Kırılgan
12 dk
90'ların ikinci yarısında bir İstanbulspor fırtınası vardı. Kendi kendini yıkan bir fırtına…
Kalede Veysel, savunmada Cevdet'le Nejdet, orta sahada İbrahim, forvette Hüseyin Sarıçan… 1993-94 sezonunda Türkiye 1. Futbol Ligi'ne yükselme hakkı kazanan Vanspor kadrosundan hatırladıklarım bunlar. Çok az takımı onlar kadar sevdim. Sebebi mi? Yok. Hayatımın en güzel yıllarıydı, herhalde ondan. Her hafta TRT'de maçlarını izledim, izledikçe sahiplendim, çıkacaklarına inandım. Çıktılar. Çocuk aklımla 1. Lig'de de şampiyonluğa oynayacaklarını düşünmüştüm, o kadar da gururlandırmadılar. Birkaç yıl tutunabildikleri 1. Lig'de bıraktıkları en büyük iki iz, Hagi'nin ilk gollerini yiyen takım olmaları ve Sergen Yalçın'ın frikiğine yapılan elle müdahale oldu, silinip gittiler…
1998'de 1. Lig'e çıkan Erzurumspor'u pek izlememiştim ama gazeteler sürekli onlardan bahsediyordu. 1. Lig'in yeni büyüğüymüş, Dadaşlar şampiyon olursa kimse şaşırmasınmış… Gazetelerin genellikle yalan yazdığını bilmediğim yıllardı, inandım. Önce zar zor ligde kaldılar, sonra da amatöre kadar düşüp kapandılar. Erzurumspor'a dair de aklımda tam bir Anadolu golcüsü olan Coşkun Birdal, ligin iyi yabancılarından Löbe, Muzaffer Bilazer ile Ömer Erdoğan'ın ilk zamanları ve CM'de alt seviye takımlara transfer ettiğim Eyüp Saka kaldı. Bir de Jardel'in bir maçta attığı beş gol…
İkisinin arasında, İstanbulspor vardı. Arkalarındaki medya gücüyle, daha 1. Lig'e bile çıkmadan gündemi meşgul etmeye başlamışlardı. Uzun yıllar önce en üst seviyede mücadele eden kulübün ikinci baharı, 1991-92 sezonundaki karlı Galatasaray-Werder Bremen maçına dayanıyordu. Türkiye'nin ilk özel televizyonu Star TV'nin sahibi Cem Uzan, İtalyan medya patronu Silvio Berlusconi'yi örnek alıyor; hem ülkeyi hem de bir futbol takımını yönetmeyi hedefliyordu. Kongre üyesi olduğu Galatasaray, bu hedeflerden birinin adresiydi. Fakat o Bremen maçında giyilen Show TV reklamlı forma işin rengini değiştirdi. Uzan, kulübe yaptığı yayın ödemelerini durdurdu. Genel Sekreter Mehmet Cansun aracılığıyla gerçekleştirilen görüşmede Başkan Alp Yalman'a hakaret edince de ihraç edildi.
Bu krizin Türkiye futbolundaki etkileri büyük oldu. Uzan, 2. Lig'e yeni çıkan İstanbulspor'u satın aldı. Kulüp, 1992-93 sezonuna bir 2. Lig takımına göre hayli güçlü bir kadroyla girdi. Önce Metin Türel, sonra Şenol Güneş'in yönettiği takım, son saniyelere kadar süren mücadelenin sonunda ancak ligde kalabildi. O sezon, Türkiye tarihinde ilk kez bir 2. Lig maçı televizyondan canlı yayımlanmıştı. İstanbul'un sarı-siyahlı takımı gitgide daha çok konuşuluyordu. Asıl büyük hamle, 1993-94 sezonu başlarında geldi. Fenerbahçeli gol kralı Tanju Çolak, henüz 30 yaşında 2. Lig'e transfer oldu. Yanına bir de 2. Lig'in gol kralı Saffet Akyüz alındı. Diğer transferlerle birlikte ligin iyice üzerinde bir takım kurulmuş ve Adnan Dinçer gibi bir tecrübeye emanet edilmişti.
"Yedi-sekiz forvetin olduğu anlamsız bir kadroydu. Başta dört santrforla oynuyorduk. Sonra hoca baktı olacak gibi değil, Tanju-Saffet'e döndü. İlk 45'te gol atamadık mı hemen çıkarıp diğerlerini alıyordu" Socrates'in 54'üncü sayısı için yaptığımız söyleşide bunları diyordu Saffet Akyüz ve ekliyordu: "Bir de Tanju'yu alıyorsun, 2 milyar veriyorsun ama yanındaki adam 100 milyon alıyor. Kırılgan bir yapı." Tanju-Saffet-Abdullah Avcı üçlüsünün 50 gol attığı sezonda play-off vizesi alan takım, yarı finalde Tanju'nun iki golüyle Bakırköyspor'u eledi. 'Kral', finalde 2-0 yenik durumdayken Rüştü'nün koruduğu Antalyaspor kalesine de iki gol bıraktı. "Kalecilikte 'Gol yedim ama üzülmedim diyeceğiniz adamlar vardır, o da öyleydi. İmrenerek baktığımız Avrupa Gol Kralı, 2. Lig'e gelmiş. Kurtardıklarım da var o maçta ama bak, bana yediklerimi soruyorsun." Rüştü Reçber, sohbetimizde o günkü hissini böyle anlatmıştı. Ancak son sözü söyleyen, son dakikadaki frikikte topun başına geçen Antalyasporlu Adnan olacaktı. İstanbulspor için umutlar, bir sonraki sezona kalmıştı.
Saffet Akyüz
Bir kez daha Saffet Akyüz'e kulak verelim: "En çok Tanju Abi üzüldü. Cem Uzan, 'Çıkarsak seni hapse sokturmayacağım' diyordu." Uzan'ın gücü buna yeter miydi bilinmez fakat İlhan Özgen'le birlikte yaptığımız röportajda Tanju Çolak, "Ben İstanbulspor'a onun için gittim, destek olur diye. Yapabileceğini de yaptı" diyordu. Son iki maçta attığı dört gol de onu kurtaramamıştı. Yıllardır kaçak Mercedes davasıyla uğraşan yıldız santrfor hapse girdi. Yerine, aralarında 2. Lig'in yeni gol kralı Fevzi Gündoğdu'nun da aralarında bulunduğu birkaç forvet daha alındı. Okan Buruk'un abisi Fuat Buruk, yetenekli gençler Ümit Davala ve Altan Aksoy, ligin birkaç 'kurt' oyuncusu ve takımın başında da Kadri Aytaç…
Lider bitirilen kademe grubunun ardından yükselme grubunun son haftasına dev bir maç denk geliyordu. Dönemin İstanbulspor genel kaptanı, kulübün Uzan sonrası başkanı Tayfun Gündoğar'ın oğlu, gazeteci dostumuz Hakan Gündoğar'a o günü sorduk: "Son hafta evinde kazanırsa Eskişehirspor çıkacak, bize beraberlik yetiyor. Ama şehir yanıyor, yanıyor… Babam götürmedi beni bak, düşün. 'Dua edin,' diyor 'biz buradan sağ salim çıkalım.' Uzan'dan da bir helikopter ayarlamasını istemiş, kaçırsın diye onları. 0-0 bitti ama maçın sonunun nasıl geldiğini hatırlayan yok. Çok mutluyduk."
Ümit milli takımın neredeyse tamamı, Galatasaraylı Hamza, Gençlerbirliği'nin gözde oyuncuları Erkut Çağdaş ile Hasan Okan Gültang; Ajax'lı Peter van Vossen ve John van den Brom'un da aralarında bulunduğu dört milli yabancı… Cem Uzan'ın İstanbulsporu, Türkiye 1. Futbol Ligi'ne böyle girdi. Takımın başına da Real Madrid'i üç yıl üst üste şampiyon yapmış Leo Beenhakker getirildi. "Tamam da takımın tesisi, oyuncuların kamplarda yatacak yeri yoktu. Bu kaotik yapıda başarı gelmez. Tabii devlet de Uzan'a karşı destekleyici bir politika gütmedi. Başakşehir örneğine bakalım, inanılmaz bir destek var." Saffet Akyüz, ligdeki ilk sezona dair bunları söylüyor.
Hakan Gündoğar'a da kulak verelim. "Babam, Cem Uzan'ın babası Kemal Uzan'la içli dışlıydı, Yeni İstanbul gazetesinde yıllarca çalışmışlar. Cem Bey'in yanına bilerek konulmuş bir adamdı babam, 'Tayfun, sen onu durdurursun' gibisinden." Tayfun Gündoğar da durduramayacaktı. Cem Uzan, ani kararlarının ilkini ligdeki ilk sekiz maçın yedisini kaybeden Hollandalı teknik direktörünü kovarak verdi. Takım, Alman Herbert Neumann döneminde toparlandı. Gündoğar'ın "Her şey bizim evde dönmesine rağmen ben bile bilmiyordum" diye anlattığı gizli operasyon sonucunda devre arasında transfer edilen Dünya Kupası Gol Kralı Oleg Salenko'nun da ekstra katkısından söz etmek gerekir elbette. 26 yaşında İstanbulspor'a gelen Rus santrfor, 15 maçta attığı 11 golle takımını ligde tuttu ve sonra hızlıca gözden düştü.
Nasıl düşmesin ki? 1996-97 sezonu öncesi artık herkes İstanbulspor'u konuşuyordu. Fenerbahçe'nin iki efsanesi Oğuz Çetin ve Aykut Kocaman, aynı takımın genç stoperi Emre Aşık, yine eski Fenerbahçeli Gerson, Beşiktaşlı Gökhan Keskin ve tüm takımların peşinden koştuğu Engin Özdemir, Uzan'ın transferlerinden bazılarıydı. İlk haftalar kötü geçince Neumann da yerini Saffet Susic'e bırakacaktı.
Engin Özdemir
Engin Özdemir'e bağlanıyoruz: "Bursaspor'la anlaşmıştım. Yöneticiler beni bir gece yarısı özel uçakla Bursa'ya götürdüler, bin kadar taraftar tezahüratlarla karşıladı. Ama rahmetli İlhan Cavcav, 'Seni İstanbulspor'a verdim' dedi. Onlar büyük transferler yapıyordu ama ben bir camiaya gitmek, taraftarın önünde oynamak istiyordum. Tabii Bosman Kanunları henüz yürürlükte olmadığı için 'Seni oynatmayız, futbol hayatın biter' tehditleri başladı. Uzan da arayıp benzer tehditlerde bulununca görüşmek zorunda kaldım. Cem Bey'in Star TV'deki odasına çıktığımda bu tehditler nedeniyle orada olduğumu anlattım. 'Biz seni istiyoruz, o yüzden de bonservisini aldık' deyip maaş talebimi sordu. Bu konulara girmek istemediğimi söyleyince de iki telefon açıp 'Bursaspor'la şu kadara anlaşmışsın, biz sana daha fazlasını vereceğiz' dedi. Daha azını da verse anlaşmak zorundaydım. Tabii çok iyi insanlar tanıyıp güzel zamanlar da geçirdim ama kariyerimin zirvesindeyken bir çelme takıp düşürdüler beni."
Saffet Susic, bu karışımdan iyi bir takım çıkaracaktı. Ligi altıncı sırada bitiren tesissiz ve taraftarsız İstanbulspor, Intertoto vizesi aldı. Uzan için yetersizdi. Daha büyük hedefler için henüz 25 yaşını doldurmamış Sergen Yalçın'ı bile getirdi. Peki bu transferler bir plan dahilinde mi yapılıyordu yoksa Akyüz'ün anlattığı 7-8 forvetli günlerin devamı mıydı? Yine Engin Özdemir'in bir anısını dinliyoruz: "Bir gün Saffet Hoca 'Engin,' dedi, 'Oğuz var, Sergen var, sen varsın. Ama ben iki kişi oynatabilirim. Sen olsan kimi oynatırsın?' Tabii Sergen'le Oğuz'u söyledim. 'Sana sağ bekte yerim var' dedi, bir sene sağ bek oynadım. Ali Şen beni Oğuz'un yerine almak istemişti, o bölgede milli takıma yükselmiştim. Düşün, beni alıp sağ bek oynatıyorsun. Sadece para ve medya gücüyle şampiyon olunabileceğini düşündü Cem Bey. Taraftarın olacak, gücün olacak, siyasetle aran iyi olacak; kolay mı? Sezonu dördüncü bitirdik."
Şampiyonluğun gelmemesi Uzan'ın hevesini kaçırmaya başlamıştı. UEFA Kupası vizesi de onu yatıştırmıyordu ki ilk turda Arges Pitesti'ye elendiler. Kazan kaynıyordu. Kısa bir süre sonra kulüp stadyumsuz da kalacaktı. Beşiktaş'la paylaştıkları İnönü için John Benjamin Toshack, "Her hafta maç oynanmaz" diyordu. Siyah-Beyazlı kulüp, o dönem kiracı olduğu stada sahip oldu ve İstanbulspor, Bayrampaşa Stadı'nın yolunu tuttu. İki takımın bu krizin ortasındaki maçını Beşiktaş 2-1 kazandı. Önceki sezon Gençlerbirliği ile 3-3 berabere kaldıkları karşılaşmanın ardından "İstanbulspor için bugün transfer sezonu başlamıştır. Bu futbolcuları hiçbir yere satmayacağım, futbol hayatlarını bitireceğim" diyen fakat yatıştırılan öfkeli başkan için bardağın taşmasına bir damla kalmıştı. O damla da bir sonraki maçtı.
Cem Uzan
Saffet Akyüz, o günü "Bayrampaşa'daki ilk maçımızdı, ilk dakikalarda gol attım ama Ankaragücü 4-1 kazandı. Uzan 'Para vermiyorum artık' dedi ve içlerinde benim de olduğum sekiz oyuncuyu kadro dışı bıraktı" sözleriyle hatırlatıyor. Engin Özdemir ise "Beşiktaş maçından önce Oğuz Abi'ye 'Kazanın, priminizi kendiniz yazın' demişler. Çıktık oynadık ama bizden iyilerdi. O iki maçta oynayan neredeyse herkes kadro dışı kaldı. Ben Adanaspor'a gittim, o da onların takımıydı ama huzurlu bir ortam ve taraftar vardı" derken başka bir noktaya varmıştık, Adanaspor'a…
Uzan Grubu'nun Çukurova Elektrik'i alıp Adana'da projeler gerçekleştirmek üzere olduğu dönemde şehirde tartışmalar yaşanıyordu. Şehrin gönlüne girmek için Adanaspor alınmıştı. Beklenen başarının gelmemesi, havuz sisteminin başlamasıyla yayın haklarının kaybı, parayla tutulan taraftarların bile maçlara uğramaması derken Cem Uzan'ın İstanbulspor hevesi bitmişti. Yedek kadroyla çıkılan Antalyaspor maçındaki 3-2'lik galibiyet de bu durumu değiştirmedi. Birçok oyuncu Hakan Uzan başkanlığındaki Adanaspor'a kaydırıldı ve ülkenin en büyük futbol yatırımcısı bu işten elini eteğini çekti. Futbolcular artık "İstediğimi vermezseniz İstanbulspor'a giderim" diyemeyecek, piyasa düşecekti.
Yine bir Engin Özdemir anısı: "Mağlup olduğumuz bir hafta Star TV'ye gitmiştim. Üstü açık bir Mercedes'im vardı, Cem Uzan o ara Aykut Abilerle birlikteymiş, 'Mahsun Kırmızıgül geliyor galiba' demiş, bir bakmış ben. 'Adama bak, bizim paramızla bize hava yapıyor' diye sövüp sallamış. Aykut Abi 'Bu kadro dışılar o gün tetiklendi' demişti." İşin bir boyutunu da Gündoğar anlatıyor: "Asıl hedef hep Galatasaray başkanlığıydı. Camiasına âşık bir adamdı. Evde (Alvaro) Recoba'nın sözleşmesini gördüm. Ateş Ünal Erzen seçildiği an Cem Bey indirecekti uçağı." Kendi adayını seçtiremese de Uzan, Galatasaray ile tekrar yakınlaştı ve Telsim reklamı, Jardel transferi derken gözünü asıl hedefine dikti. Siyasete girip kaybedince, bunu da başaramadı.
Uzan'ın ardından İstanbulspor, kulüpte kalan insanların büyük emekleri ve fedakârlıklarıyla, o dönem 'Süper' adı verilen ligde bir süre daha direndi ve sonra diğerleri gibi serbest düşüşe geçti. Geriye yine anılar kaldı. Büyük yetenek Güven Kocabal'ın ayağının kırıldığı Fenerbahçe maçı, Arif'in (Erdem) penaltı pozisyonuyla özdeşleşen Galatasaray maçı, Aykut Kocaman'ın devrede kendini oyuna alıp hat-trick yaptığı Trabzonspor maçı, yine Kocaman yönetiminde gümbür gümbür girilen 2001-02, yokluklar içinde ligde kalınan 2003-04 sezonları, Uche'nin son baharı, Ömerovic, Balili, Bushi…