
Bıraktığı Yerden
7 dk
12 yıl önce Atina’da madalya alan Eşref Apak, aradan geçen sürede o başarıyı tekrarlayamadı. Düştü, kalktı, bıraktığı yerden devam etti. Apak, Rio’ya dördüncü olimpiyat serüveni için gidiyor.
Eşref Apak, 2013’te aldığı men cezasının ardından pistlere dönüp yeniden olimpiyata gitme başarısı gösterdi. Apak, 23 kişinin geçebildiği baraj derecesi 77 metrenin altında (76.45) kalmasına karşın, IAAF tarafından listenin 32’ye tamamlanmasıyla Rio vizesi aldı. 34 yaşındaki çekiççi, 1948-1964 arasında dört olimpiyat gören orta mesafeci Cahit Önel’den sonra ülke atletizminde bu başarıya ulaşan ikinci isim. Türkiye rekortmeni Apak ile kulübü ENKA’da rutin bir antrenman öncesi konuştuk.
Olimpiyat süreciyle başlayalım. Bu kadar sıkıntıdan sonra, geride kalan bir yıl nasıl geçti? Barajın bu kadar zor olacağını düşünüyor muydunuz?
Tekrar antrenmana başladığımda aklımda bu konuyla ilgili soru işareti yoktu. İki yıllık aranın ardından attığım 76.82 de bunun göstergesiydi. Ama aralık ayında Antalya’daki kampta yakalandığım zatürrenin etkisini üç ayda attım. En ağır antibiyotikleri kullandım, o yüzden antrenman da yapamadım. Bu beni geriye götürdü. Aslında daha kış başında bile baraja çok yakındım ama hastalık yüzünden eksiye gittim. Tam düzelirken bacağımda oluşan yırtıkla da bir ay uğraştık. Kısacası yüzde 30 ile antrenman yapabiliyordum. Baraj geçmem için kalan üç ay çok kısaydı. Risk alıp kapasitemi zorladım. Halterde benim squat (çömelme) normalim 200 kiloyken, arayı kapatayım diye 220’leri zorladım.
Niye o kadar yüksekti baraj? Üstelik 77 metre, revize edilip düşürülmüş hali!
Bizimki saha atletizmi olduğu için katılım sınırlı. 32 kişi yarışmaya alınıyor, maraton gibi değil. Barajı 75 metreye koysalar 50 kişi geçecek. Bu sefer de yarışma yapmak zorlaşacak; izlemesi sıkıcı hâle gelecek. Geriye kalanlardan tamamlarız diye yüksek koyuyorlar.
Aldığınız doping cezası sonrasında iki yıl zorunlu ara verdiniz. Dönerken fazladan motive mi oldunuz, yoksa o dönem sizi sarstı mı?
Pek zorlanma olmadı, daha ziyade insanların kafasındaki düşünceler beni yıprattı. Sürekli olarak “Dopingden döndü” diye karalama yapılıyor. Şevkimde eksilme yoktu, döndüğümde kendi seviyemde döneceğimi biliyordum.
Aklınıza bırakmak geldi mi diye sormuyorum o zaman...
Aslında bir ara gelmişti. O ara öğretmenliğim de başlamıştı. Ama eşim “Bu şekilde bırakamazsın” dedi. ENKA Spor Kulübü Genel Müdürü Ekrem Ay, o dönem çok destek oldu bana.
2004 Atina’yı anlatır mısınız? Belki gençlerdeki başarılarınızdan dolayı sizden bir şeyler bekleniyordu ama sonuç sürprizdi. Atina’ya nasıl gittiniz?
Gençliğin verdiği bir rahatlık vardı. Hırs yoktu. Benim için İstanbul seçmesi de olimpiyat da aynıdır. Ama şunu söyleyebilirim; antrenmanda 82 küsur atıyordum. Yarışma öncesi antrenörüm Artun Talay, güllede yarışacak Filiz Kadoğan’ın başında görevlendirildiği için yanımdan ayrılmak zorunda kaldı. O süreç beni etkiledi.
Yarışmada sizinle değil miydi?
Gerekli taktikleri verdi ama hazırlık başka. Ha bir de şöyle denir: “Taktik mi olur atma branşında, çık at!” Öyle değil o iş. Stratejiler çok önemli. Önce finale kalabilmek, sonra finalin içinde finale kalabilmek önemli. Bizde seçme, finalden çok daha zordur. Atışlarda yüzdeler ona göre ayarlanır. Ritimli bir atışımız vardır bizim, yüzde 70 ile başlayıp elden çıkarken artırırsınız. O anki kuvvetim ve süratim neyi veriyorsa, Artun Hoca ona göre taktik değiştiriyordu.
Final bittiğinde dördüncüydünüz. İlk tepkiler ve sonrası nasıldı?
Dördüncülüğe seviniyordum. 2000 şampiyonu Ziolkowski, çocukluktan beri rakibim Krisztian Pars, Kozmus, Devyatovski. Hepsini geçmiştim. Madalya alacağım iki gün sonra belli oldu. Disk atma finalinde birinci olan Macar Fazekas’ın pozitif çıkması üzerine, çekici kazanan antrenman arkadaşı Adrian Annus’ta da doping olabileceği konusunda Japonlar itiraz etti. Çünkü atletleri Koji Murofuşi ikinciydi. Müsabakalar devam ettiği için kontrole girmek zorundasın, nerede olursan ol. Kontrolörler evine dönen Annus’u buldular. Kendisi doping testine girmeyi reddedince de ceza verildi.
Türkiye’de sizin de önemli katkılarınızla bir çekiç geleneği oluştu. Eskiden çok ön planda olan bir dal değildi. Bu gidişattan memnun musunuz?
Türkiye’de atma furyası Artun Talay hocamızın 1980’lerin sonunda antrenörlüğe başlaması ile oluştu. Atmalar Okulu adı altında grubumuzu kurdu. Ben ikinci kuşağım. 1993’te başladığımda çekicimiz dahi yoktu. Halter plakalarına tel takarak antrenman yapıyorduk. Çünkü 50 kişiydik, malzememiz sayılı... Bizim gruptan 15 kişi antrenör oldu. Artun Hoca’nın eseridir bu.
Milli takımda yıllarca yarışan, çok iyi bir sprinterle; Sema Apak ile evlisiniz. İki milli atletin oğlu olan Ali, sekiz yaşında. Oğlunuzun sporla ilgisi ne düzeyde?
İlgili diyebiliriz. Çekiç atmak istiyor. Bazen burada eline materyaller veriyorum atsın diye... Bence vücut yapısı gülleye daha yatkın. Çekiçte o derece kuvvet sıkıntılı olur ama gülleye uygun. Büyük ihtimal güreşçi veya gülleci olacak. Sema da aynısını söylüyor.
Hafızanızdan hiç çıkmayan, en anormal yarışmanız hangisiydi?
Kötü anısı olan bir yarışma: 2001 Avrupa Gençler Şampiyonası... Son şampiyon unvanıyla gitmiştim. Krisztian Pars, ben ve Alexei adında bir Rus atlet vardı. Üçümüz favoriydik. Terli olarak bindiğim uçakta klima çarptı beni. Sabah kalktığımda boğazlarım şişmişti. Kötü geçen iki günün ardından yarışmaya çıktım. Birinci hakkımda 67.56 attım. İkinci hakkımda düştüm. Üçüncü atışımda da yere serilince yarışmayı bıraktım. Üçüncü olmuştum. Oysa ki oraya giderken 74 metre atıyordum ki gençler dünya rekoru 76 metreydi. Gitmeden birkaç hafta önce 72.82 atmıştım. Hâlâ duruyor Türkiye gençler rekoru olarak...
"Evde madalya yok"
IAAF’in hazırlattığı Rio medya kitapçığında Eşref Apak’ın olimpiyat gümüş madalyasının henüz verilmediği bilgisi var. Durumu kendisine sorduğumuzda aldığımız cevap çok ilginçti: “Bronzum da yok ki! 2012 Londra’daki elemenin bir gün öncesinde bana ve Ivan Tikhon’a (2004 Atina gümüş madalya sahibi) testler yaptılar. İkimizden de sekiz tüp kan alındı. Birkaç saat sonra “Sende problem yok, yarın yarışabilirsin. Ama Ivan’ı yarıştırmayacağız. 2004 ile şimdiki verileri arasında büyük fark var. Büyük ihtimalle ceza vereceğiz” dendi. Tikhon ertesi gün yarışmaya da çıkamadı. Türkiye’ye dönünce federasyona yazı geldi, Eşref madalyasını göndersin, ikinciliğini takdim edeceğiz diye. Ben madalyayı yolladım, yenisi hâlâ gelmedi. Ne oldu bilmiyorum. Elimde sadece ve sadece sertifikam var.”
2013’te Men Cezası Aldı, 2015’te Geri Döndü
Eşref Apak 8 Haziran 2013 tarihinde, yasaklı madde Stanozolol kullandığı gerekçesiyle iki yıl ceza aldı. Apak, cezası nedeniyle 2013 Akdeniz Oyunları ve 2013 Dünya Şampiyonası’nda yarışamadı. Ceza dönüşünde katıldığı Pekin’deki 2015 Dünya Şampiyonası’nda ise 73.01’lik derecesiyle 17. oldu. Milli sporcunun doping cezası öncesi katıldığı son büyük şampiyona, 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’ydı.