.jpg?w=3840&fit=max&q=75)
Çimleri Kesmek
10 dk
Fransa için beklentiler ve hayal kırıklıkları hep kol kola ilerledi. Mavileri, eski milli oyuncuları Alain Digbeu'ye sorduk. O, çok daha fazlasını anlattı...
Yağmurdan kalma, rüzgârlı bir İstanbul öğleden sonrası... Socrates Bistro'da Alain Digbeu'yü beklerken kahvemi yudumluyorum. Birkaç dakika sonra Mavilerin eski üyesi karşıma geçecek ve Fransa'dan başlayan sohbetimiz bazen Avrupa basketbolunun tozlu raflarına bazen de ABD'ye uzanacak. Kayıt tuşuna basma zamanı...
Fransa'nın NBA'den gelen oyuncuları Evan Fournier, Nicolas Batum ve Rudy Gobert bugünkü takımın dengeye gelmesini sağlıyorlar. Eski takımda Batum, Tony Parker'ı çok iyi biliyordu. Aynı şekilde Boris Diaw'la çok iyi ilişkileri vardı. Şimdi bunu sürdürmeye çalışıyor. Fakat Fransa Milli Takımı'nın bu turnuvada başarılı olabilmesi tamamen Rudy Gobert'e bağlı. Fournier, Batum, De Colo... Onların yetenekleri tamam ama eğer bu takım savunma yapmazsa problem yaşar ki savunma yapmak için ellerinde malzeme var.
Sırbistan'a bakın. Dört uzun oyuncuları var ve hepsi iyi. Fransa'nın böyle bir şansı yok. Bir de üzerine Adrien Moerman sakatlandı. Bu yüzden Gobert'in sahada verebildiği her şeyi vermesi gerekiyor. Skor üretecek oyuncu Fournier olabilir ama savunmada Gobert etkili olmazsa, NBA'deki gibi savunmadaki kaptan rolüne soyunmazsa Fransa'nın işi zor. Neden her şey Gobert'e bağlı? Belki de NBA'in en iyi savunmacısı. Eğer bu enerjiyi milli takıma da getirebilirse bambaşka bir hava olur. Takımın geçmişine bakarsak, savunmayla değil sadece yetenek üzerinden kazanılan maçları görüyoruz. Ama çemberi korumak o kadar önemli ki... Fakat Vincent Collet'nin koçluğu... (Gülüyor.) Parker varken, elinde uzaktan bir kumanda vardı ve takımı öyle yönetiyordu. Collet şimdi kime güvenecek? Batum'la ikili ilişkisi fena değil fakat Batum, Parker gibi davranır mı? Hiç zannetmiyorum. Batum daha kenarda kalan, çekingen bir oyuncu. Çok konuşmaz. Belki patron olunca değişebilir, o ayrı.
Bir röportajda De Colo şöyle demişti: ''Milli takımda oynamaya başladığımdan beri hep bir problem vardı. Uzun oyuncu varken kısa oyuncu yoktu. Kısa rotasyonu düzeldi ama bu kez takımda uzun oyuncu yoktu.'' Aslında bunu söyleyenin De Colo olması garip çünkü asıl savunma yapmayan kişi genelde kendisi oluyor! Fakat anlatmak istediği doğru. Her sene bir problem çıkıyor. Bu yıl da Moerman'ın olmaması büyük sorun. Çünkü dört numara yok takımda. Batum bile dört numara oynayabilir. Louis Labeyrie'yi kadroya aldılar ama biraz orta mesafe dışında şutu yok. Amath M'Baye az da olsa süre alabilirse bir şeyler yapar ama onun da milli takımdaki ilk deneyimi olacak. Zaten Collet'nin belirli oyuncuları vardır, onları oynatır. Yeniliğe pek açık değildir, o yüzden M'Baye'ye şans vereceğini de zannetmiyorum. Bence çoğunlukla dört numara pozisyonunda Batum oynayacak. Gobert beş numara, Vincent Poirier de yedek.
En İyiler
Alain Digbeu'yü yakalamışken ilk beş yaptırmamak olmazdı. Önce Fransa milli takım tarihinden bir ilk beş yapmasını istedik ve şöyle bir cevap verdi: "Parker, Rigaudeau, Abdul-Wahad, Boris Diaw, Rudy Gobert." Peki bu turnuvaya gelen takımdan nasıl bir ilk beş yapardı? "Ntilikina, De Colo, Batum, Louis Labeyrie, Rudy Gobert." Sonra bir alternatif sunuyor. "Ntilikina, Fournier, De Colo, Batum, Gobert."
Axel Toupane'a savunmada ihtiyaç var. Fakat Batum bu anlamda sorun yaratabilir. Örneğin Thomas Heurtel sakatlandı ama esas problem neydi? Heurtel, Diaw ile anlaşamıyordu. Diaw takım menajeri olarak Thomas'nın vücut dilinden pek hoşlanmıyordu. Tam hazırlık döneminde sakatlık da yaşandı. Diaw konuya şöyle yaklaştı: ''Heurtel'in sakatlanması isabet oldu. Böylece Frank Ntilikina ve Theo Maledon daha fazla şans bulabilir." Bunun yanında Batum'un da Heurtel ile arasının çok iyi olmadığı biliniyor.
Fransa'nın Sırbistan'la birlikte NBA'e oyuncu gönderme kontenjanı çok yüksek. Şampiyonalara 'NBA oyuncusu' statüsü ile gelen oyuncular o alçakgönüllülüğü unutuyorlar. ''Ben zaten orada çok para kazanıyorum'' diye düşünüyorlar. Aynı Sırbistan'ın 2005 yılında başına gelenler gibi işte. Peja Stojakovic ile Marko Jaric arasında yaşananlar... Zeljko Obradovic bile idare edememişti o egoları.
Bir numara pozisyonunda üç oyuncu var: Ntilikina, Andrew Albicy ve Maledon. Ntilikina bu seviyeyi hiç oynamadı. Tamam NBA'de oynuyor, Avrupa'yı da biliyor ama bu seviyede oynaması biraz zor olacak onun için. Albicy ise kısa boylu ve şutu istikrarsız. Maledon içinse yeni Tony Parker deniyor. Üç oyun kurucu var ama bu seviye için tecrübeleri sıfır. Peki ne olacak? Topu De Colo'ya verecekler. Topu taşıyan, yaratıcı oyuncu görevi De Colo'da olacak. O başlayacak ve bitirecek. Çok fazla De Colo-Gobert ikili oyunu izleyeceğiz. Ya da hem Batum hem de Fournier için şut hazırlamaya çalışacaklar. Batum'u izole edip bire bir oynamasını da sağlayacaklardır. Zaten perdede Gobert de Poirier de iyi.. Fakat top, De Colo'da olacak. Başka bir yaratıcı görmüyorum. Fournier biraz bencil, o da kendi skorunu yaratabilir.

Koçun performansı ise ilk iki maça bağlı. Oyuncular Collet'yi gaza getirecekler. Aksi hâlde koç zor durumda kalırsa toparlayamaz. Collet ne zaman iyi koç oluyor? Eğer her şey yolundaysa. Yetenekli oyuncular bir şeyler getiriyorsa Collet de takımı rahat yönetiyor. Sıkıştığı zaman Collet'nin koçluk performansı belli oluyor ve bu performans genellikle vasatın yukarısına çıkamıyor. Lider oyunculara burada iş düşüyor. De Colo, Batum... Poirier çok iyi takım konuşması yapabiliyor mesela o yüzden ona da iş düşüyor. Oyuncular yürütecek bu takımı. Aslında bu yeni bir şey de değil, 2013 Slovenya'dan beri böyle...
Fransa basketbolundaki koç havuzu kısıtlı değil aslında. İyi koçlar var. Ancak Fransa Basketbol Federasyonu'nda bir şeylerin değişmesi uzun sürüyor. Mesela Antoine Rigaudeau ve Jim Bilba üst seviyede koçluk yapmayı denediler ama federasyon izin vermedi. Rigaudeau disiplin getirmeye, Kinder Bologna'da öğrendiklerini uygulamaya kalktığında bu fedarasyonun hoşuna gitmedi. Bilba da aynı şekilde. Bu isimler Fransa basketbolunun mirası. Fakat doğru kullanılamıyorlar. Fransa'da biz buna şöyle diyoruz: ''Couper l'herbe sous les pieds.'' Tam Türkçe karşılığı yok ama ''Ayaklarının altındaki çimler kesildi'' gibi bir anlama geliyor. Yani göreve geliyorsun, hemen kesip atıyorlar seni. Benim jenerasyonum mesela, hâlâ dolapta. Kimse piyasaya çıkmadı.
Fransız koçlar, Fransa'da çalışan yabancı koçlardan çok şey öğrendiler. Bozidar Maljkovic'ten bir şeyler aldılar. Dusko Ivanovic'ten birçok şey öğrendiler. İkisi de Limoges'da antrenör oldu, Fransa tarihinin en büyük yabancı koçlarından bahsediyoruz. Fakat temel düşünce değişmedi. Federasyon izin vermedi. Yeni isimleri desteklemiyorlar. Şunu anlamak lazım: Parker'ın jenerasyonu... Onlara bir şey söylemek mümkün değildi. Takım, Parker'ın takımıydı. O yüzden Collet takımda kaldı. Çünkü takımı Parker'ın yönetmesine izin verdi. Rigaudeau olsaydı böyle olmazdı. Fransa'da böyle bir sıkıntı var. Antrenörleri yukarı çıkaramıyoruz. Biraz 'mafyatik' diyebileceğimiz küçük bir grup var. Yaşlı antrenörlerden vazgeçemiyoruz. Kusursuz bir eğitim var ama ''Sakın kafalar değişmesin, bu sistemden çıkmayalım'' gibi bir düşünce de var.
Altyapıdaki oyuncu havuzu bir süredir kusursuz. Fransa'da zor şartlarda büyüyen oyuncuların başarılı olduğu milyon tane hikâye, senaryo vardır. Herkes Tony Parker olmak istiyor. Artık Fransız çocuklar için NBA'e dokunmak çok kolay oldu. Benim zamanımda biz piramide bakar gibi bakıyorduk NBA'e, nasıl tırmanacağız ki diyorduk. Şimdiki gençler "Menajerim var, güçlü. Bir maç oynarım. Bir de özel bir organizasyonda kendimi gösterirsem tamamdır" diye düşünüyorlar. YouTube'a güveniyorlar. Smaç basarken video koyunca iş bitiyor diye düşünüyorlar. Fakat sonra görüyoruz ki istikrar yok.
Eski Husumetler
Benim dönemimde de bunları yaşadık. Tariq Abdul-Wahad var, Tony Parker'ın gençlik yılları. Tony ile Abdul-Wahad arasında küçük bir husumet vardı. Wahad böyle bir konuda taraf olmak istemiyordu. Medya ise bu husumeti körüklüyordu. Avrupa Şampiyonası'na gitmeden önce, "9 numarayı kim giyecek?" diye bir tartışma çıktı. Medya yarattı bunu. Normalde bir milli takımda, tecrübeli oyuncu ilk seçim hakkına sahiptir. Tariq o zaman 28 yaşındaydı, o yüzden numarayı alması gerekiyordu. Koç özel bir toplantı yaptı ve Tariq'a şöyle dedi: ''Sponsorlar rica ediyor, dokuz numarayı bırak.'' Tarıq da ayağa kalktı şöyle dedi: "Bu yüzden Avrupa Şampiyonası'nı mahvetmeye mi çalışıyorsunuz?" İşte biz o yüzden dördüncü olduk o şampiyonada. Takım yoktu çünkü...
INSEP bir altyapı makinesi olarak hâlâ çok üst seviyede. Oradaki kilit nokta koçların çok iyi olması. Çocuklar eğitimi de bırakmıyorlar. Herkes normal hayatını devam ettiriyor. Amerikan sistemine çok benzer bir olay aslında. Bütün çocuklar, 15-16 yaşlarında INSEP'e girmek istiyorlar. Çünkü oradan sıçrayacaklarını biliyorlar. Örneğin Fransa bu yıl U16'da gümüş madalya aldı. Takımdaki altı oyuncu INSEP'ten. Bunu nasıl fark ediyorsun? Fundamental olarak yaşlarına göre inanılmaz seviyedeler. Örneğin bu altı oyuncu, üç pas fake'i yapıyorlar. Bugün 15 yaşında bir Türk çocuk üç pas fake'i yapmayı bırak, pas fake'i yapmayı bile bilmez. Fakat onlar belli ki saatlerce çalışmışlar.
1990-2002 arası Fransa hiç Dünya Kupası'na katılamadı. Ancak 1997'den itibaren Fransa'da yeni nesil geldi. Benim de içinde bulunduğum jenerasyon.... Milli takımın geleceği o yıllarda şekillenmeye başladı. Yine de 1999'a kadar oturmamıştı kadro. 1999'dan sonra çok iyiydik. 2001'de Türkiye'deki EuroBasket'i kazanmaya yakındık ama Dirk Nowitzki bizi mahvetti. Çeyrek finalde 32 sayı attı bize. Yani 1997'den sonra her şey değişti. Bunun en büyük sebebi INSEP'in o dönem devreye girmesiydi. İlk mezunları da zaten Parker ve Diaw'dı.
Tahminim bu kupada Fransa'nın yarı final görebileceği yönünde. Evet, 2017'den sonra kimya hâlâ tam oturmadı. Bu kadro da aslında oldukça deneysel. Moerman olsaydı çok iyi olacaktı çünkü o yapıştırıcı görevi görüyor. Hem savunmada hem hücumda bir şeyler katıyordu. Şimdi De Colo'ya nasıl oynamak uyarsa öyle oynayacaklar. Çok büyük ihtimalle de Fransa sete set hücumu tercih edecek. Çünkü Gobert'den faydalanmak isteyecekler. De Colo-Gobert, De Colo-Poirier ikili oyun oynadıkları zaman sayı geleceği belli. Çünkü rakip savunmanın bir tercih yapması gerekecek. De Colo'yu serbest bırakırlarsa sayı yiyecekler. Uzun devrildikten sonra yardım getiremezlerse de...
Turnuvanın geneliyle ilgili olarak konuşursak Fransa, Sırbistan, Yunanistan, İspanya çok iyi. Özellikle Yunanistan. Giannis ile çok tempolu oynuyorlar. Türkiye, Yunanistan ile oynadığı hazırlık maçında geri koşarken çok zorlandı. Giannis her pozisyonda oynayabiliyor. Her şeyi başlatabiliyor. Bir de NBA'de MVP oldu. Hakemleri düşünün, dokunur dokunmaz faul çalacaklar normal olarak. Favorim Sırbistan ama Yunanistan da kazanabilir. Onlardan sonra da Fransa'yı koyuyorum. İspanya podyum göremeyebilir. Biraz B takımı gibi görünüyürlar. Sergio Llull var, Marc Gasol var ama... İspanya'nın Llull'u takım içinde kontrol etmesi gerekiyor. Bilindik meseleler; dışarı çıkıyor, geziyor...
1992'de herkes Dream Team'i izlemeye geliyordu, bu devir bitti. Herkes onları yenmek için sahaya çıkıyor. Bir de takım olabilmeleri gerekiyor. Mesela Popovich, yemek masasında telefon kullanmayı yasakladı takıma. Daha yeni oldu bu, kupaya birkaç gün kala. Bir de sadece bu olsa kolay iş ama sadece bu da değil. Diğer taraftan PJ Tucker yok. En azından o olsaydı... Ya da Carmelo Anthony'yi alabilirlerdi...