Porsuk

12 dk

Bernard Hinault, Fransa Turu’nu kazanan son Fransız olarak anılıyor. Ama onu efsaneleştiren kariyerinde yüzlerce farklı detay var. Biz de mikrofonlarımızı patrona uzattık

Tarihin en büyüğü. Mevzubahis bisiklet olduğunda Eddy Merckx bu etiketin sahibidir. Fakat kimileri Bernard Hinault’nun kısa ama etkileyici profesyonel yaşamının en az Belçikalı rakibi kadar büyük olduğunu iddia eder. 12 yıllık kariyerinde beş Fransa Turu, üç İtalya Turu, iki İspanya Turu kazanan Fransız, ilk günden itibaren burnunun dikine giden karakterini de göstermiştir. Hinault, eski koçu Cyrille Guimard’ın tabiriyle tarihin en büyük saf yeteneğidir ve kararlılığı, açık sözlülüğü, yirmili yaşlarının başından itibaren ortaya koyduğu patronluğuyla sporuna esas imzasını atmıştır. Bugün de bahsettiğimiz özelliklerin çoğunu açıklamalarına yansıtır. Ne sorulursa sorulsun, yumuşatmadan yanıtını verir.

Klasik bir Hinault yarışı mı izlemek istiyorsunuz? O hâlde arşivi açın ve Fransız bisikletçinin burnu kırık, gözü patlak bir şekilde kazandığı son Fransa Turu zaferini seyredin. Yani 1985’i… Veya karlar altında, vücudu ve özellikle parmakları soğuktan donarken en önde tamamladığı epik 1980 Liege-Bastogne-Liege yarışına bakın. Bunlar, Fransız efsanenin kariyerini özetleyen anlar. Bir de apoleti var tabii. Zor şartlar altında gelen o 1985 şampiyonluğu, Fransızların kendi turunu en son kazandığı yıl olarak takvimde kaldı. Bu yıl da Romain Bardet, Thibaut Pinot gibi bisikletçiler Hinault’nun meşhur etiketini almaya çalışacak ve biz 2018 Fransa Turu’nda dönüp dolaşıp Porsuk’u anacağız. Peki ne duruyoruz, sözü şimdiden ona bırakalım...

Fransa Turu’nu tam beş kez kazandınız. Son zaferinizin üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçti. Sorumuzu mazur görün fakat bugünlerde her sabah ağrılar içinde uyanmıyor musunuz?

Ağrının ne demek olduğunu bilmiyorum. Şu ana kadar vücudumla ilgili herhangi bir problem yaşamadım. İşler yolunda gibi.

Aktivist yönüyle bilinen ve dobralığı sebebiyle korkulan biriydiniz. Yıllar içerisinde değiştiniz mi?

Söyleyecek bir şeyim varsa sertçe belirtirim. Hâlâ da gerçekleri söylemekten korkmuyorum. Bu özelliğim hiç değişmedi, sadece ben biraz yaşlandım (Gülüyor).

Tam kırk sene önce kariyerinizin ilk Fransa Turu’nu kazanmıştınız...

Ondan birkaç hafta önce ilk defa katıldığım İspanya Turu’nu da kazanmıştım. O sene Fransa Turu’na katılırken daha çok kendimi deniyor gibiydim. Yarışın, mücadelenin ne kadar sertleşebildiğini bildiğim kadar, sarı mayoya sahip olabileceğimin de farkındaydım. Bu en azından kağıt üzerinde mümkün gözüküyordu. Fransa Turu’nu kazanana kadar adım adım ilerlemeniz, önce başka yarışları kazanmanız ve sabırlı olmanız gerekir.

Beşinci ve son defa kazandığınız 1985 Fransa Turu’ndaysa önünüzde farklı bir engel vardı...

Burnum kırılmıştı. Neyse ki üst tarafı kırıldığı için nefes alışımı etkilememişti. Büyük bir sorun yaşamadım; fakat bu gibi durumlarla başa çıkmak her zaman kolay olmuyor. Parkurun en yüksek dağını çıkarken canım deli gibi acıyordu. O an içimden “Patron kimmiş, şimdi göreceksiniz!” dedim.

Bundan bir sene sonra, 32 yaşında kariyerinizi sonlandırdınız. Altıncı kez Fransa Turu’nu kazanıp bu rekorun mutlak sahibi olabilecekken bırakmanızın sebebi nedir?

Bu kararı olgunca düşündüm ve bırakmakta zorlanmadım. Kendimi belli bir süre bisiklet sonrası döneme hazırladım. Aktif bisiklet hayatım bittiğinde ne yapacağımı kafamda kurmuştum. Bu sayede tek bir gün bile boşluğa düşmedim. Yine bu sebeple, Fransa Turu’nu kazanamamış olsam da profesyonel kariyerimin son senesinden doyasıya keyif aldım.

"85'te burnum kırılmıştı, en yüksek dağda acı çekerken içimden 'Patron kimmiş, göreceksiniz' diyordum."

"85'te burnum kırılmıştı, en yüksek dağda acı çekerken içimden 'Patron kimmiş, göreceksiniz' diyordum."

Kafanızdakilerin ne kadarını somutlaştırabildiniz?

2006’ya kadar çiftliğimde çalıştım. Orada da işler yolunda gitsin diye her gün emek verdim. Fransa Turu’nda hâlâ organizasyona destek oluyorum. O da inanılmaz yorucu fakat bir o kadar heyecan verici bir uğraş.

Antrenörlüğü neden tercih etmediniz?

Fransa Bisiklet Federasyonu’nda kısa bir süre antrenör olarak çalıştım. Bir gün genç bir bisikletçi bana “Yedek olacağımı bilsem buraya hiç gelmezdim” dedi. Başta şaka yapıyor sandım; meğerse ciddiymiş. O an bu tarz insanlardansa eşimle vakit geçirmenin daha mantıklı olacağına karar verdim. Herhâlde antrenör olsam genç bisikletçiler bana uzun süre dayanamazd

Peki gençlerin tavsiyenize başvurduğu oluyor mu?

Oluyor ama çok sık değil. Şimdilerde genç bisikletçilerin hepsinin her işine bakan bir menajeri var. Genç yeteneklerle ilgilenmek benim işim değil. Yine de bir şeyler öğrenmek isteyenlere kapım her zaman açık. Bu gibi aktarımlar insanı hep daha ileri götürür.

Lance Armstrong hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şüphesiz ki bisiklet sporunu derinden yaraladı. Doping kullanmakla kalmadı, senelerce yalan da söyledi. Büyük bir hata yaptı ve kendini affettirebilmek için bir özür bile dilemediği noktada beni kaybetti.

Armstrong’un Fransa Turu’nun dopingsiz asla kazanılamayacağını sıkça söylemesine yorumunuz nedir?

Bu katiyen yanlış. O bunun dopingsiz de mümkün olduğunu anlayamadı. Herkesi suçladı, yaptığı utanç vericiydi.

Kendisine bir şans daha verir misiniz?

Asla... O sporumuzu kirletti. Kazandığı yarışlar geçersiz sayılmalı.

Bisiklet günümüzde daha temiz bir hâlde mi?

Bir kere çok fazla kontrol yapılıyor. Bisiklet kesinlikle en temiz spor dallarından bir tanesi. Tersini iddia etmek saçma olur. Mesela birkaç ay önce FIFA’da olanlara bakın. Bunun gibi daha çok örnek var.

Kariyeriniz sırasında siz de doping kullanımına rastlamıştınız...

Fransa Turu’ndaki ilk rakibim Michel Pollentier kolunun altına kendisine ait olmayan bir idrar örneği saklamıştı. Öbürleri yanlış örneği üst bacağının arkasına saklardı. Ben tepeden tırnağa temizdim. Zaten neden doping kullanmam gereksin ki? Bu bana ne kazandırır?

‘Porsuk’ lakabıyla bilinmenizin sebebi nedir?

Bu lakabı Fransız bir gazeteci bulmuştu. Bisikletçiler arasında yayılmaya başladı ve öyle de kaldı. Ülkemde hâlâ böyle tanınırım. Porsuk kavgacı bir hayvan olarak bilinir. O yüzden bana cuk oturuyor.

Bisiklet kariyeriniz boyunca sizin için her şeyden önce mi gelirdi?

Elimden geldiğince. O dönemki antrenörüm Cyrille Guimard’la anlaşamadığımız olurdu. Kırmızı şarap içmek veya bir parça güzel et yemek gibi bana büyük keyif veren şeylere izin vermezdi. Bunları zamanla sakin bir şekilde karşılamayı öğrendim.

Güzel bir öğünün tadını çıkarabilmek aslında yarışın da tadına tat katıyor ve daha iyi sonuçlar elde etmede yardımcı olabiliyor.

Peki o dönemki en azılı rakibiniz kimdi?

Hollandalı Joop Zoetemelk sürekli rakibimdi, gerçek bir savaşçıydı. Fiziksel olarak seviyeme tam ayak uyduramıyordu belki ama asla pes etmezdi. Birbirimizle dişli mücadelelere girerdik ve bundan inanılmaz keyif alırdık.

"Artık son metrelerde varını yoğunu ortaya koymak sonucu belirleyebiliyor. Bence bu acı bir durum."

"Artık son metrelerde varını yoğunu ortaya koymak sonucu belirleyebiliyor. Bence bu acı bir durum."

Fransa Turu’nu kazanan son Fransız sizsiniz. Tenisçi Yannick Noah’nın Fransa Açık’ı kazanmasıysa son Le Tour zaferinizden iki sene öncesine dayanıyor. Fransa’nın bireysel sporlardaki gidişatını nasıl değerlendirirsiniz?

Fransa Turu’nu kazanan son Fransız sizsiniz. Tenisçi Yannick Noah’nın Fransa Açık’ı kazanmasıysa son Le Tour zaferinizden iki sene öncesine dayanıyor. Fransa’nın bireysel sporlardaki gidişatını nasıl değerlendirirsiniz?

Öğrenciyken her gün 20 kilometre bisiklet sürdüğünüz doğru mu?

Gidişte ve dönüşte 10’ar kilometre yolum vardı. Bazen kamyonlarla yarışacak kadar heyecanlanırdım ve en az onlar kadar da hızlıydım. Bu benim için bir tür antrenman gibiydi ve beni inanılmaz gaza getirirdi.

Kazanma hırsınızı neye borçlusunuz?

Bu yetenekle doğdum, çok çalıştım ve karşılığını aldım. Hedefe ilk varan kişi olmak, elbette paha biçilemez!

Çocukken profesyonel bisikletçi olmayı hayal eder miydiniz?

Özel bir hayalim yoktu fakat profesyonel bisikletçilik fabrikada bant başında dikilmekten daha cazip geldi. İkisi çok farklı hayatlar.

Sizce hangisi daha önemli? Vücut mu, yoksa akıl mı?

Aklınızı kullanmadan hiçbir şey elde edemezsiniz. Yarışta önce aklınız, sonra fiziksel gücünüz devreye girer.

Kariyerinize baktığınızda aklınıza gelen en güzel şey nedir?

12 sene boyunca bu sporun en üst seviyesinde yarışabilmek... Beni ben yapan, olağanüstü bir dönemdi.

Tek bir yarıştan bahsedersem öbürleri benim için daha az değere sahipmiş veya sıkıcıymış gibi anlaşılabilir ve bu kesinlikle doğru olmaz. Fransa Turu’ndan en küçük yarışa kadar aynı hırs ve motivasyonla kazanmak için pedal çevirdim.

Bisiklet sporunda ve Fransa Turu’nda sizin döneminizden bu yana neler değişti?

Fransa Turu’nda artık sadece son metrelerde varını yoğunu ortaya koymak etabı belirleyebiliyor. Eskiden bitişe 80 kilometre kala sert ataklar olurdu. Günümüzde aynı anlayış yok.

Bana kalırsa, bu acı bir durum.

Çeviri: Göksu Bulut

Socrates Dergi