Yeni Hayat

13 dk

Portland Trail Blazers ile efsaneleşen Damian Lillard, artık Milwaukee Bucks forması giyecek. Nasıl bu noktaya gelindi, bundan sonra neler olacak ve biz bu değişime hazır mıyız?

Bu yazı ilk olarak Socrates App’te yayımlanmıştır. Socrates dünyasından en yeni yazıları, özel röportajları, dosyaları takip etmek için Socrates App’i indirin, spor dünyası cebinize gelsin.

1

Ne harika bir andır. Portland Trail Blazers, 1977 NBA şampiyonu olmuş. Julius Erving önderliğindeki Philadelphia 76ers’ı yakın geçen bir altıncı maçta mağlup etmişler ve saha devasa bir kutlama yeri. Sadece oyuncular değil, seyirciler de kutlamanın parçası. Yüzlerce insan tribünden sahaya atlamış. Yaşananlar başka bir çağın kareleri. NBA henüz televizyonun hegemonyası altına girmemiş. Sporcular megastar statüsüne kavuşmamış, ekonomi sınıfında uçuyorlar. İyi para kazansalar da dünyanın hâkimi olacak, medyayı kontrol edecek güçleri yok. Ve seyirciyle aralarındaki duvar epey ince. Bu yüzden Portland şehrinin ilk büyük spor başarısı beraber kutlanıyor.

Damian Lillard, o ânı yakından biliyor. Hayır, oyuncu olarak benzerini yaşamadı. Taraftar olarak da o günün şahidi değildi. 1990’da Oakland’da doğan ünlü yıldız, farklı bir dünyaya uyandı. Onun ergenliğinde başka takımlar iz bıraktı. 2007’de Golden State Warriors’ın, Don Nelson koçluğundaki çılgın kısa beşlerle nasıl Batı Konferansı’nın bir numarası Dallas Mavericks’i elediğini seyretmişti. Portland’ın en büyük spor ânıyla tanışması için beklemesi gerekecekti. 2012’de onu draft eden Trail Blazers, Dame’in fenomene dönüştüğü yer olacaktı. Orada tarihle tanıştı.

Bu sene, sezonun en durgun günlerinden birinde, acaba takas olacak mı, sadakat anlamlı mı, yoksa artık bu enayilik mi, neden yüzük kazanmak için başka bir takıma gitmesin ki, ama gitmemesi de aslında bir duruş değil mi soruları arasında Damian Lillard, ESPN’e bir röportaj verdi. Tam Şubat 2023’te... Geleceği hakkında kararsızdı. Evet, yüzük kazanmak istiyordu. Bir yandan da merak ediyordu. Şampiyon olmamak değerimi düşürür mü? Dame, Charles Barkley örneğini veriyor ve sırf yüzüğü yok diye insanların neden Barkley hakkında ileri geri konuştuğunu anlamadığını ifade ediyordu. Aynısı, onun başına da gelecek miydi?

Akabinde, ESPN yazarı Baxter Holmes’un yardımıyla, mazi tüneline giriyordu. Moda Center koridorlarında kulüp tarihini temsil eden 11 fotoğraf asılıydı. O karelerin üçünde Lillard başroldeydi. Dame Time fenomeninin gezegene ilan edildiği 2014 Houston Rockets serisi, ilkiydi. Lillard sağ köşeden çıkmış, çift perdeden yararlanıp 0.9 saniye içinde muazzam bir son saniye üçlüğü yollamıştı. Bir diğeri, 2019 Oklahoma City Thunder serisini bitiren uzak mesafe üçlüğüydü. Lillard, Paul George’un yüzüne baka baka orta sahayı geçmiş, sağına bir adım attıktan sonra o unutulmaz şutu potaya göndermişti. Üçüncü fotoğrafı, Aralık 2022’dendi. Lillard’ın Clyde Drexler’ı geçerek kulüp tarihinin en skoreri olduğu günden bir poz.

Bu anların hepsi unutulmazdı. Fakat Lillard’ın aklında, röportajda aktardığına göre, farklı bir şey vardı. O koridorlarda gördüğü farklı iki fotoğrafa gıptayla bakıyordu. Biri, 1992 NBA Finali’nden bir Drexler karesi. Diğeri de 1977 kutlamalarından bir fotoğraf. 70’lerde altın çağını yaşayan, 90’larda saygın işler yapan Portland’ı 21. yüzyılda Dame temsil ediyordu. Fakat daha fazlasını istiyordu. Batı Finali, çıkabildiği en yüksek noktaydı. Ötesini, yüzüğü, ölümsüzlüğü hayal ediyordu.

2

Her NBA yıldızı gibi, Jimmy Butler da aynı rüyayı görüyor. “Yüzüğün yoksa bir hiçsin” devrinde o da Miami Heat’le birlikte yüzük peşinde. Sekizinci sıradan girdiği 2022-2023 NBA play-off’larında, gelmiş geçmiş en büyük sürprizlerden birine imza atarken de niyeti buydu. Butler ve Heat'e göre zaten sıraları, kalitelerinin karşılığı değildi. O yüzden Doğu Konferansı ilk turunda, Milwaukee Bucks potasına saldırırken aklı berraktı. Butler, bir play-off sihirbazıydı ve orta mesafede büyüyen oyunu, ustalıkla icra ettiği faul alma sanatı, 24 saniyeyi iyi bitirmesini sağlayan izolasyon becerisi fark yaratıyordu.

Bucks’ın kötü şut attığı ilk maçı kazanan Heat, başka bir açıdan şanslıydı. Giannis Antetokounmpo sakatlanmıştı. Heat de Tyler Herro’yu kaybetmişti belki ama Bucks’ın kaybı karşısında Herro’nun yokluğu daha az dikkat çekmişti. İkinci maçta iyi şut atan Milwaukee kazanmıştı ama üçüncü maçla birlikte Erik Spoelstra’nın öğrencileri komutaya geçecekti. Seri, Miami’nin, daha doğrusu Jimmy Butler’ın istediği şekilde gidiyordu. Giannis’in dördüncü maçtaki dönüşü de Butler’ın 56 sayılık şaheserini durduramamıştı. Heat tam bir peri masalının ortasındaydı, Bucks ise dağılmış durumdaydı.

Butler’ın 56 sayıya gidiş şekli destansıydı. NBA’in en iyi savunmacılarından biri olan Jrue Holiday’i tanımıyor, Giannis ile Brook Lopez’in etrafında kurulan Bucks defansına meydan okuyordu. Mike Budenholzer döneminde ligin en iyi savunmaları arasına giren Milwaukee çaresizdi. Butler istediği akını edebiliyor, dilediği savunmacıyla baş başa kalıyor, yardım geldiğinde takım arkadaşlarını besliyor, gelmediğinde ise bildiğini okuyordu. Onun liderliğinde Miami Heat seriyi 4-1 kazandı ve 2023 NBA Finali’ne giden yolu açtı.

İlk turda elenmek, Giannis aksini iddia etse de, Bucks için başarısızlıktı. 2021’de şampiyon olan ekip, 2022’de Doğu yarı finalinde, 2023’te ise ilk turda takılmıştı. Middleton’ın sağlık sorunları ve Yunan starın kaçırdığı maçlar mühimdi ama yine de Heat'e teslim olma biçimleri şaşırtıcıydı. Beşinci maçın sonunda iki kez mola almayı unutan Koç Bud, haklı olarak, faturanın kesildiği isimdi. 2018’de geldiği Bucks’ın çehresini değiştiren tecrübeli antrenör, 2021’deki zaferin mimarlarındandı. Yine de, Bucks yönetimine göre, değişim zamanı gelmişti.

İlginç olan, o kararın arka planıydı. Evet, Bucks’ın Heat’e elenmesi, NBA’de nadir görülen bir olaydı. 8’den giren takımların ilk sırayı devirmemesi gerekiyordu. Fakat mesele, bir tek o seriye dair değildi. Giannis, Middleton ve Brook merkezli bir yapı kuran Bud; Holiday’in katılımıyla birlikte yüzük çekirdeğini bulmuştu. O inanç, karşılık getirdi. Lakin en iyi dönemlerinde bile bu takımın önemli bir sorunu vardı. Giannis, potaya saldırmayı seviyordu; sürekli, bitmek bilmeyen bir hırsla. Lakin o motoru beslemek için alana ihtiyaç vardı. NBA’de bütün mesele tempo değildi. Asıl amaç, boşluk bulmaktı. Herkesin boşluk aradığı bir basketbol düzeninde Bucks da sıkışmıştı.

Gerçekten de Bucks hücumu için duvar her zaman rakip savunma değildi. Bazen kendi kendilerini durduruyorlardı. Koç Bud yönetimindeki beş sezonda Bucks ligin en iyi savunmalarından biri olurken hücumda da tepeye oynamıştı. Beş sezonun dördünde en iyi 10 hücum arasına girmişler, iki kez de ilk 5’te yer almışlardı. Karşı sahaya geldiklerinde akıcı değillerdi ama çok fazla üçlük denemeyi ve o şutlardan iyi karşılık almayı biliyorlardı. Giannis gibi bir hızlı hücum makinesine sahip olmanın faydasını görüyor, boyalı alana daldıkları an sayı buluyorlardı. Yüksek üçlük adedi, Giannis boyalı alan tehdidi, Middleton izolasyonları onlara iyi bir temel sağlamıştı. Jrue Holiday hamlesi, topla oynayabilen, penetre edebilen bir kısa eklemelerini sağlamış, Eric Bledsoe sonrası onları biraz daha dengeli bir karışıma götürmüştü.

Yine de duvar oradaydı. Bucks sıkışabiliyordu. Giannis bir türlü tam olarak ikili oyunun devrilen uzununa dönüşmemişti. Onu sadece o rolde kullanmak da mantıklı değildi. Fakat Yunan yıldızın top getirdiği ve dışarıdan oyunu sürüklediği plan da hata payının az olduğu play-off atmosferinde tekliyordu. Middleton’ın sağlık sorunlarına Holiday’in düşen şut yüzdesi de eklenince Bucks play-off basketbolunda zorlanıyordu. Heat serisi, bunun en çarpıcı kanıtıydı. Boşluk bulamıyorlardı, Giannis sağlıklı değildi ve Butler sürekli şut sokuyordu. Milwaukee Bucks için bir devrin sonu gelmişti.

3

Portland Trail Blazers için devrin sonu ise bir rap şarkısıyla geldi. 28 Eylül 2023’te Lillard, Farewell şarkısını paylaştığında bir dönemi kapatmıştı. Hoş, zaten birkaç saattir veda mesajlarını kabul ediyordu. Adrian Wojnarowski’nin Lillard’ın Bucks’a takas edildiği haberini paylaştığı an, NBA’i derinden sarsmıştı. Bir yandan Heat üzerinde yoğunlaşan takas iddialarının nasıl böyle bir istikamete evrildiği merak ediliyor, Bucks’ın sürece dahiliyeti konuşuluyordu. Şampiyon çekirdeğinden Holiday’i Portland’ı yollarken yanına 2029 ilk tur draft hakkını, 2028 ve 2030 takas değişim haklarını ekleyen Milwaukee, Grayson Allen’ı da Phoenix Suns’a vermişti.

Aslında Lillard’ın aklının bir köşesinde bu ihtimal vardı. 2022-2023 sezonu sonunda, Portland draft kurasında üçüncü sırayı aldığında ve oradan seçeceği oyuncuyu tutmaya karar verdiğinde Dame takasını istemişti. 2022’de Lillard’la iki yıllık kontrat uzatan Trail Blazers, efsanesini 2026-2027'ye kadar bağlamıştı. Fakat, yine sadece tahmin yürütebiliriz ama iki taraf da o anlaşmayı imzalarken ayrılık ihtimalinin farkındaydı. Karşılıklı teşekkürler, vefa konuşmaları, yüzük hayalleri havada uçuşuyordu ama odada kocaman bir fil vardı. İki taraf da o fili inkâr etti. En sonunda, yeni CBA, yani toplu iş sözleşmesi imzalandıktan ve süper takımlar kurmak daha da zorlaştıktan sonra karar verildi.

Geri dönüp bakınca, aslında 2021’de Portland son şansını harcamıştı. Denver Nuggets’a elendikleri o ilk tur, bu yapının sonuydu. Terry Stotts’ın yerine Chauncey Billups’ı getirmek ya da kanatlara yeni savunmacılar katmak hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Bu takım Dame ile en iyi hücumlardan birine sahip olacaktı ama savunmada da hep ezilecekti. Kulüp, en büyük yıldızına bir türlü hak ettiği kadroyu inşa edememişti. Artık büyülü birlikteliği bitirmenin zamanı gelmişti.

Özetle, filmin sonu belliydi. Peki o sona nasıl gidilecekti? Joe Cronin liderliğindeki Trail Blazers yönetimi, görüşmelere açıktı. Lillard kampı Heat’i işaret etse de Portland bu dayatmaya karşı çıkmayı planlıyordu. Bunu da medyaya sızdırdılar. Onlara göre Tyler Herro ve üç tane ilk tur draft hakkı temelli teklif yetersizdi. O yüzden de Heat yönetimiyle görüşmeleri iyi geçmemişti. ESPN üzerinden yaydıkları haberlerle lige sesleniyorlardı. Teklif için kapıları açıktı.

Heat görüşmeleri öyle bir noktaya geldi ki NBA yönetimi araya girip Lillard’ın menajeri Aaron Goodwin’e “Takımların Lillard için teklif yapmalarını engelleme” demek zorunda kalmıştı. Zira rivayete göre ünlü menajer, Lillard’la ilgilenme ihtimali olan kulüpleri arıyor ve “O sadece Heat’e gitmek istiyor” mesajını veriyordu. Bir yandan da Portland yönetimi Miami’yle iplerini koparmıştı. Yeni sezon başlamadan işler çıkmaza sürüklenmek üzereydi. Derken Eylül ortasında önce Toronto Raptors bu pazara girdi, arkasından Milwaukee Bucks işi bitirdi.

Sonuçta Lillard, istediği camiaya gidememişti ama kendisinden daha iyi bir süperstarla oynama şansına kavuşmuştu. Portland ise Suns’tan DeAndre Ayton gibi genç bir uzunu almış, Bucks’ın 2029 ilk tur draft hakkından ayrı olarak iki draft değişim hakkına sahip olmuş, bir de Jrue Holiday üzerinden yeni pazarlıklara girme şansını yakalamıştı. Jrue, ligdeki her elit takımın almak isteyeceği, çift yönlü bir yıldızdı ve takas değeri Herro’dan yüksekti. İki taraf için de mutlu son vaktiydi.

4

Bir yandan da sürecin gidişatı, Lillard gibi işleri farklı yoldan yapmak isteyen bir oyuncu için alışılmadıktı. Dame, ‘Huzursuzluk Çağı’nda farklı bir anlayışı temsil ediyordu. Organizasyonların gelip geçici, yıldızların kalıcı görüldüğü, oyuncuların kendilerini kulüplerin üzerinde konumlandırdığı bir ortamda, o eski tip bir bağı savunuyordu. Çocukken en büyük yenilgisini izlediği Nowitzki, pusulalarından biriydi. Evet, Alman yıldız da 2007’de hayal kırıklığına uğramış, 21. yüzyılın ilk on yılını çeşitli play-off üzüntülerinin gölgesinde geçirmişti. Fakat sabretmiş, çevresinden Steve Nash gibi yıldızların gitmesine engel olamayan Dallas Mavericks’te kalmayı seçmiş ve 2011’de hayallerine kavuşmuştu. Dirk’ün Miami Heat’in 'Büyük Üçlü’süne karşı kazandığı yüzük, tarih kitaplarında nadide bir yere sahipti. Lillard da aynı kitaba girmek istiyordu. Kobe, Duncan, Dirk, Curry ve Giannis gibi kazanmayı hayal ediyordu.

Nowitzki’nin zaferi, NBA için değişimin ortasında gelmişti. Hak ettiği şekilde alkışlandı ve sonrasında lig başka bir yola girdi. 2010’lar, mutsuz starlar çağıydı. Dünya da daha mutsuz bir yere dönüşmüştü. San Antonio Spurs gibi bir camia bile Kawhi Leonard odaklı tartışmalarla kaynıyor, Anthony Davis’ten Jimmy Butler’a pek çok yıldız yönetimleriyle çatışıyor, menajerlerin isimleri perde arkasından gözler önüne çıkıyor, habercilerin diline “Menajer X’in bana verdiği bilgiye göre” ibaresi yerleşiyordu. Dedikodu, haber sızdırma, kriz başroldeydi. Golden State Warriors, sadık üç yıldızı etrafında bir hanedan kurmuştu ama onların başarısı NBA lügatlerine 'Sabır' kelimesini yeniden eklememişti. Stephen Curry, istisnai bir yetenekti. Bir devrimdi. Muhtemelen o yüzden, Warriors modeli takip edilemedi. Herkes bir an önce, şimdi, hemen kazanmaya çalıştı.

Bu dönüşümün ortasında Lillard, farklı kalmaya çabaladı. Bunu başardı da… Sadece son saniye şutları, mucizevi pick&roll becerisi ve üçlük menziliyle değil; karakteriyle de başardı. Portland taraftarıyla kurduğu bağa parkenin ötesinde ilişkileri de eklemiş, Pasifik Kuzeybatı’nın evladı haline gelmişti. Bir popüler kültür fenomenine dönüşmesini faydalı şekilde kullanmış, sosyal kampanyalardan ligin işleyişine kadar pek çok farklı konuda sağduyunun sesi olmuştu. Cimri ve ukala takım sahiplerinin ya da şımarık starların devrinde “Başka bir yol mümkün” demişti. Hareketleri, sözlerinin tam karşılığıydı.

O yolun ortasında, Lillard da hata yapmaktan kaçamadı. Belki de kariyerinde ilk kez farklı bir oyun oynadı. 2022-2023 sezonunda saha içindeki performansı muazzamdı. Fakat popülerliğiyle birlikte çevresinde oluşan ticari ve sosyal haleyi kullanırken savrulmuştu. Lillard, gitmek ile kalmak arasında sıkışmıştı ve o süreçte gazeteci Chris Haynes üzerinden medyaya sızdırdığı haberlerle kimliğinden sapmıştı. Bu, bildik yıldız yoluydu. Elbette onun da mutsuzluğunu belli etme hakkı vardı ama Trail Blazers’la son kontratına imza atarken muhtemelen rekabetçi olamayacakların farkındaydı. Lakin ısrarla “Biz yönetimle böyle konuşmamıştık” mesajı veriyor; Portland’ın genç oyunculara yönelmesini, draft hakları peşinde koşmasını anlayamıyordu.

Tabii ki içinde olmadığımız görüşmelerin detaylarını bilme şansımız yok. Fakat Bucks takasından sonra Bleacher Report'ta çıkan, Chris Haynes imzalı “Lillard Heat işi yattıktan sonra Portland’da kalmayı düşündü ama Joe Cronin onunla görüşmedi bile” haberi, o çelişkinin kanıtı. 2012’den beri Trail Blazers’ı temsil eden Lillard, yüzük peşinde oradan oraya giden yıldızlardan biri olmak istemiyordu. Israrla “Teslim olmadım” demeye çalışıyordu. Belki de bu yüzden hayatı boyunca seçmediği bir metodu izlemiş, arada kalmıştı. Gitmekle kalmak, sadakatle yüzük, samimi davranmakla medyaya oynamak arasında… Takasını istiyor, sonra gitmek istediği takımla anlaşmalar çökünce kalmaya çalıştığını ima ediyordu.

Hoş, bahsettiğimiz meseleler aslında ufak detaylar. Lillard ile Portland idaresi arasında geçenler, asla Moda Center’daki fotoğrafların önüne geçecek ciddiyette değil. Zaten draft için Lillard’ı sakat gibi kenarda oturmaya razı eden yönetim de bu süreçte tamamen masum değil. Ne olursa olsun, 1977’yle NBA’in zirvesine çıkan kulüp, Dame ile geçirdiği en sıradan günü bile güzel duygularla hatırlayacak. En başta zaten Portland seyircisi Lillard’ı unutmayacak. Fakat Lillard’ın içine düştüğü çıkmaz, modern NBA ile kulüpler, oyuncular ile medya, seyirciler ile yıldızlar arasındaki ilişkideki zorlukları ortaya koyuyor. Kim olursanız olun, bu yağmurdan kaçamıyorsunuz. Siz de bir şekilde medya üzerinden algıyı yönetmeye çalışıyorsunuz ve o andan itibaren asla kuru kalamıyorsunuz.

5

Şimdi yeni bir dünya kuruluyor ve Lillard da orada kendisine yer buldu. Son beş sezonun en istikrarlı takımının üyesi artık. En mühimi de, Giannis ile oyunlarının kâğıt üzerindeki uyumu. Yunan yıldız, hep boşluğa ihtiyaç duydu ve şimdi orta sahayı geçtikten sonra savunmanın dikkatini üzerine çeken bir fenomenle yan yana forma giyecek. Budenholzer döneminde yarı sahada bir türlü istediği kadar akıcı olamayan Bucks, yeni koçu Adrian Griffin'le Amerika’yı yeniden keşfetmek zorunda da değil. Çoğu zaman topu Dame’e vermek yetecek. Perdeye gelen Giannis, ikili sıkıştırma ânında kanatta bekleyen Khris Middleton veya pick&pop oynama kabiliyetiyle Brook Lopez, kâfi. Yarı sahada topu Lillard’a bıraktıktan sonra işleri o kadar kolay olacak ki... Koştukları anlarda ise rakiplerin aklını başından alacaklar. Karşı kıyıdakiler Dame’in şutunu mu, Giannis’in koşusunu mu, Middleton’ın tehdidini mi önlemeye çalışacaklar?

Her şampiyonluk adayı gibi Bucks da defolara sahip. Jrue Holiday’ın kaybı hissedilecek. Boston Celtics gibi kanatlardan saldıran rakiplere karşı Bucks’ın sıkıntı yaşayacağı aşikâr. Fakat tıpkı geçen sezon Kevin Durant pazarına dalan Phoenix Suns gibi onlar da Lillard gibi bir fırsatı bulmuşken detaylara takılmadılar. Jrue’nun şampiyonluktaki etkisi, Bud’ın savunma şemasını çeşitlendirme becerisi, 2021 NBA Finali’ndeki ikonik dokunuşları Bucks tarihinin altın sayfaları arasında yer alacak. Lakin günün sonunda onun savunması yerine Lillard’ın hücumuna gittiler. Koç Griffin ve ekibi, Brook-Giannis ikilisinin boyalı alandaki gücüne güvenecek, savunmayı bu temelle makul bir yerde tutacaklarına inanacak ve hücumda anahtarları Lillard’a teslim edecek.

2023-2024 NBA sezonu, bir açıdan da çok farklı olacak. Zira geçen yıl, Lillard NBA’in gelmiş geçmiş en büyük 75 oyuncusu arasına seçildiğinde her şey hazırdı. Dame, artık bir heykele dönüşmek üzereydi. Yaşayan, oynayan, yüzük için ter döken bir yıldız gibi değil; Portland ile sonsuz bir sarmalın içinde kalan bir fenomen gibi duruyordu. Ondan şimdiki zaman kipiyle bahsetmeyecektik. Artık fotoğrafların parçasıydı. “Kalacak mı, gidecek mi?” konusunu tartışacak, Portland’ın Jerami Grant gibi oyunculara kontratlar verirken bir yandan gençlere yönelmesini konuşacaktık. Lillard, dünyanın en iyilerinden biri gibi oynamaya devam edecekti ve takımı, sezonun bir noktasında, rekabetten kovacaktı.

İşler bir anda değişti. Şimdi, Dame yalnızca geçmişin bir parçası değil. Bundan sonra, kariyerinde hiç tatmadığı, büyük bir sahnenin düzenli başrolü olacak. Bunu güçlü bir kadronun içinde yapacak fakat yine de bunlar bambaşka sular... Bir şarkısında “Süper takımlara katılmamak benim Aşil topuğum olsun, ben Giannis ve Dirk’ün olduğu yalnız tepeye gitmek istiyorum” diyen Dame, kendi 1977’sini Portland formasıyla bulamadı belki ama arayışı sürecek. Hem artık o tepeye yalnız gitmek zorunda da değil. Yanında o havayı daha önce solumuş biri de olacak.

Spor dünyasını cebinize getirecek olan Socrates App yayında. Bu röportaj gibi birçok yazı, röportaj ve özel dosyayı Socrates App sayesinde okuyabilirsiniz. Damien Comolli, Carolina Klüft, Fatih Terim röportajlarının yanı sıra Mo Farah'ın vedasından Sepp Kuss'un Vuelta'daki zaferine, Metin Oktay'dan Yakovos Bilek'e, FIBA Dünya Kupası'ndan Dünya Atletizm Şampiyonası'na birçok yazı, röportaj ve özel dosya Socrates App'te sizleri bekliyor. iOS ve Android üzerinden indirmek ve bu yolculuğun parçası olmak bir tık uzağınızda.

Socrates Dergi