Bit Yeniği

7 dk

Rio’da önce Etiyopyalı Almaz Ayana, 10 bin metrede kimsenin aklından bile geçmeyen bir rekoru yeniledi. Sonrasında Wayde van Niekerk herkesi bir kez daha hayretler içinde bıraktı. Erişilmez rekorların kapısına mı dayanıldı, yoksa işin içinde iş mi var?

Altın madalya favorisi Almaz Ayana’nın Rio’da atletizmin ilk finali olan 10 bin metrede finiş çizgisinden 29:17.45 ile geçmesini takip eden 20 dakika içinde, çuval dolusu soru işareti birikti. Stadyumda, sosyal medyada, televizyonlarda her yer şüpheyle ve merakla doluydu.

Mesele şu: Tarihin en şüpheli rekorlarından biri olan kadınlar 10 bin metredeki 29:31.78’lik Çinli Wang Junxia’nın performansına daha önce en çok yaklaşabilen atlet, tam 22 saniye gerideydi. Wang, hayal dahi edilemeyen bu dereceyi devlet destekli doping programı sayesinde koştuğunu, bu yaz Çin medyasına gönderdiği mektupta kabul etmişti.

Almaz Ayana, gelen bu itirafla temiz olmadığı ‘neredeyse’ tamamen kabul edilen ancak listelerden silinemeyen bu anormal rekoru paramparça etti. Etiyopyalı mesafeci, spor yaşamındaki ikinci 10 bin metre yarışına katılmasına karşın, eski rekorun tam 14 saniye altını koştu.

12 Ağustos öğle üzeri, saat 12.15, meraklı gözlerin beklediği Ayana basın toplantı odasında yerini aldı. Neredeyse masanın altında kalacak kadar ufak tefecik, mikrofona bile sesi zor yeten Ayana’nın üzerine, bir anda biriken soru işaretleri boca edildi. 20-25 dakika içinde BBC’de yorum yapan Paula Radcliffe’ten yarışta İsveç rekorunu kıran Sarah Lahti’ye kadar bir sürü kişinin şüpheli yorumları şimşek hızıyla her yere yayılmıştı. Ayana basit cevap verdi:

Benim dopingim antrenmanlarım ve inancım (Jesus). Başka bir şey yok. Her şeyimle ortadayım.

İki yıldır IAAF’in düzenli doping testi havuzunda olan Almaz Ayana’nın dediklerinde bir yanlış yok. Her şeyiyle göz önünde bir atlet olduğu bir gerçek. Sorun, daha önce de sürekli kontrol altında tutulan yıldızların pozitif çıkabilmesi. Gelinen noktada, sürekli numune vermek bile artık ‘temiz olmayı’ güvence altına almıyor. Hatırlanacağı gibi, tartışılan biyolojik pasaport uygulaması tam da bu yüzden tedavüle girmişti.

Ayana’nın 10 binde kırdığı rekor, Usain Bolt’un 2008’de 100 metrede yaptığı çıkış ile çok benzeşiyor. İkisi de yeni bir dala geçiş yaptıktan hemen sonra en üst platformda (olimpiyat finali) sansasyonel rekorlar kırdı. Bolt da yıllar içinde zaman zaman ‘şüpheli’ olarak görüldü, ancak sekiz yıl boyunca koruduğu performansı ve bu süre içinde verdiği 100’e yakın doping numunesinde sorun çıkmayınca herkesi ikna edebildi. Galiba asıl mücadele, böyle bir başarıyı elde ettikten sonra başlıyor.

Almaz Ayana’nın grafiği iki yıldır çok yukarıda seyrediyor. 25 yaşındaki atlet, son üç yılda 3 bin metrede tam dört kez 8:25’in altını koştu. 2015 Şangay Grand Prix’sinde 5 bin metrede 14:14.32’lik müthiş bir derece yapmıştı; bu yıl bu performansı 14:12.59’a indirdi. Kariyerine 3 bin su engelli ile başlayıp bu dalda ortalama bir derece sayılabilecek 9:22’yi aşamayan Ayana’nın, değişikliğe gittiği 2014 yazından itibaren yaptıkları müthiş.

30 Saniye Daha!

Bolt’un 9.69 ve 9.58’inin üzerindeki şüphe bulutları gibi, 10 bin rekorunda oluşan sisin dağılması da biraz Ayana’nın önümüzdeki dönemde göstereceği performansa bağlı. Ayana, önümüzdeki üç yılda değişik zamanlarda 30 dakikanın başını hatta altını birkaç kez koşabilirse durum değişir. Ama doping kullanımının en önemli göstergelerinden olan istikrarsız dereceler gelirse, kaçınılmaz olarak hem söylentiler büyüyecek hem de Ayana’nın üzerindeki baskı kaldırılamaz boyutlara gelecektir.

Brighton Üniversitesi’nde spor genetiği üzerine uzmanlığı bulunan Profesör Yannis Pitsiladis, Almaz Ayana’nın hızlı yükselişinin arkasındaki ‘bilimin’ yöneticisi olarak öne çıktı. Yıllarca WADA’nın 300 ilaçlık yasaklı listesini oluşturan bilim kurulunda da görev yapan Pitsiladis, şüphe duyanların her zaman olabileceğini, ancak Ayana’nın tamamen doğal yollarla bu dereceyi yaptığını söylüyor. Pitsiladis, sporcu beslenmesindeki inovasyonlarla ve yeni yöntemlerle destekledikleri Ayana’nın yüzde 90’ıyla bu rekoru kırdığını, grafiğini maksimize ettikleri noktada derecenin 30 saniye daha düşmesinin beklenebileceğini de ekliyor.

29 dakikanın altında bir 10 bin metre mi? Böyle bir başlangıç yaptıysanız eğer, mantık çerçevesinde bir-iki sezon içinde Pitsiladis’in dediği noktaya evrilmeniz gerekir. Olup olmayacağını birlikte göreceğiz.

Van Niekerk Daha İnandırıcı

Erkekler 400 metrede şampiyonluğa ulaşırken ipi müthiş bir dünya rekoruyla göğüsleyen Wayde Van Niekerk de Almaz Ayana kadar büyük bir hayret uyandırdı. Ancak onun grafiğini çok daha inandırıcı kılan öğeler var.

Birincisi, Van Niekerk yıllardır antrenmanını yaptığı, uzmanlığı olan branşta dünya rekoruna ulaştı. Yani kısa sprintçinin gelip bir anda 400’e konmasından söz etmiyoruz.

İkinci olarak, yıllar içindeki gelişimin Güney Afrikalı atlet adına bu seviyenin işaretlerini verdiğini rahatlıkla iddia edebiliriz. 20 yaşında 45.09 koşan Wayde, bu zirveyi 2014’te 44.38’e, 2015’te ise Dünya Şampiyonası’ndaki müthiş finalinde 43.48’e indirmeyi başarmıştı. Bu yıl 300 metrede 31.03 yapan genç atlet, 100 metrede de 10 saniyenin altına (9.98, +1.5 rüzgar) indi. Hatta bu derece, Van Niekerk’i 100 metrede 10, 200 metrede 20, 400 metrede de 44 saniyenin altında koşabilen tarihteki tek isim yapmış, ancak nedense pek bir yankı uyandırmamıştı.

Elbette rekorun gelmesindeki üçüncü faktör de iki olimpiyat şampiyonu; LaShawn Merritt ve Kirani James ile aynı yarışta olmanın yarattığı atmosfer ve fazladan motivasyon... Wayde, finalde en dış kulvarda olduğu için rakipleriyle hiç göz teması kuramadan yarıştı. Bu, ilk bakışta ciddi bir dezavantaj gibi görünse de hedefe odaklanmış atletin dikkatini tek bir noktaya toplaması açısından olumlu etki yapabiliyor.

Sonuç itibarıyla inanılmaz bir ciğer gerektiren yarışın karşı düzlüğünde 9.80’lere inebilen Van Niekerk’in, 43 saniyenin başını koşması eğreti durmuyor. 17 yıllık rekoru (43.18) buhar olan Michael Johnson’a sorarsanız, o bacaklarda 43 saniyenin altı bile mevcut. Yine de kimse, inançlı bir Hristiyan olan Van Niekerk’in, bu rekoru içindeki ilahi güçle kırdığına garanti veremiyor.

Rio’daki atletizm mücadelesinde bir dünya rekoru daha vardı. Ancak sahibi Anita Wlodarczyk’in kerameti kendinden makul olduğu için, ortalık o kadar ayağa kalkmadı. Zira rekorun geleceği, hem sezon içinden hem de daha elemedeki 76.93’ten belli olmuştu.

Çekiç gibi kadınlar atletizmine 90’larda giren 3 bin metre su engellide de rekor gelseydi (ki 0.94 saniye ile kaçtı) şaşırtıcı olmayacaktı. Çünkü her iki disiplin de henüz rekor gelişim payı açısından başlarda sayılabilir.

Yeniden başa dönelim. Atletizmde ‘kırılması teklif dahi edilemeyecek’ dünya rekorları bir bir listeden düşerken, şüphelerin devam etmesinin en önemli sebeplerinden birisi IAAF gibi görünüyor. IAAF’ın ceza rejiminde uyguladığı çifte standartlar, manasız af kampanyaları, promosyon odaklı şampiyonalar, ister istemez bazı atletlerin ‘pazarlama adına’ kayırılabileceği şüphesini doğuruyor. Küresel spor yönetimi boğazına kadar rüşvete batmışken, onların dümenindeki evrende yaşananların tertemiz olduğunu iddia etmek de haliyle biraz cesaret istiyor.

Socrates Dergi