Kumpanya

12 dk

Brezilya futbolu, bugün dünyanın önemli ekollerinden biri.1960'ların başında ise durum biraz farklıydı. Ülke futbolu, bu tarihten itibaren yükselişe geçti. Bu ivmede Santos takımının rolü büyüktü.

Eylül 2017... Real Madrid, evinde Real Betis'i ağırlıyor... İspanyol gazetelerinin manşetlerinde yer alan ortak kelime 'rekor.' Kasıtları, Santos'un 1961-1963 yılları arasında elde ettiği üst üste 73 maçlık gol rekoru. Üç gün önceki Real Sociedad deplasmanında bu sayıya ulaşan Real Madrid'in, -her ne kadar sonradan AS gazetesi daha uzun (fakat tartışmalı) bir seri tespit etse de- rekorun tek sahibi olmak için bir gol atması yetecek. Ancak ev sahibi takımın 27 şut attığı maçtaki tek gol, 90+4. dakikada Betis'ten geliyor. Ve Santos'un rekoru kırılamıyor…

Santos, aslında Sao Paulo şehrinin üçüncü takımı gibi. Popülarite bakımından Sao Paulo FC ve Corinthians'ın arkasında kalıyor. Ancak Brezilya denince akla gelen ilk şeyin futbol oluşunun arkasında biraz da onlar var. Santos, 1950'lerin ikinci yarısından itibaren önce ülke çapındaki şampiyonalara, ardından dünya futboluna damga vururken Brezilya Milli Takımı da dört Dünya Kupası'nın üçünü kazanarak bir daha hiç değişmeyecek imajının sahibi oluyordu. Santos artık, yükselen Brezilya futbolunun sembolüydü.

Tabii öncesi de var... 14 Nisan 1912 günü, Titanic battıktan sadece birkaç saat sonra kurulan Santos, uzun yıllar vasat bir kulüp olarak varlığını sürdürdü. Ta ki Araken Patusca'ya kadar. Kulübün ilk başkanının oğlu, ilk sembol oyuncusu olduğu Santos'un kaderini değiştirmeye çok yaklaşmıştı. Ondan önce dördüncü sıradan yukarısını göremeyen takım, onunla birlikte üç kez üst üste ikinci sırayı aldı. Araken, aynı zamanda 1930 Dünya Kupası'nda Brezilya forması giyerek kulübün en büyük arenaya gönderdiği ilk oyuncu oldu. Ancak ilk şampiyonluğunu, gol krallığı da yaşadığı Santos'la değil, 1931 yılında Sao Paulo formasıyla kazandı. Santos ise bu sevinç için onun dönüşünü bekleyecekti. 1935 yılında Araken kulübe dönerken şampiyonluk da aynı şehirde el değiştirdi.

Nihayet zafer gelmişti. Fakat yıllar boyu bu hedefi zorlayan oyuncular artık kariyerlerinin sonuna yaklaşmıştı. Futbolu bırakan isimlerin yeri doldurulamayınca, ikinci bir şampiyonluk günden güne daha uzak bir hedef hâline geldi. Santos'un silik dönemi, Lula'nın (Luiz Alonso Perez) takımın başına geçtiği 1954 yılına dek devam etti. Taksi şoförlüğü, fırıncılık gibi çeşitli işlerle uğraştıktan sonra teknik direktörlüğe başlayan ve bir süre sonra kendini Santos'un genç takımlarını yönetirken bulan Lula, çalışkanlığı ve uyumlu karakteriyle dikkat çekince iki yıl içinde A Takım teknik direktörlüğüne yükseldi. Ve daha ilk maçında, kulüpte bir şeylerin değişeceğinin izlenimlerini verdi. Daha önce Maracanã Stadyumu'nda oynadığı tüm maçları kaybeden Santos, dönemin dev takımı Botafogo'yu 3-2 yendi. Bu, Lula'nın daha sonra yapacaklarının yanında hiçbir şeydi.

Lula, bir taktiksel deha değildi. Ancak oyuncularını kapasitelerine ulaştırma konusundaki becerisi ve birkaç yıl içinde bütün kadrosunu kaplayacak yıldızlarla iletişimiyle Santos'u kusursuz bir takım hâline getirdi. İlk defa onun forma verdiği oyunculardan Pepe, Lula'yı "İyi bir atmosfer yaratmak ve bireyleri bir takım hâline getirmek onun sihriydi. Lula bizim öğretmenimizdi ve biz de ona bu şekilde hitap ederdik" diye anlatıyor. Bu atmosfer, daha ilk sezonda Santos'a 20 yıldır beklediği şampiyonluğu getirdi. Takımın forveti Del Vecchio o yıl 38 gol atmış, Zito ve Pepe gibi iki süper yıldıza kulübün sonraki sekiz yılında önemli iz bırakacak isimlerden Pagão da eklenmiş ve şampiyonluk çok güçlü bir kadroyla gelmişti. Bununla birlikte, sürdürülebilir başarı için kulübe yeni genç yetenekler kazandırmak için çalışmalar hızlanmıştı. Ancak takımın en önemli transferi, şampiyonluktan beş ay sonra, eski milli forvet Waldemar de Brito'nun tavsiyesiyle gelen 15 yaşındaki çocuktu. Waldemar, Bauru kulübünün genç takımından öğrencisi olan bu çocuğun çok yakında dünyanın en iyi futbolcusu olacağını söylediğinde, Başkan Athie Jorge Cury aslında bu söylemle pek de ilgilenmemişti. Zaten hâlihazırda çok güçlü bir kadroya sahipti. Nitekim, o arada üst üste ikinci şampiyonluklarına ulaşmışlardı. Fakat bir süre genç takımda oynayan bu çocuk, yani Edson, birkaç ay içinde A Takım'a yükseldi.

Edson oynamaya başlayıp gollerini sıraladığında, milli takım teknik direktörü Sylvio Pirillo da ona kayıtsız kalamadı. 7 Temmuz 1957 günü oynanan Arjantin maçında Brezilya formasını sırtına geçiren 16 yaşındaki Edson, bir milli maçta gol atan en genç oyuncu oldu. Üç gün sonraki rövanşı da boş geçmedi. Santos'a döndüğünde coşkuyla karşılandı. Sırada, onun 'sahne ismi'ni bulmak vardı. Edson, çok düzdü; takım arkadaşlarının ona yakıştırdığı 'Gasolina' (Benzin) ise çok garip. Nihayetinde okuldaki lakabı Pele'de karar kılındı.

Pele'nin de eklenmesiyle Santos'un gücü anormal bir boyuta ulaşmıştı. Üstelik takviyeler devam ediyor, Coutinho gibi yeni yıldızların da katılımıyla kadro her yıl biraz daha ulaşılmaz bir noktaya geliyordu. 'Os Santasticos', 'Beyaz Bale', 'Rüya Takım' gibi sıfatlarla anılan takım, işte tam da bu noktada Brezilya futbolunun da yükselişine önayak oldu. Brezilya Milli Takımı, 1958'de tarihinin ilk Dünya Kupası'na ulaşırken çeyrek finalde 1, yarı finalde 3, finalde 2 gol atan Pele henüz 18'ini doldurmamıştı. 1962'de ise kadroda tam yedi Santos'lu futbolcu kendine yer bulmuş, grup aşamasındaki Çekoslovakya maçında sakatlanan Pele'nin turnuvanın kalan bölümünü kaçırmasına rağmen, Brezilya bir kez daha kupaya uzanmayı başarmıştı.

Milli takım başarıdan başarıya koşarken kulüp takımlarının henüz uluslararası bir başarısı yoktu. Bu açığı kapatan da yine Santos oldu. 1962 Dünya Kupası Finali'nden tam üç ay sonra, Uruguay ekibi Peñarol'u üçüncü maça uzayan finalde deviren Santastikler, Libertadores Kupası'nı Brezilya'ya götürmeyi başardı. İlk iki maçı sakatlığı nedeniyle kaçıran Pele, üçüncü randevuya yine iki golle damga vurmuştu. Sırada ise Kıtalararası Kupa vardı ancak Santos'un bu defaki rakibi çok daha güçlüydü: 1961-62 Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Real Madrid’i, Puskas'ın üç golüne rağmen 5-3 yenen Eusebio'lu Benfica… Ancak Portekizli rakibini Brezilya'da 3-2, Portekiz'de 5-2'lik skorlarla deviren Santos, dünyanın en büyüğü olduğunu ilan etti. Kulübün incisi, iki maçta attığı beş golle yine başroldeydi.

Ertesi yıl da senaryo değişmedi. Santos, önce Boca Juniors'u mağlup ederek Libertadores Kupası'nın, ardından tarihin en güçlü Milan kadrolarından birini devirerek Kıtalararası Kupa'nın sahibi oldu. Bu başarının Brezilya adına ne ifade ettiğini anlatmak için Libertadores Kupası'nın 1976 yılına, Kıtalararası Kupa'nın da Zico'ların Flamengo'suna (1981) kadar hiçbir Brezilya takımı tarafından alınamadığını not düşmek gerek.

Brezilya, son iki Dünya Kupası'nın şampiyonuydu. Santos ise kulüp bazında son iki yılın en büyüğü. Artık bütün dünya, futbolun Brezilya'da bir başka oynandığının farkındaydı ve herkes bu takımı, tabii ki özellikle de Pele'yi merak ediyordu. Zira ne Brezilya Ligi'nin takip edilebileceği bir yayın organı vardı ne de televizyonlar yaygındı. Real Madrid, Manchester United, Inter, Juventus gibi Avrupa devlerinden Pele'ye gelen teklifler önce Santos Başkanı tarafından, ardından onu milli servet ilan eden Brezilya hükümeti tarafından reddedilince geriye bir tek seçenek kalıyordu: 1959'dan beri süregelen bir geleneği sürdürmek, yani Santos'la özel maç yapmak.

Santos, bir futbol turnesine çıkmıştı ve bütün dünyayı dolaşıyordu. "Dinlenmeye vakit yoktu. Bir stadyumdan diğerine ucu ucuna yetişiyorduk." Pele, otobiyografisinde o günleri böyle anlatacaktı. 1972 yılında yolu Türkiye'ye de düşen ve Fenerbahçe ile karşılaşan "Pele'li Santos"un 15 yıl boyunca Avrupa'da kaç özel maça çıktığının tam sayısına ulaşmak biraz zor. Ancak sadece altı hafta içinde 20 farklı ülkeden Real Madrid, Barcelona, Hamburg, Feyenoord, Sporting gibi 26 farklı Avrupa takımıyla karşılaştıklarını not düşmek bir ipucu olabilir…

Sadece Avrupa mı? 1969 yılında Afrika turuna çıkan Santos; Kongo Halk Cumhuriyeti, Demokratik Kongo, Nijerya, Benin, Gana ve Cezayir'de futbol oynayacaktı. Bu ülkelerin bazılarında savaş ya da iç savaş sürmekteydi. Santos'u izleyebilmek için kafilenin geçişi sırasında Kongo Nehri'nin iki yakasında silahlar aşağı indi. Üç gün sonra yaşanan benzeri bir olaysa bugün bile Pele ve Santos hakkında en çok anlatılan hikâyelerden biriydi; kanlı Nijerya iç savaşında 48 saatliğine ateşkes ilan edilmişti. Takımın oyuncularından Lima, o günden hatırladıklarını böyle anlatıyordu: "Bir sürü silahlı muhafız ve aç insan gördük. Ama herkes, kafalarında sandalyelerle stadyuma yürüyordu. Stat büyüktü ama yetmiyordu. Birçok insan sandalyeleriyle dışarıda kaldı."

'Os Santasticos' çılgınlığı, 1960'ların sonundan itibaren ülke içi lig ve kupalardan ziyade bir tiyatro kumpanyası gibi dünyanın dört bir yanında yapılan maçlarla yaşandı ve Pele'nin Cosmos'a transfer olduğu 1974 yılına kadar sürdü. Ardından da tarihe gömüldü. Santos, 1968'den bugüne dek Brezilya Serie A'da yalnızca iki şampiyonluk kazanabildi. 1974'ten 2006'ya kadar ise iki eyalet şampiyonluğu…

Ancak bünyesinden çıkardığı her yetenekli futbolcu, bir 'Yeni Pele' olma ihtimaline karşılık Avrupa'nın dev kulüplerinin radarına girdi. Sao Paulo ve Corinthians, ülke içinde Santos'a oranla çok daha başarılı kulüpler olmasına karşın, Avrupa'da Santos etiketi her daim önemli oldu. Cesar Sampaio, (Chelsea'li) Alex, Marcos Assunçao, Alex Sandro, Nene, Ganso, Renato, Felipe Anderson, bir dönem Türkiye'de de forma giyen Diego ve Elano gibi birçok yıldızın yolu başlangıçta Santos'tan geçti ve pek çoğu da Avrupa'ya giderken kulübe büyük bonservis ücretleri kazandırdı. Bunda Pele ve arkadaşlarının attığı imzanın payı öylesine büyüktü ki bu oyunculardan ofansif meziyetleri yüksek olanlar, çoğunlukla isminin başında 'Yeni Pele' sıfatını buldu.

'Yeni Pele'lerin en ünlüsü, kariyeri yeteneklerinin fersah fersah gerisinde kalan Robinho'ydu. 2005 yılında Real Madrid'e transfer olan oyuncu, hiçbir zaman uzun süreli istikrar yakalayamadı ve tam 100 defa milli takım forması giymesine rağmen futbol tarihinde bir iz bırakamadı. Onun yarım kalan işini tamamlayan ise 2013 yılında aynı sıfatla Barcelona'ya transfer olan Neymar oldu. Neymar, henüz 25 yaşında. Ancak 'Yeni Pele' mücadelesinden galip çıkmış olacak ki Santos'tan çıkan son süper yetenek olan 'Gabigol' lakaplı Gabriel, daha şimdiden 'Yeni Neymar' olarak anılıyor…

Socrates Dergi