
Cehennemde İki Devre
6 dk
Bisiklet takviminin en zalim yarışlarından ikisi Nisan ayında yapılıyor. Peki Bahar Klasikleri nasıl efsaneleşti?
Müzelerde geçen esrarlı hikâyelere alışıksınızdır. Şimdi yazacaklarımız bir polisiye roman değil ama müzede geçiyor. Nedeni de Briek Schotte. Bahar Klasikleri adıyla da bilinen yarışlardan Ronde van Vlaanderen ve Paris-Roubaix’de geçmişte büyük başarılar elde eden bisikletçi, vaktiyle bir şampiyonda olması gereken on özelliği sıralamıştı. Oudenaarde’deki bisiklet müzesinin duvarlarını süsleyen bu maddeler nisan aylarına damga vuran iki yarışın sırlarını da veriyor.
Sahip olduklarınla mutlu ol, demişti Schotte. İki yarış da, bisikletçileri gibi bunu yapıyor. Paris-Roubaix kurucularının başlattığı geleneği sürdürüyor, her sene velodrom finişi sonunda kazanan ortaya çıkıyor. Ronde ise Flaman coğrafyasının karakteristik özelliklerinden olan taşla döşeli küçük tepelerden geçiyor, bir asır önceki gibi.
Bir günde klasik olunmuyor. Sabır ve kararlılıkla her şeyi başarabilirsin. Kuzey Fransa’daki iki tekstil üreticisinin 1896’da başlattığı Paris-Roubaix, Belçika’daki birkaç gazeteciyi etkilemiş, 1913’te Ronde’yi tasarlamalarını sağlamıştı. Sponsorların azlığı, ekonomik sıkıntılar, savaşlar, cephelerde ölen yıldız bisikletçiler, dağılan rüyalar. Hiçbiri bu adamları engellemedi.
Kuruluş sebepleri sadece ticaret değildi. Ne demişti Belçikalı bisikletçi? Asla özgürlüğünü kaybetme. Tarihçi Eric Hobsbawm’ın Aşırılıklar Çağı olarak nitelendirdiği 20. yüzyıl, Bahar Klasikleri’nin de sadece bisiklet yolunda kalmamasına neden oldu. İki büyük cihan harbi ile karşı karşıya kalan yarışlar, büyük acılar çeken coğrafyaların hafıza mekânlarına dönüştü.
Kim olduğunu unutma. Savaştan yara bere içinde çıkan Paris-Roubaix değişmeyi zaten hiçbir zaman istememişti. Kirli, yaralı, sert kalmak bu yarış için modern zamanlara ayak uydurmaktan daha kıymetliydi. Kendilerine ‘Paris-Roubaix Dostları’ adını veren bir topluluğun her sene parkurun korunması için gönüllü olarak çalışması bundan.
Kimlik gibi, merak da mühim. Sadece bakarak çok şey öğrenebilirsin. 1913’te Belçikalı Odile Defraye’ın Fransa Bisiklet Turu’nu kazanmasıyla ülkelerinde artan popülariteyi değerlendirmek isteyen Sportwereld gazetesi Flamanların bağlanacağı bir yarış düzenlemek istedi. Paris-Roubaix’ye bakıp etkisini gördüler, benzerini düzenlediler. Belçika’nın diğer sakinleri Valonların düzenlediği Liege-Bastogne-Liege yarışına öykünmeleri de rol oynar bu girişimde.
Zafer de istiyorlardı. Peki bir klasik nasıl kazanılır? Çoğu zaman, bekleyerek. Eski Ronde şampiyonlarından Peter Van Petegem’in dediği gibi Eddy Merckx’in yüzlerce kilometre tek başına, önde gittiği yıllar geride kaldı. Bekle, rakiplerini gözden kaçırma ve anını seç. Daha eski bir tavsiye istersen Schotte seni bekliyor: Gitmelerine izin verirsen kaybedersin.
Yolun sonunda ne olursa olsun, geldiğin yeri unutma. Ronde’nin kurucularından Karel Van Wijnendaele bunu önemserdi. Ateşli savunucusu olduğu Flaman halkı gibi onun da hayatı, bilhassa çocukluğu zor geçmişti. İki büyük merakı vardı, bisiklet ve yazmak. Ronde’yi ilk günden sahiplenmiş, bu yarışın gerçek karakterini yansıtan Flaman sporculara sahip olması gerektiğini ifade etmişti. Mesele sadece bir bisiklet yarışı kazanmak değildi. Tarihleri boyunca hep başkalarının hegemonyasında yaşamışlardı. Almanlar ve Hollandalılar topraklarına göz dikmişti, beraber yaşadıkları Valonlarla kültürel ve endüstriyel bir kavga veriyorlardı.
Burada Schotte bir kez daha devreye giriyor. Gerçekleştiremeyeceğin rüyalara inanma. İki yarışın da şöhreti çok yükseklere çıktı ama organizatörler bir gerçeğin farkındaydı. Asla Fransa Bisiklet Turu kadar büyük olmayacaklardı. Sınırlarını bildiler, kartlarını buna göre oynadılar ve bazen üç haftalık turların tamamında göremediğimiz mücadeleyi altışar saate sığdıran iki ayrı tek günlük yarış meydana getirdiler. Bu sayede Rik Van Looy, Roger De Vlaeminck, Tom Boonen ve Fabian Cancellara gibi bisikletçiler bazı Tour de France efsanelerinin önünde hatırlanır.
O mücadelenin içinde hesap kitap da mühimdi. Schotte’nin ifadesiyle kötülük eden kötülük bulur. Peloton affetmez. Rakiplerine yapacağın bir yanlış hareketin karşılığını başka bir yarışta görürsün. Mevzubahis Bahar Klasikleri ise rövanş ihtimali artar. Nisan ayının ilk pazar günü Ronde van Vlaanderen yapılır, neredeyse aynı yüzlerden oluşan peloton bir hafta sonra ise Paris-Roubaix’de karşılaşır. Savaş baltaları, önceki haftadan kalan hesaplarla birlikte servis edilir.
Yorgunluk mu? Yorulduysan uyu. Şampiyonlar şikayet etmez. Bisiklette acı çekmesini bilenler kazanır. Paris-Roubaix bu gerçeği bize hep fısıldar. Bisikletçilerin yarış bitiminde yıkanması için yerleştirilen duşlar uzun yıllardır hiç değişmez. Eskidir, kirlidir, kabinlerde yarışı geçmişten bugüne kazananların adı yazılıdır. Orada ParisRoubaix’nin kirini, çamurunu, tozunu atarsın. Ya da atardın, diyelim. Artık takım otobüslerindeki duşlar o eski kabinlere göre daha fazla rağbet görüyor. Paris-Roubaix’nin eski püskü duşları ise büyük bir fotoğraf malzemesi artık. Sen de bir kare al, başka müzelerin duvarları için.
Not: Bu yazıda kullanılan ve siyahla belirtilen maddeler Peter Cossins’ın ‘The Monuments’ kitabından alınmıştır. Kendisine ve maddelerini saptırdığımız Schotte’ye teşekkürler.