
Diktatör
4 dk
Ratko Rudic, tarihin en büyük koçlarından biri. Aynı zamanda en çılgınlarından...
Sutopunun tarihteki en başarılı ismi, geçen ay "Hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum. Bir antrenör olarak artık daha önce sahip olduğum arzuya sahip değilim" diyerek 39 yıllık koçluk kariyerine son verdiğini açıkladı. Sutopu; futbol ve basketbol kadar popüler bir spor olsaydı Rudic'in Phil Jackson ya da Pep Guardiola kadar saygı gören bir antrenör olması muhtemeldi. 39 yıllık kariyerinde 38 madalya alan Hırvat antrenör, beş ayrı ülkeyle dokuz olimpiyata katıldı. 1984'ten 1992'ye üst üste üç olimpiyat finali görmekle kalmadı, olimpiyat kariyerinde dördü altın olmak üzere beş madalya kazandı. Sadece zaferleriyle değil, kusursuz oyun bilgisiyle de ölümsüzleşti.
Yugoslavya'da modern sutopu sisteminin kurucusu olarak görülen Rudic, Sanat Akademisi'nde eğitim almak istemesine karşın Beden Eğitimi Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Partizan'ın gençler takımının başına geçer. Antrenörlüğünün ilk gününden itibaren psikologlarla çalışır. Onlarla birlikte oyuncuların bireysel analizlerini yaparak ve grubun sosyometri ile psikodinamik özelliklerini göz önüne alarak, çalıştırdığı her takımda daha da mükemmeliyetçi olur. Rudic, risk almayı seven, denenmemişleri denemekten hoşlanan bir yapıya sahiptir. Çeşitli profesyonel enstitülerden yardım alır. Ranko Zeravica, Tomislav Ivic ve Bozidar Maljkovic gibi deneyimli isimlere danışır.
Rudic'i takım sporlarında tarihin en başarılı iki antrenöründen biri yapan özelliği sürekli olarak oyuncularının sınırlarını zorlaması. Hırvatistan Sutopu Federasyonu yöneticileri onun için, "Herkesten yüzde 120'sini alırdı" derken mecazi anlamda konuşmuyorlardı. 2000-04 yılları arası ABD'yi çalıştıran Rudic'e dair oyuncuların çok sayıda sıradışı anısı vardı. Layne Beaubien, Hırvat teknik adamın kendilerine, Stanford ve Berkeley'den mezun olan oyunculardan kurulu, ayrıcalıklı, sümüklü ve elma yanaklı çocuklar olarak baktığını belirtiyor. Beaubien, normalde bir antrenman seansında en fazla 3000 metre yüzmelerine rağmen Rudic'in temel testinin 4000 metre olduğunu ve hatta kendilerini bir günde 14 bin metre yüzdürdüğünü anlatıyor.
Rudic, İtalya'nın başında bulunduğu yıllarda (1990-2000) sınırlarını ne kadar zorlayabileceğini göstermişti. Yugoslavya ile olimpiyat ve dünya şampiyonu olarak geldiği İtalya'da çalışmalarını, oyunlarını hatta tüm düşüncelerini değiştirmek istedi. İtalyanlar ise yetenekli olduklarını fakat fiziksel olarak güçlü olmadıklarını söylediler. Antrenmanların zorluğu nedeniyle oyuncular isyan etse de o bildiğini uygulamaktan vazgeçmedi. 1992 Barselona'da İtalyanları 1960 Roma'dan sonraki ilk olimpiyat finaline çıkardı. Final öncesinde İtalyan oyuncular İspanya'ya yenileceklerini kabul etmiş ve çantalarını toplamışlardı. Rudic, sinirlendi ve çantalarını tekrar açtırdı. İtalya üç kez uzatmaya giden maç sonunda İspanya'yı yenip şampiyon oldu. 1993'te hem Avrupa şampiyonluğunu hem Dünya Kupası'nı 1994'te de dünya şampiyonluğunu kazanan takımı bir gecede dağıttı. Medya ve antrenörler tarafından büyük eleştirilere uğrasa da yeni kurduğu takım ile 1995'te bir kez daha Avrupa şampiyonu oldu.
Çılgın antrenmanları sabah 8'den 12'ye, akşam da 5'ten 9'a olmak üzere günde sekiz saati buluyordu. Oyuncuların sutopuyla evli olduklarını söyleyen Hırvat antrenör, bir oyuncunun hayatının uyku, yemek ve eve/yurda gelip gitmekten ibaret olduğunu ifade ediyordu. Sadece iki kulüp takımı çalıştıran bu obsesif koç için en özel şampiyonluk, Hırvatistan ile 2012 Londra'da kazandığı altın madalyaydı. 35 yıl sonra ülkesine dönen Rudic, o dönemi kariyerinin en zorlu süreçlerinden biri olarak adlandırıyordu. Aralık 2004'te takımla yaptığı ilk antrenman oldukça sıradandı fakat oyuncuların hepsi tükenmişti. İstediği zihinsel yolun kabul edilmesi için çok uğraştı. 2006'daki Avrupa Şampiyonası'nda yaşanılan hayal kırıklığı sonrası görevden alınması için baskılar yapılsa da takımın başında kaldı. Bir sene sonraki dünya şampiyonasında zafere ulaşan takım Hırvatistan'dı. 2012'den sonra emekli olmaya hazırdı. Fakat rekabetçi yapısı, bir başka imkânsızı istemesine neden oldu. Brezilya ile yeni bir mucizeye imza attı. 2015'te Dünya Ligi'nde üçüncü olan Latin Amerika ülkesi, 32 yıl sonra mücadele ettiği olimpiyatta sekizinci olmayı başardı. Sutopunda kayda değer başarısı olmayan ülke, daha sonra olimpiyat altınını kazanacak Sırbistan'ı grupta yenmeyi başarmıştı.
Rudic, güçlü olanın ayakta kaldığı bir sistemi benimsemişti. Bu Darwinist görüş doğrultusunda psikolojik seçimler yaptı. Söz konusu durum, taktiksel öğrenime kimlerin tam bağlılık göstereceğini anlamasını sağlıyordu. Antrenmanda sınırlarını zorlamayan bir oyuncunun, bunu maçın önemli anlarında da yapmaya istekli olmayacağını düşünüyordu. Bunun sonucunda sadece Yugoslavya, İtalya ve Hırvatistan gibi sutopu kültürü olan ülkelerde değil; ABD ve Brezilya ile de başarılı oldu.
Ona göre iyi bir antrenörün hangi taktikleri seçtiği önemli değildi. Takımın uygulayabileceği bir plan ve taktik çözümler hazırlamak önemliydi. Diktatör olarak adlandırılmasına karşın oyuncuları her zaman çözümlerle desteklediğini söyledi. Antrenörün bir lider olması ve takımın nasıl yönetileceğini bilmesi gerektiğine inanıyordu. Bunu kariyerinin her döneminde gösterdi. 1983 ve 1984'te gençlerde Avrupa ve dünya şampiyonalarında başarılı olan Yugoslavya takımından isimleri milli takıma çıkardı. O takımla olimpiyat altını kazandı. 2007'de Hırvatistan ile dünya şampiyonluğunu kazanırken çok büyük eleştiriler almasına karşın on yıldır milli takım forması giymemiş yaşlı ve tecrübeli oyuncuları kadroya aldı. Rudic, antrenörlük yöntemlerini sınırları zorlamak üzerine kurdu. Sporcularla arkadaş olmak gibi bir niyeti olmadı. Başarının merkezindeki figür ve zorlayıcı bir diktatör olarak hikâyesini yazdı kariyeri boyunca.
Emekliliğinin keyfini Zagreb'deki evinde Charles Mingus ve Wynton Marsalis dinlerken, Salvador Dali ve Jackson Pollock'tan esinlenerek yapacağı soyut çalışmalar da çıkarmayı planlayan Rudic'in imkânsızı içeren bir teklifi kabul ederek havuzlara geri dönüp dönmeyeceğini ise zaman gösterecek…