
Belki Güneş Bu Yıl Bizim İçin Doğar
4 dk
Beşiktaş ile Slaven Bilic'in yolları ayrıldı, geriye her taraftar için ayrı bir hikâye kaldı.
Tribünde rakibin verilmeyen penaltısı için hakeme onlayn atarlanmış çocuklardık neticede. Bi’ haksızlık varsa mevzuda, oturup güvenle danışacağınız empati düşkünü sempatik adamlarızdır biz. Hakkaniyet, birçoğumuzun anlamını bilmeden içinde beslediği ve kalplerinden fırlatıp attığı mor güller kadar güzel kokar. Güzel kokan kadınlarımızın ahı vardır belki de başımıza gelenlerde; zira evlilik yıldönümü, çocuğun okul taksidi, kaynananın göbekadı unutulur, fakat Beşiktaş'ın ne Hakkı'sı unutulur, ne hakkını çiğneyeni mazallah. Hakkaniyet terazisini sarsan olursa, serserimiz rakıyı susuz, efendimiz ayranı tuzsuz içer. Beşiktaşlı olmanın da bu kısmı güzel değil midir zaten; ıstırabının ayrıca hastasıyızdır, kaybetmek hep bize revadır ve sırf bu yüzden ortalama ömrü en kısa taraftar grubuyuzdur ya işte. Daha 60'larını devirmeden göç eyleyen göçmen kuşların ve büyük düşlerin adamlarıyızdır. İşte bu yüzden bir büyüklük ve kibir rekabetinden ziyade, güzellik yarışı gibi algılamak bu sevdayı daha afili durur bedenlerimizde. Sımol, midyum, larç, fark etmez; hakkaniyet duygusu slim fit, cuk oturur kalplerimize "Üç büyükleri kollayan hakem lobisi" diye başlayan ve yadsınamaz bir gerçeğe dem vuran cümlelerde özne olmayı hazmedemez ve geçmişten bugüne üzerimize oynanan oyunlar ve kumpaslardan mektuplar yazıp zarflar atarız akil ve adil mahkemelere. Taraftar grubu iki bahar önce dindar, ateist, genç, yaşlı, arlı, arsız, birçok kadının yükseleni oldu diye kibrin taraftarları tarafından derbisi basılıp kaybetmiş tek dünya kulübüyüz netekim ki bu izlerinden kurtulmakta zorlandığımız o travmatik Pazar, Biliç'in Türkiye'deki beşinci lig haftasına rastlar. Vefada, cefada, ahde vefada formamızın üstündeki yıldızlardan görünmez olur siyah -beyaz da her kusurlu güzel gibi bir tuttu mu vefasızlık damarımız, ah makûs tarihimiz, ya en kıymetlimize ya da hiç hak etmeyenimize kıyarız. Bu Hırvat güzeline, bu adamın dibine kıydığımız gibi korkarım. ‘Jübilesiz Metin-Ali-Feyyaz’lar, ‘git dediğimiz Seba'lar, ‘kal dediğimiz Ahmet'ler örnekleriyle kıyaslanmayacak olsa da Slaven Biliç'in Beşiktaş'la ayrılığının çok popüler bir dizi finalinden bile büyük ve dramatik bir tesir yaratmasının ve seçim süreciyle beraber tavan yapan siyasi nefret ikliminin acıtıcı yalan ve iftiraları arasında dahi vicdanlarda yer bulmasının nedenini, o çok sahiplendiğimiz hakkaniyet duygumuza yakıştıramadığımıza yoranlardanım.
İşte bu yüzden mahallenin pervasız çocuğu Ercüment "Yakışmadı Fe aabi sana; 4. yıldızımızı kutlamadın sosyal medyada" deyiverince "Ayılmanı bekliyorum Ercü" dedim içimden. Senin gönlün şimdi sarhoştur yıldızların altında fakat biz şaşkın ve kararsızız. Hayat Biliç gibi bir adamı çıkarmışken karşısına esas kızın, kötü günde, hastalıkta, yoklukta, Olimpiyat’ta, Konya'da adamlığını görmüşken, hem de hasretinden prangalar eskittiğimiz pembe pancurlu V'Arenaya; yani iyi güne, sağlığa, afiyete ramak kalmışken, tam da düğün dernek arefesinde ayrıldık. Cefasını çektirdik de sefasından alıkoyduk kadersizi. Şair ruhlu ve başka gezegenin futbol adamı Önder Özen'in kornerden gol hesabı ifadesiyle 'salkım saçak bir İnönü göremeden' gitti garip. ‘72. dakikada Tolgay'ın yerine Atiba'yı aldı’ diye mi gerçekten. Kargalar, kuzgunlar, şahinler güler buna. Yuvası olan keyfi yerinde kanatlı kanatsız tüm canlılar güler de yuvasız Kartal gülemez be Ercü. Yuvasız kuştuk, çabuk düştük Ercüment... Nasıl eşit ve nasıl adil bir yarış olabilirdi ki -çabuk düştük dedim de son dört haftaya kadar "Şampiyonsunuz aabi rahat ol" demiyor muydun köftehor. İki evladın var diyelim, birini kuş tüyü yatağınızda yengeyle aranızda yatır, anzer balıyla besle, cebinden harçlığını yanağından öpüşleri eksik etme... Öteki kadersizi yatılı okula gönder, sonra neymiş "Derbi kazanamadı"ymış, peh. Biz ne derbiler kaybettik başı dik alnı açık be aslanım. Ercü "Üç büyük, hatta beş şampiyon kulübümüzden bir 'yılın onbir'i yap" desem kaç Beşiktaş topçusu koyarsın mesela, bu genç, umut vadeden, potansiyeli tartışılmaz kadro ligin en iyisiydi de üçüncü oldu diye mi kıydık adama, Livırpuğl mazimizi temize çekip bazen 1'in 8'den büyük olabileceğini gösterdiği ve hepimizi sokaklara döktüğü için mi?.. Ercü... Ultraslan... Delikanlı... Hatırla bak mil puanlarından -tek yön o da- Herta Berlin'e beleş bilet kazandın diye başımızı şişirmiştin ya geçen yıl, bu takım bu sene o kadar çok uçtu ki birader, şayet yorgunluktan unutmayıp mil puanlarını işlettilerse ömür boyu yedi sülalelerine yetecek bedava bileti hak etmişlerdir, o kadar yani.
Yani bi’ Ercüment ne kadar anlayabilir bunu bilmiyorum ama 'bir dokun bin ah işit'tir ruh halimiz. Futbolda başarı diye tutturan haşarı kalpler 'ne pahasına olursa olsun şampiyonluk' uğruna paha biçilmez değerleri bu çarka kurban ediyorlar. Güzel adamlar atlarına binip köpekleriyle birlikte çıkıyorlar kadrajdan ne yazık. Hayat hep üstüne oynuyor iyilerin. Sisteme direnen bir kahraman tam koyacak voleyi altı pastan... Sistem asılıyor formadan ve hayat penaltımızı yine çalmıyor be Ercü. Başarmak inanmanın yarısıdır Ercü. Bizi bir masala inandırıp sonunu anlatamadığı için başarısız sayıldı ve ayrıldı yollar. O kadar yüksekten uçtuk ve o kadar kıyısından döndük ki tüm istatistiklerden daha değerli bir şeyi başarmanın, gurbet elde şampiyon olan yegane dünya kulübü olacakken vefasızlar listesinde sıradanlaştık. Yeldeğirmenlerine karşı Don Kişot'un galibiyetine handikapsız 1'e kaç veren sistem, Biliç'e yakışıklısından bi’ Londra bileti ayarlıyor. Adam gittiği yerde dört kat kazanacak, anasının karşısında şefkat dilenen suçlu bi’ çocuk stili hâlâ kalmak için ağlıyor. Ben böyle senaristi kanaldan içeri sokmam Ercü.
"Büyük düşün kırığı kapanmaz" derler bizim köyde... Biliç'in başına gelen ve birçoğumuzun yutkunarak ses çıkaramayışının sebebi budur..."
Düğüne çağrılmayan kız babası hüznüdür hissettiğim. Sevgili kızları boşuna küsmemişlerdir biricik babalarına. Yuvasız kuşlara can verme telaşındayken sevgili Orman'ımız sadece stat yorgunluğu değil mali sıkıntılar ve kaçan şampiyonluğun hayal kırığı ile görevden almamış, bi’ nevi küsmüştür Biliç'e. İki yaz önce bir araya geldiklerinde camiaya umut ve moral pompalayan Orman-Özen-Biliç orta sahasında ikinci ayrılık da erken olmuştur böylelikle. 21 yılda üç kez şampiyon olmuş bir camianın takımını şu ahval ve şerait içinde şampiyon yapamadı diye gönderdiğimiz güzel adamdan V'Arena’da geçecek minicik bir yılı esirgememeliydik. "Gitarını da alsın gitsin"ci kızgın kartalların da bencileyin gibi romantik güzellemecilerin de kursağında bir yumruktur bu ayrılık. Şüphe yok, kötü gün dostu yöneticilerimiz ve Başkan'ın da. Yine de bu karmaşık, yoğun duygusal ve akıcı gözyaşı trafiğinde gidenin boşluğunu gelenin hoşluğu ile kapatmak adına, hatta bir yiğidi öldürürken diğerinin hakkını verebilerek Şenol Güneş'i seçmeleri, V'Arena’daki ilk sezonunda şampiyonluğa inanç gösteren bir yönetim doğrusudur. Eğri gemi doğru sefer şeysidir işte.
Milli takımlar seviyesindeki en büyük zaferi yaşatan adam olmasına rağmen çizgili gömleğin üstüne kareli kravat takıyor diye küstürdüğümüz adamdır. O Şenol Hoca, 2010-11 sezonunda Trabzonspor ile duyguların en zıtlarının en üst perdelerde yaşandığı ve izleri atılamayan travmanın küllerini Çin'in Şangay'larına kaçarak savurmak zorunda bırakılan bir doğrucu Davut'tur. 2014-15 sezonunda Bursaspor ile 'takımına en iyi top oynatan adam' olduğu için gelmiyor Beşiktaş'a Ercü. Lobi fakiri büyük takım, lobi fakiri büyük hocasına kavuşuyor diyelim. En şaşaalı dizilerin bile artık izlenmediği polarize yaşamlar ülkesine, macera ve aksiyonun kralını yine Kara Kartal prodüksiyon sunuyor. Dilerim bu evlilik sonu gelmeyen mutluluklar ve evlatlar getirecek ve istikrarın koyunda pembe pancurlu V'Arena’nın önünde mutlu mesut taş sektireceğiz artık.
Gelişine yapıştırdığımın sistemi sevmez böyle güzel adamları. Güzellikte aynı kalibrasyondaki bu adamlara; Slaven'lere, Hamza'lara, Şenol'lara sahip çıkmak, güzeli kutsayıp çirkini def etmek olsun şiarımız. Haksızlığa uğramışları dizsek arka arkaya burdan Vestam Yunaytıd'a yol olur da hakkını teslim ettiklerimizden bir lig bile kuramayız be arkadaş. Zenginin fukaranın omuzlarına basarak zevkini seyre daldığı şu becerdiğimin düzeninde; hakmış, adaletmiş, hak edenin kazanmasıymış... Bu tatlı yalanlar, sadece bu oyunda var ve sırf bu yüzden futbola âşığız ya kadınlarımıza olamadığımız kadar.
Yaşadık da söylüyoruz Ercü. Hadi çay söyle... Acık da kek getiriver kalıbını sevdiğim.