada nasıl olduğunu, rüzgarı, çimleri ve geri kalan her şeyi ilk beş dakikada anlamaya çalışır. Sonra oyunun tamamına kendisini verir...

Günümüzde hepimiz sayılara çok takıntılıyız. Bazen, sayılar her şeymiş gibi davranıyoruz. İngiltere'de "Nicelik her şeydir" şeklinde bir deyiş vardır. Bana kalırsa bahsi geçen deyiş, Messi için geçerli değil. Onu değerlendirirken sadece sayılardan bahsedemeyiz. Örneğin geçenlerde Barcelona-Lyon maçını izledim. İngilizlerin futbol anlayışlarına göre; ortada sürekli maçı hegemonyası altına alan bir oyuncu olmalı. O akşam Messi'yi izlerken bunların hiçbirini yapmadığını gördük. Sahada yaptığı her şey son derece basitti; becerilerini, yeteneklerini sergiledi. Onu zirveye koyan da bu işte. Her zaman doğru kararları verdi ve yaptıklarının gerisinde çok basit bir deha yatıyordu. Olağanüstü görünmek için fazladan bir şeyler yapmadı. Kısacası, Messi oyunun durumuna göre doğru şeyi yapıyor.
Maradona ile ilgili hafızamızda bazı anlar var, öyle değil mi? Onun yüce anlarını anımsıyoruz. Mesela, İngiltere'ye attığı golü defalarca izledik. Napoli ile Serie A kazandığını biliyoruz. Bir rezillik olsa da 1994 Dünya Kupası'nı hatırlıyoruz. O enstantane fotoğrafını biliyoruz. Ama diğer taraftan Messi 12-13 senedir her hafta şaşırtıcı işler yapıyor.
Kişisel olarak onu izlediğimde hep mutlu oluyorum. Küçük bir çocuğum var ve futbolu yeni takip etmeye başladı. Umut ediyorum ki futbolu çok sever. Elbette, nefret de edebilir. Ama Messi'nin oyunda olduğunu her görüşümde bunu çocuğuma anlatmaya çalışıyorum. Çünkü henüz çok küçük ve Messi'yi izlemenin nasıl bir şey olduğunu asla bilemeyecek.