socratesXreflect_alt

Devir Teslim

13 dk

Sezonu lig şampiyonluğuyla tamamlayan Fenerbahçe Beko, EuroLeague'de de yeniden zirveye dönmek istiyor. Gelecek planlarını, genel menajerlik görevini devralan Derya Yannier anlatırken, geçiş dönemini de Maurizio Gherardini'den dinledik…

EuroLeague'de üst üste beş Final Four'un ardından büyük sahneye hasret kalan Fenerbahçe, temiz bir sayfa açıyor. Kadrodaki yabancılar büyük oranda değişirken; sekiz yıldır sürdürdüğü GM'lik görevini Derya Yannier'e bırakan Maurizio Gherardini, "Fenerbahçe Basketbol Operasyonları Genel Direktörü" rolüyle kulüpte kalmaya devam edecek. 67 yaşındaki İtalyan yönetici, Eskişehir günlerinden beri akıl hocalığını yaptığı Yannier için, "Zamanı geldi. Artık patron o" diyor. Derya Bey o esnada bir transfer için biraz uzakta, telefonda. Bay Gherardini ise bir kahve daha söylüyor…

Derya Bey'in kulübe gelişi belki geçen yaz oldu ama bildiğim kadarıyla bu işin evveliyatı da var. Tanışıklığınızı anlatmak için nereden başlamak daha doğru olur?

Maurizio Gherardini: Meraklı insanları severim. Zira yaptığınız işte meraklı olmak çok önemlidir. Derya aynı zamanda başarıya aç ve mütevazı biri. Bu üç özellik, gelişmek için kusursuz kombinasyondur. Ben, Fenerbahçe'de 2014 yazında göreve başladım. Derya'nın da Eskişehir'de GM oluşu aynı dönemler. Yani neredeyse 10 yıldır yakınız. Hep temasta olduk; zaman zaman kulüplerde, zaman zaman güzel bir akşam yemeğinde… Durmadan soru soran, bir şeyler öğrenmeye çalışan biriydi. Geçmiş organizasyonlardaki; Treviso'da, NBA'de veya başka alanlardaki tecrübelerimi çok merak ederdi. Paylaşmak benim için çok besleyiciydi çünkü yeni nesilden biriyle derin konularda sohbet etmek her zaman ufuk açıcıdır. İlk görüşmemizden itibaren aramızda bir bağ oluştuğunu hissetmiştim.

Derya Yannier: Basketbol oynarken bile işin yönetim tarafına çok ilgiliydim. 28 yaşında basketbolu bıraktım; sakatlığım kesinlikle basketbolu bırakmamı gerektirecek türde değildi. Dizdeki kıkırdak sakatlığından bıraktım, günümüzde hâlâ daha kötü kıkırdak sakatlıklarıyla oynayanlar var. İşin yönetim tarafına erken yaşta atılmak istedim ve birçok şeyi denedim; ticaret, yatırım, restoran işletmesi gibi geniş yelpazeden birçok girişimim oldu. Yurtdışından bir medikal cihaz getirip Türkiye'de satacak noktaya kadar "Ne yapabilirim?" sorusunu sordum kendime. Günün sonunda, basketboldan kopamayacağımı anladım. Eskişehir'de kurulan basketbol takımının GM'liğiyle geri döndüm. Maurizio'yla tanışmamız da o zamanlara denk geliyor. "Avrupa'da bu işin sayılı insanlarından biri benim ülkemde, neden ondan bir şeyler öğrenmiyorum ki?" diyerek randevu talep ettim. Bir akşam yemeğine gittik. Tamamen benim girişimimle olmuş bir görüşmeydi.

Maurizio bu konularda çok açık biridir; benim hikâyemi dinledi, kendi hikayesini anlattı ve o günden itibaren de hep iletişimde olduk. Hatta benim için gayriresmi danışman gibiydi de diyebilirim. Birlikte çok vakit geçirdik, ailecek görüşmeye başladık. Eskişehir kapandıktan sonra beni Fenerbahçe'ye çağırdı ama yollarımız o anda kesişmedi. Ömer Onan, benim eski takım arkadaşım, başkan Hidayet Türkoğlu da çok değer verdiğim biri; federasyonda ligler direktörlüğü pozisyonu için benim ismim gündeme geldiğinde onları dinlemem şarttı. Maurizio'yla da oturduk konuştuk. Belki de doğru zaman değildi. TBF'ye gittim; ki ligler direktörlüğü, benim için harika bir tecrübe oldu. Şimdi de buradayım… Bu vesileyle, TBF'den ayrılış sürecimdeki anlayış ve destekleri için Hidayet Türkoğlu ve Ömer Onan'a teşekkür etmek istiyorum.

"Derya ile ilk görüşmemizden itibaren aramızda bir bağ oluştuğunu hissetmiştim." -Maurizio Gherardini

"Derya ile ilk görüşmemizden itibaren aramızda bir bağ oluştuğunu hissetmiştim." -Maurizio Gherardini

Fenerbahçe'nin planı bir yıl asistan GM olup ertesi sene görevi Maurizio Gherardini'den devralmanız mıydı? Böyle bir garantiyle mi gelmiştiniz?

MG: Yani ortada böyle yazılı bir anlaşma yoktu. Onunla büyük resmi paylaştım. Fırsatları konuştum. Sonuçta çok genç göstersem de yaşım belirli bir seviyenin üzerinde… Derya, eninde sonunda böyle bir fırsat geleceğini biliyordu ama ilk sene sonunda kesin olarak bunu yaparız dememiştik. Derya birinci yılda çok iyi bir performans gösterince, "Neden bekliyoruz ki?" dedik.

DY: Bir proje vardı ama zamanlamasını konuşmamıştık. Garanti almama falan da gerek yoktu zaten. Maurizio benim için çok farklı ve özel bir insan; hem onunla bu tecrübeyi paylaşacak olmak hem Fenerbahçe Beko'nun Avrupa'nın hatta dünyanın en önemli markalarından biri olması, bu çatı altında olmayı istemeniz için yeterli. Şimdi sahneyi bana bırakmış olabilir ama hâlâ yanımızda. "Artık gideceğim, aileme vakit ayıracağım" diyor bana ama burada olduğum sürece, onun da yanımda olması ayrı bir keyif. Geçmişte de her şeyi birlikte yaptık. Sertaç Bey (Komsuoğlu) yönetimi temsilen basketbolun başında ve o da bizim bütün kararlarımızı destekleyici rolde. İşin teknik kısmında da haliyle ben tek değilim. Maurizio, yeni koçumuz Dimitris (Itoudis) ve ben varız. Hep birlikte hareket ediyoruz. Sertaç Bey'in, yönetimimizin, başkanımızın desteğini hissederek…

Koçtan bahsetmişken, belki de beklenmedik şekilde, piyasada birçok elit antrenörün boşa çıkma ihtimalinin olduğu bir yaz dönemiydi. Neden Dimitris Itoudis?

MG: Elbette en çekici kısmı CV'si. Geçmişte başardıkları onu yeterince ilgi çekici kılıyor. Ayrıca içinde bulunduğumuz duruma uygun olabilecek bir karaktere ve liderliğe sahip Dimitris. Banvit gibi bir kulüpte Türkiye'yi tecrübe etti, Zeljko Obradovic gibi bu kulübün en başarılı dönemlerinde antrenörlüğünü yapmış bir figüre çok yakın… Karar alırken, organizasyonun DNA'sına bakarsınız. Bakmaya çalışırsınız ya da, öyle diyeyim… Dimitris gibi bir antrenör, her organizasyonu yukarıya çıkarır. Bizimle birlikte olduğu için çok mutluyuz.

Maurizio Gherardini ve Dimitris Itoudis

Maurizio Gherardini ve Dimitris Itoudis

DY: Oyuncuya nazaran antrenörü scout etmek çok daha zor. Oyuncunun artısını, eksisini, 5-10 maç izlediğinizde öğrenme şansınız yüksek. Bir koçu değerlendirmek bu kadar kolay değil. Çünkü koç, devam etmekte olan, yaşayan bir süreci yönetiyor. Her antrenmanda farklı şeyler olabilir; bunları nasıl yönetir, oyuncularıyla ilişkileri nasıldır, kriz anlarında, mutlu zamanlarda reaksiyonları nelerdir ancak süreç içinde yaşayarak görebilirsiniz.

Bu konuda başkalarından gelen yorumlar da yanıltıcı olabilir. Çünkü kulüpler, şartlar farklı. Antrenörlükte teknik kısım yüzde 30-40 desek, gerisi insan yönetimi ve süreç içinde problemlerle nasıl başa çıktığınız. Fenerbahçe gibi bir camiada da Dimitris Itoudis gibi buraları yönetebilme becerisine ihtiyacınız var. Kendisi de buraya gelmeyi çok istedi, maddi anlamda ciddi fedakârlıklar yaptı CSKA'yla ayrılış sürecinde. Kontratı vardı ve aldığı sorumlulukla oradaki detayları da kendi halletti.

Yaz döneminin elbette en çok merak edilen konusu Jan Vesely'nin geleceğiydi. Fenerbahçe Beko bu süreçte nasıl bir yol izledi?

DY: Bizim çok mesai harcadığımız bir konu başlığı bu. Kulüpte çok iz bırakmış, Fenerbahçe için simgesel önemi olan bir oyuncudan bahsediyoruz. Hangi koçla konuşursak konuşalım bu konuyu vurguladık. Vesely hep bu perspektiften değerlendirildi.

Şubat ayında kendisine teklifimizi ilettik, ondan sonra sessiz geçen bir süreç oldu. Kendisi de farklı teklifleri görmek istedi belki, doğaldır. Günün sonunda geldiğimiz noktada şunu söyleyebilirim ki bizim verdiğimiz ilk teklif ve sonrasındaki revize teklifimiz ile Jan'ın maddi anlamda bir mağduriyeti yoktu.

Süre olarak da farklı bir teklif yoktu, 2+1'di bizim teklifimiz. Basketbolu burada bırakması için bir yol haritası çizdik. Yönetimimiz bize çok destek oldu, şartları çok zorladı. Ama işin diğer kısmında, Jan'ı da hiçbir şekilde suçlayamam çünkü bunlar bazen ailevi, hayati kararlar oluyor. Koç Itoudis'in de geldikten sonra Jan'la konuşmasına rağmen oyuncumuz farklı bir yola gitmek istedi. Diğer senaryonun, kendisi ve ailesi için daha iyi olacağını düşündü. Karşılıklı saygı ve anlayış noktasına gelip vedalaştık.

Jan Vesely

Jan Vesely

MG: Jan'a teklif yaptığımız dönem aslında forma giymediği bir dönemdi. Sakatlığının olduğu periyotta ona bağlılığımızı göstermek istedik. Dışarıdan başka teklifler vardı ve bunlara göre Jan'ın bir karar vermesi gerekiyordu. İstanbul'a ve Fenerbahçe organizasyonuna oldukça bağlıydı, bunu söyleyebilirim. Bir yerde sekiz sene geçirirseniz bu normal bir durum olur. Aynı zamanda benzer bir seviyede farklı teklifleri değerlendirmek de normal bir durum. Verdiği kararın para ile alakalı olmadığına yüzde yüz eminim. Olay para değildi. Olay, başka faktörlerden oluşuyordu. 32 yaşında başka bir kulüpte, başka bir çevrede başka bir tecrübe yaşamak ile alakalıydı. Anlayışla karşılamak lazım. Ama biz şartları sonuna kadar zorladık.

Zeljko Obradovic dönemiyle birlikte yakalanan istikrarın ardından şubenin Igor Kokoskov, Sasha Djordjevic gibi isimlerle sadece bir yıl devam edilebilmesini nasıl yorumlamak gerekir?

MG: Zeljko antrenör ve insan olarak eşsiz biri. Onun gibi birisini bulmak veya onunla çalışmayı başka bir şeyle kıyaslamak imkânsız. Bu nedenle ondan sonraki süreci konuşmak için biraz daha büyük resme bakmamız lazım. Zeljko döneminde yaşadığımız tecrübeler sayesinde bir organizasyon olarak -buna Derya'nın sürecini de ekleyebiliriz- büyüyoruz ve gelişiyoruz. O gün çok farklı imkânlar, çok farklı sayılar, ihtimaller, açıklanması gereken çok farklı şeyler vardı. Bugün için de aynısı geçerli, her şey değişik. Fakat bizim bulunduğumuz koltukta değişime adapte olmanız gerekli. "Eskiden bütçemiz iyiydi" diyerek bu koltukta oturamazsınız. Geçmişte ben böyle yapmadım, Derya da gelecekte yapmayacak. Gerçeklerle, ihtimallerle ve fırsatlarla yüzleşmelisiniz. Zeljko'nun günlerinden özlediğim şeylerden biri, dürüst olmam gerekirse, onun düzenli olarak günlük paylaşımlarıydı. Bu çok önemli bir şeydir. Eğer bir organizasyonda başarılı olmak istiyorsanız, günlük olarak paylaşımlarda bulunmalısınız. Eğer bir organizasyonda başarılı olmak istiyorsanız, iletişiminiz azami düzeyde olmalıdır. Zeljko, burada bulunduğu bir günde bile benimle bir şeyler paylaşmadan yatağına girmezdi. Aldığımız her karar ortaktı, paylaşımlar kesintisizdi. Ve o, Zeljko'ydu. Onsuz geçen iki seneyi tabii ki özlüyorum, aksi mümkün olabilir mi?

DY: Benim geldiğim dönemde kadro tamamlanmıştı. Sasha'yla da çok arkadaşça bir ilişkimiz oldu, bundan sonra da sürekli irtibatta kalacağımıza eminim. Yalan yok. İşi zordu çünkü geçen yıl Igor Kokoskov'la yaşanan durum olağandışıydı. Her koçun kabul edemeyeceği bir işe girdi. Günün sonunda Türkiye'de şampiyon olduk; koçun tarafından baktığınızda sezonu başarılı olarak değerlendirebilirsiniz. Ya da en azından başarısız değil.

Fakat bu işin yönetim tarafında bir sorumluluk üstleniyorsanız, risk almayı da bilmeniz lazım. Sizin amacınız bu kulübü tekrardan Avrupa'nın zirvesine taşımaksa -ki ben bu yüzden buradayım, buraya geliş amacım da bu- bazı kararları almanız gerekir. Biz, Djordjevic EuroLeague'de playoff yapamadı diye yolları ayırma kararı almadık. Bu kararı sadece bir sonuca indirgememek lazım. Tüm sezon boyunca yaşadığınız olayların bütünü sizin karar alma sürecinizi şekillendiriyor. Zaten belirli bir vizyon çerçevesinde ilerlemeye çalışıyorduk.

Burada Dimitris Itoudis'le basına yansıdığı kadar erken bir anlaşma imza sürecimiz olmadı ve biz bu süreci tüm paydaşlarımızla mümkün olduğunca şeffaf olarak yürüttük. Bu işte duygusallık elbette var ama şampiyonlukla biten sezonun herkesin geleceği için faydalı olduğunu düşünüyorum. Şimdi biz de Dimitris'le yeni bir yola giriyoruz. Aklımızda sadece yeniden zirvede olmak var.

Dediğim gibi, ben sadece bütçeler üzerinden hedefleri belirlemeyi yeterli bulmuyorum. Yoksa bugün baktığınızda Fenerbahçe Beko'nun bütçesi, EuroLeague'deki takımlar arasında toplam maliyette sekizinci sırada. Türkiye'de vergi avantajı vardı, artık o da yok ve yüzde 40'ları göreceğiz biz de. Itoudis'le yaptığımız anlaşmada, üç yıllık süreçte bütçede dramatik bir artış olacağını öngörmüyorum ama bu tekrar zirveyi hedeflemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Mesela bu yaz dönemindeki transfer sürecinde Scottie Wilbekin, koçun koşulsuz şartsız en çok istediği adamdı. Barcelona'yla imzalamış gibiydi. Oradan dönüp bizi seçti. Biraz marka işi bu. Fenerbahçe Beko da asla marka değerinden ödün vermeyecek.

Socrates Dergi