Başyapıt

11 dk

Yedinci maça giden NBA Finalleri, Cleveland Cavaliers’in oldu. LeBron James’in bir kez daha zirveye çıktığı seriyi Kaan Kural ile Orkun Çolakoğlu tartıştı.

Unutulmaz bir NBA sezonu geride kaldı. Kobe Bryant’ın basketbola vedasıyla birlikte farklı anlam kazanan normal sezon, tarihin en başarılı takımına şahitlik etti. Final serisinde 3-1 öne geçerek ikinci NBA şampiyonluğuna yaklaşan Golden State Warriors, normal sezonu 73 galibiyet, 9 mağlubiyet ile bitirerek rekor kırmıştı. Ancak Stephen Curry ve arkadaşları için işler son noktada istedikleri gibi gitmedi. LeBron James’in sürüklediği Cavaliers, seriyi yedinci maça taşımayı başardı ve ‘Kral’, takımını tarihindeki ilk şampiyonluğa taşıdı. Bu, aynı zamanda Cleveland şehrinin 52 senedir beklediği zaferdi. Biz de üzerine konuşacak çok şey olan final serisini Kaan Kural ve Orkun Çolakoğlu’na sorduk.

Nasıl bir yedinci maç maç bekliyordunuz, ne buldunuz?

Kaan Kural: Yedinci maçlar genelde iç bayar. Nuri Bilge Ceylan filmi gibidir. Kendi içinde müthiş bir hikâyesi, barındırdığı çok yüksek bir anlam olmasına rağmen bir türlü ilerlemez. Bu acayip ilerledi ama bir noktada durdu. Bu ortamda huzuru kaçan, korkudan eli ayağı tutuşan adamlar devre dışı kaldıktan sonra sadece en cesurlar, elekten geçip damıtılmış olanlar kaldı. Ve onlar arasında da son 4.5 dakikada hiç kimse sayı atamadı, bir basket belirledi her şeyi.

Orkun Çolakoğlu: Kalite anlamında ‘efsane’ derecesinde bir beklentim yoktu. Zaten tüm sezonun son maçından bahsediyoruz, herkes yorgun. Mücadele bakımındansa kimsenin beklentisinin altında kalmayan bir maç izledik.

K.K: Tabii kimse öyle düşünmeyecek ama ben her iki takımın da aslında kazandığını düşünüyorum. Son 4.5 dakikadaki tek basketi Kyrie Irving attı. Curry atmış, Kyrie kaçırmış da olabilirdi. Çünkü karşılıklı 22 hücum yapıldı o dakikalarda, tek bir basket olduysa bunu savunmayla, atmosferle, Cleveland’ın daha iyi olmasıyla falan açıklayamayız. Altı tane maç yapmışlar, 4.5 dakika kala skor bile aynıydı, 699’a 699. Cleveland’ın bunca yıllık talihsizliği bu defa talihin onlara gülmesiyle son buldu. Sonuçta burun farkıyla aldılar ama dediğim gibi, ikisi de şampiyondu benim için.

Final serisi genel anlamda beklentilerinizi karşıladı mı?

K.K: İlk üç maç çok sıkıcı oldu. Cleveland seriye pek giremedi, Golden State’in başrol aktörleri de giremedi. Ama ondan sonra enfes bir seri oldu.

O.Ç: İlk maçlardaki düşük seviyeleri, biraz takımların alışma süreciyle ilişkilendirebiliriz. Ama bu biraz da Cleveland savunmasıyla alakalı. Curry ve Klay Thompson perdeyi aldığı anda ikili sıkıştırma geliyor, Cleveland da “Top bu ikisinden çıksın da kalanıyla biz baş ederiz” diye düşünüyordu. Öleceksek, Harrison Barnes’ın kurşunuyla ölelim. Problem şu ki ilk maçta hakikaten bu kurşunlar geldi. İkinci maçta da buna benzer şeyler var. Golden State savunması tamamen rakibini aptal ediyor, her taraftan yardım getiriyorlar. Biraz ritim buldular mı nasıl akıp gidiyorlar, bunu da zaten biliyoruz. Ama üçüncü maçta Kevin Love oynamadı ve o anda, bu Cleveland’ın başına gelebilecek en iyi şeydi!

K.K: Yeni basketbolun şöyle bir özelliği var: Her şey ritim ve tempo üzerinden kurgulandığı için, bir takım tökezlediği anda sadece bir-iki adım geride kalmıyor, yere yapışıyor ve öteki takım alıp götürebiliyor. Bunun tabii birtakım negatif etkileri var. Takımlar, tempo ve ritim kaybetmeyi hata yapmaktan daha büyük bir günah olarak gördükleri için hatalara çok göz yumuyorlar. Bu da bazı hücumların çok kolay çarçur edilmesine neden oluyor. Haliyle, çok eğitimli bir gözle bakmayan, pozisyon pozisyon izleyen seyircide de çok hata yapılıyormuş izlenimi oluşuyor ki öyle, yanlış değil bu. Fakat genel toplamda o hatalar kabul edilebilir bir ölçekte oluyor, elde edilen artılar o eksileri bertaraf ediyor. Bu bir evrim ve devrim sancısı diyelim. Önümüzdeki yıllarda daha temiz maçlar izleyeceğiz, bu biraz kirli bir final oldu.

LeBron James, Cleveland Cavaliers formasıyla ilk şampiyonluğunu kazandı. Bu zafer, kariyeri açısından nasıl bir etki yapacak? Ne dersiniz?

K.K: Diğer pek çok süper yıldıza kıyasla LeBron James’in çok ciddi kutuplaştırıcı bir etkisi var. Altı kere üst üste final oynaması bile insanları tatmin etmiyordu, bir tarafta 2010 ve 2011’in kötü anıları duruyordu. Ama özellikle bu seride 3-1 geriden gelip NBA tarihinin muazzam takımlarından birini yenmesi inanılmaz oldu. Bunu da Cleveland gibi kaybetmekle özdeşleşmiş bir takımla yaptığı için artık insanlar “Ya tamam artık, ona da hakkını verelim” düşüncesi içine girdiler. Bunu anlıyorum, kabul de ediyorum, dünya üzerinde böyle olduğunu da biliyorum. Ama benim için yenilseler de hiçbir şey değişmezdi. LeBron James’in kariyerinin zirvesidir bu play-off’lar. Serinin altıncı maçı o görkemli kariyerinin en büyük maçıdır. Son üç maç, o kariyerin en iyi üç maçıdır. Bu play-off serisi de kariyerinin en güzel serisidir.

O.Ç: Kyrie o şutu atamasa ya da LeBron biraz normal bir insan olup o bloğu yapamasaydı maç kaybedilebilirdi. Bu, LeBron’u kaybeden yapmaz. LeBron yine triple-double yapmış ve önceki iki maçta da 41 atmış olacaktı. Ama maalesef insanlar “Abi yedi final oynamış, sadece iki tane kazanabilmiş” diyebiliyor. İşin drama kısmı ayrı konu ama bireysel performans olarak bana göre bu, LeBron’un başyapıtı. OKC, Spurs... Daha önce bu serilerde de çok iyi oynamıştı, insanlar bunu unutuyor. Geçen sene de elinden geleni yaptı.

K.K: 1983’te ilk NCAA şampiyonluğunu aldıktan sonra canlı yayında Dean Smith’e “Kendinizi artık en büyük koçlar arasında görüyor musunuz?” sorusu yöneltiliyor. Cevabı “Ben üç saat önce olduğumdan daha iyi bir koç değilim” oluyor. Gerçekten de o topu Kyrie yerine Curry soksa LeBron bugünkünden daha az değerli bir iş yapmış olmayacaktı.

Blok da bu başyapıtın final sahnesi oldu. O an LeBron’un koşusuna dikkat edenlerden miydiniz, sürpriz mi oldu?

O.Ç: Hayır, gözün belki LeBron’a takılır, “Geliyor” diyebilirsin ama maç öyle bir hale gelmiş ki normal bir psikolojiyle izleyemiyorsun. O an onu düşünmüyorsun ama tekrarlarda “Oha, nerden gelmiş!” diyorsun. Zorluğu ayrı konu; yapıldığı nokta, çevirdiği durum mühim. O maç 91-89 olsaydı çok büyük ihtimal biterdi. Cleveland o psikolojiyle cevap veremezdi. Çevirdiği nokta nedeniyle NBA tarihinin en büyük bloğu. Tarihte unutulmayan anlar vardır; işte Michael Jordan’ın son Utah Jazz serisindeki son saniye basketi, Magic Johnson’ın Boston Celtics karşısındaki sky-hook’u, Havlicek’in çaldığı top... Bu an ve fotoğrafı da onların yanına yazılacak.

K.K: Başkası yapsa şaşırırım, LeBron yaptığı için şaşırmıyorum. Mesela, hiç kimse unutmuyor Tayshaun Prince’ın Reggie Miller’a yaptığını. LeBron’unki de elbette önemi nedeniyle hatırlanacak ama LeBron için alışılageldik bir şey aslında bu. Çıtayı öyle yukarı koymuş ki...

Peki Curry’nin final serisindeki kötü performansından büyük anlamlar çıkarmalı mıyız?

K.K: Onun sakatlığıyla da çok alakalı, psikolojisiyle de alakalı, takımın oyun kurgusuyla da alakalı bir konu. Ama biraz evvel modern basketbolun gelişiminden söz ediyorduk ya, bu Golden State için de geçerli. Golden State her sene biraz daha iyiye gidiyor. Çünkü oyunu cilalama konusunda herkesten çok daha ilerideler. Ben Curry’nin (sakatlığından ya da başka bir sebepten) oyuna yeterince ağırlığını koyamadığını düşünüyorum. Ama ben bunu bir geri adım değil, bir tökezleme gibi düşünüyorum.

O.Ç: Nasıl LeBron son topta Igoudala’ya yetişemese loser olmayacaksa, Curry’nin de winner karakterine dair bir şey söylenmez. Bence hâlâ Curry’nin dizinde bir problemi var. İş değişir miydi, bilemem ama bir problemi olduğunu düşünüyorum. Bu takımlar bir anda formül buldu ve Curry’yi durdurdu diye bir şey yok. Bu takımlarda ne vardı? Curry’nin üzerine çıktığında onu durdurabilecek ayak çabukluğuna sahip uzunlar vardı. O bir avantajdı ama benim inanışım ve okuduklarımdan çıkardığım, Curry bu maçlarda yüzde 100 değildi ve performansı net bir şekilde etkilendi. Bununla bağlantılı olarak da biraz silikleşti.

Golden State Warriors’ın kaybetmesi ilginç bir yankı da buldu. Hafif bir antipati oluşmuş gibi...

O.Ç: “Oh olsun!” minvalinde yorumlar var. Play-off öncesi takım patronu Joe Lacob’ın “Rakiplerimizden bilmem kaç ışık yılı ötedeyiz” sözleri çok konuşulmuştu. Artık sosyal medyada bu keskin laflar kolay yayılıp alay konusu olabiliyor. Draymond Green’e LeBron’a yaptığı hareketten verilen cezanın sonrası değil ama öncesi de bu antipatiyi epey körükledi. Chicago Bulls taraftarları ve Michael Jordan hayranları normal sezonda 72-10’un geçilmesini pek yediremediler. Bunun playoff’ta yıkılmasına da epey sevindiler. Bir de o dönemin basketbolunun sempatizanı olanlar var. “90’lar şimdikinden iyiydi abi!” nostaljisinde yaşıyor bu grup. “Rekor geçildi ama o dönemin basketbolu daha sertti. Şimdiki ortamda o Bulls olsa 76-77 yapardı” kafasındalar. Bu sonuç onları da sevindirdi. Yoksa Golden State öyle aşırı antipatik, çok sevilmeyecek bir takım değil. Ya da atıyorum, Lakers gibi geçmişi olan bir takım da değil. Herifler bir süre önce ‘loser’ bir takımdı, yerlerde süründüler. Bir sene kazandılar diye kimsenin onlara ‘şımarık çocuklar’ damgası vuracak hali yok.

Gelecek sezon aynı finali izler miyiz? Bu sahneye çıkabilecek başka bir adayınız var mı yeni sezondan?

K.K: Her şey Kevin Durant’in kararına bağlı ama Oklahoma City Thunder diyorum. Çünkü onlar da o aydınlanmayı yaşadılar, nasıl oynamaları gerektiğini anladılar. Yazık ki onca sene yanlış oynayıp Durant’i aşağı çekmişlerdi; bu sene doğru oynadılar ama Durant onları aşağı çekti. Olabilir, kötü bir play-off geçirdi, formda değildi. Seneye böyle olmayacaktır.

O.Ç: Doğu’da yaz ayları hâlâ çok şeye gebe. Salary cap çok değişiyor ve NBA’de tarihin en abuk yazlarından biri yaşanacak gibi. Bütün bunlara rağmen bir sene içerisinde Clevland’ı tehdit edecek bir gücün çıkamayacağını düşünüyorum Doğu’da. Ama öbür taraf çok karışık. Durant ne yapacak mesela? Golden State’e geliyor desen, tamam finale yazalım ama ne olacağı belli değil. Öte yandan San Antonio kendini nasıl yenileyecek? Mike Conley’i alabilirler, çok ciddi bir ihtimal. Hatta Marc Gasol bir yere gidebilir. Oklahoma City, Andre Roberson’un yerine daha ciddi bir tehdit bulabilecek mi? Oyunun tek yönünde arıza çıkaran parçayı daha çift yönlü karakterli oyuncularla değiştirdikleri anda Oklahoma City, bir anda Golden State’in bile önüne geçebilir.

K.K: Öte yandan Cleveland’ı seneye favori olarak göreceksek doğru reçeteyi unutmamaları lazım. Doğu Konferansı’nda ilk iki turda oynadıkları oyunu mükemmelleştirmeleri lazım. Çok evrildi bu sene Cleveland. David Blatt döneminde, Tyronn Lue döneminde, play-off’un ilk iki turunda, sonra Toronto serisinde… Finalde de bir karma, hibrit bir şey yaptılar. Esas başarı reçetesi play-off’un ilk iki turunda oynadıkları oyunda. Yani LeBron James’in içeriden dışarıya oyun kurduğu, onun etrafının bitiricilerle donatıldığı, Kyrie Irving’in daha aktif kullanıldığı bir oyun. Cleveland için en kısa ve en iyi yol, otoban bu yani.

Socrates Dergi