
Caz Çağı
11 dk
David Thorpe, oyuncu geliştirme koçlarının öncüsü ve belki de en ünlüsü. NBA'in Z Kuşağı'nı işlerken onun kapısını çalmamak olmazdı.
David Thorpe ile konuşmamız bir klişeyle başlıyor. "Türkiye'yi çok severim, 1990'larda dört kez gelmiştim." Ama aslında anlattıkları, sıradan anılar değil. Dünya basketbolunun 1990'lardan bugüne gitgide daha fazla önem verdiği oyuncu geliştirme koçlarının ilk büyük isimlerinden olan Thorpe, vaktiyle ülkemizde de basketbol kampları düzenlemiş ve hepsinden güzel hatıralarla ayrılmış. Selam söylememiz gereken isimleri bir çırpıda sayıyor. Arkasından esas meselemize geliyor ve uzun yıllardır hem koçluk hem de yorumculuk yapan Thorpe'a sorularımı yöneltiyorum. Oyuncu geliştirme koçluğunun böylesine moda olmasına nasıl bakıyor? Bu işin sırrı ne? Günümüz yıldızlarının temel becerilerini nasıl buluyor? Kapak dosyamızda işlediğimiz Tatum, Zion, Doncic gibi yetenekleri nasıl analiz ediyor?
Oyuncu geliştirme koçlarının ünlenmesinden gurur duyuyorum. Bu mesleğe başladığımda alanımda iyi olan çok az koç vardı. 1990'lı yılların başında benimle çalışabilmek için iki saat araba kullanan genç oyuncular hatırlıyorum. Aslına bakarsanız, hemen hepsinin harika 'maç koçları' vardı. Ama maç içinde doğru kararlar veren bir koç olman oyuncularını bireysel anlamda geliştirmekte mahir olduğun anlamına gelmez. Ya da şunu düşünün: Oyuncu olarak bir takımdaki göreviniz iyi ribaund alıp takım savunmasına katkı vermek, dolayısıyla antrenmanlarda şutunuza dair özel çalışma yapılmıyor. Ama neticede bir sonraki işiniz için şutunuzu da geliştirmelisiniz. Ben oyunculara bu anlamda yardım etmeye çalışıyorum uzun süredir.
Dediğim gibi, şu an oyuncu geliştirme koçları çok popüler. Ama bu konuda bir pişmanlığım var. Bu iş moda oldukça çok sayıda insan 'beceri geliştirmeye' odaklandı. Fakat bireylerin becerileri üzerine düşülürken bunların sahaya nasıl yansıyacağı pek hesaba katılmadı. Farkı anlayabiliyor musunuz? Süslü, gözalıcı hareketler yapmaya çok fazla çaba harcanırken maç kazandıran hareketleri öğretmek ikinci plana atılıyor bazen. Benim ve beraber çalıştığım arkadaşlarımın felsefesiyse hâlâ aynı. Oyuncuların daha fazla maç kazanmasına yardımcı olmak istiyoruz.
Sosyal medyanın bu konuda büyük etkisi oldu. Ben hep şuna inandım: Profesyonel oyuncularla yaptığım çalışmalar özel kalmalı. Zaten onların yaptığı hareketler ESPN'de veya internette yeterince gösteriliyor. Bazı koçlar, bana "Oyuncularla yaptığın çalışmaları sosyal medyaya koymalısın" şeklinde fikirler veriyor. Ama burada amaç, kendi reklamımı yapmak değil. Oyuncuların daha iyi olması için buradayım. Fakat işte, sosyal medya etkisi. Sporcuların parlak hareketlerin sonunda şut soktuğu videolar her köşeyi süslüyor şu an. Ama işimizin özü maçtır; maç kazandıracak oyunları, hareketleri öğretmektir.
Koçluk üzerine okuduğum ilk kitap, Dean Smith'in Basketball, Multiple Offense and Defense'iydi. İlk sayfada en önemli hücum oyunundan bahseder Smith. Nedir o, biliyor musun? Evet, serbest atış. Ne yapmaya çalışıyorlar? Boyalı alana girmek ve faul çizgisine gitmek. Şu anda da gelişmiş, modern istatistikler konuşuluyor, üç sayılık atışın ne kadar hayati olduğundan bahsediliyor. Ama öz hâlâ aynı. Ne kadar az atışta ne kadar çok sayı bulabilirsen o kadar iyi. O yüzden serbest atışlar hâlâ basketboldaki en ideal hücum biçimi. Çünkü önemli olan verimliliktir.
Vaktiyle bir kitap yazmıştım, Basketball is Jazz adında... Orada da tekrar ederim, koç olarak ilk amacımız ilham vermektir. Oyuncuları antrenman yapma, kendilerini geliştirme konusunda heyecanlandırmalıyız. Süreç konusunda heveslendirmeliyiz. Ve şunu asla unutturmamalıyız: Süreç, başarısızlıkları da içerir. Başarısız olursunuz, her şeyi berbat ettiğiniz dönemler gelir. Basketbol, hatalar oyunudur. İkincisi, oyuncuların kalplerine köprü kurmalıyız. Bize güvenmelerini sağlamalıyız. Her ilişki farklıdır. Bir oyuncuya olan yaklaşımınız diğeriyle aynı olmaz, her oyuncunun karakteri farklıdır. 1990'larda Türkiye'ye geldiğim kamplarda da bunu anlatmaya çalışıyordum. Bizim işimiz, her bireye olabildiğince en doğru şekilde yaklaşmaktır.
Oyun, eğlenceli olmalı. Oyuncuları maç kazandırmaya doğru yöneltirken sahada keyif almasını sağlayacak atmosferi de kurmalısınız. Kitabıma Basketball is Jazz adını koymamın sebebi de o. Caz bir müzik türü olarak sizi takım olmaya götürür, diğer enstrümanları ve çalışma arkadaşlarınızı hissetmenizi sağlar. Klasik müzikte notaları takip edersiniz, herkes kendi enstrümanına odaklanır. Caz ise farklıdır. Basketbolda da öyle. Sadece kendinizi düşünemezsiniz, beraber oynadığınız dört kişiye de dikkat etmelisiniz. Meşhur bir şaka vardır: "Michael Jordan'ı 20 sayının altında tutmayı başaran tek insan Dean Smith'tir" diye. Jordan'ın Chicago Bulls şortunun altına yıllar boyunca North Carolina şortu giymesinin bir mantığı var. Evet, her zaman çok yetenekliydi. 16 yaşında, kendi sınıfında ABD'nin en iyi oyuncularından biriydi. 18 yaşında, aynı şekilde... Ama 18 yaşında kendi grubunun en iyisi olanlar bunu genelde 25 yaşında da başaramazlar. İlerleme çizgisel değildir. Ama Dean Smith onu geliştirdi. Sadece becerilerini geliştirmedi. Nasıl oynayacağını, oyuna nasıl yaklaşacağını, nasıl kazanacağını da gösterdi.

Jayson Tatum
NBA, oyuncu gelişimi konusunda şu anda başka bir noktada. Basketbolcular, 1980'lerdeki muadillerine göre çok daha yetenekli, çok farklı şeyleri aynı anda becerebiliyorlar. Luka Doncic, inanılmaz bir yetenek. Zion Williamson, inanılmaz bir yetenek. Jayson Tatum, inanılmaz bir yetenek. Luka, vücudunu ve atletizmini bir yaz içinde müthiş geliştirdi. Zion, sadece skor bulmada değil, topla oynama konusunda da yeteneklerini artırıyor. Tatum ise kısa sürede o kadar basamak atladı ki… Uzun süre NBA gündeminin tepesinde olacaklar.
Tatum sadece şut tercihlerini geliştirmedi, oyunu anlama konusunda da yol kat etti. Eskisi kadar zorlamıyor, trafikte dripling yapmaya çalışmıyor. Oyunu yavaş yavaş caz müziğe benzemeye başladı. Geçtiğimiz yıllarda daha fazla solo yapmaya uğraşıyordu, sadece kendisi için üretmeye çalıştığı dönemler oluyordu. Ama zaman geçtikçe sahada dokuz başka oyuncunun daha bulunduğunu anladı. Zaten basketbolcu olarak amacın sahadaki dokuz kişinin yanında nerede duracağını, ne yapacağını öğrenmektir.
Tatum'ın gelişiminin etkileyici taraflarından biri de şu: Hem o hem de Jaylen Brown inanılmaz savunmacılar. Ve bir kez daha Brad Stevens başta olmak üzere Boston Celtics'in oyuncu gelişimi konusunda ne kadar becerikli olduğunu görüyoruz. Elbette Brown da Tatum da yetenekli oyuncular olarak lige girdiler ama ne olursa olsun, Boston'da geliştiler mi? Geliştiler. Diğer taraftan, Brad Stevens'ın ne kadar özel bir koç olduğunu söylemeye gerek yok zaten ama meseleye sadece onun üzerinden bakmamak lazım. Organizasyon olarak Boston, oyuncu gelişimi konusunda bir modeldir. Marcus Smart'a bakın. Sadece NBA'in değil, tüm dünyanın en iyi savunmacılarından biri şu an.
Organizasyon anlamında Celtics seviyesinde çok az takım var. Mesela insanlar oyuncu geliştirme koçluğu yönünden Miami Heat'ten de hep bahsederler. Heat'in genel idaresini ben de çok beğeniyorum. Profesyonellik konusunda hassas bir camia Heat ve oyuncularının kondisyonlarını muazzam bir seviyede tutabiliyorlar. Bugünlerde oyuncu gelişimi yönünden de iyi işler yapıyorlar. Bam Adebayo'ya bakın, yükselişi etkileyici. Ama özellikle LeBron James'in orada olduğu dönemde takım olarak bazı hatalar yaptılar. Gençlere hiç yatırım yapmadılar, sadece yaşlı oyunculara yöneldiler ve bu uzun vadede doğru değildi. Meselenin özüne dönersek, baştan aşağı, bütün departmanlarıyla Celtics kadar iyi yönetilen çok az kulüp olduğunu düşünüyorum.
Luka Doncic-LeBron James benzetmelerine katılıyorum. İkisi de muazzam düşünürler. Doncic daha çok genç ama oyun yönlendirme konusunda şimdiden çok elit. Yeteneklerini saymaya gerek yok zaten. Elbette LeBron çok daha atletik, tarihte o fizikle basketbol oynayan herhangi bir oyuncudan daha atletik zaten. Ama yine de benzer yönleri çok; oyun kurma, yönlendirme, düşünme anlamında. Doncic, birçok şampiyonluğun adayı olacaktır.
Doncic'in oyunundan söz ederken birçok kişi 'his' kelimesinin altını çiziyor. Bu ne demek? Çok basit: Nerede pas atacağınızı, nerede penetre edeceğinizi, nerede şuta kalkacağınızı bilmek. Hepimizin farklı yetenekleri vardır. Doncic belki sebze yetiştirmek konusunda çok yetenekli değildir veya harika resim çizemez. Ama o, basketbol oynamak için doğmuş. Tabii ki basketbolda geliştirebileceğiniz çok yön vardır, tecrübe kazanırsınız ve zaman geçtikçe verdiğiniz kararlarda daha başarılı olursunuz. Fakat Doncic'in sahip olduğu IQ, doğuştan.
Diğer taraftan, Tatum'ı geçmişten bir yıldıza benzetmek zor. Çünkü fizik, atletizm, beceri üçgeninde çok farklı bir yetenek. Dedim ya, oyuncularımız artık daha yetenekli. Otuz yıl öncesine göre repertuarları çok geniş. Tatum, 1980'lerdeki oyun kurucular gibi dripling yapabiliyor, mesela Isiah Thomas gibi. Bir yandan da o dönemin üç numaralarının fiziğine sahip. Şut yeteneği eski tip iki numaralar gibi. Şöhretler Müzesi ufukta görünüyor onun için de…
.jpg)
Trae Young
Zion Williamson'a gelirsek… Evet, sağlığına dikkat etmezse sıkıntıları olabilir. Ama New Orleans Pelicans'ın harika yönetildiğini düşünüyorum. Basketbol operasyonlarının başındaki David Griffin, müthiş bir yöneticidir ve aynı zamanda dostumdur. Genel menajerleri Trajan Langdon, çok yetenekli bir oyuncuydu. Hem Duke'te hem de Avrupa'da harika bir kariyeri olmuştu, siz de yakından tanırsınız. Çok güzel bir organizasyon kurdular ve Zion'ın kilolarını yönetmeyi de başaracaklardır. Mesela Kevin Love'ın vücuduna baktınız mı son dönemde? Şimdi o fotoğrafları üniversitedekilerle kıyaslayın. Veya Nikola Jokic'in son halini gördünüz mü? Neden Zion da vücudunu değiştiremesin ki? Değiştirebilir. Zaten unutmamak lazım, halihazırda topla birlikte çok yetenekli bir oyuncu. Fantastik bir pasör. Muazzam ellere sahip, oyun hissi çok yüksek, istediği gibi potaya gitmeyi ve skor bulmayı başarabiliyor. Bazı oyuncuların topu potadan geçirme konusunda farklı bir yeteneği vardır. Bir zamanlar Blake Griffin'de bunu görürdük, şimdi Zion'da aynısı mevcut.
Trae Young, draft gecesi takası yüzünden Doncic'le kıyaslanacak ömür boyu. Ve bu çok haksız. Basketbol, gerçekten adil bir oyun değil çünkü herkes çok uzun, fizikli. Giannis Antetokounmpo, 2,11'lik bir oyun kurucu. LeBron, 2,06'lık bir oyun kurucu. Elbette, boyalı alandan sayı buluyorlar genelde ama oyunlarının merkezinde guard yetenekleri var. Zaten oyun, birçok pozisyonda uzadı. Benim Swansea City'de çok ufak bir hissem var, futbolu da takip ediyorum. Bunun yanında NFL'den bazı oyuncuları da çalıştırıyorum. Trae Young, bana 'soccer' yıldızlarını hatırlatıyor fizik ve oyun bilgisi olarak. Veya NFL'de cornerback olabilirmiş. Bu yüzden de NBA kariyeri boyunca savunma sıkıntıları yaşayabilir. Ama etrafında doğru takım arkadaşları olursa defansif eksiklerini kapatabilirler. O yüzden şimdilik şunu söyleyebiliyorum: Bu yaşta ligin gördüğü en büyük hücum yeteneklerinden biri bence...