Döngü

12 dk

Bahis, tüm sporlar gibi tenisin de ayrılmaz bir parçası ve varlığı tartışmaları beraberinde getiriyor. Bu yaman çelişkiyi uzmanları anlattı.

Çağla Büyükakçay, Türk tenis tarihinin en başarılı isimlerinden biri. Dünya sıralamasında geçen yıl ilk 60’ın kapılarına kadar dayanan milli sporcu, 2016'daki form durumundan uzak olsa da 11 Eylül günü, gözlerden uzakta bir final mücadelesi veriyordu. Fransa’nın Biarritz kentinde düzenlenen 80 bin dolar ödüllü ITF turnuvasında İtalyan Martina Trevisan karşısında şampiyonluk maçına çıkan Çağla, ilk seti 6-4’le kazanmayı bilmişti. Maçın kalan bölümü ise umduğu gibi geçmedi; 7-6 ve 7-5 kaybedilen setler şampiyonluğun gidişini işaret ediyordu.

Ancak Çağla için maç sonu üzüntüsü, şampiyonluğu kaybetmekle sınırlı kalmamıştı. Sosyal medyada bahisçilerin ağır sözlerini göğüslemek durumunda kalan tenisçi, bir noktadan sonra kendini tutamayıp bu duruma tepki gösterdi. Benzer bir durum, Taipei’de Arantxa Rus’a yenildikten yalnızca dakikalar sonra sosyal medya hesaplarını kilitleyen İpek Soylu için de yaşanıyordu. Evet, bahis sporun parçalarından biri ve bu gerçek yakın zamanda değişecek gibi durmuyor. Hatta böyle bir şeye gerek de yok. Ancak sporun önüne geçmeye yaklaştığında tehlike başlıyor. Peki, madalyonun diğer yüzüne sporcular ve bahisçiler hangi pencerelerden bakıyor?

I

Bu yazıya başlarken biraz bu ve benzer soruların cevaplarının peşine düşmeyi hedefliyoruz ve ilk olarak sözü Çağla Büyükakçay’a bırakıyoruz. O elbette, gördüğü tepkilerden memnun değil. Trevisan karşılaşması ile ilgili, “Üç buçuk saat süren, tenis seviyesinin de çok iyi olduğu bir maç kaybettim. Her puan kafa kafayaydı. Teniste maç bazen, el sıkışmadan bitmiyor” değerlendirmesini yapıyor.

Ancak söyledikleri arasında daha dikkat çekici noktalar da var. Bahis oynayanların kendisi üzerinden para kazanması gerçeğini sorduğumuzda Çağla, “Efor harcamadan, ekran başında karşı taraftan umut ederek para kazanmak çok ilginç. Bizim gibi emekçilere ters” diyor ve emek vermeyen insanın empati yapmasının da imkânsız olduğunu ekliyor. Ona, İpek Soylu’ya yahut başka sporculara bahis üzerinden tepki gösteren güruh, şüphesiz ki empati yapmıyor ve saygısızlık sınırlarını aşıyor. Ancak bahisle haşır neşir olan gruplar içinde yalnızca onlar yok ve bu süreçteki anahtar kelimemiz ‘empati’ olabilir.

II

Çağla Büyükakçay’ın ardından, bu kez ahizenin diğer ucunda Twitter’da ‘ScandinavianBet’ hesabıyla bilinen ve ismini vermek istemeyen okuyucumuz var. Bahisle yakından ilgileniyor, özellikle de kadınlar tenisi ve ITF turnuvalarından kendisine seçimler yapıyor. Çağla’ya gelen yoğun tepkileri farklı bir bakış açısını dinlemek adına ona sorduğumuzda, ağzından ilkin şu cümleler dökülüyor: “Buradaki durum biraz da empatiyle alakalı. Tenisçi zaten kortta bir işi varken, yani maçı kazanmak gibi bir görevle uğraşıyorken bahisçiyle empati kurmak zorunda değil. Ancak bahisçinin, ortada bir şike yoksa, olan bitenleri daha iyi anlamaya çalışması lazım.”

Peki, ortada gerçekten bir şike durumu var mı? Varsa bu problemin boyutları neler? Uzun yıllardır WTA Tur’un içinde yer alan Çağla Büyükakçay, şahsi olarak daha önce böyle bir duruma denk gelmediğini söylüyor. İşin içinde form durumu ve mental yapı gibi faktörlerin yanı sıra, maçtan bir önceki gece uykusuz kalmak gibi basit problemlerin bile olabileceğini anlatıyor: “Herkesin kötü günü var. Kafanız yerinde olmayınca her şey değişebiliyor. Erkekler kötü günlerini servisleriyle biraz daha kurtarabiliyor ama kadınlar öyle değil. Bunu bahisle birleştirmemek lazım.”

Ancak bahis şikesi, tenisin halı altına süpürülemeyecek sorunlarından biri. Bu uğurda Teniste Dürüstlük Birimi (TIU) ismiyle kurulan uluslararası bir yapı da var ve yıllık yayınladıkları raporlar durumu herkesin gözleri önüne seriyor. 2016 raporunda, dünya sıralamasının ilk 50’sinden tam 16 sporcunun kariyerlerinin bir noktasında şikeye bulaştığı düşünülüyor. 2016 yılında bütçesi 2.4 milyon dolar olan TIU, bu sene 3.23 milyonluk bütçe ile şike mücadelesine devam ediyor. 7 gün 24 saat maç takibindeler. Geçen sene içinde bu yakın takip, 292 maçtan alarm verilmesini beraberinde getirdi. Bu sayı, 2016 yılı içinde oynanan 114 bin 126 maçın binde 2’lik bölümünü işaret ediyordu.

III

Sorun, buradan çok da büyük gözükmüyor ancak ScandinavianBet’e sorduğumuzda, “Gün içerisinde ITF maçlarının sayısı rahatlıkla 100’ü aşıyor. Bu maçların yüzde 10’unda şike olduğuna eminim. Çoğu zaman bahis bürolarındaki hareketlere bakarak bile kanıtlanabilen bir şey bu. Yarısı, yeterli kanıt bulunduğundan cezalandırılıyor; yarısı, cezasız kalıyor” cevabını alıyoruz.

En bilinen şike örneklerinden biri, tenisten hayat boyu menle cezalandırılan Daniel Köllerer. ATP Dünya Sıralaması’nda 55. sıraya kadar yükselen Avusturyalı, aynı zamanda en caydırıcı örneklerden de biri. İşin ilginci, bu örnekler çok daha küçük yaşlara kadar iniyor. 18 yaşında, dünya sıralamasının 900’lü basamaklarında dolaşan Belçikalı genç bir raket, şike yaparken yakalanabiliyor. Düşük para ödülleri ve kariyerinin daha başlarında istediği çıkışı yapamaması bu durumun sebebi olarak gösterilebilir. Ancak junior seviyede Avustralya Açık kazanan bir sporcu olan Oliver Anderson da aynı durumda kalanlardan. Tralargon’daki bir turnuvada yakın arkadaşıyla anlaşan ve rakibi karşısında ilk seti kaybeden Anderson, belki de önündeki parlak kariyere bu şekilde leke düşürüyor.

Yakın bir arkadaşı Anderson’ı ikna etmiş, ilk seti kaybedeceğine ve maçın üç sete gideceğine bahis oynayarak çift yerden kâra geçmişti. Bu durum, bahis bürolarındaki şüpheli hareketler üzerine açığa çıkartılmıştı. ScandinavianBet, bu ikna sürecinin bazen bir tanışıklığa dahi dayanmadığını ve ülkemizin de çemberin içerisinde olduğunu söylüyor: “Antalya’da bu durum çok var. Çok fazla ITF turnuvası oynanıyor ve çok fazla şike yapılıyor. Giderseniz, kortların etrafında sürekli dolaşan insanları görürsünüz. Bir şekilde ikna etme düşüncesiyle sporcu kovalıyorlar. Bazıları, bir süre sonra oteline dönerken kollarına giren görevliler tarafından sorguya çekiliyor. Resmi ekipler bunu yapıyor.” Bazı bahis büroları Kazakistan, Özbekistan, Belarus, Ukrayna, Fas gibi ülkelerdeki turnuvaları programlarına dahi almamayı tercih ediyor. Temiz biten maçların sayısının diğerlerinden az olduğu kolay tahmin edilen bir gerçek...

IV

Tüm bunlar tablonun ciddiyetini ortaya koyuyor. Sporcuların neden böyle bir yola başvurduğu ise bir başka konu. Temelde, özellikle de ITF seviyesinde, para ödüllerinin doyurucu olmaması bir sebep. ScandinavianBet konu hakkında, “Bizim ITF’te oynayan tenisçilerimiz için böyle bir durum yok. Para ödülünde zaten ciddi bir kur farkı olduğundan iyi kazanç sağlayabiliyorlar. Avrupa’da ise bu iş, tenisçileri kendi ulaşımlarını dahi karşılayamayacak durumlara düşürüyor” yorumunu yapıyor. Ödüllerin artması olumlu bir yön olabilir, aynı şekilde cezaların caydırıcılığının yükselmesi de işin bir diğer boyutu.

Tabloya biraz uzaktan baktığımızdaysa tenisin (en azından zirvesinde) büyük bir şike problemi olmadığı kabul ediliyor. Varsa da henüz gün yüzüne çıkmadığından izlenirlik yahut ilgi noktasında problem yaratmıyor. Üstelik şikeden bağımsız olarak bazı bahis şirketlerinin sponsorluk anlamında yatırımları da ortada. Çağla da bunu yadsımıyor: “Bahis, insanların sporu daha çok takip etmesini ve spora karşı daha fazla heyecan duymasını sağlıyor. Bu sayede sponsorlar da işin içine dâhil oluyor. Sporun büyümesinde dolaylı olarak mutlaka etkisi var.”

ScandinavianBet hesabının kullanıcısı da her ne kadar hoş bir durum olmasa da bahis oynamadığı bir spor organizasyonunu artık aynı ilgiyle takip edemediğini aktarıyor. Bahis, onu sadece sporun kendisiyle değil sporcularla da daha çok yakınlaştırıyor. Yazının başında Çağla’ya hakaret derecesinde laf söyleyenlerin aksine, o kendi şikâyetlerini uygun bir dille ve sosyal medya aracılığıyla sporculara aktarıyor. “Çok enteresan cevaplar aldığım oluyor. Gayet anlayışla karşılayıp ‘Üzüldüm, özür dilerim’ diyen de var, ‘Bence de haklısın’ diyen de... İlk 500’den sporcular bunlar. Çok tatlı cevaplarla karşılaşıyorum” sözleriyle durumu anlatıyor.

Herkesin tepkisi bu kadar medeni değil. Ancak öyle veya böyle ortada bir tepki olacak gibi duruyor. Yazının ‘bahisçi’ kanadı, konuşmasını toparlarken “İnsanlara asla bu sporda şike yok diyemeyecekler. Herkes biliyor, bireysel herhangi bir sporda önüne geçilebilir bir şey değil bu. Sonu olmayan bir süreç. Sporcular bahisçilere kızmaya, bahisçiler de şüpheli durum gördüğünde ağzına geleni söylemeye devam edecek” ifadesini kullanıyor.

Çağla Büyükakçay ise bir sporcu olarak, tabii ki kortun içinde kalmak, oraya bakmaktan yana. Dünya 20 numarasını da geçse, 200 numarayı da mağlup etse desteklerinde farklılık göstermeyen taraftar kitlesinden dolayı kendisini şanslı sayıyor. “Herkes kendine düşen sorumluluğunu almalı” diyor bir de... İster sporcu olsuın ister bahisçi. Hepiniz hoş geldiniz. Bu, sonu olmayan bir süreç.


33. Sayı
Aralık 2017



Socrates Dergi