Çiftlik Evi

14 dk

David Badia, Barcelona alt yapısında öğrendiklerini şu sıralar Antalyaspor’da uyguluyor. Badia ile futbolcu gelişimini ve attığı yeni tohumları konuştuk.

La Masia'yı dünyanın bir numarası hâline getiren nedir?

Masia, aslında tipik Katalan çiftlik evlerine verilen isim. FC Barcelona’nın La Masia’sı, Barcelona’ya uzak yerlerden gelen genç oyuncuların yaşadığı bir nevi yatılı okul. Burada muhteşem sporcular ve daha iyi insanlar olmak adına gerekli tüm imkânlara ve rahatlığa sahipler. FC Barcelona bu gençlerin eğitimine ve sosyalleşmelerine büyük önem veriyor.

Genç yeteneklerin eğitimi ve yetiştirilmesi çok fazla zaman, emek, insan ve para gerektiriyor. FC Barcelona da dünyanın en iyi temel sistemine sahip, bu yüzden de en iyi oyuncular orada oynamak istiyor. La Masia'da futbolu özel ve farklı bir sistemle, her ayrıntıyı en üst seviyede önemseyerek öğretiyorlar. Her şey en ince detayına kadar araştırılıyor ve analiz ediliyor.

Barcelona Futbol Okulları'nda liderlik, tevazu, takım ruhu, saygı gibi değerlerin de aşılandığını biliyoruz. Bir futbolcunun gelişiminde bunların önemi nedir?

Futbol takımlarının toplum üzerinde büyük etkisi var. Biz de bu sebeple çocuklara kibar, sorumluluk sahibi, sosyal, saygılı ve mütevazı insanlar olarak yetişmeleri konusunda yardımcı olmalıyız. Böylece ortak yaşantımız daha güzel olacaktır.

Türkiye'de çalışmaya başladığınızdan itibaren sizi en çok şaşırtan, hayrete düşüren ne oldu?

Türkiye demek, tutku demek. Hayatın bu kadar duyguyla yaşanıyor olması beni şaşırttı. Yapılan her şeyin içinde büyük bir heves, tutku, aşk ve hissiyat görüyorum; futbol da bundan kaçamıyor. Doğru kontrol edilen duygu olumlu bir şey ve güçlendirilmeli. Türk oyuncular kalpleriyle oynuyorlar.

Eğitimci eksikliği var mı Türkiye'de? Varsa bunu nasıl giderebiliriz?

Futbol dünyası sürekli bir gelişim hâlinde. Her yıl yeni teknikler, ilerlemeler, teknolojiler ve antrenman metotları ile tanışıyoruz. Geçtiğimiz yıl futbolla ilgili 15 kitap okudum mesela ve sevmediklerim de dâhil, hepsinden bir şeyler öğrendim. Antrenörler; araştırmak, okumak, takip etmek zorundalar ve sürekli bir öğrenme hâlinde olmalılar. Federasyondan alınan diploma yeterli değil. Çalışmayı sürdürmeliler.

Antalyaspor altyapısında antrenörlerimizi sürekli çalıştırıyoruz. Toplantılarımız oluyor, görüntüler izliyoruz, maçları ve antrenmanları yorumluyoruz. Yeni sezon için onlara özel bir antrenman departmanı organize ettik. Katılmak istedikleri kurslar konusunda ekonomik anlamda yardımcı olmak için onlara özel bir bütçe ayırdık. Kitaplar, DVD'ler ve dergilerden oluşan bir kütüphane hazırlıyoruz. Ayrıca kendilerine özel antrenman programlarımız da olacak. Antrenörlerimizi teknik, taktik, sistem, zaman planlaması, imaj ve beden dili alanlarında çalıştıracağız.

Genç insanları eğitmek için eğitimli olmak şart. Ne kadar fazla, o kadar iyi. Eski bir futbolcu olmak, iyi bir antrenör olmak için yeterli değil. İyi antrenör olamayan birçok eski futbolcu tanıyorum. İyi antrenörlere, tesislere, sağlık hizmetine, sakatlık önleyen sistemlere, öğretime ve yeterli malzemeye sahip olursak, bunun sonucunda başarılı ve eğitimli oyuncular yetiştirebiliriz. Bunun için de başkalarının ne yaptığını ve ne yapmadığını bilmek zorundayız. Sonra da tüm bunları Türkiye’nin sosyal, kültürel, geleneksel ve coğrafi durumuna uyarlamalıyız.

Ülkedeki genel eğitim seviyesinin, futbolcu gelişimine bir etkisi var mı?

Başarılı bir eğitim sistemine sahip ülkelerin çoğu iyi de bir sportif gelişime sahip. Futbol giderek daha zeki oyuncularla oynanıyor; pozisyonları analiz eden, alan yaratan, rakibi durduran, pas çizgilerini kapatan oyuncularla... Beynini ne kadar çok kullanır ve geliştirirsen uyum sağlaman ve oyunu öğrenmen o derece kolaylaşır. Kesin olan şu ki okulda düzenli, metodik, sorumluluk sahibi, dayanıklı ve konsantre olmayı öğrenirsen bu aynı zamanda futbol yeteneğini geliştirmene de yarayacaktır.

Türkiye'de velilerin konuya yaklaşımını nasıl buluyorsunuz? Sözgelimi İspanya'daki velilerden farklı bir tavırları var mı?

Aileler eğitim ve futbol gelişimlerinin temel bir parçası. Ancak antrenörlüğü, bu işin eğitimini almış insanlara bırakmalı ve bunun antrenörlerin görevi olduğunu kabullenmeliler. Antalya’da, tıpkı Barcelona’da yaptığımız gibi, ailelerin antrenman sırasında çocuklarıyla konuşmalarına izin vermiyoruz. Oyuncular ebeveynlerinin talimatlarını anlamaya çalışmak yerine, oyuna konsantre olmalı ve oyunun keyfini çıkarmalılar. Bu talimatlar zaten genelde takımın yararına olmuyor. Ayrıca, gelecek sezon itibarıyla oyuncularımızın hakemlerle de konuşmalarını kesinlikle yasaklıyoruz. Hakemlerle yalnızca takım kaptanları, o da olumlu bir yaklaşımda bulunmak kaydıyla konuşabilir. Oyuncuların, hakemin de hata yapabileceğini kabul etmeleri gerekiyor.

Harry Kewell, Socrates'e verdiği röportajda 17-18 yaşlarındayken çevresinde bulunan kişilerin, iyi bir futbolcu olmasında çok kritik rolü olduğunu söylemişti. Türkiye'de ise üstlerine titrenen bu çocuklar, biraz başarı kazanınca ya gelişimlerine devam edemeyip geriye gidiyor ya da insanlara tepeden bakan, agresif ve mafyatik figürlere dönüşüyor. Sizce bu durum kültürel kodlarımızla mı ilgili?

Bu yaşlar çok önemli. Hayatlarının bu döneminde oyuncular daha bağımsız ve özgür olmaya başlıyorlar, ailelerine bağımlılıkları azalıyor. Bu da onları futbol yaşantılarına zarar veren, yanlış ve olumsuz kararlar almaya itebiliyor. Kulüpler, genç oyuncularının davranışlarını mutlaka takip etmeli ve onların bu tür olumsuzluklardan kaçınmalarını, futbola, ailelerine ve eğitimlerine konsantre olmalarını sağlamalı.

Antalyaspor, bu sezonun ilk beş haftasından galibiyet çıkaramayınca Rıza Çalımbay'ın görevine son verildi ve Leonardo işbaşı yapana dek takımı siz çalıştırdınız. Hatta Osmanlıspor maçında da takımın başında sahaya çıktınız. Bu ara dönem, sizin adınıza nasıl geçti?

Takımı çalıştırdığım dönemde başarı isteniyordu, bir altyapı direktörüyken benim için kolay bir görev değildi. Önceliğim, onlara yapmayı sevdikleri şeyi yaptırmaktı. Önceki dönemle aradaki en büyük fark bu oldu. Yani rakibi kovalamak yerine topla oynamak, inisiyatif alan taraf olmak. Kendi sahamızda oynuyorduk ve rakibe futbol oynamak istediğimizi göstermeliydik; topu onların kovalayacağını, bizimse onlarla, zamanla ve topla oynayacağımızı... Öyle de oldu. Bu tür bir oyuncu grubuyla bunu yapmak çok kolay, sahip oldukları kalite bunu kolaylaştırıyor.

Samuel Eto'o gibi bir yıldıza sahip olan Antalyaspor, bu sezon kadrosuna Samir Nasri, Jeremy Menez, William Vainqueur, Maicon, Johan Djourou gibi uluslararası şöhrete sahip oyuncular kattı. Fakat ilk iki ay itibarıyla hedeflerin çok altında performans sergileniyor. Bunu neye bağlamak gerekir?

Ligin henüz başında teknik direktör değişikliği oldu. Eski teknik direktörümüzle yeterli sonuçları alamadık ve şimdi bir değişim yaşandı. Osmanlıspor'a karşı iyi bir maç çıkardığımızı düşünüyorum. Sistem ve aynı zamanda markaj konusunda taktiksel değişikliğe gittik, adam adama savunmadan alan savunmasına geçtik. Bu da oyuncuların rahatlamasını sağladı çünkü alan savunması sürekli rakibi kovalamak zorunda kalmamaları, kondisyon konusunda zorlanmamaları ve topa daha çok sahip olmaları anlamına geliyor. Osmanlıspor maçının 55. dakikasında topu 1 dakika 31 saniye ayağımızda tuttuk ve bu süre zarfında 11 oyuncumuz da topa dokundu. Bu maçla birlikte oyun anlayışımızın gelecekte de değişeceğini gördük. Topa daha çok sahip olduğumuz, daha fazla kombinasyona açık, kadromuzdaki yıldızlarla daha güçlü ve güvenli hissedeceğimiz bir dönem geliyor, buna inanıyorum.

Takımın uyumu hakkında ne söylersiniz? Birçok kişi yeni oyuncuların Antalya'ya gelişindeki tek motivasyonunun para olduğunu ve Antalyaspor'un bu transferlerden verim alamayacağını savunuyor...

Tabii ki hayır. Hepsi profesyonel oyuncular. 10 antrenmanda birlikte çalıştık ve benim gördüğüm şey, çok ilgili ve mutlu olduklarıydı. Yaptığımız çalışmaları sevdiler, çok çalıştılar ve Osmanlıspor maçında da bunun karşılığını aldık. Biliyorsunuz; oynadığınız maçlar, her zaman antrenmanda yapılan çalışmaların yansımasıdır. Tüm oyuncularımız için söyleyebileceğim şey şu ki çok çalışıyorlar, keyif alıyorlar, seviyorlar, koşuyorlar, savaşıyorlar ve bildikleri şeyi yapıyorlar: Futbol oynuyorlar.

Leonardo'nun gelişi, altyapıdaki çalışmaları nasıl etkiledi? Önceki döneme nazaran üst yapıyla iletişim konusunda ne değişti? Görüşmeleriniz nasıl geçiyor?

Leonardo'yla çalıştığımız için gerçekten çok mutluyum. Sorunsuz bir iletişimiz var. Oyuncular ya da sistem hakkında konuşuyoruz ve aynı zihniyete, aynı oyun anlayışına sahip olduğumuzu gördük. Altyapıyla gerçekten çok ilgili. Kullandığımız sistemi, oyun anlayışını, antrenmanlarda yaptığımız çalışmaları takip ediyor. Yalnızca A2 takımımızla değil, genel olarak altyapımızla ilgileniyor. Geçenlerde U19 ve U17 takımlarımızın antrenmanlarını izlemek istediğini söyledi. Önceki dönemle aradaki fark bu.

Önceki dönemde nasıldı bu iletişim?

Geçmişle ilgili çok fazla konuşmak istemiyorum. Ancak bugün gördüğüm; Leonardo ile her şey çok daha akıcı işleyecek. Her şey işbirliği içinde gerçekleşecek. Aynı çatının, aynı evin içindeyiz ve bu beni gerçekten mutlu ediyor. Bu yaklaşım, genç oyunculara A Takım'la aralarındaki mesafenin kısaldığını hissettirecek. Bugün Leonardo ile konuşuyorduk ve önümüzdeki çarşamba günü A Takım'a genç bir oyuncu göndereceğiz. Talimatları direkt olarak kendisi veriyor ve bu bizim için çok önemli.

Socrates Dergi