Beni Kimse Anlamıyor

10 dk

Kevin Durant'in Brooklyn Nets tercihinin ardında para yoktu. Aldığı kontrat pek de önemli değildi. O daha çok saygı istiyordu. Bütün kariyerinde ve Warriors yıllarında olduğu gibi.

Getty Images

"Hepiniz benim kim olduğumu biliyorsunuz. Ben Kevin Durant'im."

Bu sezon ilk turda oynadıkları Los Angeles Clippers serisinin Golden State Warriors için çok kolay geçmesi bekleniyordu. Nitekim ilk maçı 17 farkla çok rahat kazanan Warriors, ikinci maçta da tam 31 sayı farkla öne geçmişti ama tarihin en büyük play-off geri dönüşü ile maçı kazanan Clippers seriyi 1-1'e getirdi. O karşılaşmanın sonunda sorulan "Takım iyi gitmediği zaman neler yapabilirsin? Patrick Beverley'nin savunması seni rahatsız mı etti?" sorusuna Kevin Durant bu yanıtı verdi. Gerçekten de o maçta 21 sayı atmıştı atmasına ama sadece sekiz şut kullanmıştı. Kendisinden çok daha kısa Beverley'nin savunmasından bahsediyordu pek çok kişi. Durant serinin kalan dört maçında yüzde 57 isabetle 41.5 sayı, 5.8 ribaund, 6 asist ortalamayla oynadı.

Seri bittiğinde bu defa basın toplantısında zor soruları yanıtlama sırası yan yana oturan Lou Williams ve Patrick Beverley'deydi. "Durant'e karşı farklı neler yapabilirdiniz?" sorusuna Beverley "İnanın her şeyi denedik. Çok farklı şemalar denedik. Hiçbiri işe yaramadı" diyordu. Williams ise baştaki demece gönderme yaparak "Böyle bir meydan okuma büyük cesaret işi. Bizim gibi rekabetçi oyunculara 'hodri meydan' diyor. Bu bizi daha da motive eder. Etti de... Ama bazı oyuncular vardır, ne yaparsanız yapın bir şey ifade etmez. Durant de öyle bir oyuncu. Buna ancak saygı duyarsınız" ifadelerini kullandı.

Durant'in kariyerinin küçük bir fotoğrafı aslında bu iki basın toplantısı. Dünyaca ünlü pek çok meslektaşının aksine hâlen "Benim kim olduğumu biliyorsunuz" demek zorunda hissediyor kendisini Durant. Elbette herkes kim olduğunu biliyor onun. Ama "Ben böyle maçları severim" veya "Bir dahaki maçta görüşürüz" değil, "Benim kim olduğumu biliyorsunuz" diyor. Durant hâlen tam olarak anlaşılmadığını, daha doğrusu yeteneklerinin doğru ölçülmediğini, basketbol hiyerarşisinde hak ettiği yeri alamadığını düşünüyor. All-Star oyuncu seçimleri sırasında LeBron James'in ilk sırada kendisini seçmesi sorulduğunda da yanıtı "Ya ne olacaktı ki?" olmuştu. Bunun sorulması bile kendisine biraz saygısızlık gibi geliyor. Herkesin kendisinin ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu anlamasını, kabullenmesini ve içselleştirmesini bekliyor. Oyuncular arasında sorun yok. Herkes Durant'in etkisinin farkında ve saygıları büyük.

Kamuoyu ve onun bir yansıması olarak davranan basının önemli bölümü Durant'e aradığı saygıyı göstermiyor. Gayet de normal bu. Kamuoyu saygısı sadece parke üzerindeki yaptıkları ile şekillenmez çünkü. Bazen sağlıksız da olsa oyunculara roller biçiyor ve sahadaki görevleri haricinde o rolleri ne denli oynadıkları üzerinden değerlendiriyoruz. Oyuncular arasında ise neredeyse yegâne kriter parkede yapılanlar.

Durant'in asıl rahatsız olduğu da temelde bu. Ancak bu konuda asıl sorumlu da kendisi. O aradığı saygıya ulaşmak için çizdiği yol, kariyer planlaması ve iletişim yöntemleri onu bambaşka bir yere çıkardı. Pek çokları için "Ne yaparsan yap, korkak bir yılansın"dan öteye gidemedi. Parke üzerinde ne yaparsa yapsın gitmedi de...

Durant basketbol dehâlarından biri. Kafayı yaptığı işle kırmış seviyede bir basketbol tutkunu. Kendini sürekli geliştirmesi, yaz aylarında bile sürekli basketbol oynamaya devam etmesi, Rucker Park'ta, Chicago'da, Oakland'da en büyük sokak basketbolcularına karşı oynaması... Sokak basketbolunun en büyük mabedi Rucker Park'taki performansı hâlen bir efsane olarak anlatılıyor. YouTube görüntüleri milyonlarca kez izlendi. Tanık olanlar efsane olarak niteliyor. Bunların hepsinin altında o tuhaf egosu var elbette Durant'in. Klasik egolardan değil ama çok güçlü ve tuhaf bir mükemmeliyetçi olarak egosunun tatmin edilmesini bekliyor. Kendi kafasındaki kusursuzluk, verimlilik kavramlarının mutlak doğruluğuna inanmış durumda. Bunu anlayamayan mankafalara sürekli sinir oluyor. Sonra gidip sosyal medyada gizli hesaplardan oldukça beceriksizce kendini savunmaya, daha doğrusu yanlış olduğunu düşündüğü şeylere saldırmaya başlıyor.

Durant'in durumu bir nevi Gregory House gibi. Yakınında olanlar, onun yaptığı işe tanıklık edenler dehâsına hayran. Ancak uzaktan izleyenler, her ne kadar sonuçları etkileyici olsa da, kolay kolay sempati besleyemiyor. "Ondan gelecek yarar bir alt seviyede olsa da başka doktordan gelsin" diyen çok... Hatta "Onun yöntemleri düzeni bozduğu için aslında başkalarını ve sistemi de zorluyor, aşağı çekiyor. Sistemin çalışmasına engel oluyor" diyenler bile var. Nitekim Durant sakatlandıktan sonra Portland serisinde bu görüşleri de çok duyduk. Golden State seriyi 4-0 geçerken "Durant'siz Warriors daha iyi" sözleri yankılanmaya başlamıştı.

Öncelikle bu tamamen saçmalık. Portland, Golden State'in karşılaşabileceği en ideal rakipti. Forvetleri topla oynayamayan, adam değişme savunması yapmayan bir takım elbette pas trafiği basketboluna karşı zorlanır. Nitekim zorlandılar da. Ancak Warriors o seriyi 4-0 geçse de ilk maçtaki korkunç strateji hatasından (Curry'ye perde sonrası alan bıraktılar) dönen Portland diğer üç maçta da 17 sayı üstünde farklarla öne geçmişti. Kaybettiler belki ama oyun ortadaydı. Nitekim Warriors'ın final serisinde de Durant'e ne kadar ihtiyaç olduğu tekrar ortaya çıktı.

Ancak işte Durant'in başarısız olmasını isteyen o kadar büyük bir kesim var ki. En ufak argümanlara sarılıyor, düzenli olarak Durant'e saldırıyorlar. Bunlar belki o kadar da önemli değil. 'Haters gonna hate' (Nefret edenler nefret etmeye devam eder) deyip geçebilirsiniz. Her oyuncunun sevmeyeni ve bunu düzenli olarak dile getiren sesli bir korosu var. Ancak onun durumunda çok daha büyük bir kitle Durant'i asıl yaralayan şeyi yapıyor: Ona saygı göstermiyor.

Elbette bu Durant'in kendi kararlarının sonucu. Durant'le ilgili kırılma 2016'da Golden State'e katılması ile yaşandı. 3-1 önde olduğu seride Warriors'a yenilen Oklahoma City Thunder'ın oyuncusuydu Durant. Gidip kendisini yenen, üstelik 73-9'luk sezon geçiren Golden State'e katıldı. Hem dev favoriye katılan yancı hem de yenildiği takıma boyun eğen ezik apoletlerini tek bir hamleyle alıverdi. Tek derdi saygı görmek olan oyuncuya yakıştırılan sıfatlar "Yancı ve ezik" oldu bir anda. Ne büyük trajedi.

Daha sonra iki final serisinde üst üste MVP ödülünü alması, parmaklarına yüzükler takması çok bir şey değiştirmedi. "İyi oyuncu olduğunu biliyoruz zaten"den fazla bir övgü pek almadı. Belki 2017 finallerinde LeBron'la başabaş oynadığında biraz saygıya benzer sözcükler duydu ama o da LeBron'un büyüklüğü sayesinde oldu daha çok. Hâlbuki Golden State'e geldikten sonra büyük bir değişim geçirdi Durant. Daha önce çok da ilgilenmediği savunma konusunda ligin elit oyuncuları arasına girdi. Beş kısa oynayan Warriors'ın ana çember savunmacısı oldu. Önceki sezon uzun süre blok krallığında zirvedeydi. Savunmada her pozisyonu ama en önemlisi çemberi savundu. Harika da yaptı bunu. Pas özelliğini geliştirdi, asist rakamları da takımın pas trafiğindeki katkısı da arttı. Salt basketbol penceresinden bakarsak komple bir oyuncu oldu, LeBron'un gerilemesi ve sakatlığıyla dünyanın en iyi oyuncusuna dönüştü. Elbette kimse ona bu unvanı vermek istemiyor. Ama durum ortada.

Aslında Durant bu denli mükemmeliyetçi olmasa, kariyerini ve algısını kendi kafasındaki ütopyaya uydurmaya çalışmasa, her şey çok daha kolay olabilirdi. Durant'in basketbola klasik bir skorer gibi yaklaştığını düşünün. Skorer egosu ile Kobe, Jordan, Iverson, T-Mac gibi önce atmayı düşünen bir oyuncu olsaydı mesela... Egosu onu öyle yönlendirseydi muhtemelen gelmiş geçmiş en büyük skorerden bahsediyor olurduk. 2.13 boyunda böyle bir şut ve top hâkimiyeti görülmüş şey değil. James Harden gibi oynasa dışarıda istediği her topu atabilir Durant. Onu durdurmak tek kişiyle imkânsız. İkiyle bile zor. Çünkü o kadar uzun ki istediği zaman istediği oyuncunun üzerinden topu potaya atabilir. Beverley, geçenlerde bunu net bir şekilde itiraf etti. Keza Houston Rockets koçu Mike D'Antoni de... Yapabileceğiniz tek şey, kaçırsın diye dua etmek. Durant, eğer Harden'ın bu sezon oynadığı gibi bir kurguda bir sezon oynasa ne olurdu acaba? Mükemmel ve komple olmak yerine yırtıcı bir skorer olsa, algısı ne yönde olurdu? 40 sayı ortalama yakalasa mesela. Popülist demeçler verse...

En başından beri istemedi bunları. Hatırlarsınız, o bebeksi ifadesi, sessiz sakin hâli yüzünden 'iyi çocuk' imajı fazla yerleşmişti üzerine. Ama yine Durant'in de yönlendirmesi ile Nike'ın reklam kampanyası tamamen "Durant iyi bir çocuk değil" sloganı üzerine kurulmuştu. Durant pek çoklarının düşündüğünün aksine sevgi aramıyor. Onu arasa çok kolaydı bunu yapmak. Bol bol şut atar, sevimli sevimli dolanırdı. O; Kobe'nin, Jordan'ın aldığı saygıyı da tam olarak istemedi. İstese tamamen skorer olmaya yönlenebilir, 40 sayı ortalama yakalayabilirdi. O, Tim Duncan olmak istedi. Sesi çıkmadan sadece işini yaparak insanların onun dehasını görmesini istedi. Bunun da yönteminin Duncan gibi makine düzeninde çalışan bir takımın merkezinde işine bakması olduğunu sandı. Ama Duncan, San Antonio düzenini yaratan ana parçaydı. Durant ise Golden State düzeninin yancısı.

Kevin Durant hep saygı duyulan kahraman olmak istedi ama bunu sahada savaşarak hiç alamadı. Ancak o savaşta gazi olduğunda, takımı için yaptığı ve daha önce göz ardı edilen özveriler ancak sağlığından ödün verme pahasına geldiğinde bazıları tarafından dikkate alındı. Onu kaybettiğimiz zaman değerini anladık. Ama muhtemelen asla Durant'in kafasındaki mükemmeliyetçi ütopyadaki konumunu tam kavrayamayacağız.

Socrates Dergi