
Dengenin Zarafeti
11 dk
Sporda her dönem kendi yıldızlarını yaratır. O dönemin standartlarının üstüne çıkan yetenekleri de... Dağ bisikleti ve krosta da durum böyle. Sahnede denge, duygu ve estetik kavramlarına yeni boyutlar kazandıranlar var.
Eğer Akıl Oyunları filmini izlediyseniz, Nobel ve Abel ödüllü John Nash'in 'denge' kavramını anlatmaya çalışıp eksik/yanlış aktardığı meşhur bar sahnesini de biliyorsunuz demektir. Nash Dengesi, en basit terimlerle açıklanabilen güçlü fikirlerin en güzel örneklerinden biridir.
Karl von Drais'in 'velocipede'inden bu yana bisiklete binmek de Nash dengesi gibi. İnsanoğlu iki yüz yılı aşkın süredir iki tekerli müthiş bir icadın üzerinde denge kuruyor. Temelde ne kadar basit olsa da her alandaki gelişme ile farklı disiplinlerde mücadele eden bisikletçilerin türemesi, bisiklet hâkimiyetini ön plana çıkarmaya başladı.
Fabio Casartelli'nin vefatına kadar kask takmanın zorunlu olmadığı yol bisikletinde, neredeyse 2010'lu yıllara kadar tekniğin fark yarattığı tek alan inişlerdi. İniş krallığının tacı, 'Şahin' lakaplı Paolo Savoldelli'den Vincenzo Nibali'ye geçerken; Anglosakson takımların pelotonda ağırlığını artırmasıyla önce beslenme, ardından 'rakamlar' ve 'watt'lar fark yaratmaya başladı. Zdenek Stybar cyclo-cross'tan yavaş yavaş tam zamanlı yol bisikletine geçerken, gençlerde dağ bisikleti şampiyonu ve cyclo-cross ikincisi Peter Sagan da pelotona yeşil Liquigas mayosu ile giriyordu.
Çok değil, on iki sene önceden bahsediyorum. Her sporda olduğu gibi bisiklette de özellikle son on yılda farklı disiplinlerde en üst seviyede yarışabilen yıldızlar doğmaya başladı. Evie Richards'ı herhangi bir hafta sonu Belçika'nın bir kasabasındaki cyclo-cross yarışı sonrasında beyaz parkasıyla gördükten kısa süre sonra onun dağ bisikletinde dünya şampiyonluğuna gidişini izlemek mümkün. Ya da Kata Blanka Vas'ın, cyclo-cross ve dağ bisikleti yarışlarında podyum için savaşırken, yol yarışlarında da iddialı isimler arasına girdiğini görmek artık günümüz bisiklet takviminin bir parçası.
Cyclo-cross yarışına gittiğinizde dikkatinizi ilk çekecek şey herkesin (mekanikerler, fotoğrafçılar, seyirciler, antrenörler) su geçirmez çizmeler giymesi olacaktır. Çamurda yürümek, dik durmak çok zor. Zaman zaman neredeyse bileğinize kadar çamura batıyorsunuz, zaman zaman ıslak ve çamura bulanmış çimde kayıp, dengenizi korumaya çalışıyorsunuz. Öte yandan bisikletçiler -neredeyse organizatörlerin cankurtaran önlemleri almasını gerektirecek kadar- derin ve su dolu çukurları geçtikten sonra zaman zaman bisikletlerini kadrolarından omuzlarına alıp merdiven çıkıyor, bazen bisikletle bazense bisikletten inerek engelleri geçiyor. Çok sayıda farklı teknik detaydan oluşan yarışlar, sporcuların teknik yelpazesini de oldukça genişletiyor.

Bisiklet Hâkimiyeti
Cyclo-cross ve dağ bisikletinden gelen sporcuların yol bisikletindeki en büyük avantajı da bisiklet hâkimiyeti. Özellikle cyclo-cross bisiklet kadrolarının farklı geometrik yapısı ve düşük üst borusu dönüşlerde hâkimiyet için çok önemli unsurlar. Aynı zamanda cyclo-cross dönüşlerinde pedal çevirmek de gerekiyor. Sporcular, çamurda takip ettiği çizgide çok dar bir açıdan dönmek için yol bisikletinde olduğu gibi sadece bisikletlerini eğmekle kalmıyor, aynı zamanda gidonla dengelerini sağlıyor. Bu sezon herhangi bir cyclo- cross yarışı izlerseniz podyumda görme olasılığınızın yüksek olduğu iki yıldız var: Puck Pieterse ve Fem van Empel.
Kadınlarda çok sık karşılaşmadığımız engellerden atlama, yeni neslin kendini iyice göstermesiyle artık her yarışın bir parçası. Puck Pieterse dağ bisikletinde cross country yarışlarında mücadele edip Avrupa şampiyonalarında podyuma çıktığı süreçte cyclo-cross koşmaktan da geri kalmadı. Tabii ki cross country ve cyclo-cross bileşimi onu engellerin üzerinden atlarken görmemizin en büyük sebeplerinden biri. Pieterse kadınlarda bunu gerçekleştiren tek isim de değil. Fem van Empel de cross country ve cyclo-cross karışımında doğru kıvamı tutturabilmiş bir başka isim. Özellikle kadınlarda son üç sezon içerisinde gençler kategorisinden U23 ve elit seviyeye çıkan sporcuların büyük bir kısmını hem cross country hem de cyclo-cross yarışlarında izliyoruz. Cyclo-cross çamuru içinde de cross country parkurunda da dönüş tekniklerinden gidon hâkimiyetine kadar her alanda fark yarattıklarını da...
Ne kadar yağmur ve çamur ile özdeşleşmiş olsa da cyclo-cross'ta tekniğe en çok ihtiyaç duyulan parkurlarından biri kum yarışları. Kumda ne kadar iyi olduğunu bilsek de -kendisi de bunu tekrar tekrar dile getirdi- Evie Richards'ı cross country podyumlarında sürekli görüyoruz. Gökkuşağı mayoyu da üstüne geçirdiği cross country'deki hâkimiyetini cyclo-cross'ta da göstermesine karşın farklı hızlardaki yarışlar sadece tekniğin ve hâkimiyetin yetmediğinin bir göstergesi. Ne kadar üst düzey seviyede yarışırsa yarışsın, bir kez daha doğru 'denge'yi bulmanın ne kadar da önemli olduğunu bizlere hatırlatıyor.
Evie Richards cross country'ye odaklanıp 'kirpi' olmayı seçerken, bir başka İngiliz Tom Pidcock ise yarıştığı her disiplinde podyumun en üst basamağında yer almak için mücadele eden bir 'tilki'. Tom Pidcock, 2021'de Tokyo'da dağ bisikletinde aldığı altın madalya ve Ocak 2022'de Fayetteville'de gökkuşağı mayoyu üstüne geçirdiği Cyclo-Cross Dünya Şampiyonası'nda kurduğu hâkimiyetle dengenin ne kadar önemli olduğunu kanıtlamıştı. Bu yaz Alpe d'Huez'de ilk World Tour zaferini elde ederken bunu bir kez daha bizlere gösterdi ve Alpe d'Huez'de zafere ulaşan en genç isim oldu. Pidcock'ın ilk kaçış grubuyla arasındaki iki dakikaya yakın farkı inanılmaz dönüş tekniği ve bisiklet hâkimiyeti ile kapatması ise onun zaferinin en önemli sembollerinden biriydi.

Tom Pidcock
Adam Blythe'ın da etap sonrasında altını çizdiği gibi, dönüşlerde dengesini sağlamak için dizini ne kadar açtığına dikkat etmek yeterli. Ufak tefek yapısıyla kollarını tamamen içe çekip, bisikletinin üzerine yatmış bir şekilde dönerken tersteki bacağı olabildiği kadar düz ve dengesini sağlayabilmek için pedala ağırlığını vermiş durumda. Tom Pidcock bir sonraki dönüşü hesaplarken, diğer isimler dönüş sonrası dengelerini bulup ivmelenmeye çalışıyor.
Denge
İşte bu noktada farklı disiplinlerin hepsini denemiş hatta başka sporlarla uğraşmış isimlerin farkı ortaya çıkıyor. Örneğin Remco Evenepoel'un futbol oynadıktan sonra inanılmaz bir dereceyle maraton koşması ve hepsini daha on altı yaşına gelmeden yapmış olması, yıllardır ismini duymamızın nedenlerinden biri. Hem zamana karşı yeteneği hem korkusuz inişleri hem de bisiklet tekniğiyle yirmi iki yaşında olmasına karşın 'sonunda' ondan bekleneni yapıp Belçika'ya kırk dört yıl sonraki ilk büyük tur zaferini getirdi.
Remco, teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha da fazla görmeye başladığımız farklı sporları yaptıktan sonra bisiklette izlemeye başladığımız isimlerden sadece biri. Bu başlıkta aklınıza ilk gelecek isim elbette Primoz Roglic. Evet, kayakla atlama, mesafe ve telemark inişiyle birlikte puan aldığınız ve dengenin çok önemli olduğu bir spor. Dengenin ve hâkimiyetin yanı sıra aerodinamiğin çok önemli olduğu bir başka spor da sürat pateni. Hem kadınlar pelotonunda, hem de buz ringlerinde yıllarca hayranlıkla izlediğimiz Clara Hughes, birbirinden farklı iki spor dalında olimpiyat madalyası olan sayılı sporcudan biriydi. Sadece buzun üstünde ve bisiklette değil, aynı zamanda bu iki spor arasında da denge kuruyordu.
Teknik ne kadar önemli olsa da dengenin diğer anlamları da çok önemli. 2021'de Sven Nys'e sorulduğunda, İspanyol Felipe Orts'un aktif cyclo-cross bisikletçileri arasında en iyi tekniğe sahip olduğunu söylemişti. Ancak Burgos BH adına yarışan Orts'u Mathieu van der Poel, Wout van Aert ya da Tom Pidcock gibi her disiplinin en üst seviyesinde göremiyoruz. Yani sadece teknik değil, farklı alanlarda da dengenin de payı büyük.
Wout van Aert ve Mathieu van der Poel'u neredeyse takvim yılı boyunca yarışırken izliyoruz. Sadece bir disiplin takviminde değil. Ancak başka bir gerçek de var ki; bisiklet hâkimiyeti ve denge kadar, disiplinler arasındaki denge de çok önemli. Cyclo-cross bisikletinin geometrik yapısı, dağ bisikletinin sürüş tekniği ve yol bisikleti üçlüsü arasında da bir denge ilişkisi kurmak gerekiyor. Wout van Aert özellikle son üç yılda bu dengeyi daha iyi oturtan isim gibi gözüküyor. Özellikle Van der Poel'un yaşadığı sırt sorunları, ağır takvimi ile birlikte onu her disiplinde daha az izlememize neden oldu. Her alanda üst düzey mücadele edebilen bu yıldızlar ile birlikte diğer bir denge unsurunun önemini de bir kez daha gördük. Belki cyclo-cross tekniği yol bisikletinde bir artı, uzun yol etapları cyclo-cross için bir avantaj ancak bu avantajlar bir anda sakatlık olarak da sporculara yansıyabiliyor.
Ne olursa olsun, yeni nesil yıldızlar bizim görmediğimiz bir şeyi anlıyor. Bizlere ilham verirken dünyanın neyle ilgili olduğunu iki elleriyle açıklıyorlar. Denge, duygu ve estetik kavramlarını yeniden tanımlıyorlar.