Değişim Zamanı

12 dk

Tottenham’ın geçen yılki çıkışını sürpriz bulanlar oldu. Fakat Pochettino’nun takımı, bu sezon ivmeyi korudu ve sahadakilerin rastlantı olmadığını kanıtladı.

Geçtiğimiz sezon şampiyon olarak futbol tarihinin en özel sürprizlerinden birine imza atan Leicester City'nin serüveni, en az kendi başarısı kadar çarpıcı bir çıkışa daha işaret ediyordu. Ligin son haftasına girildiğinde tabelanın ikinci sırasında yer alan takım Tottenham Hotspur'dü ve Premier Lig adına, muhtemelen bu da fazlasıyla beklenmeyen bir gelişmeydi. Tottenham ligi son hafta mağlubiyetiyle üçüncü sırada tamamladı ve kulüp tarihinin en yüksek Premier Lig derecesine imza attı. Leicester City'nin şampiyonluğu elbette büyüklerin düşük performansı üzerinden okundu ve bunu Spurs'e uyarlamak da mümkündü. Ama işlerin bir sezonda fazlasıyla değiştiği Premier Lig'in Ocak ayında tabelanın ikinci sırasında yine onların adı yazıyor ve artık bu, pek de sürpriz değil.

Aradıklarını Yakında Buldular

2014'ün Mayıs ayında teknik direktörlüğe getirilen Mauricio Pochettino öncesinde Tottenham, bir kimlik bunalımının içindeydi. Farklı dönemlerde sürekli kadro profili yüksek takımlarla yarışmalarına rağmen beklenen kabuğu bir türlü kıramıyor ve büyüklerin arasında kendilerine yer bulamıyorlardı. Andre Villas-Boas'tan çok umutluydular ama Chelsea'deki hayal kırıklığı, Portekizliyi Londra'nın diğer yakasında da takip etti.

Sonrasında takımın başına geçen ‘kulübün çocuğu’ Tim Sherwood ise sadece gençlere gösterdiği soğuk tavırla adından söz ettirdi ve kulüpte A takım hocası olarak yarım yılı dahi dolduramadı. Ancak ismiyle marka olmamasına rağmen Southampton'da oynattığı yüksek enerjili ve presli hücum futboluyla adından söz ettiren Mauricio Pochettino'yla birlikte işler bir hayli değişmiş gibi görünüyor.

Tottenham şu anda sadece İngiltere'nin değil, aynı zamanda dünyanın da en iyi futbol oynayan takımlarından biri olarak değerlendiriliyor ve bunu lig tarihinin en özel serilerinden birini çıkaran Chelsea'nin domine ettiği bir yarışta başarıyor. Chelsea'nin 14 maçlık galibiyet serisini ülke rekoruna dönüşmeden engelleyen da onlar oldu; Conte'nin takımını sahada çaresiz bıraktılar. Mauricio Pochettino'nun saha içindeki taktik mahareti ise bir buçuk yılda ortaya çıkan bu özel takımda en büyük pay sahibi.

Trend Futbol Oynuyorlar

Arjantinli çalıştırıcı, vatandaşı Marcelo Bielsa'nın öğrencisi. Kendisi de hem futbolculuk hem de teknik adamlık profili yönünden daha iyi hâle gelmesinde Bielsa'nın en etkili isim olduğunu söylüyor. Aynı onun gibi; yüksek eforlu, presli, bol dikey paslı oyun anlayışını benimsemiş durumda ve Southampton'dan sonra Tottenham'da da bunu oynatıyor. Göreve geldikten sonra Tottenham, son bir buçuk yılda yüzde 56.6'lık topla oynama oranına sahip ve kümülatif değerlendirmede bu süre içinde Pochettino'nun Spurs'ünü İngiltere'de geçebilen bir takım yok. Bu sezon başarılı pas ortalamaları maç başına 435 ve bu da Arjantinlinin son beş Tottenham menajeri içinde zirvede yer almasını sağlıyor. Öndeki savunma çizgisinin yardımıyla yüksekte başlayan pres ve topu elde ettikten sonraki mutlak bir sonuç arayışı, Tottenham'ı sürekli golü düşünen bir takım hâline getirdi. Bu sezon, net bir farkla ligin en çok şut çeken takımı konumundalar. Geçtiğimiz sezonki 69 gollük performans da yine Premier Lig tarihi içinde Tottenham'ın bulduğu en yüksek sayı oldu ve Pochettino beklenmedik bir şekilde iyi savunma performansıyla skor gücünü desteklemeyi başardı. Yeniliğe açık ve trendleri takip eden yapısı, bu sezon görüldüğü üzere son dönemin modası üçlü savunma enstrümanını da kullanmasını sağlıyor. Conte'yi onun 3-4-3'üyle yenerken İtalyan'dan kopya çektiği iddia edildi ama sahada galibiyeti alan Pochettino'ydu. Bu sezon itibarıyla sistem geçişlerinde daha esnek ve pragmatik düşüncede de fena olmadığını göstermiş durumda.

Menajer Gibi

Saha içindeki mahirlik bir teknik adam için çok önemli ama futbol dünyası sadece bu alanda iyi olup diğer konularda duvara toslayarak vasat bir kariyere giden sayısız taktik dehaya sahip. Pochettino'nun en önemli farkının, saha içinden ziyade saha dışında ortaya çıktığını söylemek çok da yanlış olmayabilir. Geçtiğimiz sezonun ortalarında, uzun yıllardır Tottenham'ın kulüp tesislerinde çalışan bir görevli kendisini ‘gördüğü en iyi Spurs hocası’ olarak nitelemişti. Aradan geçen bir yıllık süre, bu saptamanın fazlasıyla doğru olduğunu gösteriyor gibi.

İşbaşı yaptıktan kısa süre sonra Başkan Daniel Levy ve yönetim kuruluyla sportif direktör Franco Baldini'nin görevden ayrılmasına sebep olan ilişki ağını kuran Pochettino, şu anda Tottenham tesislerinin tek hâkimi konumunda. Her gün sabah saat 07.00'de geldiği kulüpte hemen her şeyle direkt bir şekilde ilgilenen Arjantinli, akademinin başında yer alan John McDermott'la her gün yarım saatlik bir toplantı yapıp gençlerle ilgili bilgi alıyor. Daniel Levy de kadro gelişiminde ve transferlerde Pochettino'nun kendisine en büyük yardımı yapan kişi olduğunu belirtiyor ve Baldini'nin kulüpten neden ayrıldığı, bu açıklamayla biraz daha netlik kazanıyor.

Yerli Oyuncuları Yüceltiyor

44 yaşındaki teknik adam, çalıştığı oyuncu grubunda da büyük değişimler yaratmış durumda. Southampton döneminde Luke Shaw, Dejan Lovren, Adam Lallana, Calum Chambers ve Rickie Lambert gibi oyunculara seviye atlatarak büyük kulüplere transferlerine kapı açan Pochettino, Tottenham'da da ortaya çok özel yetenekler çıkarmış durumda. Sadece iki yıl önce bir alt ligde oynayan Dele Alli'nin kısa süre içinde gösterdiği gelişim, kendisini dünyanın en iyileri arasına soktu ve hakkında üç haneli bonservis rakamları konuşulmaya başladı. Harry Kane, Pochettino'yla beraber ilk 11’in değişilmez oyuncusu hâline geldi ve Premier Lig'in elit golcüleri arasına girdi. Orta sahadaki transfer zafiyeti, değerli bir genç savunmacı olan Eric Dier'ın çok yönlülüğüyle birlikte onu da pozisyon değişikliğiyle başka noktaya getirmiş durumda. Bu üç isme eklenen iki bek; Kyle Walker ve Danny Rose'la birlikte Tottenham'ın ortaya çıkardığı yerli nüve, Pochettino'nun en büyük övgüyü aldığı konuların başında geliyor. Zira Arjantinli bir teknik adam olarak İngiliz oyunculara bu kadar güvenmesi, Euro 2016'da kendisinin iskeletini kullanan bir Roy Hodgson ortaya çıkardı. Kulüp takımlarını milli takıma kopyalamanın iyi sonuç verdiğinin farkında olan Hodgson, beş oyuncuyu ilk 11’e alarak İngiltere'den mini bir Tottenham yarattığı Euro 2016'da iyi futbola rağmen beklenen sonuca ulaşamadı. Ama United, City ya da Arsenal'in değil de Spurs'ün çekirdek olduğu bir İngiltere Milli Takımı, Tottenham taraftarı için de çok büyük bir anlam ifade ediyor olmalı.

Savunmada da Daha İyiler

Onunla gelişen tek oyuncu grubu yerliler değil. Her zaman için çok yetenekli bir orta saha oyuncusu olarak değerlendirilen Mousa Dembele, son iki yıl içinde tam bir makineye dönmüş durumda. 2013'te Ajax'tan transfer edilen Christian Eriksen de onunla birlikte takımın merkezine yerleşti. Fakat özellikle savunmadaki iki oyuncunun varlığı, Tottenham'ı hayli az gol yiyen bir takıma çevirmiş durumda. Geçtiğimiz sezon Premier Lig tarihinin kendi adına en az gol yediği sezonunu geçiren Tottenham, bu sezon da 22 haftası geride kalmış ligde en iyi savunma derecesine sahip. Savunmanın lideri Jan Verthongen, her zaman iyi bir stoper olarak görülmüştü ancak son bir buçuk yıldır dünyanın en iyilerinden biri gibi oynuyor. Yanındaki Toby Alderweireld ise müthiş fiziğinin yanı sıra, üst seviye atletizmi ve hızıyla birlikte Pochettino'nun savunma çizgisini istediği noktaya çekmesine olanak sağlıyor. Alderweireld'in oynayamadığı altı maçta Tottenham'ın topladığı 9 puan, takımın bu sezonki en kötü periyodu olarak dikkat çekti. Verthongen'in tam bu anda gelen sakatlığı ve bir buçuk ay boyunca sahalardan uzak kalacak olması da muhtemelen Tottenham'ın sezon gidişatını belirleyen unsurlardan biri olacak.

Değişim Nereye Kadar?

Tottenham değişiyor. Teknik adamla başlayan ve oyuncularla devam eden bu süreç, Başkan Daniel Levy'yi de etkilemiş durumda. Pochettino takımın başına gelmeden önce sürekli teknik adam değiştiren ve daha da önemlisi parlayan oyuncuları taraftara rağmen sürekli satan Levy, artık kulübüne daha farklı şekilde bakıyor olabilir. Dimitar Berbatov, Luka Modric ve Gareth Bale gibi oyuncuları iyi teklifler sonrasında zirve kulüplere göndererek oldukça kötü bir şöhret edinen İngiliz iş adamının yaptığı son açıklamalar, Harry Kane ve Dele Alli gibi yıldızları aynı sürecin beklemeyeceğine işaret ediyor.

Ama daha da önemlisi, kulüp artık kendisini biraz daha farklı hissediyor ve bunu rakiplerin çok güçlenmeye başladığı bir dönemde yaşıyor. ‘Şampiyonluk’ sözcüğü, onlar için geçen sezon bile zaman zaman ön plana çıkmıştı ancak 2017'de, herkesi ezen Chelsea'ye rağmen bunu çok daha özümsemiş durumdalar. 2018-2019 sezonunda açılacak 61 bin kişilik multi-teknolojik yeni statları, kimlik değişimlerini psikolojik yönden daha iyi algılamalarını sağlayacak ve rakipler de büyük ihtimalle artık Tottenham deplasmanına gelirken farklı hissedecekler. Premier Lig, son yayın haklarıyla birlikte ciddi bir kabuk değişimi içinde ve Tottenham'ın belki de en büyük şansı, kendi değişimlerini bunun içinde gizleyebilecek olmaları. Güç dengesinin zaman içinde bambaşka bir noktaya gelmesinin mümkün olduğu dünyanın en paralı liginde, ‘kötü yönetilmek’ artık çok daha zor. Bunun Tottenham için bir şans olup olmadığını anlamak da şu an için zor ama dört yıldır İngiltere'de olmasına rağmen 20 yıl daha burada kalmak istediğini söyleyen Pochettino'yla fark yaratan kulübün, artık 10 yıl önceki gibi olmadığı kesin. Dele Alli - Harry Kane ikilisini koruyup koruyamayacakları, elbette onların gelecek başarılarına dair belirleyici hamlelerden biri olacak ama Pochettino'yu en azından bir süre daha takımda tutabilmek, her şeyin önünde olabilir. Teknik adam takımları, futbolda her zaman geçer akçe olmaya devam edecek ve Spurs de en sonunda bu kimliğe ulaşmayı başardı. Artık tek eksikleri, yıllardır bekledikleri o büyük başarı.

Socrates Dergi