
Bizim Mary
4 dk
Son dönemde adı daha sık duyulan Meryem Bekmez, hiçlikten yükselen bir süper yetenek. Yürüyüşte 20 ayrı dalda Türkiye rekorunu elinde tutan 18 yaşındaki ismin geleceği de bir hayli parlak.
Beyaz ülke Finlandiya’nın yıllardır görmediği yakıcı sıcaklık ve apaçık gökyüzünde, saat öğlen 12’ye yanaşıyor. Tampere’deki Ratina Stadyumu’nda XXS beden Ay-Yıldızlı forması bile üzerine bol gelen ufak tefek Meryem Bekmez, 20 Yaş Altı Dünya Şampiyonası’nda parmak ısırtan sıra dışı bir performans daha çizmekte... 10000 metre pist yürüyüşünde bitime üç tur kala liderlikte olan Meryem, yarışı 44:17.69 gibi olağanüstü bir dereceyle Meksikalı Alegna Gonzalez’in dört saniye arkasında ikinci bitirerek gümüş madalya alıyor.
Tampere’de kazandığı madalya, Meryem’in bir yıl önce Kenya’da aldığı 18 Yaş Altı Dünya Şampiyonası gümüş madalyasından sonra ikinci dünya şampiyonası podyumu. Kenya’da 0.49 saniye ile geçildiği (yürüyüşte böyle yakın bir finiş görülmüş şey değil) Glenda Morejon, bu kez arkasında. Yarış bitiminde yere yığılan iki yürüyüşçü, ellerini birbirine kavuşturup nefesleniyorlar. Ardından Meryem, Glenda’yı kucaklayıp ayağa kaldırıyor ve kollarını birbirlerinin boynuna dolayarak tribün kenarında kendilerine uzatılan bayraklarını almaya gidiyorlar. Uzaktan bakıldığında bu karenin iki tarafı, kariyerleri dışında sosyoekonomik açıdan da benzeşiyor. Meryem, çatışma yorgunu Diyarbakır’ın en yoksul kesimi Bağlar’dan geliyor; Morejon ise Guayaquil’de yaşayan işsiz bir baba ve pazarcılık yapan bir annenin kızı. Tek kelime İngilizce bilmeyen ve arasında binlerce kilometre bulunan iki farklı varoşta büyüyen 18 yaşındaki bu süper kızlar, sessizce ‘üçüncü dünya dostluğu’ gösterisinde bulunuyorlar...
Meryem, aynı yarış sonrası doping kontrol odasında numune vermek için bekleşirken, bir başka arkadaşıyla sarmaş dolaş. Yine konuşmalar çat pat, eller kollar çalışıyor, gülüşmeler, şakalaşmalar... Üzerinde Meksika forması var, şampiyon Gonzalez’in sırtında ise Türkiye yazıyor. Tüm bunları gördüğümde aklıma ilk gelenler, Ataköy’de yaklaşık iki buçuk yıl önce izlediğim o çekingen kızın hâli oldu. O yarışmada Türkiye salon rekorunu kırdığında, kafasını yerden kaldırıp çevresindekilerle iletişim bile kuramayan 16 yaşındaki Meryem, şimdilerde her katıldığı yarışmada Türkiye kafilesinin maskotu. İnsanı hayrete düşüren hızda gelişim gösteren özgüvenini görünce, “Şu çocuk İngilizce konuşabilseydi neler olurdu acaba?” demekten kendimi alamıyorum.
31 Temmuz 2000 doğumlu Meryem, şu anda pistte (stadyum yürüyüş) ve yolda tam 20 ayrı Türkiye rekorunun sahibi. Atletizm tarihinde aynı anda 20 rekoru elinde tutabilen kimse olmamasını bir yana bıraktım; kırdığı son rekor gerçekten anormal. Meryem, hayatında sadece ikinci kez 20 kilometre yürümesine rağmen Berlin’deki 2018 Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda yaptığı 1:31:00 ile Yeliz Ay’ın 14 yıllık eski rekorunu dört dakika aşağıya çekti. Yürüyüşçülerin genelde 20 kilometre yürümeye 20 yaşında başladığını düşünürseniz, Meryem’in 18 yaşında kırdığı Türkiye rekorunun 'fizik kurallarını çiğnediği’ ortada. Üstüne üstlük, bu seviyedeki bir yarışın çok büyük bölümünde ilk 10’da gidip, temposunu dengede tutması (son kilometre 4:36), Bekmez’in bunları tesadüfen yapmadığını ve antrenör tabiriyle ‘bacağında nasıl bir derece’ olduğunu gösteriyor bizlere...
Şimdilik her şey harika görünüyor olabilir ama yine de bir şerh koymak şart. Bu olağan dışı yeteneğin gelecek iki yıl içinde en ciddi problemi ‘sağlıklı kalabilmek’ olacak. Müthiş derece yapmış olsa da, Meryem Bekmez henüz U20 sınıfında bir atlet. Bu sebeple, ‘Büyüklerle de yürüyebiliyor’ diyerek 20 kilometre ile kapasite artırımına gitmesinin, ciddi bir fiziksel aşınma getireceği muhakkak. Dolayısıyla, Meryem’i bugünlere getiren antrenörü Çetin Arslan’ın bu noktayı dikkate alması gerekiyor. Meryem’in önümüzdeki sezon daha dengeli ve yaşına uygun müsabakalarda kalması, üst limiti fazla zorlamaması, verimli bir kariyer için zorunlu görünüyor.