
Ben Bir Başkasıdır
10 dk
Zlatan Ibrahimovic hiçbir zaman kalıplara sığmadı. Ta ki kendisi için bir tane yaratana kadar...
Zlatan Ibrahimovic'in kariyeri, aynı zamanda olaylı transferlerin de bir güncesi. Calciopoli Skandalı sonrası Juventus'ta küçük çaplı bir greve gidişi ve üstüne Silvio Berlusconi'nin kendisine verdiği yemek randevusunu kullanarak Inter başkanı Massimo Moratti'ye şartlarını kabul ettirmesi dramanın eksik olmadığı bir süreç. Inter'den Barcelona'ya geçişi de şüphesiz benzer entrikaları ve küçük hesapları barındırıyor. Ancak dev İsveçlinin ilk Milan döneminin başlangıcı bambaşka.
Rüyalarındaki takım Barcelona'ya, en büyük hayali Şampiyonlar Ligi zaferine ulaşma motivasyonuyla giden Ibrahimovic'i Camp Nou'da kötü bir sürpriz bekliyordu. Pep Guardiola ve 'La Masia ruhu' olarak özetleyebileceğimiz bu sürpriz, Ibra'yı Katalonya günlerinde bir gölge gibi takip etti. En sevdiği oyuncakları olan spor arabalarını değil, kulübün kendisine verdiği Audi'yi kullanıyor; antrenman ve maçlarda 'bir aslan' gibi değil de daha çok bir talebe gibi davranıyordu. Pep Guardiola'yla kimyaları tutmamıştı. Çocukluğundan beri otoriteyle sorunu vardı ama Fabio Capello ve Jose Mourinho gibi sert menajerler, Ibra üzerinde olumlu etki yaratmıştı. Kendisiyle konuşmamayı tercih eden Guardiola ise onu çıldırtıyordu. Üstelik Guardiola'nın Messi'yi ilk kez sahte 9 pozisyonuna çekmesi, Zlatan'ı yeşil çimlerde de kısıtlamıştı. Pep'in bu hamlesi tarihin en dominant takımlarından birini yaratmamış olsa, başını ağrıtabilirdi.
O dönemlerde, hatta çocukluğundan beri iddialı açıklamaları vardı. Lafını sakınmıyor, bazen söylediği şeylerden pişman olsa da geri adım atmıyordu. Bu transferden sonra ise bir şey demedi. Ibra'nın kariyerinde bundan sonra yaptığı hiçbir transfer benzer şekilde olaylı değildi. Arap sermayesinin Paris'e kondurduğu tacın ilk parlak elmaslarından oldu, ardından Manchester United'da bir kez daha Mourinho ile buluşup çok verimli bir sezon yaşadı, sonra da MLS ve Milan'a dönüş geldi. Bu transferlerin hiçbirinde bir çalım veya olay yoktu. Ama hepsinde büyük duyurular, kocaman sözler bizi karşıladı. Çünkü çağ ile beraber Ibrahimovic de değişiyordu…

Jose Mourinho ve Zlatan Ibrahimovic
Ibrahimovic'in 'klasik' bir İsveçli olmadığını söylemek için çok fazla ipucuna gerek yok. Soyadına bakmak yeterli. Bosnalı bir babayla, Hırvat bir annenin savaştan kaçtığı İsveç'te doğup büyüyor Ibrahimovic. Malmö'nün biraz daha kenar mahallerinde, her an yolunuzun kesilebileceği yerlerde… David Lagercrantz'la beraber yazdığı otobiyografisi Ben Zlatan Ibrahimovic'te, İsveçlilerden ziyade Balkan halkları, Türkler ve Somalililerle büyüdüğünü, arada sırada kendisinin de ufak bisiklet hırsızlıkları yaptığını söylüyor. Zlatan'a göre onun geldiği yerdenseniz sert olmalı ve bunu herkese göstermelisiniz. Bu bakış açısıyla düşününce Ibrahimovic belki de sadece laflarını savunma mekanizması olarak kullanan ve dilinin kemiği olmayan bir futbol yıldızı. John Carew'in topla yaptıklarını bir portakalla yapabileceğini iddia ediyor ve eşine doğum günü hediyesi almayacağını, çünkü kendisine sahip olduğunu söylüyor. Bunlar çok masum hatta bir noktaya kadar sempatik açıklamalar. Sanki onda 'şeytan tüyü' var bile diyebilirsiniz. Bu kadar sevilmesinde de herhalde bu şeytan tüyünün payı büyük.
Son birkaç yıldır işler daha farklı. Her şeyi başlatan ise Zlatan'ın Twitter'la tanışması olabilir. Paris günlerinin biraz öncesinden bahsediyoruz. İsveçli yıldız ilk mesajını Inter'le oynanacak bir derbi maç öncesinde atmış ancak alınan 1-0'lık yenilgi sırasında sahada suskun kalmıştı. Zlatan daha sonra transfer olduğu her kulübe Twitter üzerinden "Merhaba" deyip, vedasını da yine aynı yolla yaptı. PSG'den ayrılırken, "Bir kral olarak geldim, efsane olarak ayrılıyorum" demişti. Çok haksız sayılmazdı. Ligin seviyesi belki düşüktü ama birçok kupa kazanmış, gol sayısı otuzun altına düşmemiş hatta son sezonunda elliyi bulmuştu. PSG sonrası gittiği United'a kendisinin bir melek olarak resmedildiği ve şeytanla el sıkıştığı bir fotoğraf paylaşarak imza attı. Premier Lig'deki işi bittiğinde sadece üç kelime kullanacaktı: "Geldim, söyledim, fethettim."
MLS'e transferiyle işler bir adım öteye taşındı. Los Angeles Galaxy'ye gideceğinin belli olmasıyla Zlatan, LA Times'ın arkasına tam sayfa bir ilan verdi. Birkaç cümle, büyük bir boşluk ve en sonda da imzası… "Los Angeles, önemli değil…" Şehre teşekkür etmiyor, takım için yapacakları konusunda vaatlerde bulunmuyordu. Yapacaklarından emindi ve daha tek bir maça dahi çıkmadan teşekkürleri kabul etmişti. Şüphesiz bu ilanın arkasında bir ajansın ya da halkla ilişkiler ekibinin emeği vardı ama söz konusu futbolcu Ibra'yken emin de olamıyordunuz. Yine de tüm tablonun planlı olduğu gözünüze sokuluyordu.
Futbolda ve genel olarak hayatta artan sosyal medya kullanımıyla Zlatan, karakterini biraz geri plana çekip bir 'tip' yaratmıştı. Bu tip, kendisinden çok daha tek boyutluydu. Açıklamaların bazıları keyifli olmaktan çıkmıştı. Kendisine her zamankinden de fazla 'Zlatan' diye hitap ediyor, "Tanrı gibi hissetmek için Zlatan marka parfüm ve bakım ürünleri kullanmalısınız" diyerek bir yandan da pazarlama işine girmeyi ihmal etmiyordu.

COPA90'nin 16-24 yaş aralığındaki futbolseverler arasında yaptığı 'Modern Taraftar' araştırmasından bazı kesitler Ibrahimovic'in neyi neden yaptığı hakkında bazı fikirler veriyor. Artık taraftarlar sosyal medyayı aktif kullanıyor. 18 yaşında bir taraftar, "Golleri Snapchat'ten izliyorum, bu da BBC'nin programlarını anlamsız hale getiriyor" diyebiliyor. Canlı maçlar, tüketilen futbol içeriğinin artık sadece yüzde 27'sini oluşturuyor. YouTube ve Twitter daha çok öne çıkıyor. Bu da özellikle MLS günleri için Ibrahimovic'in işine geliyor. Kendi zaman diliminizdeki maçların hepsine yetişmek bile artık çok güç. O yüzden MLS, Eski Kıta'da yaşayan bir futbolsever için rekabet ve kalite de göz önüne alındığında pek cazip değil. Ancak uyandığınızda telefonunuza bakabilir ve Zlatan'ın röveşatasını çok kısa bir zaman ayırarak izleyebilirsiniz! Yahut oyuna girdikten hemen sonra yaptığı hat-trick'le işleri değiştirmesi veya Los Angeles Derbisi'nde Carlos Vela'yla girdiği gol düellosu hoşunuza gidebilir. Tüm bu goller Zlatan tarafından atıldı ve size özel paylaşıldı. Eski hazırcevap ve eğlenceli Zlatan ise artık belli bir kalıbın içine sıkışmış halde. Milan'daki ikinci dönemini yaşamaya gelirken de LA Galaxy taraftarına verdiği mesaj, kullandığı ifadeler bile aynı. "Fethettim" diyor bir kez daha ve Milan'a gelirken de United'a transfer olduğu dönemdeki görselin aynısını kullanıyor! Zlatan'ı yine bir melek olarak görüyoruz. O belki de kendini Tanrı olarak görüyor.
Zlatan'ın kaldırdığı kupaların haddi hesabı yok. MLS'ten önceki son durağı olan Manchester United'a ilerleyen yaşına rağmen can verdiği sezon bile onun klasını anlamak için yeterli. Ancak hiçbir zaman en büyük olamadı. Sadece Lionel Messi ve Cristiano Ronaldo'ya çok çok yaklaşmakla yetindi. Büyük hayali Şampiyonlar Ligi kupasını kaldıramadı ve Dünya Kupası'nda gol atamadı. Üstelik İsveç'in son dönem kadroları kendisini de hesaba katarsak hiç fena sayılmaz. Yani en iyisi değilken öyle davranması da bunu bir 'marka' olmak adına yaptığını gösterir cinsten.
Artık başkalarına daha az sataşıyor ama daha sempatik değil. Aslında geçmişte buralara geleceğinden emin olmayan, kendisini 'tekmiş' gibi görmeyen de birinden bahsediyoruz. Bazen futbolcu olmayı başaramayacağını dahi düşündüğünü söylüyor Zlatan. İdolü olmadığını tekrarlayan tiplerden ise hiç değil. Brezilyalı Ronaldo'ya hayranlığı, sahada bazı anlarda onu taklit etmeye çalışması herkesçe biliniyor. Ama yıllar insanları değiştiriyor. Bu kadar büyük ilgi gören ve böylesi başarılar yaşayan, hatta heykeli dikilen bir sporcunun egosunun da büyümesi kadar doğal bir şey yok.
Ancak yakın zamanda Ibrahimovic'in şehri Malmö'de duran heykelinin bacakları kesildi, heykel yıkıldı. Bunun benmerkezci açıklamalarla hiçbir alakası yoktu. Kendisini Tanrı olarak gördüğü için aşırı dindar gruplar da bunu yapmadı. 'Şehrin çocuğu' Ibra, Malmö yerine rakip Hammarby'nin hisselerini satın almıştı. Bu takımı hak ettiği yere taşımaktan bahsediyordu. Açıklamaların acısı da haliyle heykelden çıkarıldı. Zlatan neden böyle yapmıştı? Muhtemelen maziyi hatırlıyordu. Diğer çocuklardan 'farklı' ve serseri olduğu için Malmö altyapısından çıkarılmasını isteyen veliler imza toplamıştı. Malmö'de hep öteki olarak kalmıştı. Belki bu aklına gelmişti. Belki de sadece danışmanlarının verdiği bir iş kararıydı. İlkini düşünmek daha güzel. Yaraları olan, kalıpların dışında, eski, çocuksu ve kendisini savunması gereken Ibrahimovic'i...