
Bir Aşağı Bir Yukarı
10 dk
Düşmenin hüznü ayrı, çıkmanın sevinci ayrı bir duygu yoğunluğu yaşatır insana. Zorlar, fazlasıyla... Bir de bunu üst üste yaşayanlar var: Asansör takım taraftarları.
“Asansör takım biraz devlet dairesinde bin bir ricayla bulduğu güzel işte tutunamayan adama benzer. Hele hele bu işe güvenip borca harca da girdiyse vay haline. Bu tür takımlar tuzu kuru çevrelerce aslında biraz gereksiz yere hor görülürler. Çıktıkları o üst ligde geçici oldukları, oraya ait olmadıkları, geldikleri yere dönecekleri sürekli yüzlerine vurulur. Bu bakımdan geçici oturma izniyle refah düzeyi yüksek Batı memleketine bir süreliğine kapağı atmış göçmenlere de benzerler. Hayatta bir türlü ilerleyemeyen, bir ileri bir geri salınan, dikiş tutturamayan, tutunamayan takımlardır. Hallerinde hüzünlü bir sevimlilik vardır.”
Bu veciz sözleri arkadaşım Saltuk Özertürk söyledi bana, ‘futbolda asansör olgusu’ üzerine sohbet ederken. Ondan iyi kim bilecek: Göztepe taraftarıdır. Uzun yıllardır Amerikalarda yaşıyor, Göz-Göz’ün iniş çıkışlarının pek azına canlı şahit olabildi ama bir gözü de orada neticede.(Serkan Seymen’in derlediği İnadına Göztepe (İletişim) kitabında da yazısı var)
Asansör takımlar, yani bir türlü üst kümede tutunamayanlar, bir inip bir çıkanlar… Alay ve küçümsemenin konusudurlar genellikle. Her yeni çıkışlarında, zalim bir “Bunlar yine hemen düşerler” tebessümüyle karşılanırlar. Rekabetçi bir ligi özleyenler, bu tutunamayan takımların ligin seviyesini aşağı çektiğini düşünürler. Sürekli ‘yenilik’ peşindeki zamane popüler kültürü, o alaycı tebessümü ekşitir. “Yine mi bunlar!” gözüyle bakarlar asansöre. Habire transfer hevesi gibi, yeni, ‘değişik’ takımlar görmek isterler.
Oysa sözcüğün Fransızca orijinali iyimserlik telkin ediyor bize, inişe değil de çıkışa dikkat çekiyor: ascenseur, ‘yükseltici’ demek. Asansör takım, düştüğü yerden ayağa kalkabilendir, travmanın üstesinden gelebilendir. Küllerinin altındaki köz hiç sönmeyendir: içten yanmalı anka kuşudur. Kırmızı Beyaz Siyah - Samsunspor (İletişim Yayınları) kitabını derleyen Mehmet Yılmaz’la konuştum, tam da bu gururla sahipleniyor asansör kimliğini: “Bazı taraftarlar bu tabirden alınır, hakaret telakki eder. Ama son yıllarda sayısı artan benim gibi düşünenler, bunu bir ölmezlik/direniş durumu olarak değerlendiriyor. Evet, istikrar önemlidir ama bitti denilen yerden geri dönmek de ayrı bir kabiliyettir.”
Evet, asansör takımlar sebat şampiyonlarıdır. İkbali de idbârı da görmenin olgunluğunu taşırlar. Güngörmüşlüğün demi… Değil mi ki düşmez kalkmaz bir Allah’tır! Yine Saltuk Özertürk’le sohbetimizi aktaracağım, çok güzel anlatıyor bu vakarı: “Bu takımları tutmak zahmetli ama çok eğlencelidir. Ya hayatta kalma savaşı veriyorlardır ya da şampiyonluğa koşuyorlardır. Orta sıraların ne uzayıp ne kısalan ‘istikrarlı’ takımlarından daha çok hayat bulunur bunlarda. Bu takımların taraftarında hüzün de neşe de çok uzun sürmez. Bir bilgelik, bir vakurluk, elindekinin kıymetini bilme durumu vardır. Hasadın çok iyi geçtiği senelerde çok şımarmayan, kötü mahsûlde de hayata küsmeyen ama içinden de sürekli ‘bir rahata kavuşamadık’ diye söylenen kalender bir çiftçiyi andırırlar.”
Saltuk’un Göz-Göz’ünün ezelî rakibi Karşıyaka’nın taraftarları, asansör kaderinden bir neşe devşirmenin şampiyonudurlar. Göçebe ruhunun neşesi… Onlar, inip çıkmanın meddücezirinde heyecan ve enerji bulurlar. Bir Kaf-Kaflı 2005’te Ekşi Sözlük’e düştüğü notta “Birinci ligde sürekli amaçsız oynayıp bir şeyler yapacağına inancını yitirmiş bir camia olmaktansa, arada büyük trajediler de yaşayan ama iki-üç senede bir bulunduğu ligin şampiyonluğuna oynayan bir hava”dan söz eder. Ne uzayıp kısalmaktansa, bir uzayıp bir kısalmak… Asla Yalnız Yürümeyeceksin adlı kitapta (Okuyan Us Yayınları) Karşıyaka taraftarı Erdem Aksakal, üst ligde canlarının sıkıldığını, alt ligin kaosunu sevdiklerini anlatır: 1991’de ‘nefis bir küme düşme yaşadıktan sonra eve dönmüş gibi hissetmiş'lerdir.
Toplamda beşer kere düşüp çıkan fakat bunun tamamını son 17 yılda yaşayan 1. FC Köln taraftarları, asansörde neşeyle tepinmenin alâmetidirler. Düşüp düşüp çıkarken şu tribün şarkısını yaratmışlardı: “Önce bir düşeriz / Sonra geri çıkarız / Sonra yine düşeriz / Sonra yine çıkarız / Böyle böyle neşemizi buluruz / Kafayı yemişiz çünkü biz.” Bu şarkıyı, dizlerinin üzerine çöküp sonra kollarını kaldırmış vaziyette yukarı fırlayarak icra ediyorlar. Bochum taraftarlarının da “Bir düşeriz, bir çıkarız / arada da UEFA Kupası’na takılırız” diye bir şarkıları var.
Asansörü eğlenceye çeviren, bütün katların düğmelerine basıp bir aşağı bir yukarı inip çıkan kopilleri andıran bir hal... E zaten oyunbaz isimleri de yok mu futbolda asansör tabirinin? İngiliz futbol terminolojisinde asansör yerine yoyo diyorlar; şu ipin uçunda ileri geri sallanan disk oyuncağı var ya (bir uzayıp bir kısalan!)… Polonyalılar da asansör takımlara wańkawstańka diyorlarmış, bildiğimiz hacıyatmaz!
Köln taraftarının neşesini anlamak zor değil. Bundesliga 2’de de 30 binden aşağı düşmeyen seyircileri ve büyük potansiyelleriyle nasıl olsa yukarı kata çıkacaklarından eminler. ‘Şabat’ gibi, kısa bir sürgün gibi, mektep tatili gibi düşünüyorlar asansörle aşağı inişi. İtalya’nın en fazla kupalı şampiyonu Juventus’un 2006’da şike skandalı üzerine küme düşürüldüğünü hatırlarsınız, bir sezon Serie B’de misafir olup hemencecik geri çıktılar; bir yıllık asansörlük, tatlı bir hatıra, hoş bir değişiklikti onlar için. 2013’te malî arızalarından ötürü 4. lige düşürülen Glasgow Rangers, üst üste şampiyon olarak 2. basamağa yükseldi, şimdi orada lider, seneye belli ki İskoç Premiership’ine dönmüş olacaklar.
Ankaragüçlüler arasında da kronik küme düşme tedirginliğinden bıkıp “Düşsek de bari orada şampiyonluğa oynasak” hevesiyle kavrulanlar vardı. Düştüler ama malûm, umdukları şartlarda değil. ‘Kötü yönetim’le bile açıklanamayacak fecaatte skandallar, onları Rangers’a benzeyen bir epikten mahrum bıraktı. Yine de güçlü bir kahır hikâyesinin içindeler.
Asansör olmanın ontolojisiyle yüzleşmeyi istemeyenler de var tabii. Mustafa Uçar’la beraber Adana Futbolu (İletişim) kitabını derleyen Yavuz Yıldırım’a Adana Demirsporluların haleti ruhiyesini sordum; onların bu mevzuya hiç takılmamayı tercih ettiklerini anlattı: “Çünkü 20 yıldır çıkabilmiş değiliz. Çıkıp düşme hadisesi unutulmuş gibi. Bugün tribünde olan neslin büyük çoğunluğu Süper Lig (1. Lig) macerasını hatırlamaz. Geçmiş deyince akla daha çok kuruluş dönemleri, geliyor. ‘Yaşatın maziyi, o eski günleri’ diye beste var, herhalde ‘10- 0’lık Beşiktaş yenilgisinin hatırasını yaşatın’ denmiyor! Daha çok uzak kalma, çıkamama muhabbeti var. ‘Onca yıl gözden uzakta, ıssızlarda karanlıklarda’ diye giden bir beste vardır. Kocaeli, Sakarya gibi olma korkusu arada dillendirilir; dikkatli olalım, çok para harcamayalım diye. Ama zaman geçtikçe ‘Çıkalım da nasıl olursa olsun, gerisini sonra düşünürüz’ düşüncesi güçleniyor.”
Köln’ün bir şarkısı daha var: “Düşeriz çıkarız ama biz yine buradayız / FC Köln, yaşam iksirim benim / Kırmızı beyaz, yanında duracağız hep senin.” Elbette, asansör realitesi bir sadakat imtihanıdır, sevdayı sınar. Şu şeytan kovalama ritüelini eda ederek “Enflasyon düşer, hükümet düşer ‘Bizimkiler’ düşmez” şarkısını söyleyen taraftarlar, enflasyon ve hükümet ayakta kalıp kendileri düşünce ne yapacaklardır? Bunun en güzel cevabı, “Sevdanın ligi olmaz” şiârıdır. 2010’da amatör kümeye düştükleri sezonun son maçında İzmirsporlular açmışlardı bu pankartı. (Şimdi ‘Süper’ denen 1. Lig’in kurucularından olan Mavi-Beyazlılar en son 1969’da buradan düştüler. 2004’te, o vakte kadar asansörle inip çıktıkları 3. Lig’e yerleşmiş, 2008’de adı 3 olan 4. Lig’e inmişlerdi.) O sıralar Sakaryaspor’un Tatangaları da kullandılar bu sloganı, birkaç sene sonra da Kocaelisporlular.
Tutunamayanları önemsemek, sadece neticeye değil Hatice’ye de bakmanın icabıdır. Asansörler, futbolun trajik kahramanlarıdır. Yoyo veya hacıyatmaz yüzleriyle, neşe ve eğlence kaynağıdırlar. Hem, büsbütün ‘kaybedenler’ yığınına da atmayın onları, hiç küçümsemeyin. Bazıları, anka kuşunun yırtıcı cinsindendir.
Asansörde Dünya Markaları
Asansör takımları hep ezelî-ebedî ‘kaybedenler’ tayfasından mı bilirsiniz? Hiç de değil! Ülkesinin en üst liginde şampiyonluk ve şampiyonluklar kazanmış nice kulübün, uzun süreli asansör kariyerleri de var. En çarpıcı örnekleri İngiltere’den. Ülkenin asansör takımlar listesinin en üstlerinde yer alanlardan biri, Manchester City. Dört şampiyonluklu kulüp, tam 10 kere düşüp 11 kere döndü, 1983-2001 arasında 18 yıl üst ligden uzak kalırken, bir sezonu da 3. Lig’de geçirdi. Koca Chelsea’nin altı kez düşüp yedi kez dönmüşlüğü, koca Manchester United’ın da beş defa düşüp altı defa çıkmışlığı var.
İspanya’da iki kere lig şampiyonu olan Real Sociedad altışar defa düşüp çıkmış. Üçüncü kümeye git-geller de katıldığında, skoru 25’e ulaşıyor. 2000 yılının şampiyonu Deportivo La Coruna 10 defa düştü, 11 defa çıktı. Düşüp düşüp çıkanların lakabının en fiyakalısı İspanyolcada bu arada: El ascensor.
İtalya’da Serie A şampiyonluğu görmüş Napoli ile Torino’nun 12’şer git-geli var, iki şampiyonluklu Lazio’nun beşer. Almanya’nın en kıdemli asansörü, Bundesliga devrinde bir, öncesinde sekiz şampiyonluğu olan FC Nürnberg; yedi kez çıkıp sekiz kez düşmüşler.
Tabii daha tecrübeli asansör markaları, pek görkemli ömürler sürmemiş kulüplerdir. İngiltere’de dünyanın en kıdemli profesyonel futbol kulübü olan Notts County, 13 çıkış 16 düşüşten mütevellit 29 puanla başı çekiyor. Dört katlı bir asansör bu: En üst ligden en son 1995’te düşmüşler, el’an (geçen sene düştükleri!) 4. Küme’de çile dolduruyorlar. Birmingham City 14’erden 28, Premier Lig’in bu sezonki flaşı Leicester City 11’erden 22 puana sahip.
İtalya’nın güçlü asansör markaları da kümeden kümeye 23’er defa taşınan Atalanta ve Brescia. İspanya’da Real Betis (23), Malaga, Murcia ve Celta Vigo (22) başı çekiyor. Almanya’da Nürnberg’i 14 ‘puanla’ Arminia Bielefeld izliyor. Demokratik Almanya dönemi katılırsa, Hansa Rostock 16 taşınmayla öne geçiyor.
Hollanda’da asansör yerine heen-en-weer diyorlar; ‘giden-gelen’ demek. Heerenveen geliyor tabii akla ama onların sadece dört çıkış ve iki düşüşü var. Hollanda’nın giden-gelen rekortmeni, toplam 18’le FC Volendam.
Başka liglerden asansörlüğün şampiyonlarını ve git-gel toplamlarını sıralayalım:
Kıbrıs’ın Aris Limassol’u ve Macar Haladas Szombathely 28; Arnavut Beselidhja Lezhe 24; Belçikalı Mechelen, Çek Viktoria Plzen 23; İzlandalı Throttur, Danimarkalı B 1909; Lüksemburglu Petange ve Arjantinli Quilmes 22; Malta’dan Birkirkara United 21; İskoçya’da Dunfermline Athletic, Greenrock Morton, İsveç’te Hammarby, Portekiz’de Beira-Mar ve Fransa’da Racing Strasbourg 20...
Drogheda United’ın bir rekoru var: 1993-2001 döneminde, İrlanda 1. ve 2. ligleri arasında düşmediği ya da çıkmadığı tek bir sezon geçirmemiş! Norveç’te SK Brann da 1979-1987 arasında, rakamlardan gaibi okuyan kâhinleri mest edecek bir düzenle, her tek sayılı yılda düşüp her çift sayılı yılda terfi etmiş.
Yerli Asansör Firmaları
Beynelmilel futbol istatistikleri sitesi rsssf.com’un ‘up and down’ (yukarı-aşağı) linkinde, Türkiye geniş bir kadroyla temsil ediliyor. Puantaj şöyle (yine indi-bindi toplamıyla):
Samsunspor 14, Kayserispor 13, Antalyaspor, Karşıyaka, Mersin İY 11, Adana Demirspor, Diyarbakırspor, Sakaryaspor 10, Göztepe 9.
Fakat bu deliler sitesi sadece en üst kümeyle bir aşağısı arasındaki deverana bakmış. Daha alt basamaklara gidiş gelişler de hesaba katılınca Göztepe’nin ‘skoru’ 17’ye, Mersin İdman Yurdu ve Karşıyaka 15’e, Diyarbakırspor ve Adana Demirspor 13’e çıkıyor.
Bu hesapla cevval asansör unvanı Manisaspor’a geçer: Süper Lig’den amatöre, 18 defa küme değiştirdiler. Şekerspor’u unutmak olmaz tabii. 1947 tevellütlü bu kulüp için 6 çıkış, 10 düşüşten beteri, ismini tutunduramaması: Sekiz defa ismi değiştirildi, son olarak Turanspor adıyla Bölgesel Amatör’e düştü. Üstelik rengini de kaybederek; artık yeşil-beyaz yerine kırmızı-beyaz …