
Özgül Ağırlık
10 dk
Anlaşıldı ki Rusya, yedi yıldır uzak kaldığı sahneye uzun bir süre daha dönemeyecek. Peki, Avrupa'nın diğer önemli atletizm gücü Almanya'nın kan kaybı durdu mu? Münih'te izlediğim Avrupa Şampiyonası'ndan öne çıkan notlarla güncel bir Alman atletizmi panoraması…
Dünya Kupası'nı Almanya'da izlemiş bir arkadaşım, yıllarca "Bence FIFA, Dünya Kupası'nı bir Almanya, bir başka ülkede düzenlenecek şekilde dağıtmalı, futbolun selameti için bu elzem" derdi. Bu talebin bir benzerine geçen hafta İrlandalı atletizm yazarı Cathal Dennehy'nin Twitter mesajında rastladım: "Mümkünse tüm atletizm şampiyonaları Almanya'da yapılsın." Son iki Avrupa atletizm şampiyonasını Almanya'da deneyimlemiş biri olarak bu gruba beni de dahil edebilirsiniz, itirazım olmaz.
Düzen denince herhalde yeryüzünde akla ilk gelen ulus olan Almanlar, Münih'te yine gayet iyi planlanmış -bir iki ufak eksiklik dışında- tıkır tıkır işleyen bir organizasyon ortaya koydular. Dokuz ayrı spor branşında yapılan mini bir olimpiyat havasındaki 'Avrupa şampiyonaları' konsepti, 1972'den tam 50 yıl sonra Olympia Park'a hareket getirdi. 50 yılda hiç atıl kalmamış olsa da aradan geçen yarım yüzyıl içinde şehre hayat veren bu parkta her metrekaresinin kullanıldığı bir etkinlik yapılmamıştı.
Almanya'nın atletizmde son on yılda bir sarsıntı geçirdiği herkesin malumu. Artık Lars Riedel, Heike Drechsler, Harald Schmid, Dieter Baumann gibi parlak ve sürekliliği olan yıldızlara sahip değiller. Onlar için daha problemli olan nokta, her zaman madalya deposu olarak belledikleri teknik branşlardaki etkinliklerinin kaybolmaya yüz tutmuş olması gibi görünüyor. Bu durum Münih'le birlikte hemen değişmemiş olsa bile, Almanya en azından atletizmde hâlâ belli bir özgül ağırlığa sahip olduğunu gösterdi.
Münih'te yedi gün süren şampiyonada Almanya'nın atletizm takımı, tarihteki en geniş kadro olan 120 kişilik dev bir ekiple yarıştı. Bu geniş ve nitelikli katılım, hem üç hafta önce dünya şampiyonasına giden atletlerin hem de Atlantik'in öte kıyısını pas geçerek gözünü Avrupa madalyasına dikenlerin bir karmasıydı.
Bir hafta süren yarışmaların sonunda atletizmi gerçekten de ustalık derecesinde iyi bilen ve atletlerine âdeta yarışma içinde sınıf atlatan seyircinin büyük katkısıyla Almanya'ya yedi altın, yedi gümüş, iki de bronz madalya geldi. Bu madalya dağılımı, ev sahibi ülkeyi ezeli rakipleri Büyük Britanya'nın önünde madalya sıralamasında birinciliğe taşırken keyifleri de yerine getirdi. Oysaki geçen ay, madalyasız tamamlamalarına ramak kalan Oregon'daki 2022 Dünya Atletizm Şampiyonası'nda, 4x100 kadın takımından ve Malaika Mihambo'dan gelen madalyalarla son iki gün içinde ancak zevahiri kurtarmışlardı.
Lückenkemper Sevinci
Almanya, Münih'te yedi şampiyonluk elde ederken, en çok mutluluk duydukları iki zaferde Gina Lückenkemper'in imzası vardı. Vestfalya doğumlu 25 yaşındaki sprinter, gençlerde Avrupa şampiyonu olduğu 2015'ten bugüne milli takımda tam dört dünya şampiyonası, iki de olimpiyat gördü. 2017 Londra'da 10.95'lik mükemmel dereceden sonra devamını bir türlü getiremeyen Gina, bu yıl yeniden bir kıpırdanma içindeydi ama Münih'te 100 metreyi kazanması küçük ölçekli bir sürprizdi.

Gina Lückenkemper
Sırtına bir şal almış Olimpiyat Stadı'nda, bir saat içinde soğuyan havada peydahlanan esintinin tribündekileri üşüttüğü 16 Ağustos akşamı koşulan 100 metre finalinde Gina Lückenkemper'in ismi, kâğıt üzerinde üç önemli favorinin ardından geliyordu: Mujinga Kambundji, Dina Asher-Smith ve bu yıl çok formda olan Daryll Neita. Startta en zayıf reaksiyonla takozdan çıkıp kaşla göz arasında belini doğrultana kadar altıncılığa düşen Gina, ikinci 50 metrede kıvamını buldu ve son 10 metre içinde kendisini öne fırlattı. Bu cesur hamle, finişe kadar hızını koruyan lider Kambundji ve hemen yanındaki Neita'yı son çizgi üzerinde geride bırakan Lückenkemper'i şampiyonluğa taşıdı. Sonuç ekrana geldiğinde, 10.99 yapan Lückenkemper ve Kambundji arasında çıplak gözle görülemeyen fark, saniyenin binde beşi olarak ölçüldü ve o anda stadyumda büyük bir gürültü koptu.
Bu, Avrupa şampiyonasında elektronik ölçümün başladığı 1969 Atina'dan bu yana kadınlar 100 metre finalindeki en yakın finişti. Üçüncü Daryll Neita'nın önündeki ikiliden 0.01 geride olduğu da hesaba katıldığında, Münih'teki kadınlar 100 metre finali bir klasik olarak o anda kayıtlara geçti.
Salı gecesi bu mucizevi 100 metre zaferine imza atan Lückenkemper, beş gün sonra kapanıştaki 4x100 bayrak finalinde de kilit performansa imza attı. Oregon'da dünya üçüncülüğü alan ekipten farklı olarak Tatjana Pinto'nun yerine Lisa Mayer'in eklendiği Alman dörtlüsü, güçlü Britanya'nın ilk değişimde yarış dışı kaldığı finali, 42.34 ile kazandı. İkinci virajı çok çevik dönen Gina ise 10.19'luk ayrımıyla (split time) diğer takımlara fark yapıp Rebekka Haase'ye oldukça güvenli bir son düzlük teslim etti.
Abele'den Kaul'a Bir Gelenek
Münih'teki bir diğer etkileyici Alman öyküsü dekatlonda yaşandı. İki gün boyunca harika bir grafik çizen İsviçreli yetenek Simon Ehammer, tıpkı yurttaşı Mujinga Kambundji'nin son çizgide Lückenkemper'e verdiği 100 metre şampiyonluğu gibi, dekatlon altınını son yarışta Niklas Kaul'a bıraktı. Bitime iki yarışma kala ikincinin 350, sekizinci durumdaki 2019 dünya şampiyonu Kaul'un ise tam 520 puan önünde olan Ehammer, 1500'te çakılıp kalınca altın madalya geriden gelerek 8545 puan toplayan Niklas Kaul'a gitti.
Coşku içindeki tribünler, bir yandan Kaul'un şampiyonluğunu kutlarken, bir taraftan da 2018'in Avrupa dekatlon şampiyonu Arthur Abele'ye veda etti. Yarışmayı 15'inci olarak noktalayan 36 yaşındaki Abele, duygu seli içinde seyirciyi birlikte selamladığı yeni şampiyon Kaul'a tacını devretti.

Richard Ringer
Münih'teki her bir şampiyonluğa ve madalyaya ayrı ayrı değinemesek bile, Almanya'ya ilk Avrupa maraton şampiyonluğunu getiren Richard Ringer'a bir paragraf açmazsak bu bahis eksik kalır. Yıllar önce Avrupa 10,000 metre kupasında aldığı bir şampiyonluk dışında uluslararası kariyerinde önemli bir başarısı olmayan Ringer'ın stilize bir antik çağ mimarisiyle bezeli Odeonplatz'da sona eren maratonun son metrelerinde Etiyopya kökenli İsrailli Maru Teferi'yi alt etmesi, eşine az rastlanır bir şampiyonluk gaspıydı. Yaklaşık 90 yıllık şampiyona tarihinde daha önce tek bir maraton altını bile kazanamayan Almanya'nın Ringer ile elde ettiği bu ilk zafer, belki de ülkenin madalya tablosunun zirvesinde olmasını sağlayan anahtardı.
Ev sahibi takım, kadınlar 5000 metrede Konstanze Klosterhalfen ve erkekler ciritte Julian Weber'in yanı sıra kadınlar maraton takımda da zirveye çıkarak toplam yedi altına ulaşırken, zirveyi Hırvat yıldız Sandra Perkovic'e kaptırdıkları kadınlar disk atmada ise iki atletle podyuma çıktı.
Büyük şampiyonalarda geçilmeyen olimpiyat şampiyonu uzuncuları Malaika Mihambo'nun az bir farkla ikincilikte kalması ise nazarlık bir sonuç olarak listeye eklendi. Uzun atlama finalinde Ivana Vuleta'nın 7.06'sına karşılık 7.03 ile ikinci olan Mihambo, seyircisini selamlarken çok alışık olmadığı ikinci basamakta yer alıyordu.
Aranan Ruh
Elde ettiği 16 madalya ile müthiş bir şampiyona geçirdikleri 1998 Budapeşte'den sonra en iyi Avrupa şampiyonası sonucuna imza atan Almanya, ne tesadüftür tam çeyrek asır sonra yeniden Tuna kenarında yapılacak 2023 Dünya Atletizm Şampiyonası öncesi gücünü yeniden toparladı. Eski günlere dönmek adına biraz daha zamana ihtiyaçları var. Bu nedenle Budapeşte'deki Dünya Şampiyonası'nda '1998 Ruhu'nun yeniden canlanacağını söylemek o kadar kolay değil. Ama en azından son dört dünya şampiyonasında 'sadece' altı şampiyonluk yaşayabildikleri patinajdan çıkmaları için bir ivme yakaladıklarını iddia etmek mümkün.
Atletizmin Avrupa'daki taşıyıcı kolonu olan Almanya'nın uzun süreli bir resesyona girmesi, sporun geleceği açısından pek hayırlı bir sonuç vermeyecekti. Onlar da Münih'te atletizme yeniden ağırlıklarını koyup güç terazisini dengelemeyi başardılar.