Doğal

10 dk

Ebrar Karakurt, Türk voleybolunun yeni jenerasyondaki simge isimleri arasında. Genç yıldızla milli takımdan, VakıfBank kariyerinden ve gelecekten söz ettik.

Gençler kategorisinde gelen Türkiye Şampiyonlukları, alt yaş milli takımındaki dünya şampiyonluğu ve ödüller, VakıfBank'la Kulüpler Dünya Şampiyonası zaferi ve lig şampiyonluğu… Tüm bu başarıları art arda sıraladığımızda, kariyerinin ortasına yaklaşmış bir sporcudan bahsettiğimizi düşünebilirsiniz. Hayır, Türk voleybolunun yeni jenerasyondaki gözde ismi Ebrar Karakurt henüz yirmi yaşında. Ebrar, bir paragrafa sığdırmakta zorlanacağımız başarılarının yanında doğal hali, samimi karakteri, cesur ve azimli kişiliğiyle daha şimdiden herkesin gönlünde yer etti. 2020- 2021 sezonu öncesi Türk Hava Yolları'na kiralanan Ebrar Karakurt'a mikrofon uzattık, kariyerindeki dönüm noktaları üzerinden kısa bir sohbet gerçekleştirdik.

2012 Londra Olimpiyat Oyunları'nda hâlâ bir çocuktun ama geçen sene, Avrupa Şampiyonası'nda final oynayan takımdaydın. 2021'de de takımın önemli bir parçası olman bekleniyor. Yeni jenerasyonun simge oyuncularından birisin artık, bu nasıl bir his?

O takımın, 2012 Londra'da Türk kadınının gücünü dünyaya gösterirken izlediği yol ve çalışkanlığı bana ışık oldu. O günden itibaren o takımın bir parçası olmayı kafama koymuştum. Bu formayı giyebilmek ve diğer oyunculara umut olabilmek adına her zaman çok çalıştım.

Birçok sporda olduğu gibi voleybolda da genç yetenek olarak parlayıp sonra büyüklerde istikrarlı olma yolunda giderken geçişte sorunlar yaşayanlar olabiliyor. Sen zihinsel bakımdan bu zorlu süreci nasıl yaşadın ve yaşıyorsun?

Henüz kariyerimin çok başındayım. Sorunsuz bir hayat ve iş yaşamı olmadığını da idrak etmiş durumdayım. Dolayısıyla, gerek antrenörlerim ve yöneticilerim gerekse ailem ve menajerimle olan diyaloğumla, onların da desteğiyle zihinsel bakımdan karşılaştığım zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyorum.

Senden bahsederken bir sonraki cümle hep çok büyük gelecek vadetmenle ilgili oluyor. Beklentiler omuzlarına ağır bir yük bindiriyor mu?

Evet, omuzlarımda ağır bir yük var ve benden beklentilerin büyük olduğunun farkındayım. Buna karşılık verebilmek için çok çalışıyorum. Hayatta hiçbir şeyin kolay olmadığını, bir şeyler başarabilmek için özverili ve savaşçı olmak gerektiğini biliyorum.

Voleybola nasıl başlamıştın? Şimdi genç yaşta geldiğin önemli noktaya istinaden geri dönüp o günlere baktığında neler hissediyorsun?

Ben aslında spor yaşamıma masa tenisi oynayarak başladım. Sonrasında taşınmak zorunda kaldık, yeni yazıldığım okulda da masa tenisi branşı olmadığı için öğretmenim ve babamın yönlendirmesiyle DSİ'de voleybola yazıldım ve kariyerim bu şekilde başladı. Henüz yirmi yaşındayım, daha kat edilecek çok yol ve kazanılacak çok başarı var.

Bu süreçte voleyboldan bir idolün veya kahramanın var mıydı?

Evet, elbette var. Tatiana Kosheleva hep takip ettiğim disiplinli, çalışkan ve vazgeçmeyen yapısıyla idolümdü.

Kulüpte ve milli takımda Giovanni Guidetti ile birlikte çalıştın. Giovanni'nin saha içinde de oyuncu yönetiminde de çok farklı bir tarzı olduğunu biliyoruz. Ama senin de kendine özgü bir stilin var. Avrupa Şampiyonası'nda da görüyorduk, sayı aldıktan sonra Guidetti'ye ekstra sarılıyordun hep. Guidetti ile nasıl bir ilişkiniz var?

Giovanni, bana göre voleybol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi ve en çalışkan antrenörü. Voleybola âşık, voleybolu biliyor ve en önemlisi öğretmeyi, paylaşmayı çok seviyor. Ne kadar şanslı olduğumuzu size kelimelerle ifade edemem, gerçekten. Bence Giovanni Guidetti, dünyadaki tüm oyuncuların ve hatta antrenörlerin bile çalışmak isteyebileceği bir insan. Çalışkan, disiplinli ve gerçek bir savaşçı! Onunla çok güzel bir ilişkimiz var, benim iyi olabilmem ve sürdürülebilir bir başarı yakalamam için her şeyi yapıyor. Bana göre cesaret, kaybetme ihtimali olsa da mücadeleye devam etme azmidir. Giovanni de her zaman tüm oyunculara bunu öğretmeye çalışıyor.

Guidetti sanki içindekileri sahaya yansıtmana ya da kendini törpülemeden davranmana, hatta tam tersine daha çok savaşçı olmana yardımcı oluyor gibi. Buna katılıyor musun?

Demin de belirttiğim gibi, Giovanni'nin kendisi zaten büyük bir savaşçı, o yüzden onun çalıştığı oyuncuların savaşçı olmaması düşünülemez bile.

Hem milli takımda oynarken hem de VakıfBank forması giyerken takıma getirdiğin bir enerji var. Bu enerjiyi, ateşi sahneye koyabilmen için seni sürekli besleyen şeyler neler? Sürekliliği zor bir enerji çünkü.

Ben voleybolu ve voleybol oynamayı çok seviyorum. Oynarken tamamen oyuna konsantre oluyorum. Oyunda kaybetmek değil, pes etmek sorun bence. Ben de pes etmeyi sevmiyorum çünkü bence başarı; başarısızlıklara, yenilgilere rağmen pes etmeyerek yola devam edenlerin yiyebileceği bir yemek. Beni besleyen en büyük şey pes etmemek.

Artık 2021'de düzenlenmesi planlanan Tokyo Olimpiyat Oyunları senin için ne ifade ediyor? Ertelenmesi sende nasıl bir etki yarattı?

Olimpiyat, bir sporcunun katılmak ve madalya kazanmak istediği en büyük organizasyon ama ertelenmesi için kötü oldu diyemeyeceğim. Hatta iyi oldu bile diyebilirim. Daha güçlü ve iyi hazırlanabilmek adına bir fırsat olarak görüyorum.

Bir röportajında, genellikle kaybettiğin maçların senin için daha unutulmaz olduğundan bahsetmiştin. Bunu açıklayabilir misin biraz?

Aklımda kazanmaktan başka bir seçenek hiç olmadığı için, kaybetmeye asla tahammülüm yok. Belki de bu yüzden unutamıyor olabilirim.

"VakıfBank ailesinin bir parçası olmaktan her zaman onur duyuyorum."

"VakıfBank ailesinin bir parçası olmaktan her zaman onur duyuyorum."

2019 Avrupa Şampiyonası'nda Guidetti, seni smaçör olarak da kullandı. Nasıl bir tecrübeydi? Manşet yükü olsun, dört numaradan daha çok hücum yapmak olsun…

Giovanni kazanmak ve verim almak için her türlü rotasyonu düşünebilen ve bunu sahaya yansıtabilen bir antrenör. Benim için de ilk deneyimim olmasına rağmen turnuva boyunca üzerime düşeni yapmaya çalıştım. Tabii ki kendi pozisyonum olan pasör çaprazı hem teknik anlamda hem de sorumluluk anlamında daha farklı bir mevki, fakat yine de turnuva süresince Giovanni ile teknik anlamda hep iletişim halinde olduğumuz için başarılı bir turnuva geçirdiğimi düşünüyorum.

Avrupa ikinciliği ve olimpiyat elemeleri, 2000 doğumlu bir oyuncu için büyük tecrübeler. Oradaki ortamdan, Naz Aydemir Akyol ve Eda Erdem gibi deneyimli isimlerden neler öğrendin? Sana neler kattı bu turnuvalar?

Avrupa Şampiyonası ve orada kazandığımız ikincilik, ardından elde ettiğimiz olimpiyat bileti ayrı ayrı inanılmaz deneyimlerdi benim için. Kaptanımız Eda Abla ve Naz Abla başta olmak üzere tüm takım arkadaşlarımdan çok şey öğrendim, federasyon başkanımız Mehmet Akif Üstündağ, milli takımlar sorumlumuz Kurtaran Mumcu, takım menajerimiz Pelin Emniyetli ve tüm teknik ekip dahil olmak üzere gerçek bir takım olduk. Her bir bireyden ayrı ayrı kazanımlarım ve tecrübelerim oldu.

VakıfBank her zaman bir aile gibi gözüküyor dışardan. Biz de çok sayıda sporcuyla ve Guidetti ile röportaj yaparken bunu gördük daha önce. Geleceğini nasıl öngörüyorsun? Kariyerinin sonuna kadar VakıfBank'ta mı kalmak istersin?

VakıfBank ailesinin bir parçası olmaktan her zaman onur duyuyorum. Ben resmi olarak VakıfBank Spor Kulübü'nün oyuncusuyum, inşallah kariyerimi de dünyanın en büyük ve güçlü kulübü olan VakıfBank Spor Kulübü'nde tamamlarım.

Türk Hava Yolları'nda bu sezon için beklentileriniz ve hedefleriniz neler olacak peki?

Türk Hava Yolları Spor Kulübü'nde forma giyecek olmam beni son derece heyecanlandırıyor. Dünyanın en değerli markalarından biri, spora ve sporcuya her koşulda destek olan bir kurum. Geçtiğimiz sezon koronavirüs salgını sebebiyle Türk Hava Yolları'nın yarım kalan CEV Challenge Kupası serüvenini bu yıl şampiyonlukla sonuçlandırmak istiyoruz. Sultanlar Ligi'nde ise hedefimiz ilk üç takım içerisinde olmak.

Sosyal medyayı aktif ve samimi bir şekilde kullanıyorsun. Kendin yönetiyorsun değil mi hesaplarını? Sporcuların sosyal medya kullanımının iyice yoğunlaştığı ve bu mecraları bir markalaşma aracı olarak kullandığı bu dönemde sen daha kendin gibisin. Sosyal medyayı daha çok bir eğlenme yeri olarak mı görüyorsun?

Özellikle Instagram'ı aktif şekilde kullanıyorum. Kullanırken de planlar yaparak, fazla anlamlar yükleyerek bir paylaşım yapmıyorum. O an içimden ne geliyorsa onu paylaşıyorum. Yani açıkçası çok hesaplı kitaplı değilim, doğal bir süreç diyelim. Hatta taraftarların bana olan sevgisinin de bu yüzden olduğunu düşünüyorum.

Voleybol dışında, hem kendi yaşamında hem kamplarda kafanı zihinsel olarak dağıtmak için ne gibi hobilerin var? Müzik, kitap, sinema ve başka senin bahsedebileceğin uğraşlar, meraklar, zevkler...

Voleybol dışında açıkçası kendimize ayıracağımız çok fazla zaman kalmıyor. Çünkü kulüp takımında ve milli takımda yoğun bir tempomuz var. Fırsat bulursam masa tenisi oynamaya özen gösteriyorum. Ayrıca Brezilya müziklerini çok seviyorum, böyle bir ilgim de var.

Socrates Dergi