Bir Saniye

4 dk

Bazen kazanmaya o kadar yakınsınızdır ki aksi bir ihtimal aklınızın ucundan dahi geçmez. Muhtemelen, Lutalo Muhammed’in başına gelen de tam olarak buydu.

1995’te Cornell Üniversitesi’nden Victoria Medvec ve Thomas Gilovich’le Toledo Üniversitesi’nden Scott Madey özel bir araştırmaya başlamıştı. 1992 Barselona Olimpiyat Oyunları’nda madalya kazanan bütün atletlerin görüntülerini almışlar ve bu isimlerin hem sonuçlar açıklandığında hem de podyum sırasındaki yüz ifadelerini lisans düzeyindeki öğrencilerine göstermişlerdi.Bu, hiç kimse için sıradan bir ödev değildi. Öğrenciler, atletlerin iki farklı durumdaki yüz ifadelerini notlayacak, mutluluk düzeylerini 10’dan 1’e kadar puanlarla değerlendirecekti. Sonuçlar tahmin ettiğiniz gibi. Gümüş alanların mutluluk seviyesi 4.8 çıkarken, bronz elde edenler için sonuç 7.1. Yani, bronz almak hem müsabakalar bittiği anda hem de podyumda gümüş madalyaya göre daha iyi hissettiriyor. Demek ki bazen ikinci olmak gerçekten de en büyük kaybeden olmak demek.

Buna nereden geldik? Bir başka olimpiyattan. Bu kez Barselona ile aramızda 24 senelik bir mesafe var ama gerçek, hâlâ o yıllarda yapılan bu araştırmanın sonuçları gibi. Bronz alanlar hâlâ gümüşe ulaşanlardan daha çok gülümsüyor ve bugün de olimpiyattan bize kalan en hüzünlü hikâyelerden bazıları ikinci sıradakilere dair. Fildişi Sahili’nin tarihindeki ilk olimpiyat altınını elde ettiği gün, bu öykülerden yeni biri daha yazıldı. Batı Afrika’da bulunan ve 23 milyonluk bir nüfusa sahip olan, Didier Drogba’sıyla meşhur bu ülkenin spor tarihinde Gabriel Tiacoh’nun 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’ndaki 400 metre performansının büyük yeri var.

Seksenli yılların sonunda maalesef 29 yaşında kaptığı bir virüs yüzünden hayatını kaybeden Tiacoh, o 400 metre yarışında gümüş madalya almış ve böylece ülkesine tarihindeki ilk olimpiyat madalyasını getirmişti. Rio 2016 bu anlamda Fildişi Sahili için büyük bir hasreti bitirdi. 20 Ağustos’ta önce Ruth Marie Christelle Gbagbi tekvandoda bronz madalyaya ulaştı ve bu rakamı iki yaptı. Afrika ülkesi, üçüncü madalyasını ise unutulmaz bir şekilde aldı. Bir saniyeyle...

Aynı gün, tekvando erkekler 80 kilogram finalinde Büyük Britanya’dan Lutalo Muhammad ve Fildişi Sahili’nden Cheick Cisse Sallah karşı karşıya geldi. Muhammed, 2012 Londra’da bronz madalya almıştı ve bu yılki finalde de baştan itibaren üstün olan taraftı. Ve kariyerinin en büyük başarısına, ilk olimpiyat altınına ulaşmaya çok yaklaşmıştı. Gerçekten, hedefe aklınızın almayacağı kadar yakındı. Bir saniye kalmıştı. Ve son anda, müsabaka biterken, Cisse’den gelen tekme altının sahibini değiştirdi. Fildişi Sahili tarihinin ilk olimpiyat altını, Lutalo Muhammed’in hayatının en acı anını yaşamasına neden olmuştu. Gümüş, Büyük Britanyalı sporcu için bir saniyelik bir hatanın cezası olmuştu.

Cisse Sallah sevinç turu atarken Muhammed yere kapaklanmış şekilde duruyor, bir yandan da ağlıyordu. Final sonrası uzatılan mikrofonlara şöyle diyordu: “Perişan olmuş vaziyetteyim. Olimpiyat şampiyonu olmama ve rüyalarımı gerçekleştirmeme çok az kalmıştı.” Birkaç saniye sonraysa 2020 Tokyo gelmişti aklına: “Böyle bir şansı yeniden elde etmek için dört sene daha beklemem gerekiyor. Bu, hayatımın en kötü anlarından biri.”

Ve bu, sadece o anlık bir tepki değildi. Lutalo Muhammed’in son saniyede yediği tekmeyle biten hayalleri, bir kez daha gümüş madalyanın gerçek rengini açığa çıkarıyordu. Büyük Britanyalı sporcunun sözleri, herhangi bir araştırmaya gerek bırakmıyordu. Barselona’dan bu yana beş olimpiyat geçti ama gümüş madalya, hâlâ bazıları için gözyaşlarıyla üretiliyor.

Socrates Dergi