Bir Kapaktan Fazlası
6 dk
Naim kapaklı Time dergisi unutulmazdır. Bu hikâye ise hem Time’a hem de o günlerde Naim’in kapak olamadığı bir başka dergiye ait.
Bu fotoğrafın çekildiği tarih, 20 Eylül 1988, günlerden salı... Güney Kore’nin başkenti Seul, 24. Yaz Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapıyor. Gözümüz kulağımız o uzak coğrafyada, yüreğimiz ağzımızda, bekliyoruz...
Dünyanın ‘Cep Herkülü’ adıyla nüfusa kaydettiği genç adam, kendinden emin adımlarla podyuma çıkıp barın arkasında yerini alıyor. Koskoca bir ulus nefesini tutarken o, hınzırca bir üflemeyle şöyle bir havalandırıyor alnına düşen saçları... Az sonra yüzlerce kiloyu da öyle havalandıracak, yeryüzünde o ana tanık olan milyonları ağzı açık bırakarak... Alay eder gibi; yerçekimiyle, fizik kurallarıyla, rekorlarla...
Sevinç, hayret, gurur karışımı bir kokteylle milletçe zafer sarhoşuyuz. Naim’in kısa süre içinde Time’a kapak olacağından, takip eden yıllarda kıracağı rekorlarla üst üste üç olimpiyattan altın madalyayla döneceğinden, Anadolu’da binlerce gence bu sporu sevdireceğinden ve başka şampiyonların yolunu açacağından habersiziz henüz...
O sıralar Gelişim Spor dergisindeyim. Türkiye’nin haftalık tek spor dergisi... Olimpiyat kapıyı çaldığında, piyasaya çıkalı daha beş hafta olmuş ve henüz burnunda çiçeği bile bitmemiş bir yayın için gece-gündüz ter döküyoruz. Ağabeylerimiz; derginin yayın yönetmeni Hıncal Uluç ile yayın koordinatörü Attila Gökçe, Seul’e gitmiş. İletişim olanaklarımız bugünün gençlerine anlatılacak, anlatılsa da anlaşılacak gibi değil. Daktilo marifetiyle yazmış oldukları yazıları, faks denilen ve şimdilerde müzeye kaldırılmak üzere olan cihazdan bize geçiyorlar. Saati tutturur ve onları sabah otelden çıkmadan yakalayabilirsek, arada telefonla konuşma bahtına da eriyoruz.
Dergimiz son halini pazartesi geceleri alıyor, gecenin sabaha kavuştuğu saatlerde basılıp, ciltlenerek matbaadan dağıtıma gönderiliyor, çarşamba sabahları da bayilerde oluyor. Yazımın başında vurguladım; Naim’in yarışması salı günü. Biz dergiyi, Naim barın altına girmeden yaklaşık 15 saat önce bağlamışız. Ama o gün, o gece ve ertesi gün bütün Türkiye, 20 yıldır özlediği altın madalyayı kutlamakla meşgul. Dergi piyasaya çıkıyor, içinde Naim’den tek satır yok!
Hiç unutmuyorum; ödül töreni yeni bitmiş, İstiklal Marşı’nı dinlerken dolan gözlerimizi silmekle uğraşıyoruz... Pat! Kapı açıldı; Gelişim Yayınları’nın efsanevi patronu, Nokta, Kadınca, Erkekçe gibi dergilerin yaratıcısı rahmetli Ercan Arıklı, hep birlikte oturduğumuz geniş salona daldı ve soruyu çaktı: “Naim’i kapağa koydunuz, değil mi?” Birbirimize baktık, muhtemelen en cesur arkadaşımızın ağzından “Yoo” diye bir hece düştü. Ercan Bey, “Poster mi verdiniz?” diye umudunu bir daha mahmuzladı. Biz o soruda da dudak bükmenin ötesine geçemeyince, haliyle patladı: “Yavrücüğüm (yazım hatası yok, kızınca böyle konuşurdu), siz sersem misiniz? Ortalık ‘Naim’ diye yıkılıyor yahu!”
Açıklama yapmak, derginin yazı işleri müdürleri sıfatıyla bana ve Fatih Altaylı’ya düştü: “Efendim, spor bu, hiçbir yarışmanın birincisi önceden ilan edilemez. Her ne kadar favori olsa da daha podyuma bile çıkmadan Naim’e nasıl şampiyon diyebilirdik? Ya sıfır çekse ve dereceye giremese? Üstelik elimizde güncel bir fotoğraf yok” vesaire... Toplam yaşları 50 olan iki genç gazetecinin aslında makul sayılabilecek açıklamaları Arıklı’nın aklına yatmadı. Sağlam bir fırçayla, pencereleri zangırdatarak, vurdu kapıyı gitti.
Ertesi gün telefonla Hıncal ağabeyimize ulaştık. Yana yakıla durumu anlattık. “Kapakta ne var?” diye sordu, “Tanju” dedik. Takip eden hafta Galatasaray-Fenerbahçe derbisi vardı, Tanju da o sıralar leblebi gibi gol atıyordu. “İyi yapmışsınız” dedi Hıncal ağabeyimiz, her zaman benzetildiği Sean Connery kadar cool bir biçimde... Ertesi hafta Naim posteri verdik, zevahiri kurtarmak için. Olimpiyat şampiyonu, Time'a kapak olmuştu ama bizim kapağımızda yer alma şerefini bu kez de derbinin yıldızı Rıdvan Dilmen'e kaptırmıştı. 29 bini aşan satışla Rıdvan kapaklı o sayı, Gelişim Spor’un kısa ömründe -yalnızca iki buçuk yıl, ne yazık- en çok satan sayı oldu, yanılmıyorsam...
Seni ödüllere, cumhuriyet altınlarına, Emlakbank tapularına boğduk ama yaşarken kıymetini bilebildik mi, emin değilim 'Şampiyon'... Ne yaparsın, memleket böyle...
Kapakta Var, İçeride Yok
Seul’de en merakla beklenen yarışma, erkekler 100 metre finaliydi… Final 24 Eylül Cumartesi günü koşuldu. Ben Johnson, 9.79’luk derecesiyle finiş çizgisinde Carl Lewis’i geride bırakırken sağ elinin işaret parmağıyla gökyüzünü gösteriyordu. Time editörleri, işte o kareyi seçmişlerdi derginin kapağı için… 27 Eylül sabahı IOC, Ben Johnson’un dopingli çıktığını ve altın madalyasının geri alındığını açıkladı. Tüm dünya şoktaydı. Time dergisinin de kapağını değiştirebilmek için pek vakti yoktu. Seul’e damgasını vuran Naim imdatlarına koştu. “Everybody Wins” (Herkes Kazanıyor) spotuyla irili ufaklı tüm ulusların olimpiyatta madalya sevinci yaşadığına vurgu yaptılar ve Cep Herkülü’nü ölümsüzlüğe taşıdılar. Ancak sürenin darlığı nedeniyle köklü bir değişiklik yapamadıkları için, içerikte Naim’in olağanüstü performansından söz edemediler.