
Benim Yolum
15 dk
Türkiye, artistik jimnastikte başarı geleneğini sürdürüyor. Son şampiyon Adem Asil'le İskenderiye'den İzmir'e uzanan yolculuğunu konuştuk.
2020 Olimpiyat Oyunları, Türkiye jimnastiği için mühim bir eşikti. Tüm gözler, tarihimizin ilk olimpiyat madalyası için Ferhat Arıcan'ın üzerindeydi. 3 Ağustos'taki paralel bar finalinden bir gün önceyse, dikkatleri üzerine çeken Adem Asil oldu. Takımda adını yeni yeni duyuran Asil, atlama masasında harika bir atlayış yapmış ve ilk atlayışlar sonunda ilk sıraya yerleşmişti. İkinci atlayış, madalya hayallerine ket vurdu ama azminden, çalışma arzusundan bir şey götürmedi. Takip eden 1,5 senede, önüne çıkan her podyumda onun da adı vardı. Asil’i, İsviçre’de katıldığı turnuva esnasında yakaladık, çalışmadan durabildiği kısa zamanı, bu sayfalardaki cümlelerle süsledik.
Abinizden ilham aldınız ve jimnastiğe başladınız. Küçük yaşlarda kariyeriniz nasıl şekillendi, rotanızı anlatabilir misin?
Abim benden üç yaş büyük. O antrenmana giderken, beni de yanına alıyordu. Aslında başta sadece eğlenmek için gidiyordum ama dört yaşıma geldiğimde gerçek anlamda jimnastiğe başladım. Sonra da devam ettim. Abim 14, ben 11 yaşındayken birlikte yarışıyorduk. Aynı takımdaydık ama aynı zamanda rakiptik. Sonra abim ciddi bir sakatlık geçirdi ve bırakmak zorunda kaldı. O sıralarda, benim de jimnastikteki yolum ciddileşmeye başladı.
13-14 yaşlarımda Mısır'da milli takıma seçildim. Orada Mısır adına çok büyük başarı elde ettim. Afrika şampiyonasında ya da Arap ülkeleri arasındaki turnuvalarda çok başarılı oldum. Sonra 2017'de Mısır'dan Türkiye'ye gelmeye karar verdim. Türkiye'yi tercih ederken amacım daha iyi bir sporcu olmak ve kendime daha profesyonel bir kariyer rotası çizmekti. O zamandan beri elde ettiğim bütün başarılarla gerçek bir profesyonel gibi hissetmeye başladım.
İskenderiye doğumlusunuz. Neler hatırlıyorsunuz çocukluk döneminizden?
İskenderiye gerçekten çok güzel bir şehir. Bence gençken yaşanacak en güzel yerlerden biri. Benim çocukluğumsa biraz zordu. Spora çok fazla zaman harcadığım için benimle aynı yaştaki çocuklarla benzer şeyleri yapamazdım hiç. Benim antrenman yoğunluğumdan dolayı çok eğlenemedik onlarla çünkü ben hep çalışmak zorundaydım. Yine de bu yolu seçtiğim için hiç mutsuz hissetmedim.
Bazen diğer çocukları garipsediğim de olurdu. Onlar çok eğleniyorlardı, bense çok çalışıyordum. Hatta anneme hep soruyordum "Neden bu çocuklar bu kadar eğleniyorlar da ben bu kadar çalışıyorum?" diye… Çok merak ediyordum gerçekten ama ben küçüklüğümden beri jimnastiği çok sevdim. Bu yolu seçtim ve hiç pişman olmadım.
Hiç şüphe ettiğiniz, bırakmayı düşündüğünüz oldu mu etrafınızdakileri öyle eğlenirken görünce?
Tabii ki oldu ama annem beni o konuda çok destekliyordu. Spor yapan çocuk için aile çok önemlidir. Onlar da benim spor yapıyor olmamdan çok mutlulardı. O yüzden hiçbir zaman bırakmamı istemediler. Profesyonel sporcu değillerdi ama sporu çok seviyorlardı.
Türkiye yolculuğunuz nasıl başladı? Türkiye'ye ilk geldiğinizde neler yaşadınız, zorluklarla karşılaştınız mı?
2017'de Mısır adına dünya şampiyonasına katıldım. Akabinde o dönemki antrenörüm İevgeni Kozin, Mısır'dan Türkiye'ye geldi. Geldikten sonra bana "Buraya gelmek ister misin?" diye sordu. Federasyonun desteğiyle beni Türkiye'ye davet ettiler. Onlarla bir hafta teste girdim, antrenman yaptım. Sonra "Tamam, istersen bize katılabilirsin" dediler. Ben de ailemle görüştüm. Onlar zaten ben bu yolu sevdiğim ve gerçekten kendi isteğimle bunu yaptığım için karşımda durmadılar. "Sen bilirsin, eğer orası senin için daha iyiyse tabii ki gidebilirsin" dediler. Ben de Türkiye'ye gelmeye karar verdim.
Zaten o andan itibaren benim profesyonel kariyerim başladı çünkü düşünce tarzım değişti. Hedeflerim büyüdü. Daha ciddi çalışmaya başladım. Artık şampiyonlarla aynı salonda çalışıyordum. Ben de onlar gibi olmak istiyordum, ben de madalya kazanmak istiyordum.
Aslında bu hedef bende hep vardı. O yüzden Mısır'dan ayrılmak istedim çünkü farklı olduğumu biliyordum. Diğerleriyle aynı frekansta düşünmüyordum. Daha hırslı, daha azimliydim. Ben başka bir şey yapmak istiyordum. Diğer yandan Mısır Jimnastik Federasyonu, bana bu yolda o kadar destek vermiyordu. Türkiye'ye gelmemde biraz bunun da payı vardı. Hedeflerimi gerçekleştirmek için Türkiye en uygun ülkelerden biriydi. O yüzden Türkiye'ye yerleşmeye karar verdim ve 2017'den itibaren çalışmalara başladım.

"Küçüklüğümden beri jimnastiği çok sevdim. Bu yolu seçtim ve hiç pişman olmadım."
O süreç ciddiye binince Mısır Federasyonu'nun araya girme çabası oldu mu?
Tabii ki oldu… Ben buraya gelip çalışmaya başlayınca durumun ciddiyetinin farkına vardılar. Sonra görüşmeler başladı ve "Sen gel, biz burada senin için her şeyi değiştirebiliriz" dediler ama ben gidebileceğimin sinyallerini onlara en baştan veriyordum zaten. Onlar da başta çok olumsuz yaklaşmamışlardı ama buraya geldikten sonra işler değişmeye başladı. Neticede en baştan söylediğim için içim rahat, benim için sorun değil.
Vatandaşlık değiştirdiğinizde birkaç yıl müsabakalara katılamıyorsunuz. O süreç nasıldı?
Türkiye'ye tek başıma geldiğim için ilk zamanlarda biraz yalnız hissediyordum. Salonun içindeyse bu his kayboluyordu çünkü takım arkadaşlarımla çok samimiydik. Hatta geldiğimden itibaren onlar, benimle sürekli konuşmaya gayret ettiler, beraber dışarı çıkmaya başladık. Böylece yalnızlığımı ortadan kaldırmama yardımcı oldular.
Tabii bir diğer önemli konu da dildi. Başta bir sıkıntı yaşadım çünkü yepyeni bir kültüre gelmiştim. Pek çok şeyi bilmiyordum. Zor bir dönemdi benim için ama işte, ben kendi kararımla bu yolu seçtim ve başta bu sorunları yaşayacağımı biliyordum. Aksini düşünmedim. Aklımda tek bir şey vardı: Çalışmak, çalışmak, çalışmak.
2021 Avrupa Şampiyonası'nda barfikste bronz madalya aldınız. Bu, ilk büyük başarınızdı… O derece, gelecek madalyalar için sizi heyecanlandırdı mı?
Pandemi olunca bir yılı daha boş geçirdim. Bu süreç aslında beni bir yandan üzdü ama daha fazla çalışmak, daha güçlü olmak için de bir şans verdi. Adımı, Avrupa'ya ve dünyaya duyurmak istiyordum. Bu madalya için elimden gelen her şeyi yaptım ve başardım. En önemlisi, potansiyelimi gördüm. Ben de onlar gibi olabilirim ve hatta daha iyisini yapabilirim dedim.
Bu beni çok motive etti. "Neden şampiyon olmadım?" diye de hırslandım hatta. Hatalarımın üzerine gidip onlara çalıştım. Yavaş yavaş podyumda yükselmeye başladım. "Demek ki her şey çalışmakla oluyor" diye düşündüm. Önemli olan pes etmemek.

"Adımı, Avrupa'ya ve dünyaya duyurmak istiyordum. Bu madalya için elimden gelen her şeyi yaptım ve başardım."
Tokyo 2020'de atlama masasındaki serinizi unutamıyoruz. 15,266 ile lider durumdaydınız. İkinci denemede hata geldi… Sonraki süreci; yaşadığınız duyguları, baskıyı, kısacası o iki dakikalık süreci anlatabilir misiniz?
İlk hareket gerçekten çok iyiydi ama ben zaten atlama masasında iyi olduğumdan emindim. Çalışmalarımı, denediğim hareketlerin zorluğunu biliyordum. En iyilerden biriydim. Sadece antrenmanda yaptıklarımı yarışmada yapmam gerekiyordu. Bunu yaparsam, madalya adaylarından biri olabilirim diye düşünüyordum. Sadece işime odaklandım hatta rakiplerin ne yaptığını bile görmedim. İlk atlayışta gerçekten antrenmanda çalıştığım her şeyi uyguladım ve oradaki gibi rahattım. Böyle olunca çok iyi iş çıkarttım ama ikinci atlayışta bir hata yaptım. Bu beni çok üzdü çünkü gerçekten olimpiyat şampiyonu olabilirdim. Herkes şaşıracaktı zira o dönem hiç kimse Adem Asil'in kim olduğunu bilmiyordu. Her şerde bir hayır vardır. Düşmek beni daha da güçlendirdi. Daha fazla çalışmam gerekiyor demek ki diye düşündüm. Atlama, hâlâ en güçlü aletlerimden biri ama aynı çalışmalarla artık halkada da madalyalar kazanmaya başladım.
İlk atlayıştan sonra "Acaba şampiyon mu oluyorum?" diye düşündünüz mü?
Aslında yarışma ânında atlama masasında ilk atlayışı yaptıktan sonra tabii ki "Vaov!" dedim ama puana bakmadım, sadece iyi yaptığımı biliyordum. İkinci atlayışa odaklanmaya çalıştım. İşte bu bir hataydı çünkü bazen çok odaklanmamak gerekiyor. Yeterli olacağı kadar yapıp bırakmak gerekiyor. Ben çok odaklandığım için hata yaptım.
Teknik pencereden bakmak gerekirse o hatanın kaynağı neydi sizce?
Bu hareketin sıkıntısı şu; bazen odaklandığım tekniklerle, odaklanmadığım teknikler birbirine karışıyor. Mesela ben o ikinci atlayışta çok yükseğe çıkmaya çalıştım ve bunu yapmaya o kadar odaklandım ki yere bakmayı unuttum. İniş ânında yere bakmalıydım. Bakmadığım için de hava farkındalığımda sorun oldu. Antrenmanı nasıl yapıyorsan, müsabakada da onu yapman gerekiyor. Daha yükseğe çıkmakla uğraşmasam daha iyiydi orada…
Hatta Eurosport, o ilk atlayışınızı Tokyo 2020'deki en iyi 5 jimnastik hareketi arasına seçti…
Evet o haberi aldığımda çok mutlu oldum. İnsanların benim jimnastik performansımı izlerken iyi hissettiklerini görmek beni çok mutlu ediyor. Jimnastiği bunun için seviyorum.
Münih'teki 2022 Avrupa Şampiyonası'nda elde ettiğiniz gümüş madalyadan sonra "Nihayet madalyamın rengini değiştirdim" dediniz. Dünya şampiyonası öncesinde bu zihinsel bir rahatlama ve "Daha fazlasına hazırım" hissi yarattı mı?
Tabii ki yarattı çünkü ben hakikaten çok çalışkan bir insanım. Kendime inanarak çalışırım. "Evet ben buradayım ve doğru çalışıyorum" mesajını vermeyi seviyorum. Söylediğim hedefler bazılarına inandırıcı gelmiyor ama ben gerçekten yaptığım çalışmalarla kurduğum her hayali bir bir gerçekleştiriyorum. Bunun için çok mutluyum.
İkinci olurken Eleftherios Petrounias'ın sadece 0,100 puan arkasındaydınız...
Petrounias, halkanın krallarından biri. Altı kere Avrupa şampiyonu, dünya şampiyonu ve olimpiyat şampiyonu… Aslında onunla yarışmak gurur verici. Onu stres altına sokmak bile çok önemli. Hatta ben ondan önce çıktım, benim puanım ekrana geldiğinde epey stres altına girdi, fark ettim.
Kapışma
Antrenmandaki kapışma anları eğlenceli geçiyor… Mesela halka aletinde İbrahim'le kapışıyoruz. Bir hareket belirliyoruz ve birbirimize "Sen bunu yapabilir misin?" diyoruz. Ferhat'la "Bitirişte kim hareketsiz iniş yapabilecek?" diye yarışıyoruz. Bu tarz rekabetler eğlenceli oluyor. Bir anlığına da olsa ciddiyeti azaltıp keyif almaya bakıyoruz.
Sohbetiniz var mı?
Biz halka sporcuları birbirimize çok yakınız. Çünkü halka, o seviyedeki her sporcunun çok iyi yaptığı bir branş. Herkes harika seriler yaptığı için zor bir branş zaten, çok minik hatalar kazananı belirliyor.
Puanlarınızın yakın olduğunu görünce performansınıza dair yorum yaptı mı?
Tebrik etti diyebilirim. (Gülüyor.) Detay vermeyeyim, bende kalsın.
Liverpool'daki 2022 Dünya Şampiyonası'nda halka aletinde gelen altın madalya… Hazırlık sürecini, Liverpool'daki mücadeleden öncesini, yarışma ânını ve sonraki sevinci anlatabilir misiniz? Performansınızı tamamladığınız anda yumruğunuzu sıkıp henüz puanınızı görmeden sevindiniz. O anda altın madalya geleceğini biliyor muydunuz?
Avrupa'dan sonra Liverpool'daki dünya şampiyonası için de bir madalya hayal ediyordum ve şampiyon olmak için en büyük adaylardan biriydim. Serimi tamamladıktan sonra, o iniş ânında iyi iş çıkardığımı hissettim. "Artık bir madalya geldi" dedim. Şampiyon olacağımı kestiremesem de podyumda olacağımdan emindim.
Bu yılın başından beri gösterdiğim başarıyla beraber, hakemlerin de artık bana saygı duyduğunu kestiriyordum. Kendi işimi yapmanın yeterli olacağını biliyordum. Kendi performansımdan çok memnundum ve sevinç ânında çok doğal davrandım. Geçirdiğim bütün yıllar, ailemden uzak kaldığım süre… O beş saniye içinde bütün hayatım gözlerimin önünden geçti.

"Serimi tamamladıktan sonra, o iniş ânında iyi iş çıkardığımı hissettim. Şampiyon olacağımı kestiremesem de podyumda olacağımdan emindim."
Ailenizden ne kadardır uzaksınız?
Şu ana kadar, yani beş senedir görüşme fırsatımız olmadı. Ben de gidemedim, onlar da gelemedi… Çok gitmek istiyorum ama bir türlü müsait bir zaman bulamadık. Olsun, ben bu yolu seçtim ve İskenderiye'ye dönmeden önce büyük bir başarı elde etmek istedim. Şimdi altın madalyayla dönmek… Çok daha güzel olacak.
İbrahim Çolak'la konuştuğumuzda henüz dünya şampiyonluğu yaşamamıştı ve bize "Önümüzde şampiyonluklar yaşamış örnek bir figür olsa belki ben de şu ana kadar şampiyonluk yaşamış olurdum" şeklinde bir demeç verdi. Sizin önünüzde, şampiyon olmuş isimler vardı. Bu durumun size faydası oldu mu?
Çok katkısı oldu çünkü ben Mısır'dayken tartışmasız 1 numaraydım. Benden daha iyisi yoktu. Öte yandan benim dünya şampiyonası ya da olimpiyat tecrübem eksikti. Şimdi Türkiye'de şampiyonlarla aynı salonda çalışmak benim tüm fikirlerimi değiştirdi. Çok tecrübe kazandım. Bazen alete çıkmadan önce onlara "Neler yapıyorsunuz, neler düşünüyorsunuz?" diye soruyorum. Bana çok faydası oluyor. Ben de onlar gibi madalya kazanmayı çok istedim ve nihayet başardım.
Peki Şavkar Jimnastik Kulübü'ndeki kültürü farklı kılan ve orayı bir madalya fabrikasına çeviren nedir sizce?
Bence istemek… Çünkü antrenör sporcuyu hiç zorlamaz. Her zaman sporcunun içinden gelmesi gerekiyor. Sen isteyince antrenör de her şeyini veriyor. Ben saatlerce çalışıyorum. Bazen en geç çıkan sporcu ben oluyorum. Neden? Çünkü istiyorum. Belki antrenör kalmak ister ama ben çıkıp gidersem o da gider. Bu tamamen sporcunun isteğiyle oluyor.
Türkiye tarihinin dünya şampiyonalarında altın madalyayı kazanan ilk jimnastikçisi İbrahim Çolak da bunu halkada başarmıştı. Altın madalya kazandığınızda, o da sol elinden ameliyat olmuştu ve iyileşme sürecindeydi. Şunu dediniz: "Bu madalya onun için, çünkü her zaman birlikte antrenman yapıyoruz ve bana özellikle de halka aletinde her zaman yardımcı oluyor. Umarım bir an önce sağlığına kavuşur ve bir sonraki yarışmada bize katılır." İbrahim Çolak'la nasıl bir ilişkiniz var?
İbrahim ile abi-kardeş gibiyiz. Hatta sadece onunla değil, takım olarak öyleyiz. Bence takım arkadaşlığımızın çok iyi olduğunu bütün dünya da görüyor. Saha içinde, dışında takım halinde hareket ediyoruz. O yüzden ilişkimiz her zaman abi-kardeş seviyesinde. Sahanın içinde, dışında herhangi bir konuda her şeyi birbirimize anlatıp paylaşıyoruz.
Genel tasnifte madalya için önünüzde bir engel var mı?
Ben genel tasnifte aslında gayet iyiyim ama atlama masasında ve halka aletinde daha güçlüydüm. Madalya kazanma şansım daha yüksek olduğu için oralara daha fazla odaklanıyorum ama tabii ki hepsine çalışıyorum. Sadece, genel tasnifte madalya şansım olmadığı zamanlarda kendimi yormamaya çalışıyorum.
Liverpool'da mesela; genel tasnif finalinden hemen ertrsi gün halka finali vardı. O yüzden genel tasniften çekilmeye karar verdim çünkü gerçekten zor bir yarışma oluyor. Sonrasında halka aletinde bir final oluyor ve en iyi performansı göstermek zorundasın. Madalya şansım olsaydı yarışırdım ama olmadığı için yarışmamaya karar verdim. Tabii ki genel tasnifte olimpiyat seviyesinde madalya kazanmak isterim ama diğer iki alette potansiyelim ve isteğim daha fazla.
Peki sırada ne var? Gelecek hedefleriniz neler? Paris 2024'te takım halinde podyum yapmak, Türkiye için ne kadar gerçekçi bir hedef?
Benim küçüklükten beri bir hedefim vardı. Bu hedefin yarısı dünya şampiyonu olmak, diğer yarısı olimpiyat şampiyonu olmaktı. Önümüzdeki hedef tabii ki bir sonraki dünya ve Avrupa şampiyonaları ama en büyük hedefim şu an Paris 2024.
Biz şu an böyle bir takıma sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Sadece sağlık sorunları, sakatlık durumları oluyor. O konuda yapacak bir şey yok, spor bu. Ama hepimiz sağlıklı ve en iyi halimizdeysek olimpiyatta podyumun içinde olabiliriz. Bu yıla bakın: 2022 Akdeniz Oyunları'nda birinci olduk. 2021 İslami Dayanışma Oyunları'nda birinci olduk. Avrupa şampiyonasında bronz madalya aldık. Bu sporda herkes, her zaman çok iyi hissetmiyor fakat olimpiyata en iyi halimizle gidebilirsek en iyi üç takımın içinde yer alabiliriz.
Bireysel hedefler de var ama her şeyden önce takımımızı ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek istiyoruz. Takım yarışları benim için ayrıca gurur verici bir şey çünkü Mısır'dayken hiç böyle bir ruh yoktu. Buradaki arkadaşlarım sağ olsunlar, bana takım ruhunu hissettirdiler.