Bir Zamanlar Colorado'da

13 dk

2003 yazı, Kobe Bryant'ın kariyerinin ve hayatının en karanlık sayfalarından biriydi. Colorado'daki o otel odasında yaşananlar Kobe'nin ölümünden sonra bile peşinden geldi.

1

Tarantino imzalı Once Upon a Time in Hollywood'un konusu ilk ortaya çıktığında ABD'li yönetmen ilginç bir tartışmanın aktörü olmuştu. Zira senaryosunu yazdığı dönemde, patronu ve dostu Harvey Weinstein gözaltına alınmıştı. Şirketinde çalışan birçok aktris, Weinstein tarafından taciz edildiğini ifade ediyordu. Bu güçlü dalga, #MeToo akımını manşetlere taşıdı. Birçok kadın, yıllar içinde maruz kaldıkları cinsel saldırılar karşısında seslerini yükseltmeye başlamıştı.

Film tartışılmıştı zira Tarantino'nun hikâyesinin merkezinde Roman Polanski vardı. Ünlü yönetmen, 1960'ların sonunda eşi Sharon Tate'i canice bir katliama kurban vermişti. Ama esas tartışmalı olan, Polanski'nin sonraki hayatıydı. Polonyalı, 1977'de 14 yaşında bir kıza tecavüz ettiği gerekçesiyle gözaltına alınmış ve dava sürerken ayrıldığı Yeni Kıta'ya bir daha ayak basmamıştı. Tarantino'nun, #MeToo çağının ortasında, Polanski merkezli bir öykü anlatacak olması elbette dikkatleri çekmişti. Fakat o farklı bir numara çekmiş; 1969'da geçen hikâyenin sonunu trajediyle değil, masalla bağlamıştı. Yani bir kez daha tarihle oynamıştı.

2

ESPN spikeri Elle Duncan, Kobe Bryant'la sadece yarım saat sohbet etmişti. New York'taki bir organizasyonda tanıştığı Lakers efsanesi, muhabbeti başlatan taraftı. Duncan'ın hamile olduğunu fark eden Kobe, "Kaç aylık? Cinsiyeti belli mi?" gibi soruları arka arkaya dizmiş, "Kız olacak" yanıtını işittiğinde ise ellerini havaya kaldırarak "Çak" yapmıştı. O dönem üç kızı olan Bryant, "Vanessa bir çocuk daha istiyor. Belki erkek olur diye" diyerek özel hayatını açtıktan sonra Duncan'dan gelen "Peki bir kızın daha olursa?" sorusuna gülümsemeyle cevap vermişti: "Kız çocukları en iyisidir. İmkânım olsa beş kızım olsun isterdim. Ben bir kız babasıyım."

Kobe ile Gigi'nin ölümünden sonra, Duncan'ın canlı yayında aktardığı bu sohbet anında insanların yüreğine dokundu. Deneyimli spiker, hislerine hâkim olamamış ve gözyaşlarına boğulmuştu. Kapanış cümlesi ise çok dramatikti: "Bu trajedi ve iki yıl evvel Kobe ile geçirdiğim yarım saat üzerine düşünürken bulabildiğim tek teselli, onun en sevdiği şeyi yaparken, yani kız babası sıfatıyla öldüğünü bilmek oldu."

O konuşma; haber bültenlerinde, gazete manşetlerinde, YouTube videolarında ve 280 karakterlik mesajlarda yeniden üretilen Kobe imgelerinin sadece basketbolcu Kobe'den ibaret olmadığının bir başka kanıtıydı. Basketbolcu Kobe, zaten söz etmesi en kolay olanıydı çünkü her şey ortadaydı. Kobe, Kobe'ydi. Gezegenin her köşesinde insanların akıllarına benzer hayalleri ve görüntüleri getiren dört harf. Mike, Magic, Bird, Bron gibi… Ama başka bir imge daha vardı: Kız babası Kobe. Emeklilik yıllarında bir baba olarak da manşetleri süslemişti. Yeni hayatında çocukları, her şeyden önce geliyordu. Kobe, kızı Gigi'nin etkisiyle salonlara geri dönmüştü. Kâh Luka Doncic'e şakayla karışık Slovence küfürler ediyor, kâh kızını hayran olduğu Trae Young'la tanıştırmak için Atlanta Hawks-Brooklyn Nets maçına gidiyordu. Eşi Vanessa ve dört çocuğuyla birlikte çektirdiği fotoğraflar, başka bir Kobe'yi simgeliyordu. Kurduğu basketbol akademisinin adı Mamba'ydı ama Kobe, bu lakapla özdeşleştirdiği karakterden biraz daha uzağa gitmişti. Daha sıcak, daha şefkatli, daha rahattı.

3

Kobe'nin ölümünden birkaç saat sonra yazı masasına oturan Charlie Pierce, Esquire'da çıkan denemesine bir Jim Carroll alıntısı yerleştirmişti: "Basketbolda bütün hatalarınızı havadayken, aniden ve güzelce, düzeltebilirsiniz." Metnin devamında Bryant'ın karanlık mirasından, 2003'teki tecavüz davasından söz eden Pierce, aynı alıntıyla yazısını bitirmişti. Kariyeri boyunca havada herkesten yarımsaniye daha fazla asılı kalarak başarıya ulaşan Kobe, hatalarını aniden ve güzelce düzeltmeyi defalarca başarmıştı. Peki ya en büyük hatasını? Onu düzeltmenin bir yolu var mıydı?

Feci hata, korkunç suç ya da geçmişte kalan bir dava... Kobe Bryant'ın 2003 yazını anlatmak için kullanılabilecek ifadelerden bazıları bunlar. Genç sporcu, tedavi amacıyla gittiği Colorado'daki The Lodge and Spa isimli otelde çalışan bir görevliye tecavüz etmekle suçlanmıştı. Bir gün sonra ifadesi alınmış, ilk sorgusunda otel görevlisiyle herhangi bir cinsel münasebeti olmadığını söylemişti. Daha sonrasında görevlinin üzerindeki kan lekeleri, boynundaki izler ve vajinasındaki yırtıklar aksini işaret edince ifadesini düzeltmiş, ilişki yaşandığını ama bunun kadının rızası dahilinde olduğunu ifade etmişti. Gözaltına alınmaktan son anda kurtulan Kobe, 2003-04 sezonunu hapis gölgesinde geçirmiş, gittiği her salonda yuhalanmıştı.

Kobe ve tecavüz davası, bugünlerde 2,5 milyon dolar üzerinden konuşuluyor. Zira ilk suçlama, yani kamu davası, otel görevlisinin vazgeçmesi yüzünden düşmüştü ve sonrasında açılan hukuk davasında da taraflar anlaşmıştı. Davacı tarafın aldığı iddia edilen para, bugün dahi bazı kesimlerde "Demek ki para için bu iddiaları ortaya atmış" düşüncesini doğuran şey. Ancak detaylara indiğinizde başka sonuçlar ortaya çıkıyor. Davacının isminin Kobe'nin avukat ordusu tarafından -uyarılara rağmen- altı kez yüksek sesle söylenmesi ve kamuoyuna sızdırılması, aynı ekip tarafından "Üç kişiyle daha seks yapmış" iddialarının ortaya atılması, adının kamuoyunda yankılanmasıyla birlikte gelen ölüm tehditleri bu davanın seyrinde etkiliydi.

Dava karşılıklı anlaşmayla kapanırken Kobe'nin yaptığı açıklama ve dilediği özür de 2003'ten kalan en önemli satırlar arasında: "Her ne kadar başta ikimiz arasında geçenlerin rıza sonucu olduğuna inansam da geriye dönüp bakınca onun benimle aynı fikirde olmadığını ve olayı benim gibi görmediğini fark ettim. Aylar süren incelemeler sonunda, onu ve avukatını dinledikten sonra, o gece yaşanan birlikteliğe rıza göstermediğini anladım."

4

Şüphesiz ki tecavüz davası, Kobe'yi değiştirdi. 2005 civarlarında sıklıkla kullanmaya başladığı 'Black Mamba' lakabı, yeni bir imajın simgesiydi. SLAM dergisinin kapağına elinde bir yılanla poz verdiğinde hayatının başka bir dönemini açtığını dünyaya duyuruyordu. Artık karşımızdaki daha farklı bir persona'ydı. Dönüşümün tek sebebi Colorado'daki o otel odasında yaşananlar ve mahkeme süreci değildi, tek başına Lakers'ın lideri oluşu da Kobe'nin değişiminde etkiliydi.

Karanlık taraflarıyla barışık bir görüntü çizen Kobe, tecavüz davasına dair konuşmak istemiyordu. Ama Tarantino'nun Kill Bill filminden esinlenerek aldığı 'Black Mamba' lakabına dair muhabbet etmeyi seviyordu: "Bir sene içinde hayatının zirvesindeki bir insandan yaşamının iplerini kaçıran birine dönüşmüştüm, artık bildiğim yaşamın parçası olabileceğimden de şüpheliydim. Her şeyin bir anda üzerime üzerime geldiğimi hissediyordum. O yüzden 'Black Mamba'yı yarattım. Bütün bu karmaşa içerisinde işleri organize etmek için." Bir başka röportajında ise şöyle diyordu: "Kobe Bryant adı öyle negatif duygular yaratıyordu ki… Bir alter ego yaratırsam, özel hayatımla oyunu ayırt edebileceğimi düşündüm. Artık David Banner'ı izlemiyorsunuz, Hulk'u izliyorsunuz."

Ezelden beri gazetecilere "Beni sorularınızla zorlayın" diyen Kobe, lakaptan konuşmayı sevse de bu davayla tekrar gündeme gelmekten kaçmıştı. Yeniden gündeme getirmesi kendisi için pek akıl kârı olmayacaktı sonuçta. Ancak yaşamının devamında bir daha asla tam olarak manşetlere çıkmayan o dava, Kobe'nin ölümünden sonra bir kez daha konuşuldu. Sonuçta hayatı sadece tozpembe sayfalardan oluşmuyordu ve mirasının her yönünü göstermek medyanın göreviydi.

Elbette Kobe Bryant'ın hayatını her şeyden soyutlayarak salt bir basketbolcu olarak ele alan seyirciler, döktükleri gözyaşlarının hesabını kimseye vermek zorunda değil. Sonuçta temelde Kobe'yi tanıma nedenleri örnek vatandaş olması değil, herkesten iyi ve güzel şekilde basketbol oynamasıydı. Zaten tartışmanın düğümlendiği nokta, yıllarca sanat alemini de sürüncemede bırakmıştı. Cevabı kolay olmayan bazı sorular vardı. Bir Woody Allen filmine veya Polanski eserine nasıl bakmalıyız? İnsanla sanatçı arasındaki ayrımı nasıl yapabiliriz? Veya sporcu...

5

Amerikan spor yazınında mesajı yönetmek, en az kariyerinizi yönetmek kadar önemlidir. Aynı zamanda ikinci şansları seven bir iklimdir bu. Kobe de kariyerinin en karanlık ânından, Antik Yunan'ı anımsatan, yeni bir anlatı çıkardı. Parmağına iki yüzük daha takarken devasa sıfatlar da peşinden geliyordu. Kariyerinin başında Jordan olmak üzerine kurulan portreler, artık yeni bir boyut kazanmıştı. İçindeki karanlıkla barışan Kobe...

Lakin yeni perdede rahatsız eden bir taraf daha vardı. Sonuçta, 'Black Mamba'nın üzerine gittiği karanlık, kendi eseriydi. Colorado'da ne yaşanmış olursa olsun, özrü de hesaba katıldığında, Kobe'nin tamamıyla suçsuz olduğunu düşünmek kolay değildi. Yani o, bu öykünün kurbanı değildi. Tamam, yeni Kobe, demeçlerde anlattığı kişiliğini sahaya da yansıtmıştı. Ama kadrajı genişlettiğimizde karşımıza çıkan, fırtınalı bir manzaraydı.

O manzaradan daha düzenli bir hayat çıkaran Kobe, ömrünün son yıllarını farklı ilgi alanlarıyla uğraşarak geçirdi. Oscar alan filmden yazdığı kitaplara kadar pek çok eserini zaten işledik. Basketbolu yakından takip ediyorsanız NBA oyuncularıyla yaptığı kişisel idmanları da görmüşsünüzdür. Ama belki de en ciddiye aldığı alan, antrenörlüğünü yaptığı kız çocuklarıydı. Kobe, kızı Gigi'nin de içinde bulunduğu birçok çocuğu çalıştırırken bir yandan da profesyonel kadın basketbolunun medyada daha çok öne çıkmasına uğraşıyordu. Bütün bunlar ilham verici çabalardı ve yeni kuşakları da derinden etkiliyordu. Ama… Bir kez daha, ama... Ne olursa olsun, Kobe Bryant'ın hayatına bakarken tecavüz davasını da unutmamamız gerekiyor. Zira hesapsız bir soyunma odası kültürü üzerine temellenen, "Hayır" kelimesini duymaya alışık olmayan yetenekler yaratan, iyi ya da kötü her eylemi bir yazı konusu olarak gören, kitlelerin taptığı güçlü ve kırılgan figürler meydana getiren, başarının her şeyin üzerini örtebileceğine milyonları inandıran spor kültürü, onun da hayatının merkezindeydi.

Dolayısıyla bu hayatı işlerken, yönetmen koltuğuna oturup, Colorado'daki o otel odasını silmek mümkün değil. Eğer Kobe'nin tutkuyla eğittiği kız çocuklarının sömürüldüğü ve görmezden gelindiği bir kültürün devamını dilemiyorsak... Belki de bu öyküye bir Tarantino dokunuşu yapacaksak değiştirmemiz gereken yer Kobe Bryant'ın yaşamı veya lakabı değil, filmin sonudur.

Socrates Dergi