Boğulmamak İçin
4 dk
Özel bir hikâye için bazen dünyanın bir ucuna gitmeniz gerekebilir. Endonezyalı Sudomo'nunki onlardan biri ve içinde acı kayıpların yanında, yüzme ve umut da var.
Endonezya'nın Java adasında bulunan Yogyakarta kentinin içinden; kimi zaman sellerin, kimi zaman lavların aktığı Kali Code Nehri geçiyor. Bahar aylarında durgunlaşan nehir, Muson yağmurlarıyla birlikte asıl yatağına kavuşuyor. Sıcaklık 38 derece ve nem yüzde 90'larda. Devasa bir düzlüğün ortasında yükselen Merapi Yanardağı ise hiç patlamamış gibi sakin bir şekilde duruyor. Oysa bölge halkına tarihini sorduğunuzda önce duraklıyorlar. Sonra her zamanki şen şakrak üsluplarını bir kenara bırakıp 1006 yılından günümüze kadar gerçekleşen patlamaları, kendi aile mazileriyle harmanlayarak anlatıyorlar.
Bütün bu hikâyelerin içinde bir kişinin, Sudomo'nun öyküsü bir hâyli kendine özgü. 2010'da ailesinden üç kişiyi yanardağ patlamasında kaybetmiş. 1993'te de arkadaşı Rıdwan, Kali Code Nehri'nde boğulmuş. Tüm bunlardan bahsederken nefes nefeseydi. Çünkü bütün Gondolayu Mahallesi sakinleri gibi o da geçen selde dağılan dere duvarını onarmak için tatil günlerinde bile durmaksızın çalışıyordu. Sonra işin garipliğini yüzümden okumuş gibi gülerek konuşmaya başladı: "Yakın dostumun canını alan, dibinde Merapi'nin donmuş lavları olan bir nehrin duvarlarını tamir etmek kulağa saçma geliyor değil mi?"
Basit bir "Evet" sonrası, Sudomo devam etti: "Hayır, saçma değil. Evet, nehre ve yanardağa karşı içimde bir öfke var ama bu, kör bir nefret değil. Sonuçta ben burada yaşıyorum. Çevremden nefret edersem üzülen ben olurum. Ailemi, arkadaşlarımı kaybettiğim zamanlarda durumum pek de iç açıcı değildi. Nehirde boğulan arkadaşımı toprağa verdikten sonra nehri tokatladığımı, bağırdığımı ve ağladığımı hatırlıyorum. Yanardağ patlamasında ise yakın akrabalarımı kaybettim. Hayat, benim için cehenneme dönmek üzereydi. Patlamadan sonra dereden uzunca bir süre lav aktı. 'Burada neler oluyor!' diyordum kendi kendime."
O sırada yanımızda bulunan dedesi gülerek araya girdi. Gözleri bir şaka yapacağının haberini verir gibiydi. "Lavları da tokatlasaydın ya" dedi. Kimse kahkaha atmadı ama herkes hafifçe gülümsedi. Sudomo, tekrar sözü aldı: "O yıl Muson yağmurları sanki her zamankinden daha şiddetliydi. Nehir taşmıştı. Bir sabah terli ve bıkkın bir şekilde uyandım. Odamdan çıktım. Duvarı aşıp nehre indim. Su çok sakin akıyordu. Derinliği bir metre civarındaydı. Ayağım nehrin tabanına değince turuncu lavlar aklıma geldi ve ayağımı hemen kaldırdım. Buz gibi suyun altında donmuş olduklarını bilsem de turuncu akıntıyı görmüş olmak bu saçma hareketi yapmama yetti. Aklıma yaşadığımız felaketler geliyordu. Suyu sıkıp parçalamak istiyordum. Elimi yumruk yaptığımda su damlaları parmaklarımın arasından akıp gidiyordu. Topuklarımla nehrin tabanına vuruyordum ama olan sadece topuğuma oluyordu. Donmuş lav dünyanın en sert şeylerinden biridir. Gerçekten kendimi çaresiz hissediyordum. O sırada bir balık bacağıma değip geçti. Ürken balığın telaşla suyu bulandırmasını izledim. Balık tekrar suyla bir olmuştu. Nehrin ortasında olmama rağmen nehrin en yabancısı olduğumu fark ettim. Yüzmeye karar verdim. Suyun içinde çaresiz bir şekilde bekliyorsan yüzmelisin, değil mi? Yüzüstü soğuk suya uzandım. Derin bir nefes aldıktan sonra kulaç atmaya başladım. Attığım her kulaçta aklıma kaybettiğim sevdiklerim geliyordu. Sanki onlar için, onların nefesiyle yüzüyordum. Gerçekten çok tuhaftı. Birkaç kulaç daha attıktan sonra kafamı suya soktum ve donmuş lav tabakasına dokundum. Daha da hızlandım. Hissettiğim duygu, intikam değildi. Kibir de değildi. Yaşamaktan, umutlu olmaktan vazgeçmediğimi hissediyordum. Merapi'ye ve Kali Code'ye ben de buradayım diyordum."
Sudomo, bu deneyimin ardından hislerini bir kez daha gözden geçirdiğini söyledi ve devam etti: "Sakinleşmiştim. Attığım, sadece vücudumda biriken enerji değildi. Bastırılmış tüm duygularımı nehre bırakmıştım. Kendime acımıyordum. Beş yıldır her Muson sonrasında nehir yükselip yavaşladığında yüzüyorum. Yüzünce kötü duygulardan uzaklaştığımı, her kulaçta doğayla bütünleştiğimi hissediyorum. Hayat kaldığı yerden devam ediyor. Ama bazı sabahlar uyandığımda 'Keşke Merapi Yanardağı kadar cüsseli olsaydım' diyorum kendi kendime. Merapi'ye binlerce yumruk atsam, o koca dağı paramparça edip pamuk gibi bir kenara savursam… Ama galiba, bunun için biraz da boks yapmalıyım."
Sudomo, acısıyla baş etmenin yolunu yüzmekte bulmuş. Öfkesini enerjiye dönüştürmeyi öğrenmiş. Bir insanla ya da kendisiyle rekabet içinde değil. Acılarını cisimleştirdiği yanardağa ve nehre karşı yüzüyor. "Daha pes etmedim, burada nefes alan, kasları yanan ve hareket eden biri var" diyor. Bir köşeye çekilip yas tutmak yerine kulaç atıyor. Acının, kederin ve hüznün içinde boğulmamak için.