
Cehennemden Sonra
3 dk
Bir zamanlar "Mozart'tan sonraki en ünlü Avusturyalı" olarak anılan Niki Lauda, pistlerde az kalsın ölüme gidiyordu. Ama kısa sürede sadece hayata değil, zirveye de döndü.
“Nürburgring dünyanın en zor ve görkemli yarış pisti.”
Unutulmaz tartan motifli kasketleriyle Sir Jackie Stewart, Formula 1 tarihinin tanıdık figürlerinden. Kazandığı üç dünya şampiyonluğu, onu aynı zamanda tarihin en iyilerinden biri yapıyor. Yazının girişindeki alıntı da bizzat efsanevi İskoç’tan. Stewart; 1968, 1971 ve 1973 yıllarında kazandığı Almanya Grand Prix’sinin yapıldığı anıtsal piste hayranlığını anlatıyor. Özellikle de 1968’de, yoğun yağış ve sis altında -hem de kırık bir bileklekazandığı zafer hâlâ hafızalarda. Ancak Stewart’ın oraya taktığı bir de lakap var: Yeşil Cehennem.
1976 Almanya Grand Prix’si, Nürburgring’in efsanevi Nordschleife bölümünde yapılan son Formula 1 mücadelesi olacaktı ama henüz kimse bunu bilmiyordu. Aralıklı sağanak yağışlar, o gün 22 kilometrelik, 170 virajlı pistin üzerinde adeta bubi tuzakları oluşturmuştu. Sezonun şampiyona lideri Niki Lauda, yarış öncesinde diğer pilotları ve yetkilileri yanına toplayıp yarışı yapmanın mantıklı olmadığını söylemişti. Ona göre bu pist, dönemin Formula 1 otomobillerinin artan hızıyla birlikte fazla tehlikeliydi. Hele ki mevcut şartlar altında...
Fakat pilotlar arasında yapılan oylamada devam kararı çıktı. Yarışmanın bir intihar olduğunu savunan Lauda, ikinci turun hemen başında spin atarak bariyerlere çarptı ve yanan Ferrari’sinin içinde sıkıştı. Bugün bile kazaya neyin sebep olduğu tam anlamıyla bilinmiyor. Ancak tahminler, kuru zemin lastiklerinin pistteki ıslak bir bölgeye temas etmesinin bu kontrol kaybına neden olduğu yönünde. “İçerisi 900 derece falan olmalıydı, neyse ki daha fazlasını hatırlamıyorum” diyerek anlatacaktı Lauda o anları. Araçtan çıkarıldığı ilk anda da çevresine, “Yüzüm nasıl görünüyor?” sorusunu sordu. Fakat asıl sorun yüzünde değil, zehirli gazları soluyan ciğerlerindeydi.
Bir yıl önce Ferrari’sinin direksiyonunda ilk Formula 1 şampiyonluğunu yaşayan ve o dönem, ‘Mozart’tan sonra en ünlü Avusturyalı’ olarak anılan pilot, ölümle burun buruna gelmişti. Hasta yatağı başında eşi Marlene ve dünyanın farklı yerlerinde sayısız yarışsever onun için dua ediyordu. Fakat Lauda, ölümle mücadelesini kazanıp üstüne bir de mucizeye imza attı. Altı hafta sonra, İtalya Grand Prix’sinin koşulduğu Monza’da aracının direksiyonuna geçti ve podyumu kıl payı ıskaladı. İnanması güç bir şekilde, Niki Lauda sadece iki yarış kaçırmıştı ve hâlâ 1976 sezonunun lideriydi.
Kazadan 40 yıl sonra, bugün bile hâlâ tam anlamıyla iyileşmemiş yaralarına rağmen Lauda, o sezonki şampiyonluk hesaplarını takvimin son yarışı olan Japonya Grand Prix’sine kadar taşıdı. Yarış günü Fuji’de şartlar, aylar önce Nürburgring’de olduğundan bile zorluydu. Son şampiyon, pistte ilk turu tamamladıktan sonra aracını pit alanına çekti. İlk turu atarken bir iç hesaplaşma yaşamıştı. Onu tüm yaşadıklarına rağmen pistlere geri döndüren kazanma tutkusu, artık yeterli değildi. Aracından inerken “Hayatım şampiyonluktan daha önemli” diyecekti. Önünde, şampiyonluk yaşayacağı başka yıllar olduğunun farkındaydı.
Jackie Stewart; Nürburgring’e ‘Yeşil Cehennem’ derken, tam olarak bundan mı bahsetmişti bilmiyoruz ama Lauda, o cehennemi en yakından gördü. Büyük ihtimalle, Stewart’ın bu pist hakkındaki olumlu görüşlerine de hiçbir zaman katılmayacak. Fakat 900 derecenin içinde geçirdiği saniyeler bile onu sevdiği şeyi yapmaktan alıkoyamadı. Buna yakın bir şey yaşayan çoğu insan muhtemelen bir daha kokpite bile oturmazdı ama Avusturyalı, 1977 ve 1984 yıllarında iki dünya şampiyonluğu daha yaşayacak, adını tarihin en iyileri arasına yazdıracaktı. Lauda, 1984’teki son şampiyonluğunun ardından yarışmayı bıraktı ama ait olduğu yerden, yani pistlerden hiç uzaklaşmadı.
Peki takvimler 2016’yı gösterirken nerede mi dersiniz? Ona, yöneticilik yaptığı Mercedes takımının garajında rastlayabilirsiniz. Başında, hiç çıkarmadığı kırmızı şapkası ve gözlerindeki bitmeyen tutkuyla...