Deloitte Futbol Para Ligi 2025: Ne Anlatıyor?
6 dk
Deloitte Football Money League (Futbol Para Ligi) raporunun yirmi sekizincisi açıklandı. Dünyanın o sezon en çok “Futbol (Faaliyet) Geliri” elde eden 20 kulübü ele alınıyor. 21 ile 30 arasındaki kulüpler “aday” olarak ayrıca listeleniyor. Real Madrid, 1 milyarı aşan ilk kulüp olurken yarım ile 1 milyar arasında 10 kulüp yer aldı. Teoride aday listesinde, 25. sırada beklenen Galatasaray’ın listede olmayışı da şaşırtmış olabilir…
2023/2024 sezonunda listedeki 20 kulübün toplam geliri, geçen yılki listeye kıyasla %6 artarak 11,2 Milyar € oldu. Kulüp başına ortalama 560 milyon €. Pandemi döneminde 408’e kadar düşmüştü. Covid-19’un hemen öncesinde 464’tü.
Futbol geliri, 3 ayaklı modelle inceleniyor: Maç günü, yayın ve ticari.
Maç günü gelirleri temelde stat hasılatı (loca, VIP, kombine, maç bileti) ve varsa üyelik ücretleri. İngiltere gibi ülkelerde gördüğümüz “maç programı” satışı varsa o da burada. Ayrıca kulüp stattaki yiyecek içecek satış noktalarını kendi işletiyorsa buraya dahil ama kiralamışsa, kira geliri olarak ticari gelir sınıfına giriyor. Bu yıl, %11’le geçen yıla göre en hızlı büyüyen alan oldu. Toplamdaki payı %18,4. Kulüp başına ortalama 103 milyon €.
Yayın geliri kulüplerin maç yayın bedellerinden oluşuyor ancak şu ayrıntı önemli: UEFA’nın Avrupa kupalarında dağıttığı tutarlar da yayın geliri kabul ediliyor. Son 2 sezona kadar en büyük kalemdi, bu kez payı %38. Kulüp başına ortalamaysa geçen yılki gibi 213 milyon €. Listenin ikinci yarısı için en %47 ile en büyük kalem. Oysa ilk 10’da %34’te kalıyor.
Ticari gelirlerse ürün satışı, reklam, sponsorluk, kira, isim ve imaj hakları, stadyum ve müze turları, statta düzenlenen konser gibi etkinlikler için kulübe yapılan ödemeler, milli takımlara gönderilen oyuncular için federasyon ve FIFA/UEFA’dan alınan bedeller, transferden doğan yetiştirme ve dayanışma payları gibi gelirlerden oluşuyor. Futbolcu kiralama gelirleri de burada. Geçen yıl 222 milyon olan kulüp başına ortalama bu yıl 244 milyon €. %43,6 ile en büyük kalem. Ancak payı ilk 10’da %48, ikinci 10’da %34…
Yayın geliri ile ticari gelirlerin ilk 10 ve son 10 arasındaki paylarının zıtlığı, ikinci yarının yayına bağımlılığı, saha sonuçlarına da daha fazla bağımlı olduklarının göstergesi. Büyükler ise küresel pazarda daha fazla pay için savaşıyor. Namları tekilde (sponsorluk, reklam, ürün vb) kendi lehlerine, kollektifte liglerinin (ülke dışı ve kısmen ülke içi yayın satışları) lehine işliyor.
Genelde atlanır, vurgulayalım: Futbolcu satış kârları, “futbol geliri” sınıfına girmez. Haliyle bu raporlarda yer almıyor. Örneğin Benfica, Lyon gibi iyi satış yapan kulüplerin o sezon kasasına giren para belki de 1 hatta 2 üstündeki kulüpten daha fazla olabilir ama ikisi farklı kavramlar. UEFA da “futbol geliri – futbol kazancı” ayrımını kullanıyor. “Futbol Kazancı”, “Futbol(veya Faaliyet) Geliri”ne oyuncu satış kârlarının eklenmesiyle oluşuyor.
Listeye daha önce girmiş kulüplerden Sunderland, Stoke City, Swansea, Hamburg, Middlesbrough, Bolton ve Schalke şu anda alt liglerde, Bordeaux ise amatörde.
Bu yılki raporda ilk dikkat çeken şey elbette Real Madrid’in -23 Temmuz’da da duyurduğu gibi- futbol tarihinin bir sezonda 1 milyar avro gelir barajını kıran ilk kulübü oluşuydu. Ama hızlı bir bakışta göze çarpan başka noktalar da var, onlarla başlayalım. Real Madrid’e ve kadın futbolunun para ligine sonra değineceğiz…
Londra:
Listeye daha önce Milano, Liverpool, Roma, Glasgow, Manchester, Madrid ve İstanbul, aynı yıl 1’den fazla kulüp sokmayı başaran şehirler olmuşlardı. İngilizlere İngiltere’nin en büyük şehrini sorduğunuzda “Birmingham” diyorlar. Çünkü Londra, “özel bölge” olarak geçiyor. Hakikaten özel: Listede yine 4 kulübü var ve 3’ü yine ilk 10’da. 21-30 arasında da Crystal Palace ve Fulham onlara eşlik ediyor.
Premier League:
Bu kez 9 takımla yer aldı, listenin neredeyse yarısı. Rekorları 13. Bu arada, 21-30 arasının yarısı da onlar. Bu dominasyon da kolay değişecek gibi durmuyor. Yayın gelirleri her yerde durdu hatta geriliyor ancak İngilizlerin -ülke içindeki duraklamaya karşın- ülke dışında büyümeleri durmuyor. Yayın gelirinin yarıdan fazlası ülke dışından gelen ilk lig oldular. Unutmadan: “Ferdili Brighton” 21 numarada…
Serie A:
2010’lara kadar her yıl en az 3 takımını hatta genelde o üçlünün en az 2’sini ilk 10’da görürdük. Sonra özellikle yayında yaşanan gelişmeler sonrası Juventus dışındakiler kaybolur gibi oldu. Bu yıl iki Milanolu da Juve’nin önünde(Avrupa’dan mahrum kalan Juve’nin liste tarihindeki en kötü yeri). Napoli ve Roma da 22 ile 23’ü tutmuşlar.
Juve çözdü, diğerlerinin de stat sorunlarını çözmeleri gerekiyor. Ama bu konuda Roma dışında sağlam adım atabileni henüz yok, Milano’da olanlarsa yılan hikayesine döndü. İtalyanların bu gerileyişte hatalarını saymaya başlarsak burdan Roma’ya yol olur ama en ilginç şey şu: Yaptıkları neredeyse her bir hatayı bir kere de biz tekrarlamadan, kafamızı o aynı duvara bir kere de biz vurmadan niyeyse rahat edemiyoruz.
Ligue 1:
Listede 3 takımları olması biraz yapay… Lig yayın haklarının %13’ünün CVC’ye devrinden gelen 50’şer milyon, PSG dışındakileri listenin son 2 sırasına taşıdı (Lyon’da ayrıca kadın takımının satışıyla ilgili bir 28 milyon da var). Yani bu para yayıncılardan değil bir fondan geldi ve seneye yok. PSG stadı satın almak istiyor ama Paris Belediyesi, Parc des Princes’i bir türlü satmıyor. Arazi arayışları da henüz sonuçlanmadı. Lyon kendi stadını yapıp kurtulan birkaç kulüpten biri: Kira, hasılat payı ve isim hakkının yarısını ödemek zorunda değil.
Ligin yayın geliri çöktü, 2021’e göre yıllık kayıp 850 milyon €! Gelecek alacakaranlık, kanama kaçınılmaz, kurtlar etraflarını sarmış ve sabırla direncin düşmesini bekleyip hangi güzel parçaları koparabileceğini süzüyor... Altyapıların müthiş üretkenliği (Brezilya’dan sonra en çok ihraç eden 2. ülke, Avrupa’da İngilizler hariç herkesi en az 2’ye katlıyor), yine, tutunabilecekleri en sağlam dal olarak görünüyor.
Bundesliga:
Bayern (765,4m €) ile Dortmund (513,7) arasındaki gelir uçurumu (251,7m €) mâlum… Artık “Dortmund ve diğerleri arasındaki uçurum” sorunu da iyice keskin. Listede başka takımları yok, 24’teki Frankfurt (245,2m €) ise Dortmund’un yarısından az… Dortmund’un ikiye katlayamadığı kulüp artık yok. Diğerlerinin bir şeyler başarabilmesi, kendi aralarında da ciddi bir fark olan bu ikilide hatalar yoğun değilse çok zor. Rekabetin damarında dolaşmayıp şansa kaldığı bir lige dünyanın ilgi göstermesi, pazarlanması her geçen gün daha zor.
Gelir Kutuplaşması:
Bundesliga için belirttiğimiz sorun salt oraya özgü değil, başka liglerde de var. Hatta bu ligin içinde de uzun süredir net bir ayrım görülüyor: Yıllardır ilk 10 kulüp aynıydı, sadece her sene aralarında yer değiştiriyorlardı ve sonraki onluyla aralarında ciddi bir fark vardı. Yeni stadıyla Tottenham burada söz sahibi olmayı başardı, Dortmund’un da kopmamasıyla (Şampiyonlar Ligi finali sağolsun) ilk 11’le diğerleri arasında belirgin bir fark var. Bu yıl Dortmund’la hemen arkasındaki Atletico’nun farkı 104 milyon. Elbette istisna olmuyor değil ama bu takımlar hemen her sene kendi liglerinin üst sıralarını diğerlerine kapatıyorlar, UEFA turnuvalarının ileriki turlarını da öyle… Ve bu makas bir türlü kapanmıyor, tersine büyüyor ve rekabetin canına okuyor.
Bu sorun, elbette ligler arasındaki sıralamada da var. Çözümü hiç kolay değil hatta mümkün bile olmayabilir ama büyük kulüpler, pastanın daha da fazlasını istiyorlar. Asla yeterli gelmiyor. Avrupa Kupaları’ndaki format değişimine yol açan da bu. “Paranın %85’ini biz getiriyoruz, diğerleri %15’ini getirip %30’unu alıyorlar” argümanı, UEFA’yı zorluyor.
Avrupa Süper Ligi kavgası da 35 yıldır tamamen bu gözü doymazlık üzerinden dönüyor. Son denemede yanına birkaç sos eklenmeye çalışıldıysa da konuyu dikkatli takip eden herkes durumun farkında. Örneğin “yeni neslin futbola ilgisinin düşmesi” tezi tamamen bir zırva, konuyu pek irdelememiş ama başkanlarının söylemine peygamber lafıymışçasına bağnaz bir inançla kapılanlarda işe yarıyor. Oysa tüm araştırma ve raporlar bunun tersini gösteriyor, hatta “şu bahsettiğiniz raporu okumak isteriz” dendiğinde o rapor bir türlü ortaya çıkamadı... Ama maalesef bu lafa duyar duymaz iman edip, biliyormuş gibi savunan tuhaf bir kitle var. Liglerin seyirci sayılarında da artışlar ardarda gelirken... Hatta “UEFA Avrupa kupalarından çok pay alıyor, o yüzden kendileri lig kurmak istiyor” gibi zırvalar bile uyduruluyor ve maalesef bunlar yayılıyor ve yalan ne kadar çok tekrarlanırsa inananı o kadar artıyor. Polarizasyonun güçlenmesinin rekabeti her geçen gün biraz daha eritişi, futbolun önündeki en çetrefilli sorun…
Galatasaray Niye Yok ve Süper Lig
İlk kez 2008’de Fenerbahçe’nin aday listesinde (87,2m €, 25.), 2009’da ise asıl listede (111,3m €, 19.) yer alışıyla buluştuğumuz listede yine yokuz. Olduğumuz veya zorladığımız zamanlarda da bunun sportif karşılığı dalgalıydı, paranın hakkını sahada verebilmekte zorlanıyorduk. Üstelik, kazandığından çok daha fazlasını harcamakla meşhur, bu yüzden sürekli anlaşmalar imzalayan hatta men cezası bile alan bir ligiz... Bizden daha az kazananlar, kazandıkları kadar harcayıp bizi geçtiler.
“Galatasaray 228,3 milyon € gelir açıkladı, niye yok” sorusu doğal olarak gelebilir. Çünkü Deloitte, enflasyon muhasebesini dikkate almamış. 28 yıldır uyguladığı ve dünyada da genel standart olan yöntemi korumuş. Bizde bu sezon ortaya çıkan rakamlarda, enflasyon muhasebesinin önemli etkisi var. Şu notu da düşelim: Süper Lig’in en çok gelir elde eden ligler sıralamasında 15 yıldır koruduğu 7’den 9’a düşmesinde, UEFA’nın kuru ele alış biçiminin payı büyük. Sezon başında örneğin 10 milyon € satış yapıldığında UEFA bunu yıl sonunda çok daha aşağıda, mesela 7 milyon € olarak gördü. Bu da ligin gelirinin olandan sert düşmüş görünmesine yol açtı.
Atlanmaması gereken bir gerçek var: Süper Lig’in 15 yıl boyunca -başka neredeyse hiçbir alanda gösteremediğimiz bir istikrarla- kasada 7 numarayı korumasının sahada bir karşılığı maalesef olamadı. Bizden daha az kazananların bir kısmı bizi hep geçti, bir kısmı kök söktürdü… Futbolun başka hiçbir alanında, ne kulüpler ne milli takım seviyesinde ilk 7‘ye girip orayı en azından iki üç yıl koruyabilmemiz gibi bir durum tekrarlanmadı. Ve en kötüsü: Sürekli “ekonomik sorun, ekonomik problemler” denip duruyor, sorun ekonomiymiş gibi pazarlanıyor. Sorun değil, tam tersine en iyi olduğumuz yer ekonomi! Üstelik gerek UEFA’nın gerek diğer kurumların raporlarıyla tescilli, tartışılacak bir tarafı yok!
Futbolun diğer her alanında ekonomimizin gerisinde olduk. Papağanlığı bırakıp düşünerek konuşmak gerek!.. Sorun ekonomi diye tarif edildiği sürece, ekonomik soruna ekonomik çözüm aranacak ve sorunlar çözülemeyecek. Elde 100 varken 200 harcamayı normal hatta hak görmek, ekonomik değil kültürel hatta zihinsel sorundur.
Ama sorunu inatla ekonomi diye tarif etmenin ve ettirmenin kulüplere cazip tarafı şu olabilir: Devletten daha fazla koparmak, ülkeden biraz daha tırtıklamak… Nasıl olsa çalışıp namusuyla vergisini ödemeye uğraşanlar var… Sorunu inatla “ekonomi” diye pazarlamak ve pazarlatmak, tek bir şeyin peşindeysek işe yarar: Havadan (kamu) kaynak girişi sağlamak. Mâlum, para herkese lâzım… Mesela futbolcu Toscana’da bir villa daha alacak, menajer 4. spor arabasını alacak, daha o harcama yapılsın diye uğraşan bir sürü insan ve onların ihtiyaçları da var… Şimdi bunlar taş mı yesinler a dostlar(!)
Listede 5 büyük lig dışından takım yine yok, 21-30 arasındaki adaylarda ise Benfica (25) ve Flamengo (30) var.
Real Madrid
Önceki 3 sezonu ikinci sırada geçip geçen yıl (22/23 sezonu) 831,4 milyonla zirveye oturan Real Madrid, 23 Temmuz’da gelirini 1 Milyar 73 milyon olarak açıklamıştı. 1045,5 olan Deloitte’un rakamıyla aradaki 28 milyon fark, ticari gelirlerin değerlendirilmesinden kaynaklanmış görünüyor. 214,1 milyonluk (%26) artış müthiş. İkinci City’ye attıkları 208 milyon fark olağanüstü. Sadece yayında City’nin ardında ikinciler, diğerlerinde zirve onların. Yayın geliri 10, ticari gelirlerse özellikle ürün satışı ve yeni kol sponsorluğunun etkisiyle 79 milyon arttı. Asıl sıçrama maç günü gelirinde oldu: Uzun süredir renovasyonda olan stadın 2023 sonunda yeniden tam kapasite devreye girişiyle 2 katını aştı, 126 milyon artışla 122’den 248’e çıktı.
En büyük aktörse 76 milyon € getiren “kişisel koltuk plakaları”. Belirli bir koltuğun kombinesini 30 yıl boyunca almayı taahhüt eden taraftarların adı bir plakaya işlenip o koltuğa sabitleniyor. 365 gün kullanılır duruma gelmesi amaçlanan stat, konserlere de uygun hâle getirildi ve bu konserlerden de ciddi bir katkı var. Ancak biraz sorun da var: Komşular mahkemeye verdi!
4 konser sonrası şikayet edilmişler ve organizatörler 2,6 milyon € ceza ödemek zorunda kalmışlardı. Ancak 29 ve 30 Mayıs’taki Taylor Swift konserleri, bardağı taşıran damla oldu. Geç saatlere kadar evlerin camlarını bile sallayan ses seviyesi, çevre sakinlerini kulübü dava etmeye itti. Real Madrid 14 Eylül’de, Ekim’deki Music Bank’ın iptal edildiğini; Kasım, Aralık ve Mart’taki 4 konserin ertelendiğini açıkladı.
Stat renovasyonu, rakip Barcelona’da da var ve gelirde gerilemenin sebebi. Geçici gelir kaybına, ciddi maliyete ve bu maliyetin faiz yüküne karşın, geçmişin mantığıyla yapılmış statlarda atıl kalan alanları ticari kiralama için devreye sokmanın ve yüksek gelir sağlayacak loca ve VIP koltuk alanlarını arttırmanın yarattığı fark, cazip geliyor.
Ücret giderleri 505 milyon € ile gelirin %48’i oldu. 36,7 milyonu basketbol şubesinin gideri. Basketbolun sezon zararı 21 milyon €. Burada geniş bir parantez elzem:
Amatör şubeler, sadece bize özgüymüş gibi anlatılıyor ve ağlama/dilenme objesi olarak kullanılıyor. Profesyonel lisansla mücadele eden dallara, yılda milyonlar kazanan sporcu ve teknik ekiplere ısrarla ve inatla “amatör” denmesi zaten lafa gerçeği çarpıtarak girmek… Futbol dışı şubeler sadece Türkiye’ye özgü değil, İngiltere ve İtalya hariç pek çok yerde var.
Örneğin PSG hentbol ücret gideri 18 milyon. Barcelona’da diğer branşların 23/24 zararları 36,4 milyon €, yani 1,4 milyar TL ve hatta o branşların kapatılma ihtimali, 30’u futbolda tam 176 kupalı başkan Nunez’i koltuğundan etmişti! 2022/23 zararları ise 74,4 milyon € idi
20/21’de kadın hentbol liginin yenilgisiz şampiyonu Borussia Dortmund, biliyor muydunuz? Veya Eintracht Frankfurt’un basketbol, boks, eskrim, hokey, buz hokeyi, güreş, voleybol, atletizm, jimnastik gibi 18 şubesi daha olduğunu?.. 25. sıradaki Benfica, olimpiyatlara 16’sı kadın 16’sı erkek 32 sporcu gönderdi ve müsabakalarının hangi gün ve saatte hangi kanalda yayınlanacağını kulüp sitesinden takip edebiliyordunuz, ezeli rakibi Sporting’in şube sayısı 40’a yakın, vesaire vesaire...
Ne yardım dileniyorlar, ne sorunu bu branşlar olarak anlatıyorlar. Tersine sorumlulukları olarak görüyorlar ve gurur duyuyorlar. Real Madrid’in 5 Ekim’deki Villarreal maçını izleyenler belki maç başında sahaya futbolcular eşliğinde çıkan ve 80 bin kişinin ayakta alkışladığı, üçü tekerlekli sandalyedeki o insanların kim olduklarını bilmiyordur: Paris 2024’te, Paralimpik Oyunları’nda madalya alan Real Madrid sporcularıydı!.. Birkaç hafta önce de Olimpiyat sporcuları aynı şekilde onore edilmişti.
Stat yatırımı tuzlu: Faizleriyle bilikte Real Madrid’in omuzladığı yük yaklaşık 2 milyar €… 2053’te maliyetini çıkarmış olacağı umuluyor ki bu genel standardın üzerinde bir süre. 3 farklı anlaşmayla kredi alındı, bu yıl 30 milyon € (1 Milyar 112 milyon TL) faiz işledi.
Gelecek sezon geliriyse 939,5 milyon olarak bütçelenmiş, 113,7 milyon düşüş öngörülüyor. Ücretlerin de 46,7 milyon azalışla 458,3’e ineceği… Sezonu vergi öncesi 19,9 milyon kârla kapatmışlardı, 10,4 öngörülüyor. Bu arada: “Geçen sezon ülkemize direkt mâli katkımız 277,1 milyon” vurgusu var. Yani 277,1 milyon € (10 Milyar 364 milyon 40 bin TL) vergi ödemiş, gururla açıklıyor. “Amatör” şubelere iadesi gibi bir durum yok, zamanında ve eksiksiz ödenmiş vergi… Unutmadan: Ronaldo, 14 Eylül’de 1 Milyar takipçiyi geçen ilk kişi olmuştu. Portekiz’in nüfusu 10,5 milyon. Hâlâ Portekiz’in en az yarısının tapusunu nasıl şu adamın üzerine yapmazlar(!) anlamıyorum, ülkenin tanıtımına yaptığı katkının eşi benzeri yok.
Son not: Real Madrid 2001 listesinde (ŞL şampiyonu) 138 milyonla 5, 2002 listesinde ise 152 milyonla (ligde şampiyon, ŞL’de yarı final oynadığı 2000/01 sezonu) sırasıyla Man Utd (229), Juventus (177), Bayern (ŞL şampiyonu-176), Milan (159) ve Liverpool’un (154) ardında 6 numaradaydı.
Kadınlar
3 yıldır, kadın futbolu için de 15 kulüplük bir liste hazırlanıyor. Bu yılın zirvesinde, önceki 2 yılda da olduğu gibi Barcelona Femeni var. Bazı maçları Emirates’te oynamaya başlayan Arsenal Women, burun farkıyla peşinde. 10 milyon € barajını aşan 5, 5-10 milyon aralığında 4 kulüp var. Benfica Feminino ve SK Brann Kvinner, 5 büyük dışından liste yapanlar. Japon kulüpleri Sanfrecce Hiroshima Regina ve Omiya Ardija Ventus da 1,9’ar milyon € ile yakın takipteler. Eintracht Frankfurt Frauen’in Bayern Frauen’e, 2 katından fazla kazandığı ticari gelirlerle(3,6-1,6) fark attığını görmek ilginç. West Ham United Women ve Juventus Women, geçen yıl olup bu yıl giremeyenler.
Büyüme oldukça hızlı, geçen yıla göre %35 artış var ve 15 kulübün toplam geliri 116,6 milyona ulaştı. Ortalama ticari gelirlerin payı %66, maç günü ve yayın %17’şer.
UEFA, kadın futbolunun gelişimine önümüzdeki altı yılda 1 milyar € ayırdı. Özellikle altyapılara katılımın arttırılması ile millî takım ve kulüp turnuvalarındaki para ödülleri öne çıkıyor. Şampiyonlar Ligi’nin yanına ikinci bir kupa ekleniyor. 2027 Dünya Kupası’nın da Brezilya’da, ilk kez Güney Amerika’da düzenlenecek olmasının bölgeye pozitif etkisi umuluyor.