Benzersiz

5 dk

Daha bilge, daha hızlı ve her anlamda daha iyi. Marc Marquez'in kariyeri tek rakibinin kendisi olduğunu kanıtlayan bir yolculuk aynı zamanda...

Getty Images

İki tekerliler familyasının en gelişmiş üyeleri olan MotoGP sürücüleri sıklıkla evrim geçirmek durumunda. Bulundukları habitatın değişmesiyle birlikte onlar, mücadele verebilmek için sürekli bir adım ileriye gitmelilerdir. Bunu başaramayanlar gridde kendilerine yer bulamazlar. Marc Marquez bu özel canlıların en yeni örneği. Yeni dediğimize bakmayın. Prömiyer sınıfta altıncı, toplamda ise sekizinci dünya şampiyonluğunu kazanalı çok olmuyor. Görünüşe göre kazanmaya da devam edecek.

Grand Prix motosiklet yarışlarının orta sıkletinde hızlı fakat dağınık stiliyle tanınan Marquez'in evrimini dikkatle incelemek gerek. Son zamanların hatta belki de tüm zamanların en yetenekli sürücüsü olmasına rağmen o cevheri işleyip ortaya çıkarmak hiç kolay olmadı. İlk dünya şampiyonluğu hafif sıklette, 2010'da geldi. Ufak tefek Marc'ın asgari ağırlık kurallarına uyması için motosiklete eklenen safrayla birlikte kendisinden iki kat daha ağır bir makineye hükmetmesi gerekiyordu. Daha sonra maskotu olacak 'Karınca' lakabını da 125cc yıllarında aldı. Moto2 dönemi Marquez'in kariyeri için kırılma noktasıydı. Büyük motosikletlere geçtiğinde hem yapabileceklerinin hem de vücuduna yapabileceklerinin bir sınırı olduğunu gördü. Motosiklet yarışçıları kariyerlerinde bu soruyla mutlaka karşılaşırlar: Canın yandığında, sakatlandığında ve yaralandığında yavaşlayacak mısın? Ağızdan çıkan cevap önemli değildir. Piste çıktıklarında düşündükleri arasında bu ihtimaller varsa geçmiş olsun. Emin olun, Marquez'in aklında çok uzun zamandır bu endişeye yer yok.

Böylesi zihinsel sağlamlığa ulaşmak için zor bir dönemden geçmesi gerekiyordu. 2011'de Stefan Bradl'la kıran kırana bir şampiyonluk mücadelesi verirken düşüyor, düşürüyordu. Sezonun sondan bir önceki yarışı olan Malezya'da bir antrenman kazası geçirdi. Marco Simoncelli'nin hayatını kaybettiği hafta sonunda geçirdiği bu kaza sonrası sezonun son iki yarışına katılamadı. Şampiyonluk kaçtı. Sakatlığı da öyle standart bir sakatlık değildi. Kafa travmasına bağlı görüş bozukluğu nedeniyle kışın ameliyata alındı, 2012 sezonunun başına kadar tam olarak iyileşemedi. Yeni sezonla birlikte Marquez eski hızını korumuştu. Hatta eleştirilen ve cezalar almasına sebep olan agresifliğinden hiçbir şey kaybetmediğini gördük. Dokuz yarış kazanarak şampiyon oldu. Sezonun son yarışı Valencia'da bir sonraki yıl yarışacağı MotoGP sürücülerine gözdağı verdi. Islak zemindeki yarışa 33'üncü sıradan başladı. İlk turda yirmi sürücüyü geçti ve yarışı da kazandı. Evrimi tamamlanmıştı.

Freddie Spencer'dan beri görülen en büyük çaylak performansıyla sezona başladığında artık herkes Marquez'in şampiyonluk adayı olduğuna ikna olmuştu. Henüz ilk senesinde ikonik anlarını yaratmıştı. Valentino Rossi'yi beş yıl önce Casey Stoner'ı geçtiği Corkscrew virajında, Jorge Lorenzo'yu ise o yıl Lorenzo'nun adını alan Jerez'in son virajında tıpkı Rossi'nin bu kez Sete Gibernau'yu alt ettiği gibi sert de bir temasla geçti. Sezon sonunda da 1978'den beri ilk çaylak prömiyer sınıf şampiyonu oldu. Zaten Marquez MotoGP'ye geldikten sonra sadece bir sezonu zirvede tamamlayamadı.

Marquez gelene kadar motosiklet dünyasındaki 'kurtarışları' hızlıca sayabilirdiniz. Colin Edwards'ın Jerez'de motosikletini yerden kaldırdıktan sonra seyircilere dönerek kutlama yaptığı günler geride kaldı. Marquez her yarış hafta sonu bu kurtarışlardan birkaç tanesini sunuyor artık. Omzunu, kalçasını ya da dizini yere koyarak motosikleti tekrar kaldırıp yoluna rahatlıkla devam edebiliyor. Her çığır açan sporcu gibi şimdilik onun yaptıklarını da taklit edebilen yok.

Üstelik rakiplerine kötü bir haberimiz var: Casey Stoner'lı Ducati dönemine benzer şekilde Marquez en iyi motosiklete binmeden rakiplerini alt ediyor. Herkesten daha çevik, herkesten daha çalışkan ve muhtemelen şu ana kadar gördüğümüz herkesten daha yetenekli. Rossi'nin krallığında ona saygısızlık etmekten çekinmeyen birini beğenmek zor olmalıydı. Ama tıpkı Rossi'nin o krallığı inşa ederkenki tavrı gibi Marquez de rakiplerini zaferle arasında duran bir engel olarak görüyor. Öyle görünüyor ki henüz onu kendinden başka yenecek kimse yok. Marquez'in en dişli rakibi hep kendisi oldu. Motosiklet dünyasının çoğunu karşısına aldığı 2015 sezonunun sonunda hatalarından biriken gerginlik ortaya çıkıverdi. Sonra her yıl evrimleşti. Daha bilge, daha hızlı ve daha iyi. Acayip kurtarışlar yaparken, son virajlarda motosikletini koyacağı yeri öğrenirken ve her düştüğünde motosikletini kaldırmak için tüm gücüyle koşarken yenilmez bir sürücüye dönüştü. Bir önceki yıldan kalan omuz sakatlığıyla boğuşurken sağlam sonuçlar elde ettiği 2019 sezonu şimdiye kadarki en iyi performansı. Yarış başına elde ettiği puan ortalaması 2014'ten bile iyi. Düşmediğinde çoğunlukla birinci, birkaç kez de ikinci olan birini yenmeniz kolay değil.

Rossi, Lorenzo, Stoner ve Pedrosa'dan oluşan 'Uzaylılar' dönemini arkada bıraktık, bir süre tek kişilik bir gösteriye bilet alacağız. Marc Marquez motosiklet dünyasının sürüş stilini tek başına değiştirdi. Rekorları kırdıkça her sporun kaçınılmaz tartışmasında, 'tarihin en iyisi' değerlendirmesinde onun adı da geçecek. İşler yolunda giderse, tartışma uzun sürmeyebilir.

Socrates Dergi