Karar Merci

12 dk

Cüneyt Çakır, ülke tarihinin uluslararası alanda en başarılı hakemi. 2018 Dünya Kupası'nda da yardımcılarıyla birlikte Türkiye'yi temsil edecek Çakır'la Rusya yolculuğu öncesi konuştuk.

Futbolun en büyük sahnesinde bizim için yine birkaç tanıdık yüz olacak. Onlardan biri de Cüneyt Çakır. Ünlü hakeme kupa öncesi sorulacak çok soru var. VAR'dan eski turnuvalara, Bon Jovi'den Stephen King'e...

Sokakta top oynayan çocuklar adaleti kendileri sağlarlar. Hangi noktada hakeme ihtiyaç duymaya başlıyoruz?

Rekabetin sahadaki oyunun önüne geçmeye başladığı ve futbolun endüstrileştiği ortamda hakeme ihtiyaç duymaya başlıyoruz. Kararı beğenmediğinizde “Topumu alıp giderim” deme şansınızın olmadığı noktada hakeme ihtiyacınız var demektir.

Siz bu işi hayal etmeye ne zaman başladınız?

10 yaşında, minik takım düzeyinde altyapıda futbola başlamıştım. 17 yaşında, yaşadığım bir sakatlık nedeniyle futbola ara verdim ve o sıralar açılan bir hakem kursuna başvurdum. Babam Sayın Serdar Çakır futbol hakemiydi. Onunla hakemlik hakkında konuşmak, onun maçlarını takip etmek, yorumlar yapmak en büyük keyfimdi. Bir şekilde iliklerime işlemişti hakemlik. Futbolcu olmayı da istiyordum ama daha da önemlisi, futbol dünyasının içinde olmaktı. Bu en büyük hayalimdi.

Türkiye'de hakemliğin babadan oğula geçişini çok sık görmemiz neden kaynaklanıyor, bir hakem çocuğu olarak ne düşünürsünüz?

Sanırsınız ki sadece Türkiye’deki hakemlerin çocukları hakem oluyor ve sanırsınız ki babalar ve çocuklarının birlikte çalıştıkları tek meslek hakemlik!

Babadan oğula hakemlik kavramı sadece Türkiye’ye has bir durum değil. Dünyanın sayılı elit hakemlerine baktığınız zaman, çoğunun babasının hakem olduğunu görürsünüz. Bu da çok gurur verici bir durumdur, hem baba hem de çocuğu için.

Ayrıca babaların oğullarıyla aynı mesleği yapması da sadece hakemliğe özgü bir konu değil, tüm meslekler için geçerlidir. Pilotun çocuğu pilotluğa, sanatçının çocuğu sanatçılığa, askerin çocuğu askerliğe, gazetecinin çocuğu gazeteciliğe karşı bir ilgi duyar. Bunu hemen hemen tüm meslek gruplarına uyarlayabiliriz. Bu gayet normal bir süreçtir. O ortamda büyüdüğünüz için ilginiz, sevginiz fazla olur. Biraz da içinizde varsa o ilginiz sizi mutlaka bir yerlere taşır.

Şunu bilmeliyiz ki çalışmadan, emek vermeden hiçbir yere gelmek mümkün değildir. Eğer yaşantımızı “O torpille geldi, bu babasının oğlu olduğu için geldi, öbürü bilmem ne yaptığı için geldi” demekle geçirirsek bu bizi tembelliğe iter ki tembellik de başarısızlığı getirir. Başarı için tek anahtar var hayatta: Çalışmak. Kim olursanız, ne olursanız olun.

Zor ve stresli bir meslekle meşgulsünüz... Siz kendi çocuğunuzun hakem olmasını ister miydiniz?

Tercih her zaman kendisine aittir. Ben sadece yol gösteririm ama kararı kendisi verir. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki hangi mesleği yapıyorsanız yapın onu sevmeniz gerekir. Başarıya giden yolda en önemli anahtarlardan biri budur. Sevmeden, istemeden yaptığınız bir meslekte başarılı olma şansınız hemen hemen hiç yoktur. Ayrıca şunu da eklemek isterim ki yaptığınız iş ne kadar zor ve stresli ise başardığınız iş de o kadar büyük olur.

Herhangi bir maçta verdiğiniz bir kararın daha sonra maç içinde yanlış olduğunu düşündünüz ya da en azından bundan şüphe ettiniz mi? Bu sizi nasıl etkiledi?

Bizim müsabakalarda verdiğimiz kararlar anlıktır. Bunu düşünmeye başlarsanız üstesinden gelemezsiniz. Gördüğünüzü değerlendirir, bir sonraki kararınıza bakarsınız. Etkilenirseniz iyi hakemlik yapamazsınız.

Bugüne kadar çaldığınız düdüklerden birini değiştirme şansınız olsa...

Böyle bir seçim, hakemliğin doğasına aykırı olurdu. Karar verip oyunu başlattıktan sonra geri dönüş olmaz. Bu, röportajımız için de geçerli.

Maç sonunda hatalı bir karar verdiğinizi görürseniz bununla nasıl baş ediyorsunuz?

Kişisel gelişimimizi çok önemsiyoruz. Bu konuda çok önemli isimlerden eğitimler aldık. Asla bir gerçeği unutmuyoruz: Geri dönüşü yok. Hatalardan ders almak önemli. Ciddi ve üst düzey bir teknik analiz yapıyoruz; kök-neden analizi gibi. Hataya sebep olan dış unsurlar varsa tespit edip onları da yönetilebilir hâle getirmeye çalışıyoruz.

"Herkes işini iyi yapmaya odaklansa futbol çok daha keyifli olur. Kimse enerjisini hakemle harcamamalı."

"Herkes işini iyi yapmaya odaklansa futbol çok daha keyifli olur. Kimse enerjisini hakemle harcamamalı."

Futbolcular ve tribünler hakemi etkilemek, baskı altına almak için bir sürü yönteme başvuruyor. Sizce bunlar etkili oluyor mu?

Hakem gerekli tecrübeye ulaştığı zaman sahada sadece iki ayrı forma rengine sahip iki takım görür. Başka bir şeyi, ne görür ne de duyar. Herkes yaptığı işi daha iyi yapmaya odaklansa futbol çok daha keyifli olur. Bence kimse enerjisini hakem üzerinde harcayarak performansını azaltmamalı.

Bugüne kadar en zorlandığınız maçı öğrenebilir miyiz?

Her maçın kendine ait bir zorluğu var. Tabii ki içeride ve dışarıda çıktığımız büyük maçların atmosferleri, kağıt üzerindeki zorlukları farklı. Bizim için sahada 22 oyuncunun kazanmak için ter döktüğü her maç zor ve önemli. Bu ciddiyetle maçlarımıza hazırlanıyoruz.

“Cüneyt Çakır Türkiye’de farklı, Avrupa’da farklı yönetiyor” deniyor. Bu bir ezber mi, yoksa Avrupa’da farklı bir hakemlik mi gerekiyor? Ya da şöyle soralım; Türkiye’deki bir doktorla, onun yeterliliğine denk ama Almanya’da yaşayan bir doktorun davranış biçimleri (ve mesleği icra edebilme şartları) aynı mıdır da hakemlerde bu sorgulanabilir bir durumdur?

2018 Rusya’da düzenlenecek Dünya Kupası’nda görev yapacağımı öğrendiğim resmi FIFA yazısında “Uluslararası ve kendi liginizdeki başarılı performansınızdan dolayı...” diye başlayan bir cümle var. Bu sorunun cevabı orada yatıyor zaten. Fazla bir şey söylemeye gerek yok. Türkiye’de, orta sahanın herhangi bir yerinde verilen normal bir faul kararını didik didik etmeye devam ettiğimiz sürece hakemleri gereksiz yere yıpratmış oluruz. Oysa dışarıda maç yönettiğimiz zaman ülkemizi temsil ettiğimiz için hakemlerimizi gülen gözlerle değerlendirebiliyoruz. Bizim için her maç aynı.

Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası yarı finallerinde görev yaptınız, Şampiyonlar Ligi Finali yönettiniz. Ancak Türkiye’de eleştirilerden sıkça nasibinizi alıyorsunuz. Bu ikilemi nasıl yorumlarsınız?

Siz eğer spor programlarından bahsediyorsanız bu onların takdiridir. Umarım ilerleyen zamanlarda onları da güzel şeyler başardığımıza ikna edebilirim. Fakat Türkiye üzerinden bir genelleme yapıp soruyorsanız, ben kesinlikle tam tersini düşünüyorum. Çünkü Türk halkının güvenini, sevgisini kazanmak paha biçilmez bir şey benim için. Sokağa çıktığım zaman onların bana olan ilgisi ve duaları her şeyin ötesinde. Halkımızın, gerçek sporseverlerin ve sporcuların her zaman desteğini, takdirini, teveccühünü görüyoruz. Bizim için ölçü budur.

Görev aldıklarınız içinde meslekte belli bir seviyenin üstüne çıktığınızı, dünyanın en elit hakemleri listesine girdiğinizi düşündüğünüz maç hangisiydi?

Çok önemli maçlara çıktık. Şampiyonlar Ligi, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları, olimpiyat oyunları... Hepsi birbirinden önemli, hepsinin ayrı ayrı katkısı oldu. Tek bir maçtaki başarı sizi bir yerlere götürmez, önemli olan istikrardır.

2015 Şampiyonlar Ligi Finali

2015 Şampiyonlar Ligi Finali

2015 Şampiyonlar Ligi Finali’ni yöneteceğinizi öğrendiğinizde ne hissettiniz? Maçtan önceki gece nasıldı?

Çok büyük bir mutluluk duydum. Bir o kadar da sorumluluk hissettim. Ülke futbolunu bu düzeyde temsil edebildiğim için de gururluydum. Maçtan önceki gece oldukça huzurlu ve güvenliydim; çünkü hem çok iyi çalışıp hazırlanmıştık hem de halkımızın duaları ve desteği bizimleydi.

Dünya Kupası’nda düdük çalan ikinci Türk hakemisiniz. İlk maceranız öncesi rahmetli Doğan Babacan’la konuşmuş muydunuz?

Sayın Doğan Babacan hocamızı maalesef kaybettik. Büyük bir üzüntü içerisindeyim. Kendisinin büyük tecrübelerinden tabii ki çok faydalandık. Keşke Rusya’daki Dünya Kupası öncesinde de bu şansı yakalayabilseydik ama maalesef olmadı. Türk hakemliği, Türk futbolu adına çok önemli bir isimdi. Allah rahmet eylesin.

Bu yıl ikinci kupanız için Rusya’ya ve neredeyse 15 gün önceden gidecek, turnuva öncesi kampa gireceksiniz. Süreci direkt sizden öğrenebilir miyiz?

Aslında süreç iki yıl öncesinde başladı. Toplamda her biri neredeyse bir hafta süren yedi seminerle bu turnuvaya hazırlandık. Atletik testler, video hakem eğitimleri, antrenmanlar ve teorik dersler... 3 Haziran’da Moskova’da olacağız ve aynı uygulamaları turnuva öncesinde tekrarlayacağız. Oraya katılan tüm hakemler olarak tek hedefimiz, Dünya Kupası’nın en iyi takımı olmak.

Stresli ve büyük maçlarda ilk düdüğün ya da ilk kararın önemi nedir? Doğru yaptığınıza inandığınız, kafanızda şüphe kalmadığı kararlarla maça başladığınızda kalan bölümü daha rahat idare ettiğinizi söyleyebilir misiniz?

Maçın streslisi, büyüğü ya da küçüğü yoktur. Her maça aynı hazırlığı yaparak ve saygıyı duyarak çıkmak gerekir. Eğer siz oyuna saygınızı kaybederseniz insanlar da size saygı duymayı bırakırlar. Her hakem, çaldığı düdüğü doğru olduğuna inandığı için çalar ve kafasında asla şüphe oluşmaz.

Mental hazırlık da fiziksel ve teorik hazırlık kadar önemlidir. Üst düzey hakemler de bunun eğitimini alırlar zaten.

Aynı şekilde lige, ülkeye, şampiyonaya göre hakem kararları değişir mi? Sözgelimi Premier Lig ve Türkiye'deki iki hakem, aynı şekilde mi yönetmeli maçları, yoksa orada oyunun ruhu farklı mı?

Kurallar tabii ki değişmez. Her yerde aynıdır. Fakat futbol oyun kurallarının dışında ülke federasyonlarının ve hakem kurullarının belirledikleri talimatlar vardır. Futbol iklimi ve futbolun teknik kalitesini etkileyen unsurlar değişim gösterebilir.

Bazı hakem sertliğe müsaade eder, bazısı kuralları daha katı uygular. Yönetim biçimleri arasındaki farkları nasıl yorumlayabilirsiniz? Bu esnekliğin futbol kurallarında bir yeri var mıdır?

Futbol kuralları kişiden kişiye değişmez.

"Hiçbir şeyi kişisel algılamaya gerek yok. Hepimiz bu oyunun güzel olması için uğraşıyoruz."

"Hiçbir şeyi kişisel algılamaya gerek yok. Hepimiz bu oyunun güzel olması için uğraşıyoruz."

Televizyon programlarını ya da köşe yazılarını takip ediyor musunuz?

Teknik olarak değerlendirme yapılan programları takip etmeye çalışıyorum.

Bugüne kadar sizden; yazdığı bir yazı, kurduğu bir cümle ya da maçtaki agresif tavırlarından ötürü özür dileyen biri var mı?

Bizden kimsenin özür dilemesine gerek yok. Hiçbir şeyi kişiselleştirmem. Tek beklentim, bundan sonra hakkaniyet ölçülerine daha fazla özen göstermeleri olur.

Maç içinde size tepki gösteren oyunculara gönül koyduğunuz oluyor mu?

Hiçbir şeyi kişisel algılamaya gerek yok. Hepimiz bu oyunun güzel olması için uğraşıyoruz.

Kariyerinizde hep ceza veren insan konumunda oldunuz. Bu otorite figürü olma durumunu özel hayatınızda nasıl bertaraf edebiliyorsunuz?

Ceza veren değil, ihtiyaç duyulduğunda adaleti sağlayan bir insan konumundayım. Sahada işimin gereğini yapıyorum. Saha dışında da herkes gibi normal bir insanım.

İlk kırmızı kartınızı çıkardığınızda ya da ilk penaltı düdüğünüzü çaldığınızda psikolojik bir gerilim hissettiniz mi?

Oyun kurallarını uygulamak hiçbir hakem üzerinde psikolojik bir gerilime yol açmaz diye düşünüyorum.

Hakemliğin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Teknoloji, hakemlik için tehdit mi? Video hakem ve gol çizgisi teknolojisi konusunda fikirleriniz neler?

Yetkili kurumların, teknolojik unsurları oyunun ruhunu bozmayacak şekilde entegre etmeye çalıştığını gözlemliyoruz. Bu şekilde devam edecektir. Ülkemizde VAR (video asistan hakem) uygulanmaya başladı.

Her yeni uygulamaya alışmak için zamana ihtiyaç vardır. Ayrıca şunu asla unutmayın; VAR uygulaması hakemlik için değil, futbol için gelmiş bir uygulamadır.

2015 tarihli bir röportajınızdan yola çıkarak Manowar, The Cranberries, Bon Jovi dinlediğinizi biliyorum... Aradan geçen üç sene, bu üçlüye hangi grupları ya da şarkıcıları ekledi?

Bu gruplar benim için vazgeçilmezdir, en sevdiklerimdir. Aslında vazgeçilmezimin rock müzik olduğunu söylemek daha doğru olur.

O Ses Türkiye’deki performansınız, ciddiyetiyle bilinen hakemlik camiası için radikal bir çıkıştı. Bunu global düzeyde en kariyerli Türk hakemi olmanızın özgüvenine mi borçlusunuz? İçinden geldiği gibi davranabilenler, kanıtlayacak bir şeyi kalmayan insanlar mıdır sadece?

Bazen hayatı ve her şeyi çok fazla ciddiye alıyoruz. İçimizdeki çocuğu, heyecanı hep canlı tutmak lazım. Herkesin içinden geldiği gibi davranabilmesini arzu ederim. Onlar, bir amaç uğruna yapılan organizasyonlardı. Katılmayı bu sebeple önemsedim.

Zihninizi boşaltmak için nelerle meşgul oluyorsunuz?

Müzik dinlerim. PlayStation’da da iddialı maçlarımız oluyor. Arkadaşlarımla, ailemle birlikte vakit geçirmeye çalışırım.

Şu sıralar ne okuyorsunuz? Ve bugüne kadar okuduklarınız içinde üç başucu kitabı hangileri?

Kitapsız bir hayat düşünemiyorum. Stephen King hayranıyım ve ülkemizde basılmış bütün kitaplarını okudum.

Şu an okuduğum kitap, J.R.R. Tolkien’den Silmarillion. Başucu kitaplarım ise Trevanian’dan Şibumi ve Stephen King’den Kara Kule serisi...

Socrates Dergi